Demokratik açılımın yargı engeline takılmaması için (2)
By Konuk Yazar on Kas 24, 2009 in Adalet, Demokrasi
Alper Ecer (Toplum ve Politika Enstitüsü)
Anayasa Mahkemesi (AYM) yetkisini tıpkı yasama organı olan TBMM gibi Anayasa’dan aldığına göre ve tıpkı onun gibi halkın egemenliğini onun adına kullandığına göre bu konuda AYM’nin keyfî yorumlama gücünü denetlemek amacıyla, mahkemenin tüzel kişiliğini ve fonksiyonunu kapsamlı bir değişikliğe tabi tutmaya gerek kalmaksızın, muhalefetin itiraz etmeyeceği, kimsenin karşı çıkmayacağı bir orta yol nasıl bulunabilir?
Anayasa değişikliği için böyle bir yol bulunursa bu, siyasetin sıkışmışlığına çare olacağı gibi AYM üyelerinin de rahatlamasına yardım edecek, ateş hattında kalmalarına engel olacaktır. Çünkü görülmektedir ki, son senelerde sorunların siyasetle halledilmesini külfetli bulan çevreler koşmadan, kaleciyle maç kazanmaya çalışan futbol takımları gibi davranmaktadırlar. Söz konusu çevrelerin bu kaleci gibi kendi takımlarının bir elemanı durumuna düşürdükleri kurum ise TC’nin AYM’sidir ve mahkeme de bu yüzden kamuoyu gözünde ciddi itibar kaybetmekte, özellikle zorlu kararlar önce ve sonrasında neredeyse tek tek üyelerinin profilleri, eğilimleri, emeklilik süreleri, ailevi ilişkileri vs. kamuoyunun önüne getirilmeye başlamaktadır. Sadece AYM değil, bütün hukuk sistemimiz söz konusu siyasi takımların başarısızlıklarının faturasını ödemek zorunda kalan kaleci durumuna düşmeye ve hedef olmaya doğru gitmektedir. Kimse de böyle bir yükü bir noktadan sonra kaldıramaz.
Halkın verdiği karar tartışılmaz
Şüphesiz mahkemenin yetkilerini düzenleyen Anayasa’nın 148., 175. ve ilgili maddelerinin anayasa değişikliklerini anlatan hükümleri yeniden yazılmalıdır. Yeni yazıma göre mahkemeye tıpkı şu andaki gibi başvuru hakkı bulunmalı, fakat söz konusu şekil şartlarına uygunsuzluk iddiası karşısında mahkeme değişikliği iptal edememeli, ancak ve ancak referanduma sunabilmelidir. Maddelerde geçen “iptal” ibareleri de “referandum” ile değiştirilmelidir. Diğer bir deyişle herhangi bir anayasa değişikliği ile ilgili AYM’nin yapabileceği işlem, bu değişikliği “referanduma sunmak” olmalıdır. Eğer muhalefet ya da Meclis’in 5’te biri, yapılan anayasa değişikliğine son derece karşıysa veya çok ciddi bir usul tartışması yapıldıysa bırakalım kararı, yetkisi nihai ve tartışılamaz olan halk versin. Kimse de o kararın tartışmasını yapmasın.
Böyle bir değişiklik de hiçbir şekilde ilk 3 maddeye aykırı olarak yorumlanamaz. Çünkü Türkiye’de defalarca referandum yapılmıştır ve anayasa değişikliğiyle ilgili olarak bizim hukukumuzda bu yetki cumhurbaşkanına has olarak zaten bulunuyor. Şimdi yapılması gereken, bu yetkiyi AYM’ye de tanımak.
Bu değişikliğin en önemli yararı ise değişikliğin kendisinin fazladan bir gerilime sebep olmayacak oluşudur. Çünkü değişiklik sonrasında bu yeni anayasa maddesinin iptal edilebilmesi değil, ancak referanduma sunulabilmesi mümkün olacaktır. Çünkü mahkemenin değişikliği kendisine göre denetleyeceği geçerli, cari anayasa ancak bu kadarına izin veriyor olacaktır ve değişiklik Anayasa’mızın 148. ve 175. maddelerindeki hükümler uyarınca “Resmi Gazete’de yayımlandığında” yürürlüğe girecektir. Dolayısıyla mahkeme, bu değişiklik Resmi Gazete’de yayımlandığı günden itibaren bunu iptal etme yetkisini de kaybetmiş, ancak buna karşılık referanduma sunma yetkisine kavuşmuş olacaktır. Zaten ne mahkemenin yetkilerini düzenleyen bir anayasa değişikliğinin mahkemenin kendisinin onayına bağlı olması gibi bir durum kabullenilebilir ne de bir anayasa değişikliğinin yürürlükten kalkmış bir maddeye göre denetimi mümkün olabilir. TBMM, AYM’nin anayasa değişikliklerini iptal yetkisini kendi uhdesinde bulunan bir yetkiye dayanarak ve tek taraflı bir kararla geri alma hakkına sahiptir, bu bir “etraftan dolanma” veya kılıfına uydurma yöntemi değildir.
Bu anayasa değişikliği, teklif aşamasındayken de Meclis’teki 330 milletvekili ya da cumhurbaşkanı tarafından referanduma gönderilebilir. Böyle bir kabul durumunda, bu kanunun kendisine de şekil veya yayınlanma açısından yapılabilecek muhtemel itirazlar şık biçimde aşılmış olur. Çünkü halkoylamasında kabul çıkması, kanunu doğrudan yürürlüğe sokacaktır. (md. 175)
Siyasi iktidarın temsilcileri, Kürt sorunuyla ilgili anayasa değişikliklerinin geçmesinde zorluk söz konusu olursa referanduma gidilebileceğinin sinyallerini vermişlerdi. Bunu “genel bir kural halinde anayasaya entegre etmek” çok daha samimi bir tavır olacaktır. Ciddi demokratikleşme sıkıntıları yaşayan ve bunların toplu çözümünü ancak kapsamlı bir anayasa değişikliğiyle gerçekleştirebilecek ülkemizde sorunun üzerine acilen gidilmesi bir zorunluluktur. Siyasetçilerimizin herhangi bir konuda temel reformlar yapabilmelerinin önşartı, bu tür yapısal sorunları aşmak için de çözüm alternatifleri geliştirmelerine bağlıdır.
Not: Bu makaleyi yazarken bana SETA DC’de çalışma imkânı sağlayan ve ilk taslağı değerlendirerek katkıda bulunan direktör Nuh Yılmaz’a teşekkür ederim.
3 Yorum
Yazan:eg Tarih: Kas 25, 2009 | Reply
bizim ülkemizde yüksek yargı statükonun bekçiliğini yürüttüğü için demokratik açılımın sonunun da üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldıran anayasa değişikliği ile benzer olacağını düşünüyorum. bakın bugün ne oldu:
artık insanda bütün şalterleri attırıyorlar. yazıklar olsun kendisine hukukçu diyen bu insanlara. diyecek başka birşeyim yok!
Yazan:eg Tarih: Kas 25, 2009 | Reply
istanbul barosu da geçenlerde -hesapta- demokrasi için yürüdü. hayatımda birçok hukukçu tanıdım(çoğu da avukattır) daha, demokrat olanına, kafası çalışanına ve vicdanı olanına hiç denk gelmedim. istanbul barosu da istisna oluşturmuyor.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Kas 25, 2009 | Reply
Suları ısınanlar kapatma davası konusunu da ısıtmaya başladılar. Abdurrahman is on the job !