‘Modern İnsan’ bir hastalık
By T.Suat Demren on Oca 15, 2010 in Modernleşme, vicdan
Cogu kez, modernitenin evrimsel bir surecin sonucu oldugu dillendirilir. Bence bunu bir evrim olarak gormek zor, sayet oyle olsaydi insanlik yuzbinlerce yillik uzak gecmisinde, orantisal bir degisim yolu izlemis olsa gerekti. Ama tam tersi olarak son 5000-7000 yila kadar statik, dengeli, doga ile barisIk bir ‘insan turu’ goruyoruz. Topragi, dogayi ihtiyacindan fazlasi icin parsellemeyen, sadece yasamak icin savasan, mecbur kaldiginda olduren, az ile yetinebilen, henuz arsizlasmamis bir tur bu.
Elbette ki, modernizmi cennetten dusus gibi algilamiyorum, sayet illa bir ‘cennetten dusus’ esigi varsayacak isem de bu avci-toplayiciliktan tarim toplumuna gecisimiz olurdu. Tarim toplumuna gecis, yuzbinlerce yillik, statik, dunyanin rakibi degil cocugu oldugunu dusunen insanin tarihinin hizli degisimini baslatan bir esIk. Yani modernizm bu hizlanmisligin en son asamasi, artik cildirmis hali ama ondan cok oncesi de var aslen.
Tarim demek bir yere yerlesmek demek. Kizilderililer, insani bir yere sabitleyen tastan evlerden nefret ederlermis, cunku bu sabitligin, kokusmusluk ve yozlasma getirdigine inanirlarmis. Kizilderililerin dusuncesi yanlis degildi, tarim toplumuna gecisle birlikte degisim inanilmaz bir bicimde hizlandi, insan doga ile -metazori de olsa- uyum icinde iken ona hakim olmaya basladi. Ve bu hakimiyetin kustahligi ile film koptu. Hakimiyet arttikca ve bu, bilgiyi depolama ve aktarim imkani yarattikca degisim daha da hiz kazandi. Artik giderek bu degisim hizinin da artarak degistigi, kendini katladigi bir cilginlik halini yasiyoruz. Evrim degil, devrim degil, bambaska bir sey. Bu hizli degisim halen icinde oldugumuz icin normal bir farkindasizlikla bize siradan, evrimsel bir surecmis gibi gorunuyor, ama degil.
10-12 bin yil once 80 milyon civarindaydi dunya nufusu. 1650′lerde 500 milyona, son 350 yilda ise, 6 milyara yukseldi. Halen ortalama artis hizi %1,7. Bazi uzmanlar 2075 yilinda 30 milyara yukselebilecegini tahmin ediyorlar. “Modern insan dunyanin kanseridir” dendiginde tuhaf karsilaniyor, bundan âlâ kanser mi olur? “Durduralim bunu, avci toplayici zamanlarimiza geri donelim” demek zor, tabii ki 6 milyar insani avci toplayicilikla besleyemeyiz artik. Ama bu elestiriler karsisinda sanki tuhaf bir sey soylenmis gibi tavir alinmasi da oldukca sasirtici.
Modernitenin karsisinda olmak belki anlamsiz olabilir zaten “geri donus artik mumkun degil, bir nev’i kabullenme” olarak belirtiyor bir cok elestirmen durdugu yeri. Modernist zamanlar burada artik zirve oluyor, insanin eskiden kalma az sayida olumlu ozelliklerinden olan ve hâlâ az da olsa doga ile olan uyumundan esintiler tasidigi ‘varliga dair hiyeararsi’si de hemen modern oncesi donemde parcalandi ve artik gerek maddi gerek manevî alanda tam bir hakimiyeti gerceklesti insansoyunun. Sadece bu bile ‘zirve’den yani ‘modern insan’dan nefret etmek icin yeterli neden sunuyor. Zahiri acidan, yani nufus/doga yonunden bile boyle; bununla birlikte algi ve anlam bakimindan da bircok sorun var ki aslen hepsi de birbirini tetikleyen girift unsurlar. Cunku modernizmin doga algisi, insan algisi, birey algisi, kutsal algisi, yasam algisi, ozgurluk algisi, vb; hemen tum algilari problemli.
Modern insan acisidan, -mesela cok kolay itiraz edilemeyecek bir kac sey olarak- insan omrunun uzamasi, bir cok hastaliklarin tedavi edilebilirliligi, genetik bilimin cok gelisim gostermesi gibi hususlar basari olarak gorulebilir. Tabii ki insan, kendini merkeze alan bir dusunce sistematigi icinden yaklasirsa (bu gelisimlerin canlilar -ve en basta yine kendi turu- icin olan risklerini bir an icin gozardi edersek -ki bu riskler hic hafife alinacak riskler degildir) butun bunlari kacinilmaz bicimde basari olarak gorecektir.
Ancak farkli merkezî oznelere sahip varlik tasavvuru olan birisi icin tum bunlar basari degil bilakis dogal olana, dengeye, askin bir birligi olan duzene yapilmis bir mudahale olarak gorulebilir. Ki bunun yine gelecekte su icinde yasanilan duzene ve ona kacinilmaz olarak bagli insana olan/olacak zararina dair cekince, salt bu tip tasavvur sahiplerinin bir vehmi degildir, son derece reel bir cekincedir de ayni zamanda. Modern insan iyilesmeye belki de kendisinden farkli dusunenlerin nicin boyle dusunuyor olduguna ‘derinlemesine’ kafa yormaktan baslamali. Sadece bu eksIkligi bile modern insana eksIklik olarak yeter.
Insan turu cok daha fazla zenginlesebilir, olaganustu kesifler yapabilir, dogaya tam anlamiyla hakim olabilir, daha adil duzenler kurabilir vs. Tum bunlar benim ‘insan’dan anladigim ve bekledigim seyi karsilayan hususlar degil. Insan, ‘maddeten’ dunyaya ait ve onun parcasi gibi davranmiyor uzunca bir suredir. Bana gore insan yaratilisi geregi ‘dustugu’ icin evet, ‘manen’ dunyaya ait degildir ve bakislari bu yuzden goge yonelmistir. Ama bu egretilik, dunyaya hakim olmayi degil yasam alanina saygili davranacak bir erdemi gostermesini ve ‘dusmekteki’ hikmeti kavrayarak ait oldugu yere cikmak icin caba gostermesini, yani amacini gerceklestirmesi icin calismasini gerektirirdi, olmadi.
Bir aborjin buyugu diyor ki, “bizim kabileler arasi savaslarimizda, bir kisi oldugunde savas bitirilirdi.” Buradaki ruhu ‘modern insan’ kavrayabilir mi? Modernite, onu doguran etkenlerden biri olan rasyonalist damar ve her seyi determine etmeye merakli ruhsuz modern disiplinler, agaclari inceletmekten ormani gosteremez oldular. Giderek elimizdeki bilgiler artiyor gibi gorunuyor ancak son derece enlemesine bir bilgi bu. Enlemesine ve derinlikten yoksun bir bilgi. Gercekten de elinize esnek bir madde alin ve cekistirin, giderek yassilastigini, duzlestigini goreceksiniz. Iste modern insan hem kendine hem yasama hem tarihe boyle bakiyor.
Ne diyordu The Matrix’te Agent Smith?: “Memeli olmadiginizi anladim. Bu gezegendeki her memeli icgudusel olarak cevrelerindeki ortamla dogal bir denge olustururlar. Ama siz insanlar bunun yapmiyorsunuz. Siz belirli bir alana yerlesip cogaliyorsunuz. Sonunda butun kaynaklar yok olana kadar buna devam ediyorsunuz. Hayatta kalmak icin yapabileceginiz tek sey olarak da baska bir alana yayilmak kaliyor. Bu gezegende bu yontemi kullanan bir organizma daha var. Ne oldugunu biliyor musun? Bir virus. Insan turu, bir hastalik.”
Insan boyle degildi, sonradan oldu. Insan turu degil ama ‘modern insan’ kesinlikle bir hastalik.
7 Yorum
Yazan:proudhon Tarih: Oca 15, 2010 | Reply
Yazının sahibine selam.insan, doğa ve insan-doğa birlikteliği konusundaki düşüncelerinize katılıyorum. Güzel bir yazı olmuş ancak belki siz de öyle istemeden, ”Matrix” alıntısı ve takip eden son paragraf birbirini tekzip eder olmuş. Belki de amacınız oydu ama öyle mi, değil mi, tam anlaşılmıyor. Yazı yarım kalmış gibi sanki. Affınıza sığınarak…
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Oca 15, 2010 | Reply
2075 yılında 30 milyarlık bir insan nüfusunu hayal edemiyorum. İnsan ömrünü arttırmaya yönelik çalışmalar, bir süre sonra 60’da sabitlemek, 60’ını geçeni kurşuna dizmek filan gibi bir şekle dönüşebilir bu gidişle 🙂
Enerji sorunu da eninde sonunda çözülecek bu kesin. Tatlı su sıkıntısı da deniz suyunun arıtılması ile çözülecek. Yiyecek sıkıntısı da gen teknolojisi ile, dev yiyecekler üretmekle çözülür. (Köfte yağmuru filmi güzeldi)
Çöpleri de ya aya yollarız, ya da magma tabakasında yakarız, bir şekilde çözeriz.
Tabi ölü gömme sorununu da çözmek gerekecek. Bu arada “ayda gömülmek caiz mi hocam?” şeklindeki geleceğin din programlarını görür gibiyim.
Yani kısacası endişelenecek bir şey yok. En hakiki mürşit bilimdir, fendir. Ve istikbal göklerdedir.
Yazan:Suat Tarih: Oca 15, 2010 | Reply
@Proudhon,
Tesekkur ederim.
Aslinda Simith’in soylediklerine bir serh idi son cumlem. Bu yuzden Smith’in bir tur olarak, insan icin genellestirdigini darlastirdim, yani insan degil ama ‘modern insan’ aynen Smith’in dedigi gibi davraniyor.
Selamlar.
@Ekrem,
Amin! 🙂
Yazan:cb Tarih: Oca 15, 2010 | Reply
suat hocam,
uzun zaman sonra sizi yeniden DD üzerinden okumak keyifliydi.
Modern insan serüvenine bakılınca gerçekten bir hastalık,bir virüs.güzel özetlemişsiniz.
Yazan:suzannur Tarih: Oca 15, 2010 | Reply
bence sorun modern insanda değil, insanda. sadece popülasyon bunu daha belirgin kılıyor. Habil ve Kabil yeterli bu sonuca ulaşmak için, insanın olduğu her yerde yıkım da bir arada.
bu arada ayda gömülmek caizdir diye düşünüyorum :)))
Yazan:aziz yılmaz Tarih: Oca 17, 2010 | Reply
Suat bey öncelikle hoşgeldiniz,özletmiştiniz kendinizi.Umarım yazılarınızın devamı gelir.
İnsanın geçirdiği “başkalaşım” üzerine çoğunluğuna katıldığım isabetli saptamalar var yazınızda.Yani her ne kadar olumsuz yönde gelişen insan doğa/insan toplum ilişkileri bir bakıma insanın kendinden kaynaklı olsa da,sorunun temelinde modernitenin yarattığı ilişkiler bütünü yatıyor(bence).Biraz naif bir tesbit gibi görünecek ama bunu kendim bizzat yaşadığım kent yaşamı,köy yaşamı arasındaki farkta bile gözlemleyebildiğimi düşünüyorum.Her iki yaşam biçimi bir bakıma “farklı birer dünya”gibi.Tabii niteliksel bir karşılaştırma bağlamında anlaşılmasın bu tesbitim.Fakat netice itibariyle değil modern devasa kentler,ortalama bir kasaba şehri bile insanın kendine yabancılaşmasını doğayla içiçe yaşanan kırsal bölgelere göre daha bir hızlandırabilmektedir.
Eh siz buna baş döndürücü teknolojiyi,bu teknolojinin yarattığı insan ilişkilerini,yaşam tarzlarını vs.ekleyin bakın bakalım insan,”insan”kalabilmeyi ne kadar başarabilir:))
İnsanın özünden uzaklaşması üzerine oldukça karamsar bir tablo çizdiğimin farkındayım ama maalesef bu değişimin önüne geçilecek gibi de görünmüyor.Zira-kendi ürettiği nesneler de dahil-içine düştüğü boşlukları “dışarıdan”kapatmaya çalıştığı sürece insanın özgürlüğünden adım adım uzaklaşması kaçınılmazdır.İşte modernitenin insana getirisi budur…Müthiş bir doyumsuzluk ve bu doyumsuzluğun bir şekilde giderilmesi.Tabii bu açlığın giderilmesi artık doğayı tahrip etmeye mi varır yoksa kendi türünü yoketmeye mi?Modern insanın “yaşam kanunu”için sanırım bunların pek bir ehemmiyeti yoktur.Neyse bence buradan kesmekte fayda var,deştikçe insan bir tuhaf oluyor.Zaten iyice şizofren olmamak için artık politik konuları okumaktan,tartışmaktan imtina eder duruma geldim.Gerçi yazınız politik olmaktan çok insan merkezli ama yine de iş dönüp dolaşıp oraya varıyor.
Sevgi ve dostlukla.
Yazan:Suat Tarih: Oca 18, 2010 | Reply
Cemile hanim,
Aziz bey,
Tesekkur ederim.
Valla eskisi gibi degilim artik. Klasik bir bahane ile ‘vakit sorunu’ demeyeyim de onceleri kalem oynattigim konularin, aslen kafa yordugum konular yanindaki sigligindan kaynaklanan bir bikkinlik diyeyim. Bazen kisisel sitemde bir seyler karaliyorum, kayda deger olursa buraya da gonderiyorum iste, o kadar.
Selam ve sevgiler.