Giuliano Carmignola ile ibadet
By Mehmet Yılmaz on Oca 28, 2010 in Güzellik, İnsan, iyilik, Müzik, Sanat
Uzun zaman önceydi…Bir Pazar sabahı ailece kahvaltı ediyorduk. Mezzo kanalında değişik eserler çalıyordu. Birden Vivaldi’nin 4 mevsimini duyduk. Daha ilk notalarla beraber eşimle birlikte hayretle önce birbirimize sonra da ekrana baktık!
Kulaklarımın fazlasıyla aşina olduğu bu eseri ilk defa dinlediğim hissine kapıldım. Hatta Vivaldi‘nin kış mevsimini bestelediği o ana tanık oluyordum adeta! … Ben mi abartıyordum? Hayır. Yalnız değildim. Aynı hayret ifadesini eşimin yüzünden de kolaylıkla okuyabiliyordum.
Venedik Barok Orkestrası eşliğinde Giuliano Carmignola (fr. İng. Alm.) çalıyordu. Kumaş reklamlarından cep telefonlarına kadar her ortamda suyu çıkartılmış bu eseri dinlerken bu kadar zevk alabileceğimi asla düşünemezdim.
21 ocak akşamı Salle Gaveau‘daydım. Giuliano Carmignola Tokyo’lu piyanist Yasuyo Yano eşliğinde müthiş bir konser verdi. Salonun küçük olması sanatçılarla izleyiciler arasında o görünmez bağın kurulmasını kolaylaştırmıştı. Yano’nun zarif el hareketlerini, Carmignola ile göz göze “konuşmasını”, yüzünden akan boncuk boncuk terleri görebiliyordum. Carmignola kendisine bir vakıf tarafından “kalıcı olarak ödünç verilmiş” bir Stradivarius 1732 çalıyordu.
Ancak ibadet ederken duyabildiğim bir huşu ile dinledim Mozart’tan ve Beethoven’den seçilmiş eserleri. Venedik, Tokyo, Viyana, Paris, İstanbul … Kökenleri ne olursa olsun insanlar güzel müzikte kendi iç güzelliklerinin yansımalarını görebiliyorlardı hâlâ. Demek ki hâlâ iyimser olmak için bir sebep vardı. Güzellik Matkabı‘nın sonunda söylediklerimi pekiştiriyordu hissettiklerim:
“… Güzellik-Aşk tecrübesinin kulluk mertebesindeki sıradan insanlara verilmiş bir ilâhî armağan olduğunu düşünüyorum. Yani inanmak için mucizeye ihtiyaç duymayanlara, iman ettikten sonra “verilen” bir mucize-hediye bu kanaatimce. Kulun ne kadar çok sevildiğini idrak için bir işaret. Ve tabi diğer “insan kardeşlerinin” de aynı biçimde sevildiğini […]
İnsanlığa bakışım da değişti. İçinde yaşadığımız dünyanın bencillikleri, zulümü, savaşları bize adil bir dünyanın ve kalıcı bir barışının mümkün olmadığı yönünde telkinde bulunuyor. Oysa Güzellik-Aşk tecrübesi bunun tam tersinin ispatı, aklın zekâ üzerine Mutlak ve aşıNmaz zaferi kanaatimce. Zira doğmuş ve doğacak her bir insan kalbinde bütün Kâinat’ın Güzellik’ini ve Aşk’ını taşıyor. Bu Hazine’nin geçici olarak maskelenmiş olması bunun hep böyle süreceği anlamına gelmez elbette. Güzellik-Aşk tecrübesi kısaca insan ve insanlık için karamsarlığın imkânsız hatta saçma oluşunun ispatı….”
“Sanat dinin kız kardeşidir” diyor sevgili dostum Enver Gülşen. Son günlerde aklımdan çıkmıyor bu cümle. Sanki kısalığı ile yoğunluğu doğru orantılı! Ne güzel bir davet bu tefekküre. Meselâ Sinema Müslümanın yitik malıdır isimli yazısı.
Sadece Enver’in yazıları değil tabi. Hayat, Modernleşme, Sanat, Sinema, Ölüm, İnsan kategorilerindeki yazıların bir çoğu bir yemini hatırlamaya davet. Bildiğini unutmuş gibi yaşayan insana bir hatırlatma…
Oysa hayattan koparılmış, boya ve ses tekniklerine hapsedilmiş sanat can çekişiyor. Sergi sonrası kokteyller birer cenaze töreni, boyacı-sanatçıların kibiri sanatın mezarı olmuş. (bkz. Ayıp sanat olur mu?)
Giuliano Carmignola’ya bırakıyorum sözü…
Vivaldi – The Four Seasons “Winter” / Le Quattro Stagioni “L’inverno” (Giuliano Carmignola) – Funny bloopers R us
Antonio Vivaldi Concerto for Violin Re Majeur “Le Quattro Stagioni” G.Carmignola – For more amazing video clips, click here
Carmignola Plays Vivaldi with Sonatori – A funny movie is a click away
Découvrez Giuliano Carmignola joue Mendelssohn à la Chaise-Dieu sur Culturebox !
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…
”…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…”
Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin.
Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.
Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, …
Baudolino (Umberto Eco) Suzan Başarslan
Yazınsal bir yapıt, “basit bir obje değil, çok yönlü anlam ve ilişkilerle tabakalaşmış bir niteliğin çok yönlü organizasyonudur.”* Bu organizasyonun incelemesi de kendisi kadar zor bir organizasyonu gerektirir ki, bu yüzden bir yapıtın incelemesi adına günümüze değin, birçok kuram ve inceleme yöntemi geliştirilmiştir. Bu makalede Umberto Eco’nun yazdığı Baudolino adlı romanın incelemesi Gerard Genette’nin “Yapısal Metin İnceleme” yöntemine göre yapılacak ve yapıt, üç düzlemde incelenecektir. Bakış açısı, anlatıcı türü, ana düşünce, eserin yazılış tekniği, dil… gibi sorunlara da değinilecektir. İncelemede Şemsa Gezgin tarafından İtalyancadan Türkçeye 2003′te çevrilen Baudolino esas alınacak, tespit ve yorumlar çeviri yapıttan yola çıkılarak belirlenecek ve ifade edilecektir. İncelemeyi kitap halinde indirmek için buraya tıklayın
16 Yorum
Yazan:cb Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
ah mehmet abiciğim,
yazıya bakınca hemen nasıl aciliyetle okuduğumu bilemezsin,ilk yorumu ben yazayım istedim,son zamanlarda bir tınıdan çok daha fazlası benim için müzik.kemanımı elime almak,çok acemice notalara yoğunlaşmak…sen bir çok yazında keza enver beyde öyle bu konuyu dillendirmiştiniz ben şimdi hissettiklerimi yazıya dökebilir miyim sanmıyorum ama hani ismet özel’in yanlış hatırlamıyorsam ‘ bilmek ve bilinç ‘ ayrımı vardı ya işte tam oradaki gibi bilmek sıradan bir eylem ile kalmışken,sadece kişiye etki etmeden kulaktan geçerken;bilinç çok farklı bir etkiyle sahip olma,yoğunlaşma,söylenenin üzerine bir tuğla daha eklemeye yarayan,çok daha üst bir eylem,sanırım bakmayı-görmeyi-dinlemeyi başarabiliyorsak eğer o üst dediğimiz basamağa yükselebiliyoruz ve eğer yükseldiğimiz basamak eğer bağlantıyı kurduğumuz,kurmak istediğimiz yere götürüyorsa o apayrı bir tat,neyse şu parçaları dinleyeyim yazacağım birşeyler daha…çok teşekkür ederim
Yazan:eg Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
ah mehmetçim ne güzel. aklıma angelopoulos’un ağlayan çayır filmini izledikten sonraki hallerim geldi. bir beyoğlu akşamında, felaket bir tipinin olduğu bir akşamda, çok sevdiğim 3 arkadaşımla birlikte seyretmiştik filmi. film zaten çok güzeldi o ayrı. ama eleni karaindrou’nun o film için yaptığı müziği aramıştım bir ay kadar. ve bulunca albümü…tam 3 ay başka hiçbirşey dinlemeden o albümü dinlemiştim. müzik müthiş birşey…
Yazan:MY Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
eyv. aslinda yazinin basinda degindigim sasirma-hayret olgusu çok mühim, gerekli kelimeleri bulamadim, belki sonra yorum olarak eklerim, sanatin HAYRET ETTiRiCi gücü insani aydinlatiyor. Nefsi ile kendisi arasina mesafe koymasini sagliyor. Aslinda güzellik matkabinda HAYRET-OKUL kavramiyla girmistim bu konuya.
Bir de AYIP SANAT OLUR MU? yazisinda teknik bilgi sebebiyle sanat’in sanat bilgisine dönüstügünü, mühendislik gibi objektif, determinist bir sekle büründügünü anlatmistim.
Böyle olunca sanat sübjektif dogasini kaybediyor. Tipki Islam’in sekilci, folklör yorumu gibi sanat da alinip satilabilen, siyasi(/ekonomik) amaçla sömürüye açik, dünyevî bir olguya dönüsüyor.
Sanat = boya,
Islam = takke, cüppe,
Aşk = Hormonal, biyokimyasal tepkime
….
Pozitivizmin kucaginda buluyoruz kendimizi. Bunun için HAYRET-OKUL çok mühim. Bunun için sanat dinin kiz kardesi 🙂
Sagol kim? Sagol Enver 🙂
Yazan:özlem Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
bu da benden olsun:)
http://videoizle.video75.com/B3JU39MBgeZ/the-weeping-meadow-eleni-karai/
http://videoizle.video75.com/fvj-1LDCiQD/theo-angelopoulos-ulysses/
http://videoizle.video75.com/-KWvGZ89EqD/a-cote-de-la-silhouette-e/
http://videoizle.video75.com/GkaVVrtwAbx/eleni-karaindrou-adagio/
Yazan:eg Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
özlem hanım’ın verdiği linklerin ikincisi angelopoulos’un ulysses gaze filminin müziği. adamın koşturup durduğu yer saraybosna..üstelik tam da savaş zamanı. geçrekten o zaman çekildi bu film çünkü.
özlem hanım çok teşekkürler linkler için.
ben de yine angelopoulos’un sonsuzluk ve bir gün filmine yine eleni karaindrou’nun yaptığı müziğin linkini vereyim:))
http://videoizle.video75.com/O110eNKrg6H/eternity-a-day/
Yazan:eg Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
bu arada özlem hanımın verdiği ilk link de benim sözünü ettiğim ağlayan çayır filminin müzilerinden birisi…çok güzel çok:))
Yazan:eg Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
özlem hanımın verdiği üçüncü link ilginç:))(a cote…) müzkler ulysses gaze’e eleni karaindrou’nun yaptığı müzikler. ama film reha erdem’in bence çok önemli filmi olan “A Ay”
Yazan:özlem Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
Açıklamalar için çok teşekkürler. Ben ulysses filminin konusunu hep merak ederdim. Nedense kendi kafamdan konunun ikinci dünya savaşı sırasında yunanistanda falan geçmiş olabileceği gibi bir hikaye yazmışım. Şimdi Bosna oldugunu duyunca hem şaşırdım hem de yıkımın korkunçluğu karşısında dehşete kapıldım. Sanki ne bileyim Varşova gettosunun falan görüntülerine benziyordu. Bu bilgiyi ben de arkadaşlarımla paylaştım. Unutmamak lazım. Kinleri büyütmek için değil ama ders çıkarmak için sorgulamak için.
Tekrar teşekkürler.
Yazan:özlem Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
Bu arada eleni yi Funda sayesinde tanıdım ve nakba klibinde ağlayan çayır’ı bir başka klipte de ulysses i kullanmıştım. Ağlayan çayır mülteci görüntüleri ile o kadar özdeşleşti ki kafamda sanki Eleni de bu müziği mültecileri düşünerek yapmış diye düşünmüştüm. Ulysses i dökme kurşun yıkımlarını gösterirken kullanmıştım ama zaten konu benziyormuş o da tam bir yıkım sonrası hüzün müziği idi. Hatta o yüzden müziğin klibindeki a ay filmine çok da yakıştıramıyordum. Ağlayan çayır ın konusu ne bilmiyorum ama o benim için ne olursa olsun bir mülteci kampı müziği.
http://www.derindusunce.org/2009/12/27/filistin-unutma-unutturma/
Yazan:eg Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
özlem hanım ağlayan çayır zaten odessa’dan yunanistan’a sürülmüş bir grup yunalının hikayesi(ne rusyada rus olabilmiş, ne de yunanistan’da yunanlı). ve evet aslında mülteci hikayesi:))
ulysses gaze aslında tüm balkan tarihiyle ilgili bir film. ama filmin sonundaki yaklaşık 40-50 dakikalık bölüm saraybosna’da geçiyor.
Yazan:cb Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
batı klasik tarzı bu türün temelidir ama üzerine doğuyu bina edebilmek bir kişinin harcıdır,benim tutkumda bu ;
http://video.eksenim.mynet.com/zeynal84/farid-farjad-keman-solo-muhtesem-biraz-huzunlu/391521/
Yazan:cb Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
sanat birbirinden ayrı değil ki aynı filmin konusu,görseli,film müziği olduğu kadar bu şiiride tekrara değer
çiy tanesinin titreyişi,
suya vuran son yıldız parlak bir güneşi müjdeledi.
bir tek bulut,
en ufak bir sis perdesi yoktu uçsuz bucaksız gökyüzünde.
meltemin soluğu yüzümü okşuyordu hafifçe
kalbimin yapraklarına fısıldar gibi.
“hayat narindir.”
ve hayat narindir.
Yazan:Abdurrahim İslamoğlu Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
Üstad teşekkürler.
Yunus’un deyişiyle ‘cümle yerde Hak nazır…Bunu ancak hayret makamında insan her an tecrübe edebilir.
Zira Hayret etmek fark etmektir. Sanat insanı Hayret’e düşürmüyorsa sadece tüketilen modern/post modern bir ameliyeden öteye geçmez.İnsan ruhu lahuti bir aleme müzikle, sinemayla,yazıyla, resimle vs. kanatlanıyorsa o muzisyen,o yazar, o sinemacı, o ressam artık sanatçıdır. Böylece sanatçı Gerçek Sanatkar’ın cemalinin, kemalinin, vs. birçok Esması’nın tecellilerini yansıtan bir ayna olur.Bu yüzden Dostoyevsky, Tarkovsky,Vivaldi,Kitaro önenmlidir.
Dilimizde Allah güzeldir güzeli sever diye meşhur olan hadis (Allahü teâlâ cemildir. Cemal sahiplerini sever,Müslim)den de anlaşılacağı üzere tüm güzelliklerin ve sanatların kaynağı SANİ-İ Vahid Bizden güzellik bekler ve biz bu güzellikleri tatmak üzere bahşedilmiş Tüm duyalarımızı kullanırken yaratılış gayelerine uygun şekilde güzel gıdalarla beslemekle mükellefiz.
Ruhumuz bir anı seyyale şenlendi vesilenle Allah senin de gönlünü daim şen eylesin
Yazan:MY Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
Sevgili Abdurrahim Kardesim,
sitem etmeyi de hiç sevmem ama … :))
nasil anlatayim? Özlemistik sesini. Bizi mahrum birakma bu güzel yorumlarindan.
selam ve dua ile
Yazan:Ayşenur Bulut Tarih: Oca 29, 2010 | Reply
Merhaba
Uzun zamandır müziği düşünüyordum. Hemen her grubun derdini anlatırken bir şekilde oluşturduğu müzikle anlattığını görür olmuştum. Amerika’da zencilerin hip-hop’ı, alevilerin semahı, mesnevideki ayinler, geleneğimizde yüzyıllardır var olan ilahiler, batı’da bir dönem yükselişe geçem(bizde de aynı şekilde)pop müziği, sonra heavy-metal dedikleri… Tasavvuf, Türk Sanat, Anadolu insanının derdini, aşkını sazlarıyla dile getirmesi hatta ta İslam öncesi Türklerin sözsüz sanatlarında yer alan koşukların bir çeşit saz ile dile getirilmesi vs. Ne var bu müzik’te der olmuştum.
Bu yaştan sonra herhangi bir müzik enstrüman çalmasını öğrenebileceğimi sanmıyorum, bu yaştan sonra ne elim ne de kulağım bu yetenek için yeterli olmayacaktır. Ama bir müzik tarihi ve düşüncesi iyi bir başlangıç, iyi bir yöneliş olur diye düşündüm.
Beni bir enstrümanın nasıl başka alemlere götürebildiğini cevabını bulmalıydım, çünkü bu hal sadece bende görülmemiş/görülmeyecek.
Sonuçta bilim sanat vakfı’nda Yalçın Çetinkaya Hoca’nın 2 aylık müzik tarihi ve düşüncesi derslerine katıldım. İlk dersten öyle bir “haz” aldım ki her hafta Adapazarı’ndan İstanbul’a bu ders için gelip-gittim.
Hakikaten müzik hafife alınacak birşey değil. Çok daha felsefik ve dini bir boyutu var. Şimdi diyorum ki kendim için madem çok geç ama hiç olmazsa küçükler için böyle bir yönlendirme yapabilsem… Ekrem Senai Bey’in kızına aldığı birkaç enstrüman anektodunu hatırladım..
Yazan:özlem Tarih: Şub 3, 2010 | Reply
baktım da hep batıdan örnek vermişiz bir iki de doğudan almalı. Birincisi sanırım İran film müziklerinden bir derleme olsa gerek, diğeri hakkında pbir bilgim yok ama malum bu topraklar, bir zamanlar ve duduk sesi
http://videoizle.video75.com/vy.php?n=HCoBXswxwlV
http://videoizle.video75.com/MVezA6EEOSx/artsrun-babakhanyan-glglalen-d/