Bu Savaşı Çocuklar Üzerinden Kazanamazsınız
By Fatma Sancak on Oca 30, 2010 in Adalet, Devlet Terörü
Kararlığı ortaya koymak gözü karalılık gerektirir. Öyle bir eylem ya da eylemler bütününe imza atmanız gerekir ki, kaşı taraf bunu gözü karalık olarak alsın ve yılsın. İster farkında olunsun, isterse olunmasın psikolojik olarak en etkili yöntemlerdendir bu.
Savaşan iki topluluk varsa, birinin yaptığı eylemlerin hayret etkisinin büyüklüğü karşı tarafın tüm çarpışanlarını yok etmekten daha öteye geçmelidir. Mesela modern zamanları alabildiğine yaşadığımız, ötekileştirmenin dahi neredeyse psikolojik bir suç olduğu bu zamanlarda, çarpıştığınız ya da savaş içerisinde olduğunuz topluluğu tümden yok etmeniz veya öldürmeniz sizi kazanan yapmaz, şahit olan herkesin gözünde sadece ‘ katil ve cani ‘ olarak belirirsiniz.Oysa ki savaş dediğimiz ortamın mutlaka bir kazananı olması gerekir. Öyle ise hem kazanan olup hem de imajı temiz göstermek, fiilen göze sokarak yapılan yok etme isteği değil, yıldırma yöntemlerini seçmek en kurnazca (!) harekettir.
Dersim’i bombalamak – bugün hala yöntem olarak seçen katil olma hevesinde olanları dahi olsa – gibi canice eylemlere bugünlerde imza atamazsınız. Ya da Ergenekon Davası sürerken herhangi bir ‘ gözaltında kayıp ‘ gibi hukuksuzluklara da imza atamazsınız. Savaştığınız tarafın en hassas noktalarını bulup, yasaya uygun yöntemler yıldırmayı başarabilirseniz hem savaşın kazananı hem de cani damgası yemeyen (!) tarafı olursunuz. Çünkü zahirde yasaya, hukuka uygun bir yöntem izlemiş olursunuz (!).
Gelin görün ki ortada ne bir savaş, ne de bir hukuka uygunluk yoksa yaptığınız eylem, en hassas noktalardan usule uygun gerçekleştirmek suretiyle kararlığınız ispat buradan hareketle olmayan şeyler üzerinden, belki onları yok ederekten kendinizi ortaya koyma çabasıdır.Yani hiç.
Her aklı başında insan, Türk – Kürt savaşı gibi ırk temeline, kimlikleştirmeye dayalı, aynı toprağı varlıklarıyla eş zamanlı olarak paylaşmaya başlamış toplulukların arasında geçen savaşın hiç olmaması gerektiği görüşünü savunur. Tarih olarak neredeyse bir asra uzanan bir savaş halen sürüyorsa ve halen aynı topraklar üzerindeyse bu savaşı bitirmemeye niyetli, kendilerini bu savaşa programlamış inatçı kahramanlar (!) vardır. Olmayan savaşın yoktan var eden bir taraf maalesef mevcut. Bilmeleri gerekir ki böyle bir savaş yok, ya da olmamalıydı.
Sonrasında yoktan savaşın tarafı olanın tükettiği eski yöntemlerin hem sonuç olarak iş görmediği hem de değişen zamanda aynı caniliği devam ettirememesi nedenlerinden kaynaklı olarak ortaya konan psikolojik yıldırma niyetinin zahiri ‘ kararlılık ‘ daha somut ifade edecek olursam Terörle Mücadele Kanunu başlığında hukusal zemine oturtulmuş ‘ çocukları savaştan ayırt etmeme ‘ yıldırması, 15 yaşındaki ergen bir kız çocuğunun ve onun gibi yüzlercesinin, ve bu çocukların bir kısmının da ifadelerinde taş atma eyleminde bulunmadığını, kiminin tuvalet ihtiyacından sonra kullanmak üzere cebinde taş taşıdığını, kiminin olay yerinde dahi olmadığı halde evinden alınıp götürüldüğünü, kiminin sadece başka bir yere gitmek niyetiyle olay yerinden geçtiğini ifade etmesine rağmen ve bu çocukları alacak kadar fazla sayıda bir koğuş olmamasına rağmen bu çocuklara bir tuvalet yapmaktan dahi aciz olan oyun kurucuların aynı çocuklara koğuş yapmalarındaki isteğini gördükten sonra, bu kararlılığa şahit olduktan sonra ülkenin her tarafından anayasa değişikliğine, sivil anayasaya ihtiyaç olduğuna dair seslerin ayyuka çıktığı konuyla ilgili olarak bir ilin barosu hariç tüm baroların yeni anayasal değişiklik üzerinde çalıştığı bir dönemde tüm bu seslere kulak tıkayıp, halen yaşları 13-15 arasında değişen, reşit sayılmayan çocukların hiç olmayan bir savaşı ve kararlığı yürütmek niyetiyle sürdürmek hangi vicdana, hangi ahlaka, hangi yasaya sığar ?
Savaşı bitirmek isteyenler anayasayı değiştirir, savaşı biritmek isteyenler en hassas nokta olan çocuklar üzerinden kararlılıklarına devam etmezler. Kürtlerin ve Kürt çocuklarının, Türk tarafının bu savaşı bitirmeye niyetli olduğunu görmeye ihtiyacı var.15 yaşındaki bir kız çocuğu olan Berivan’ın aldığı 8 yıllık hapis cezası bu savaşı bitirme hevesinin neresinde Allah aşkına ?
İki Dil, Bir Bavul filmi bu ülkenin gerçeğini ortaya koyuyordu. O filmin Türkçe konuşamayan Kürt çocuğu Zilkif’in o sırada hep sırtında çanta ile oturan hali, bu ülkenin Kürt çocuklarının kendilerine hissettirildiği gibi ‘ yerleşememe ‘, ‘ her an gitmeye hazır ‘ hali değil midir ?Şimdi yapmanız gereken Zilkif’e çantasını çıkarttırıp, o sınıfta misafir değil gerçek bir öğrenci olduğunu hissettirmek iken, halen TMK mağduriyeti yaşattığınız bu çocuklara, ‘ Kürtçe yok diyorum oğlum ‘ diye bağıran öğretmenler ile bir ağaç diktirip, kendilerinin olmayan bir bayramda ne dediklerini dahi bilmedikleri dizeleri ezberletirken, aynı günlerde başka bir yerde başka bir Kürt çocuğunun kafasına dipçik yerleştirerek hangi eylemi gerçekleştiriyorsunuz acaba ? Kürt çocukları, Kürt Açılımının içinden hiç mi geçmiyor ? Bu kararlılık neyin kararlılığıdır ?
Bu ülkenin bugüne kadar ki seçilmiş kaderi olan Kürt- Türk savaşı, savaşı bitirmeye kararlı,eğleyici değil çözücü girişimlerle biter ancak. Bunun yolu ise anayasayı olması gerektiği şekliyle değiştirmek, Terörle Mücadele Kanunu üzerinden çocuk hapsetmemek, Berivan gibi 15 yaşında bir kız çocuğunun durumunu gözardı etmeden psikolojik yıldırma kararlılığından kurtulmak ve somut adımlar atmaktan geçer.
Ne kadar adım, o kadar çözüm.
1 Yorum
Yazan:beytullah emrah Tarih: Oca 31, 2010 | Reply
türkiye kürdistan’ında devam eden savaşın bir çırpıda bir türk-kürt savaşı olduğu tespitini yapabilir miyiz? bugüne kadar kürt halkının sorunu türklerle değil devletleydi… yani sorunu “türk tarafı” değil devlet çıkarmıştır ama artık savaşı tek başına devlet de bitiremez. ilk taşı o attığı için öncelik ise tabi ki ondadır, “türkler” de değil…
evet, devlet türkleştirmek istediği farklı gruplara karşı kürtleri hep bir iç düşman gibi göstermişse de istediği sonucu tam olarak elde edebilmiş midir? tamam, şu “bin yıllık kardeşlik” efsanesinin gerçekliğini yeniden düşünmek lazım ama bunun tam tersi bir düşmanlıktan da ne kadar bahsedilebilir? zaten bin yıl önce türklük ya da kürtlük varmıydı? kastım bugün tanımlanmış haliyle bir kimlik olarak.
halkların arasında kanlı bıçaklı tam bir dövüş ve körleşme yaşanmamışken hâlâ bir şansımız var. riski görmek zorundayız. nefret tohumlarının derinleşmesi için kurgulanan tuzakları farketmezsek bir kaç kuşak sonra yanyana durmak istemeyen topluluklar çıkabilir ortaya. küçümsenecek, ötelenecek, kaçılacak bir sorun değil bu. kangrene dönme riski yüksek. ciddi bir sorumlulukla karşı karşıyayız…
ve bu arada, TMK belasını başımıza bu haliyle saran hükümet de, şimdi açtığı belayı kaldırmak için acilen adım atmak zorundadır.
şayet milliyetçi damarına yenik düşerse, yenilenlerin safına da çabucak düşecektir.