RSS Feed for This Post

Ya AKP’den A’yı çıkartın ya da bu çocukları hapisten!

Sunuş : İzmir’de  DTP konvoyunu taşlayanları göz altına bile almazken 15 yaşındaki Kürt çocukları “taş atma suçundan” 15 yıllığına hapse atarsanız buna ırkçılık denir. Irkçılık Türkiye gibi bir guguk devletinin bile anayasasına aykırıdır, suçtur bu! Çünkü insan taş atmaktan vazgeçebilir ama Kürt olmaktan vazgeçemez. Bir eylemin cezası olur. Ama kimliğin cezası olmaz. Bir şey olmak suç haline gelirse bunun adı zulümdür. Adaletin tersidir.

Güneydoğu’da Devlet eliyle PKK’ya adam yazılıyor. Kendi çocuklarına bu kadar eziyet eden, onları terörün kucağına iten bir ülke Terörle Mücadele’den bahsedebilir mi ?

Ya AKP’den A’yı çıkartın ya da bu çocukları hapisten!

MY

Çocuklar için adalet istiyoruz, hemen, şimdi!

Ufuk Coşkun, SİVİL DÜŞÜNCE PLATFORMU

Uluslar arası düzeyde kabul görmüş olan insan hakları belgelerinin dayandığı  bazı temel ilkeler vardır. Buna göre; İnsan hakları evrenseldir. Tüm insanlar bu haklara sahiptir. Tüm bireyler insan varlığı olarak eşittir ve herkes onur ve haklar bakımından herhangi bir ayrımcılığa uğramaksızın eşit haklardan eşit şekilde yararlanır. Türkiye böylesi ilkelerle oluşturulmuş olan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 14 Eylül 1990’da imzalamış 4 Nisan 1995’te de onaylayarak sözleşmeye taraf olmuştur… Çocuk Hakları Sözleşmesini imzalayan taraf devletler bireyi 18 yaşına kadar çocuk kabul etmişlerdir. Aynı zamanda ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin çocukları tanır ve taahhüt ederler.”(md.2)

Ancak Türkiye yaklaşık 3 bin Kürt çocuğunu 2006 yılında TMK’da(Terörle Mücadele Kanunu) yapılan bir dizi değişiklik sonucunda yetişkinlerle aynı koşullarda sorguluyor ve onları tutuklu olarak ağır ceza mahkemelerinde yargılıyor. Bu çocukları gösterilerde taş attıkları gerekçesiyle hapishanelerde kötü muameleye tabi tutuyor.

Çocuk bayramına sahip tek ülkeyiz ama

Bilindiği gibi Türkiye çocuk bayramına sahip tek ülkedir! Her yıl 23 Nisan’da çocuklar bir süreliğine başbakan ve cumhurbaşkanı olurlar… Türkiye bu bayramla çocuklarına ne kadar değer verdiğini anlatmaya çalışır. Ne yazık ki gerçek bundan biraz farklı… Her ne kadar 23 Nisan’da çocuklara dönük bir bayram kutlanıyor olsa da maalesef Türkiye çocuklarına birçok bakımdan gereken özeni ve değeri göstermemektedir. Çünkü Türkiye’de sadece 2009 yılında 292 çocuk hakkında soruşturma açıldı.15 yaşında bir kız çocuğu 7,5 yıl hapse mahkûm edildi. Üstelik bu çocukların büyük bir çoğunluğu gösteri yerlerinden değil ev ve okullarından alınan çocuklar. Ve tutuldukları cezaevlerinde de kötü muameleye maruz kalıyorlar. Örneğin Mardin Cezaevi’nde tutuklu olan T.İ. (yaş 15), boğazında giderek büyüyen ve onu konuşmaz hale getiren şişliğe rağmen iki ay boyunca Diyarbakır Devlet Hastanesi’ne sevk edilmeyi bekledi. T.İ. ancak bu konuda faaliyet gösteren çeşitli derneklerin, sivil örgütlerin (ÇİAÇ gibi) ısrarlı telefonları sonucunda Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’ün devreye girmesiyle Diyarbakır Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Yasalara göre 15 yaşında seçmen ve aday olamayan, evlenemeyen, mülk vb. şeyleri alıp satamayan hatta yalnız başına seyahat bile edemeyen çocuklara bu tür cezalar kesilmesi gerçekten vahim bir durumdur.

Mevzuat, çocukların kanunsuz derneklere üyeliğini kabul ediyor

Sorun Meclis’in Terörle Mücadele Kanunu’nda (TMK) yapılması gerekli bir takım değişiklikleri yapmamasıdır. Bu konudaki mevcut mevzuat “ reşit olmayan çocukların kanunla kurulmuş örgütlere (mesela derneklere) üyeliğini geçersiz saymakta fakat kanunsuz kurulmuş örgütlere (mesela terör örgütlerine) üye olmasını kabul etmekte ve bu üyeliğe cezai neticeler bağlamaktadır. (Av.Haki Demir/Sivil Düşünce) Dernekler kanununun 3. maddesinde çocukların (18 yaşın altındaki kişilerin) üye olabilecekleri derneklerin “çocuk dernekleri” olduğu ve bunlara üyeliğin de velilerinin iznine bağlı olduğu kaydedilmiştir. Çocuk derneklerine on sekiz yaşından büyükler kurucu veya üye olamazlar. Ancak TMK’nın 7. Maddesine göre reşit olmayan kişilerin (çocukların) “illegal örgütlere”, kanunun tabiriyle “terör örgütlerine” üye olması mümkündür. Madde 7 – (Değişik madde: 29/06/2006 – 5532 S.K 6.Mad) Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır. Kısacası reşit olmayan kişiler (çocuklar) kanuni örgütlere (derneklere) üye olamamakta fakat kanunsuz örgütlere (terör örgütlerine) üye olabilmektedir. Görüldüğü gibi bu yasalarla mümkün hale getirilmiş. Bu çelişkinin giderilmesi için meclis TMK’yı mutlaka gündemine almak durumundadır.

Çocuklar hepimizin

Çocuğun dini, ırkı, rengi, mezhebi olmaz. Çünkü o daha çocuktur. Masumdur. . Bugün çocukların tutuklu olarak ve ağır ceza mahkemelerinde yargılanmaları Türkiye’nin de tarafı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne ve çocuk adalet sistemine aykırı bir durumdur. Bu çocuklar için yapılması gereken ne varsa yapılmalıdır. Kendi çocuklarına üzen, dışlayan, onları cezaevlerine mahkûm eden bir ülke bir bakıma kendi geleceğini karartmaktadır. Çocukların mutlaka fiziksek ve ruhsal olarak sağlıklı koşullar altında özgür ve kişilikleri zedelenmeyecek şekilde yetişmeleri sağlanmalıdır.

Bugün dünyanın birçok bölgesinde büyüklerin savaşından en çok etkilenenler, çocuklardır. Sadece Körfez savaşında milyonlarca çocuk mağdur edilmiştir. Büyük bir çoğunluğu da maalesef öldürülmüştür. Keza Gazze’de, Afganistan’da ve birçok bölgede çocuklar evsiz, barksız en önemlisi de öksüz bırakılmışlardır. Dünyanın neresinde olursa olsun çocukların mağdur edilmesi vicdanlı her insanı rahatsız eder/etmelidir de. Çocukların aç kaldığı, öldürüldüğü, ailelerinden kopartıldığı, sokak ortalarında çalıştırıldığı, cezaevlerine gönderildiği bir dünya hakikaten Amin Maalouf’un ifadesiyle “çivisi çıkmış bir dünyadır.”

Türkiye’de TMK mağduru çocukların durumu mutlaka meclis gündemine gelebilmelidir. Başbakan bu konuda gerekli adımları mutlaka atmak zorundadır. Aksi takdirde demokratik açılımla kazandığı prestiji ve halk desteğini, çocukların hapsedilmelerine göz yumarak hızla kaybetmektedir.  Kürt sorununa dönük birçok yazı kaleme alan bazı aydınların Kürt çocukların mağduriyetleri hakkında yazmamaları da ayrıca üzücü bir durumdur. Bu konuda herkes çocuklar için üzerine düşeni yapmalıdır. Bu zamana kadar demokratikleşme adına atılan adımların heba edilmesi istenmiyorsa biran önce çocukların serbest bırakılması sağlanmalıdır.Çünkü onlar bizim çocuklarımız..

Trackback URL

  1. 18 Yorum

  2. Yazan:fatih Tarih: Şub 8, 2010 | Reply

    Tespitler yerinde, güzel bir yazı olmuş.

  3. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Şub 10, 2010 | Reply

    Aylardir bu siteyi takip ediyorum. Her yaziya, hemen hemen her goruse katilmakla beraber bu yazida buram buram Kurt irkciligi, PKK propagandasi kokusu aliyorum. Eger bu cocuklar 15 yasinda siyasi meseleler icin reaksiyon gosterebiliyorsa demek ki ya akil yaslari 18’in ustunde. Ayrica bu cocuklari terbiye etmek devletin degil, ailelerinin gorevidir.

    Burada mevzu reaksiyonun sebebinin hakli olmasi ya da olmamasi degil, reaksiyon seklidir. Teror ve siddetin hic bir turlusu kabul edilemez. Benim sinif arkadasim 13 yasinda bir tinerci tarafindan bicaklandi. Yasi kucuk olunca adam olduremez, yaralayamaz mi demek oluyor? Herkesin sabrinin da bir sonu var.

    Dusunce ozgurluguyle teror ozgurlugunu birbirine karistirmayin!

  4. Yazan:MY Tarih: Şub 10, 2010 | Reply

    Tayfun Korkut Bey,

    haklisiniz. Küçük yas elbette suç islemek için bir bahane OLMAMALI.

    Ancak, sabriniza siginarak size uzunca bir cevap yazacagim ve bir kaç baglanti verecegim. Karar tabi ki sizin ve vicdaninizin.

    bu çocuklar dogru dürüst mahkeme edilmediler.

    Terör/PKK çerçevesinde suçlandiklari için her TUTUKLU insana taninan haklardan mahrumlar.

    kimi avukat görmedi. hepsi suçlu degil. YAKALANDILAR. bir çogu ZANLI. size yazdigim bu yorumun sonuna cengiz çandarin bir yazisini koydum. internette aratirsaniz TMK magduru çcuklar veya cocuklar için adalet istiyoruz isimli gruplar kuruldu. Kürt milliyetçiligi ile hiç bir ilgisi olmayan bir çok insan durumun farkinda. hukukçu, gazeteci, akademisyen, siradan insan,… bir çok kisi isyn ediyor. 2-3 yildir sürüyor bu.

    2008 senesinde kameralar önünde insanlarin kollarini kirarak güvenlik saglamaya çalisan(?) tipler vardi:

    http://www.derindusunce.org/2008/04/02/bu-pkkya-adam-yazmaktir/

    Yukaridaki linki okursaniz ve oradaki videoya bakarsaniz bu tür siddetin Türkiye’ye fayda getirip getirmeyecegini bir kez daha konusabiliriz. Bu linkin sonunda 1993’te TAYFUN TALIPOGLU tarafindan yazilmis bir yazi var. Yani Olagan üstü hal kapsaminda hukukun, adaletin tamamen askiya alindigi OHAL zamani.

    Terörü, PKK terörünü elbette lanetliyoruz. Ama bunun çaresi kabul edersiniz ki karsi-terör degildir. Devlet PKK’ya karsi ayni yöntemlerle davranamaz. suçlu oldugu iddia edilenleri yakalayip ADAM GiBi mahkeme etmesi gerekir. Yoksa bu DEVLET TERÖRÜ olur.

    Dersim olaylari hakkinda bir video burada:

    http://www.derindusunce.org/2009/05/28/pkkyi-dis-mihraklar-mi-kurdu/

    Evet… bunlari okuyup seyrettikten sonra bize hâlâ “Kürt milliyetçiligi yapiyorsunuz” demezsiniz degil mi? Sahsen Kürt degilim. Ama bu yapilanlar kime yapilsa benim vicdanim sizlar ve konusurum. Yazarim. “Zulümdür bu!” diye haykirmak gelir içimden. Bence insan olmak budur.

    Buraya kadar sabirla okudugunuz için tesekkür ediyorum.

    Selam ve saygi ile

    CENGiZ çANDAR’in yazisi

    Güneydoğu’ya sık sık yolunuzu düşürürseniz, sadece ‘yetkililer’le görüşmek değil, hatta özellikle ‘sokak’la ilişki kurar, bölge insanına yüreğinizi açıp onları dinlerseniz, kolayca varabileceğiniz bir sonuç vardır: İktidar partisinin bölge milletvekilleri Ankara’da bölgeyi değil, bölgede Ankara’yı ve partilerini temsil ediyorlar.
    Bunu her vesileyle devlet ve hükümetin başındaki önemli kişilere, karşılaşabildiğimiz her fırsatta söyledim. Ak Parti’nin Güneydoğu milletvekilleri, bölgelerini temsil etmiyorlar; Güneydoğu’nun nabzını Ankara’ya taşımıyorlar. Seçim bölgelerine gittikleri vakit, Ankara’yı ve partilerini orada temsil ediyorlar.
    Bu bakımdan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yeri geldiğinde, “Benim partimde 75 Kürt milletvekili var” demesi, Ak Parti’nin bölgede en yüksek oyu almış olması kendi başına bir şey ifade etmiyor.
    Sözü edilen ‘75 Kürt milletvekili’nin ağzını açıp bir gün Kürt sorunu hakkında konuştuğunu işittiniz mi? Bölgede dayanılmaz boyutlardaki ‘baskı ortamı’nı Ankara’da kamuoyu önünde dile getirdiklerini duydunuz mu?
    Birkaç gün önce Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi, Berivan adındaki 15 yaşında bir kız çocuğunu Batman’da 9 Ekim’de (2009) çıkan olaylarda ‘polise taş’ ve ayrıca ‘örgüt sloganları attığı’ gerekçesiyle,
    tek celsede; evet tek celsede 13.5 yıl hapse mahkum etti.
    Yaşı küçük olduğu için insafa gelip, cezasını 7 yıl dokuz aya indirmiş!
    Olayda Berivan’ın yüzü poşuyla sarılıymış ama polis, o ‘poşulu kız’ın Berivan olduğuna hükmetmiş. O ‘poşulu kız’ gerçekten Berivan olabilir ama söz konusu olaydan çok daha sağlam somut ve maddi deliller hükümeti devirmek için örgütlenen generaller için geçerliyken ve onlar ‘devlete karşı işlenmiş suçlar’ ilişkin isnada rağmen, tutuksuz yargılanırken, Berivan’ın polise taş ve örgüt sloganı atmaktan 13.5 yıl hapis yemesine isyan eden vicdana sahip ve bunu dile getiren Ak Partili bir Güneydoğulu milletvekili gördünüz mü?
    Güneydoğu’da 1000’i aşkın çocuğun hapiste olduğundan haberiniz var mı?
    Adalet duygusunun bu kadar zedelendiği bir ortamda ‘Demokratik Açılım’ın ya da ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’nin esamesi okunur mu?
    Güneydoğu’da adalet yok, zulüm var!
    ***
    Ak Parti’nin MKYK üyelerinden biri, geçenlerde bana MKYK toplantılarında Başbakan’a Güneydoğu’da halkın gelişmelerden çok mutlu olduğuna ve heyecan duyulduğuna ilişkin bilgilerin aktarıldığını söyledi. Başbakan’ın beslendiği kaynaklara göre, Güneydoğu’da işler iyi gidiyor, asayiş berkemal.
    Oysa tam tersi oluyor ve ‘siyasi karar verici’ ya aldatılıyor veya aldanmayı seçiyor.
    Yine benzer kaynaklardan aldığım bir bilgi, Ak Parti MKYK’da Nevruz’a doğru Kandil ile ilgili çok önemli gelişmelerin gerçekleşeceği beklentisinin bulunduğu yolunda.
    Buna inanan Ak Partililer varsa, hangi gezegende yaşıyorlar merak ediyorum. Nevruz’a
    şunun şurasında yaklaşık bir buçuk ay var; bir buçuk ay içinde Kandil’den binlerce silahlının
    gelip teslim olacağına ilişkin bir gösterge var mı?
    Peki, Kandil’dekilere ilişkin bir ‘genel af’ çıkacağına ilişkin en ufak bir gösterge söz konusu mu?
    Kala kala iki ihtimal daha kalıyor: 1) Amerika ve Irak Kürtlerinin Kandil’e karşı askeri harekâta girişip, oradaki PKK askeri varlığını sona erdirmesi, ki bunu umanlar hayal aleminde yaşıyorlar demektir. 2) Kandil’dekilerin birdenbire sırra kadem basması, ortadan kaybolması.
    Böyle bir durum da yok. Olabileceğine ilişkin en ufak bir işaret de yok.
    Yani, bir buçuk ay içinde Kandil’le ilgili, PKK’nın silahlarını bırakması yönünde hiçbir gelişmenin olması mümkün değil.
    Zaten böyle bir şeyin ‘iklimi’ Türkiye’de ortadan kaldırılmış durumda. Bölgede 1000 çocuğun yanısıra sayıları 1000’i aşan ve içlerinde seçilmiş belediye başkanlarının bulunduğu siyasi kadrolar tutuklanıyor.
    Bundan üç ay önce Kandil’den gelen PKK’lılar serbest dolaşıyor; belediye başkanları PKK ile irtibatlı oldukları gerekçesiyle kelepçelenerek tutuklanıyorlar.
    Silahlı kadroları silahlı mücadeleden vazgeçirmenin iki yolu var:
    1. Kürt kimliğine ilişkin öyle demokratik adımları (tek taraflı olarak) atacaksınız ki, silahlı unsurların kitlesel tabanı açısından ortamı ve zemini toptan kalkacak. Silahlı güçlerin anlamlı kitle desteği kalmayacak.
    2. Silahlı unsurlara silahsız siyaset yapacakları kulvarları açacaksınız.
    Şu ana dek ilkine ilişkin olarak yaplan, atılan olumlu ama yetersiz adımlar. İkincisine ilişkin olarak ise tam tersi yapılıyor. Silahsız siyaset yapan seçilmiş kadrolar, hapishaneyi boyluyor. ‘Şehirler’dekilere ‘dağa gidin’, bu arada ‘dağdakiler’e de ‘orada kalın’ çağrısı yapmaktan farksız bir siyaset izleniyor.
    ***
    Bölgedeki ‘olumsuz hava’ ve ‘hayal kırıklığı’, Ankara’da yapılan ‘Valiler Toplantısı’nda ‘devlete bilgi’ olarak yansıdı. Doğu ve Güneydoğu’daki valiler, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a ‘Demokratik açılım girişimi başlangıçta bölgede beklenti ve heyecanı zirveye çıkardı. Vatandaş fazla umutlandı. Paket açıklanın ciddi hayal kırıklığı yaşandı. Vatandaş daha somut adımlar bekliyor’ demişler.
    Doğru söylemişler.
    Aylardır bunu biz de söylüyor ve her fırsatta yazıyoruz. Tam bu konuda ve bu şekilde sadece ben kaç yazı yazdım, unuttum.
    Bölgede görev yapan valiler, Güneydoğu’daki halkımızdaki beklentilerin geçen yıl Mart ayında, Abdullah Gül’ün ‘Yakında Kürt meselesinde iyi şeyler olacak’ sözüyle canlandığını ve ‘Açılım’la birlikte doruğa çıktığını bildirmişler.
    Cumhurbaşkanı Gül, o sözleri aralarında benim de bulunduğum 3 gazeteciye Tahran yolunda uçakta söylemişti. O günden beri gün be gün, bölgedeki nabzı tutanlardan biriyim. Yaz aylarının önemli bölümünü Mardin’den Van’a, Doğubeyazıt’tan Kızıltepe’ye bölgede geçirdim. 1 Ağustos’ta (2009) ilk Kürt Çalıştayı’nın katılımcıları arasındaydım.
    Bir ay sonra Eylül’de Diyarbakır’dan Şemdinli’ye 1000 kilometre yol yaptım.
    O günlerin bölgedeki havasıyla, bugünlerdeki 180 derece zıt.
    O günlerde esen hava ne kadar ‘olumlu’ ise, bugünkü o kadar ‘derin bir hayal kırıklığı’ ve ‘olumsuz’.
    ***
    İçinde Güneydoğu’da yaşayan Kürt vatandaşlarımızın hevesle ve geleceğe dönük iyimserlikle katılmadığı bir ‘Milli Birlik ve Kardeşlik’ nasıl gerçekleşecek?
    1000 çocuğun şu sırada cezaevlerinde süründüğü bir bölgeden ‘Milli Birlik ve Kardeşlik’ nasıl çıkacak?
    İçişleri Bakanı, Valilere bir süre daha beklemelerini, ‘İnşallah yakında iyi şeyler olacağını’ söylemiş.
    Keşke ‘İnşallah’ ile ve içi dolmayan vaadlerle bu sorun çözülebilseydi.
    İnşallah’la, Maşallah’la çözülecek cinsten bir sorun değil bu.
    Ve, maazallah bölgedeki hayal kırıklığı öyle bir geri dönüş potansiyeline sahip ki, Ankara’da İstanbul’da ‘cuntacı askerler’e karşı verilen mücadeleyi de, Türkiye’nin ‘yükselen bir bölge gücü’ larak başarı profili çizen dış politikasını da çok kısa süre içinde altını alıp iptal edebilir.
    Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Güneydoğu’da olup-bitenlere gözünü açması ve ‘Açılım’ politikasında fazla gecikmeden ‘makas değiştirmesi’ gerekiyor…

  5. Yazan:Tayfun Tarih: Şub 10, 2010 | Reply

    Sevgili MY,

    Devlet terörünün savunulacak bir tarafı yok. Ancak olayın faillerinin 18 yaşının altında olması hakkaniyet prensibi gereği ceza verilmeyeceği anlamına gelmez. Olay basit bir taş atma olayı da değildir. Sokaklarda, TV’larda bu çocukları gören diğer çocuklara da örnek olması ve zincirleme bir etki yaratması tecrübelerle sabittir. Kaldı ki o yaştaki bir çocuk bilinçli olarak Kürt halkının hakları için ya da siyasi, ideolojik bir dava için bu savaşı veriyor olamaz.

    Benim doğup büyüdüğüm mahallede bir kaç Kürt aile ve çocukları yıllarca bütün mahallenin huzurunu tek başlarına kaçırdılar. Her hırsızlık olayının, her cinayetin, adam bıçaklamanın, tecavüzün, adam kaçırmanın vs. altından Kürt çıktı. Bütün bu olaylar Kürt haklarının yenmesinden dolayı mı çıkıyor acaba? Ben evimin olduğu sokağa neden korkuyla girmek zorunda kalıyorum? Benim teyzemin evine haneye tecavüzle,ellerinde bıçaklarla girdiler. Bütün mahallenin sabrını maksimum derecede zorladılar. Çocukları mahallede kendi halinde oynayan bir çocukla basit bir itişme yaşadı. Sonra bu Kürt çocuk abisine haber verdi. Abisiyle beraber bu çocuğun evini arayıp buldular. Sonra kapıya dayandılar. Çocuğun annesi kadın içeriden yalvarıyor, nolur gidin, özür dileriz diyor. Yalnızım, kocam evde değil diye yalvarıyor. ”Aç ulan kapıyı” diye kapıya iyice dayanıyor abisi. Kadın korkusundan açıyor kapıyı nihayet. Küfürler, tehditler… Biz de çocuktuk. Bu olayı korkuyla izliyoruz. Bütün komşular kapılarını sıkı sıkı kilitliyorlar. Cinayet işlemiş, salıverilmiş, hırsızlık yapmış, salıverilmiş bir adamdan bahsediyorum. Teyzem Kürt düşmanı mıydı? Hayır! Ama teyzemin oğulları o manzaraları hafızalarına kazıyarak büyüdüler. Bir numaralı milliyetçi, ırkçı oldular. Şimdi Kürtlerden nefret ediyorlar. Haberlerde Kürtlerin yakalanıp hapse atıldığı haberlerini duyunca polisle gurur duyuyorlar. Çok şükür, ülkede adalet geç de olsa yerini buluyormuş diyorlar. Soruyorum, durup dururken, birilerinin dolduruşuna gelip de mi oldu bunlar? Kışkırtma mı bunlar? Onun için bu insanların bizzat yaşadıklarını göz önünde bulundurmadan sanki sebepsiz yere bu hale gelmişler gibi algılamak ve algılatmaya çalışmak da doğru değil. Polisi bile tehdit ediyorlardı. Polis bırakın sizin bahsettiğiniz gibi işkenceler etmeyi, bunlara dokunamıyordu bile. Bunlar güneydoğuda olmuyor. Başkentin göbeğinde olan şeyler.

    Ve ilginçtir bu Kürt ailelerden birinin reisi devlet memuruydu. Resmi hizmete tahsis araçlarla diledikleri gibi gezerlerdi. Yani devletin her imkanından faydalanırlardı. Devletle bir problemleri yoktu.

    ”Bütün Kürtlere mal edilemez” Kime mal edelim o zaman? Hem bıçaklanalım, hem de suçu kendimizde mi arayalım? Okyanus ötesi ABD’de mi arayalım? Biz miydik sistemin Kürtleri ezmesini, asimile etmesini isteyen? Neden ceremesini biz çekiyoruz? Yani bu çocuklardan hariç herkes suçlu, bi onlar mı masum?

    Tamam o halde, bi canımızı almadıkları kaldı, onu da alsınlar. Bütün Akdeniz’i, Ege’yi parsellemelerine az kalmış, çeteleşmişler, turistik yörelerde işyeri açamıyor insanlar. Her yerde çeteleşmişler, bütün para muslukları, sektörler ellerinde. Milleti korkutarak sindirmişler.

    Eğer çözüm arıyorsanız tek taraflı suçlamalarla bir yere varamayız. İçinde bulunduğumuz durum sadece biz Türklerin yüzünden ortaya çıkmış bir durum değil. Bizim de kabahatlerimiz vardır. Ancak sürekli kendimizi suçlayarak bir yere varamayız. Aynı öz eleştirileri Kürtlerin de yapması gerekiyor.

    Bu konuda geçmişte yaşadığımız kötü olaylardan dolayı biraz duygusal tepki veriyor olabilirim, af buyurun ancak herkesin de sabrının bir sonu var!

  6. Yazan:MY Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Tayfun Bey Selam,

    Yasadiklariniz gerçekten üzücü. Almanya’da en çok suç isleyenlerin Türk, fransa’da en çok hapse gidenlerin Arap oldugunu biliyor muydunuz?

    Meselâ bir Alman sunlari söyleyebilirdi degil mi?

    “… Benim doğup büyüdüğüm mahallede bir kaç Türk aile ve çocukları yıllarca bütün mahallenin huzurunu tek başlarına kaçırdılar. Her hırsızlık olayının, her cinayetin, adam bıçaklamanın, tecavüzün, adam kaçırmanın vs. altından Türk çıktı. Bütün bu olaylar Türk haklarının yenmesinden dolayı mı çıkıyor acaba? Ben evimin olduğu sokağa neden korkuyla girmek zorunda kalıyorum? Benim teyzemin evine haneye tecavüzle,ellerinde bıçaklarla girdiler. Bütün mahallenin sabrını maksimum derecede zorladılar. Çocukları mahallede kendi halinde oynayan bir çocukla basit bir itişme yaşadı. Sonra bu Türk çocuk abisine haber verdi. Abisiyle beraber bu çocuğun evini arayıp buldular. Sonra kapıya dayandılar. Çocuğun annesi kadın içeriden yalvarıyor, nolur gidin, özür dileriz diyor. Yalnızım, kocam evde değil diye yalvarıyor. ”Aç ulan kapıyı” diye kapıya iyice dayanıyor abisi. Kadın korkusundan açıyor kapıyı nihayet. Küfürler, tehditler… Biz de çocuktuk. Bu olayı korkuyla izliyoruz. Bütün komşular kapılarını sıkı sıkı kilitliyorlar. Cinayet işlemiş, salıverilmiş, hırsızlık yapmış, salıverilmiş bir adamdan bahsediyorum. Teyzem Türk düşmanı mıydı? Hayır! Ama teyzemin oğulları o manzaraları hafızalarına kazıyarak büyüdüler. Bir numaralı milliyetçi, ırkçı oldular. Şimdi Türklerden nefret ediyorlar. Haberlerde Türklerin yakalanıp hapse atıldığı haberlerini duyunca polisle gurur duyuyorlar. …”

    Su halde mesele nerede? Kürt veya Türk genlerinde mi? Bu kültürlerden gelen insanlarin çocuklarina iyi-kötü ayrimini ögretMEmesi mi? Yani biyolojik degil de kültürel/ahlâkî olarak Kürtler Türklerden, Türkler ise Almanlardan daha geri olabilir mi?

    Milyonlarca çingeneyi, akil hastasini ve yahudiyi katletmis almanlardan daha geri olma ihtimali nedir biz Türklerin?

  7. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Ya AKP’den A’yı çıkartın ya da bu çocukları hapisten!(MY)

    Gözyaşının anlamını bilenlerin anlayabileceği kadar kısa ve öz bir cümle olmuş. Bu taş atan çocuklar aşağıdaki gibi tepki verenler nedeniyle siyaseten “yok” hükmünde sayılıyor olmalılar!

    Eger bu cocuklar 15 yasinda siyasi meseleler icin reaksiyon gosterebiliyorsa demek ki ya akil yaslari 18′in ustunde.(Tayfun-Korkut)

    Siyasi meseleler için reaksiyon gösterebilen akıl yaşları 18’in üzerinde olan çocuklar, her ne hikmetse çözüm için “çocukça” bir yol bulmuşlar; taş atmak!Tabii bugün taş atan çocuklar yarın ellerine silah alıp mermi sıkabilirler. N’olur, n’olmaz 8-9-10 yaşlarında bile bu çocuklar siyasi meseleler için reaksiyon gösterebiliyorlarsa eğer beklemenin hiçbir alemi yok. En iyisi bu çocukları, taş atma yaşına gelmeden kundakları içinde hapse tıkmak. Cahiliye döneminde kızlara uygulanan yöntem de tavsiye edilebilir ama o kadar adaletsiz olmayalım değil mi ama ne de olsa bizler çağ atlamış medeni insanlarız, ilkel vahşiler değiliz! Hak, hukuk, adalet ne demek iyi bilen, eğitimli yetişkin insanlar olarak çocukça denilebilecek işler yapmayız!

    Ayrica bu cocuklari terbiye etmek devletin degil, ailelerinin gorevidir.(Tayfun-Korkut)

    Taş atarak reaksiyon gösterebildiklerine göre aileleri terbiye edememiş demektir. Devlet, herhangi bir silahlı eyleme katılmamış ağabeylerini aile kurup, çocuklarını terbiye edebilsinler diye affedebiliyor ama taş atan çocukları “terbiyesizlik suçlarından” dolayı “akıl yaşlarına” uygun hükümlerle cezalandırılmak üzere korumasına(!) alıyor.
    Yetişkin(!) akıllarımızla kendimizi hapsettiğimiz kamplarımızda çocuk tahayyülü etrafında düşünebildiklerimiz bunlar olabilir mi; üretim tarihi değil de fonksiyonu önemli olan,“karşı” tarafa atılmak üzere pimi çekilmiş insan formu verilmiş minyatür yaratıklar; Made in.., made by…!

    Şu sıralar bir de kayıp çocuklar meselesi var. Ölü olarak bulunmuş olanlar dışında buhar olup kaybolmuş 3000 çocuk! Kimi evin kapısının önünden kaybolan kimi de evden kaçan, taş atan çocukların yaşıtları. Bu çocuklar kaybolabildiklerine göre bir tekinin bile akıl yaşı 18 üstünde değil herhalde! Hatta kaybolanlardan ölü olarak bulunanlar hiç aile terbiyesi almayanlar olmalı! Sırf bu nedenle kayıp çocuklardan bulunanlar olursa eğer(inş.) Dağlıca baskınında esir düşen askerlere yapıldığı gibi reaksiyon gösteremedikleri için ceza verilmeli. Bu kayıp çocuklarla o taş atan çocuklar arasında nasıl bir fark var ki!
    El insaf!!! Onların “çocuk” olduklarını göremeyecek kadar mı kör oldunuz?

    Taş atan çocuklar hapse “tıkıldıkları” andan itibaren “kayıp” tır. Ve onları bile isteye kaybeden de adaletsizliğe göz yuman, İzmir’de taş atan yetişkin ama çocuk akıllı abi ve ablalara karşı kör olan devlettir.Yetişkinler siyaseten kazanılırken çocuklar kaybolmuş ne beis!

    Çocukları mahallede kendi halinde oynayan bir çocukla basit bir itişme yaşadı.(Tayfun-Korkut)

    Bu basit itişme dediğiniz olay, o çocuğa “Kürt” olmasından dolayı bir sataşmayla başlamış olmasın!

    Ama teyzemin oğulları o manzaraları hafızalarına kazıyarak büyüdüler.(Tayfun-Korkut)

    Teyzeniz ve ailesi İzmir’de yaşıyor olabilirler mi? Güneydoğuda ve Kürt olarak dünyaya gelselerdi 30 senedir hafızalarına kazınan ne olurdu acaba? Bu sorunun cevabı üzerine aşağıdaki cümlelerinizdeki özneyi değiştirmeye zahmet ederek hiç kafa yormadığınız yazdıklarınıza yansıyan örümcek ağlarından anlaşılıyor..

    Devlet terörünün savunulacak bir tarafı yok…..

    Ben evimin olduğu sokağa neden korkuyla girmek zorunda kalıyorum?(Tayfun-Korkut)

    Ve kesinlikle haklısınız; saçmalıklara “sabrın da bir sınırı var”

    Not: Dostane bir tavsiye; Sizin ve teyze çocuklarınızın korkularınızdan kurtulabilmenizin bir tek yolu var; konusunda uzman bir bilim insanından psikolojik destek almak.Taş atan çocuklar hapse tıkılınca siz tedavi olamazsınız. Korkunuz sadece hedef değiştirirek var olmaya dolayısyla siz de korkmaya devam edersiniz.Koskoca bir ömrü bilincinizin altını üstünü esir alan korkuyla telef etmeyin lütfen!

  8. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    “Bu basit itişme dediğiniz olay, o çocuğa “Kürt” olmasından dolayı bir sataşmayla başlamış olmasın! (Cuvaldiz)”
    -Inanin bana, birakin Kurt oldugu icin bir sey demeyi, millet gozunun icine bakmaya korkuyordu bunlarin. “Ne bakiyon lan?” diye kavga cikarabilir mi diye.

    “Not: Dostane bir tavsiye; Sizin ve teyze çocuklarınızın korkularınızdan kurtulabilmenizin bir tek yolu var; konusunda uzman bir bilim insanından psikolojik destek almak. (Cuvaldiz)”
    -Yani bu sokak psikopatlarin degil de bizim mi psikolojik destege ihtiyacimiz oldu simdi???

    “Teyzeniz ve ailesi İzmir’de yaşıyor olabilirler mi?”
    -Hayir, olamazlar, cunku Ankara’da yasiyorlar. Biz de… Sonuc olarak sadece teyzemler degil, butun mahalle, muhitin bu olaylar sonrasi milliyetci reaksiyonu yukseldi. Basimizda kabadayi bi Kurtler vardi, simdi bir de ulkuculer musallat oldu. Sokakta rajon kesenlerin sayisi 5’e katladi. AKP’ye oy vereni dovuyorlar. AKP’yi Kurt partisi olarak goruyorlar. AKP’yi mumla arayacaginiz donemler yoldadir. MHP’nin oyu bilhassa Ic Anadolu’da baya artti. Bunlar bir de CHP’yle beraber yeterli sandalye sayisini bulup, MHP’nin nasyonalizmi, CHP’nin sosyalizmini bir araya getirip nasyonal sosyalizmi Turkiye’de hortlatip, basina da Hitlervari bir diktator getirirlerse AKP’yi mumla arayacaksiniz. Butun “insan haklari ihlallerinde” (size gore oyle, bir de bu cocuklari iceri alma kararini alanlari dinlemek lazim) AKP’yi adres gosterecekseniz isimiz var. Bindigimiz dali kesmeyelim!

  9. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    “Yasadiklariniz gerçekten üzücü. Almanya’da en çok suç isleyenlerin Türk, fransa’da en çok hapse gidenlerin Arap oldugunu biliyor muydunuz? (MY)”
    -Gayet iyi biliyorum. Ama Almanya’da nazilerin Turklerin evlerini sira sira nasil kundakladiklarini da cok cok iyi hatirliyorum. Isvec’te, Hollanda’da, Avusturya’da sarhos nasyonalistler tarafindan sokak ortasinda yalniz basina yakalanip oldurulen Turkleri de, Araplari da, Kurtleri de biliyorum. Rusya’da gozleri cekik oldugu icin oldurulen ve olduren Rus nasyonalistleri tarafindan oldurulme ani videolara konan, bu oldurenleri siyasi partilerinde acikca savunanlari, onlarla medyaya fotograf cektiren ve boy boy medyada gosterip “sov yapan” Ruslari’da biliyoruz.

    http://www.youtube.com/watch?v=j59BiLwdNO8
    Buyrun bu da bazi siyasi partileri tarafindan acikca desteklenen Rus irkciligi:

    http://www.youtube.com/watch?v=BCvPHJp8BnM
    Peki sen Turkiye’de evleri gece yarisi iceride insanlar varken atese verilen Kurtler biliyor musun?

  10. Yazan:semih Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    şimdi konuya attırmasalardı kardeşim tarzında yaklaşmak pek bir kolaya kaçmak olur.Lakin burada devlet yöntetiyorsunuz.ki bu devlet neredeyse yarsı 27 altında ve nerdeyse yüzde 34 dü 17 altında.YANİ herhangi bir avrupa toplumunun 9 katı genciz.amerikada idam neden var ? peki bizde olsa ne olur. kötü olur.ama devlet o taşı attıranı bulmalı.bir cocuga 15 yıl ceza vermek acizlik gösterisidir.ama bir cocuga taş attırmak şerefsizliktir.

  11. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Yani bu sokak psikopatlarin degil de bizim mi psikolojik destege ihtiyacimiz oldu simdi???(Tayfun-Korkut)

    Sokak psikopatları dedikleriniz bu başlıkta bahsedilen “taş atan çocuklar” ise eğer cevabım “evet”. Haa yok kastettiğiniz psikopatlar İzmir’deki taş atarak “terör suçu” işleyen yetişkin abi ve ablalarsa eğer kesinlikle haklısınız. Desteğe ihtiyacı olanlar, onlar. Ve bu başlık altında da bu desteği verecek kişi, kurum ve süreyi tartışıyoruz; ana fikir de batılı yetişkinleri hapsetmeyelim, hata yapan çocuklar olarak hoş görelim ama yetişkin aklına sahip doğulu çocukları affetmeyip uzuunn seneler hapse tıkalım.

    13 yaşında “taş atma terör suçundan” hapse tıkılan, 10-15 sene mahkumiyet cezası alan çocuk aynen sizin gibi Cinayet işlemiş, salıverilmiş, hırsızlık yapmış, salıverilmiş adamlardan bahsedebilecek yeterlilikte devlet terbiyesi almış olur. Nihayetinde de siz büyük bir gönül rahatlığıyla sadece teyze çocuklarınızın anılarına focuslanarak şu tespiti yapabilirsiniz;

    Her hırsızlık olayının, her cinayetin, adam bıçaklamanın, tecavüzün, adam kaçırmanın vs. altından Kürt çıktı.(T-K)

    Siz ne görmek istiyorsanız altından onu çıkarırsınız tabii ki.

    bir de bu cocuklari iceri alma kararini alanlari dinlemek lazim …..(T-K)

    Verdikleri kararlarla yazılı metinleri okuyanları zaten dinlemiyor muyuz?

    – TMK’nunu uyguluyorum…ve bu konunda “çocuklar” için özel bir uygulama yok!
    – Taş atmak “terör suçudur”!

    Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni 14 Eylül 1990′da imzalamış 4 Nisan 1995′te de onaylayarak sözleşmeye taraf olmuştur… Çocuk Hakları Sözleşmesini imzalayan taraf devletler bireyi 18 yaşına kadar çocuk kabul etmişlerdir……Çocuk derneklerine on sekiz yaşından büyükler kurucu veya üye olamazlar. Ancak TMK’nın 7. Maddesine göre reşit olmayan kişilerin (çocukların) “illegal örgütlere”, kanunun tabiriyle “terör örgütlerine” üye olması mümkündür.

    Bu kanun maddesini düzenleyerek çocukları cezalandırmayı “mümkün” kılanlar aynen sizin gibi düşünmüşler;

    -Eger bu cocuklar 15 yasinda siyasi meseleler icin reaksiyon gosterebiliyorsa demek ki ya akil yaslari 18′in ustunde.(T-K)

    -Olay basit bir taş atma olayı da değildir. Sokaklarda, TV’larda bu çocukları gören diğer çocuklara da örnek olması ve zincirleme bir etki yaratması tecrübelerle sabittir.(T-K)

    Bir çeşit “takdirname” gibi algılanan sabıka kaydı ile devlet bu çocuklara referans veriyor .

    Şimdi şu psikopatlık mevzuuna geri dönelim; Sizce bu “psikopatlık(!)” için bir sebep mevcut mudur yoksa genetik midir ?

    Teyzenizin çocukları hafızalarına kazıdıkları “bir” olay ile psikopat olmayıp Haberlerde Kürtlerin yakalanıp hapse atıldığı haberlerini duyunca polisle gurur duyuyorlar. Çok şükür, ülkede adalet geç de olsa yerini buluyormuş diyorlarsa eğer bu psikopatlık(!) genetik olmasa gerek, ne dersiniz? Kendilerine ve çocuklarına karşı gecikmiş de hala adaletli davranılmayan insanların “normal” tepkileri ne olmalı sizce?

    O çocukların başlarını okşayıp, muz dağıtan, futbol maçı yapan polislere lanet yağdırıyordur sizin teyzeoğulları muhtemelen!

    AKP’yi Kurt partisi olarak goruyorlar…..(T-K)

    Kürt algısı sizinki gibi “ırkçı” olmayan bir parti ve bu sebeple bu partiye oy verenler bunu bir tür “suçlama/karalama” olarak görmeyeceklerdir.

    Çocuklar üzerinden kin ve nefret duygusu üreterek oy hesabı yapan, demokratik açılımın A’sını bile ağızlarına almaktan imtina eden CHP ve MHP’nin sizin gibilerin bindiği parti dalı olduğu hepimizce malum. AKP de sırf bu sebeple adım atamıyorsa eğer ampul yerine mum yakmanın çoktan vakti gelmiş demektir!

  12. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Tayfun bey,

    Samimi olalım. Şunları tespit etmekte fayda var: İnsanların büyüdüğü ve yaşadığı ortam şartlarının mizaçları üzerine etkisi vardır. Ve evet Kürtlerin bir kısmı asabi mizaçlıdır. (Aynı durum lazlarda da var, Trabzonspor’un maçlarındaki olayları düşünün). Bir Trabzon’lu mühendis arkadaşım, Trabzon’da Fenerbahçelileri döner bıçaklarıyla nasıl kovaladıklarını övünerek anlatıyordu mesela.
    Sosyologlar, psikologlar bunun sebebini araştırabilir. Ben, daha çocuk yaşta yoksullukla; bir yanda PKK, diğer yanda devlet terörüyle yüzleşen, aşiret ilişkileri, kan davaları, töreler, yoksulluk gibi bir çok olumsuz şartlar içinde yetişen insanların asabi mizaçlı olmasını doğal karşılıyorum. Ve tecrübeyle sabittir ki, aynı ortamda yaşayıp büyüyen bir Türk veya Çerkez de aynı tabiata sahip olmaktadır. Bu doğaldır. Ama tabi bu durum “mazeretim var, asabiyim ben” sonucunu ortaya çıkarmaz. Bu devletin polisi, asayişi var. Teyzeniz mahkemeye başvurur, o adamı şikayet eder, madem memurmuş devlete şikayet eder filan. Bu ülke dingonun ahırı değil. Ama öyleymiş gibi teyze çocuklarının kinlenip bileylenmeleri ve bu olaydan failini değil, onun “ırkını” sorumlu tutmaları patolojik bir durumdur. Derhal rehabilite edilmeleri gerekir. Yoksa teyze çocuklarınız toplum huzurunu tehdit eden unsurlar haline dönüşebilir.
    Evet Kürtlerin bir kısmı asabi mizaçlıdır, kavgacıdır. Ama belki bu zor şartların etkisinden olsa gerek tanıdığım Kürtler kadar hayatımda mert, cömert, sözünün eri, samimi hiçbir insan tanımadım.
    Ama bak soysuz, kalleş, riyakar, p.vnk o kadar çok Türk oğlu Türk tanıdım ki; bu yüzden sizin gibi ırklar üzerinden tahlil yapıp kin beslemek pek kolay yapabildiğim bir iş değil.
    Düşmanlık, şeytani bir duygu. İçinde men’us bir lezzet var. Hele iki ırkçı biraraya geldi mi, birbirlerine o kadar güzel gaz verip başka ırkları aşağılarlar, kötülerler ki. Bu, bugün Kürt olur, yarın Ermeni, ertesi gün Yahudi, sonra Avrupalılar, Amerikalılar, durduramazsın kendini. İçinizdeki bu habis ur’u çıkartıp atmaya çalışın. Biraz içinize dönün, sizdeki Kürt düşmanlığı mı, yoksa ırkçılık sevgisi mi?
    Kürtlerde aynı şey yok mu zannediyorsunuz? Hepimiz insanız.

  13. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Peki sen Turkiye’de evleri gece yarisi iceride insanlar varken atese verilen Kurtler biliyor musun?(Tayfun Korkut)

    Aşağıya aktaracağım görüşlerimin kişisel bir polemiğe dönüşmemesi ve olası bir gerilim yaratmaması için önce bir fıkrayla başlayayım.Fıkrayı,beni kardeşten öte seven bir(Türk)dostumdan duymuştum…Hani şu “kötü gün dostu”dediğimiz türden dost canlısı,mert bir arkadaşım.Bu vesile ile sevgili dostumun kulaklarını çıtlanmış olacağım.Hemen fıkraya geçelim.

    Issız bir arazide bir Kürdün cesedi bulunmuş.Tabii savcıya haber verilmiş.Savcı,gerekli keşifleri yapma amacıyla cesedi incelemeye başlarken cinayeti çözmeye yarayacak pek bir şey bulamamış.Sadece ölen şahsın küçük heybesinde bir baş kuru soğan bir de kuru bir ekmek parçası olduğunu farketmiş.Ardından biraz düşündükten sonra kendisiyle birlikte olay yerine gelen ekibe dönerek şöyle demiş:Eee,nan(ekmek)var,pivaz(soğan)var…acaba bu Kürt niye ölmüş?

    Tayfun bey,

    Tabii ki bu bir fıkra.Ve elbette bana fıkrayı aktaran sevgili can dostum bunu beni rencide etmek ya da aşağılamak maksadıyla yapmadı.Ancak-neticede fıkra da olsa-bu fıkranın bizlere hatırlattığı çok acı gerçekler var.Zira alıntı yaptığım son cümlenizle bire bir örtüşüyor fıkra.Evet,eminim kötü niyetle yazmadınız o cümleyi.Belki de bizlere “beterin de beteri var”demeye getirdiniz.Ancak “içinde insanların olmadığı” bir evi ateşe vermek ile insanları diri diri yanmaya terk etmek arasında çok da önemli bir insani/vicdanı fark bulunmuyor.Kötüyü daha kötü bir örnekle savunmak,bilemiyorum vicdanımızı rahatlatıyorsa bir şey diyemiyeceğim.

    Ama inanın insanların evlerini yakıp yıkmak,ekinlerini yakıp hayvanlarını telef etmek,yerinden yurdundan etmek,doğup büyüdüğü topraklardan zorla sürmek “insanları diri yakmak”tan gururla anlatılacak kadar farklı bir kötülük değil.

    Belki siz bilmiyorsunuz.Öyle ya,yorumunuzda muhatabınıza “şunları şunları biliyor muydunuz diye bir dizi soru sormuşsunuz.Sizin de bilmediğinizi düşünerek izninizle benim de bir kaç sorum olacak.Ve bilseydiniz kelimelerinizi daha özenli seçeceğnizden de kuşku duymuyorum.

    Evet,doğu ve güneydoğuda devlet zoruyla binlerce köy boşaltıldı.

    Binlerce ev yakıp yıkıldı.

    17 bin beşyüz faili meçhül cinayet işlendi.

    Hâlâ toprak altında insan kemikleri çıkıyor.

    İnsanlar asit kuyularında eritilip yok edildi.

    Ve bilmem duydunuz mu insanlara insan dışkısı yedirildi ve Türkiye bu suçtan uluslar arası mahkemelrede suçlu bulundu.

    Bunları biliyor muydunuz Tayfun bey!

    Fakat bir şey var sevgili kardeşim.
    Bu suçların Türk olmakla,müslüman olmakla ya da her hangi bir kimlik veya aidiyete sahip olmakla bir ilgisi yok.

    Hırsız,çeteci,kapkaççı,tecavüzcü diye aşağılayıp hakaret ettiğiniz insanlar da elbette sadece Kürt oldukları için bu suçları işlemediler.

    Dolayısıyla suçun,zulmün,kötülüğün kimliği,ülkesi,dini,dili yoktur/olmamıştır.Bütün bunlar elbette çok daha karmaşık toplumsal meseleler…sebep sonuç ilişkileri bizim sandığımızdan çok daha sosyolojik nedenlere dayanıyor.

    Verdiğiniz Almanya,Rusya örnekleri de öyle…Yaşanan toplumsal dramlar,katliamlar,cinayetler;sırf Alman ya da Rus oldukları için olmamıştır.

    Evet keşke bütün bu travmalar,acı ve gözyaşı hiç olmasaydı…Keşke Almanlar Yahidilere soykırım uygulamasalardı.Keşke Stalin sözde devrim adına insanları fırınlarda yakmasaydı.Keşke bugün Filistin halkı İsrail devletinin zulmü altında inlemeseydi.

    Fakat ne yazık ki insanlar yer yüzünde hâlâ birbirini tüketmekle meşgül…Güçlü zayıfı eziyor.Yüzünüzü nereye çevirseniz adaletsizlik,hukuksuzluk,türlü baskı ve ayrımcılık.Yani kısacası yaşanan tüm bu olumsuzluklar biz insanoğlunun hâlâ aşamadığı bencillik ve açgözlülüğün sonucu.İnsanı iyi veya kötü yapan özel genetik bir yapı yok.

    Toparlıyorum.Yaşadıklarınıza gerçekten üzüldüm.Gönül isterdi ki bunları hiç yaşamasaydınız.Ve evet yaşadıklarınızdan ötürü genelleme yaparak tüm Kürtlere hakaretlerde bulunmasaydınız.Söyleyecek pek fazla bir şey yok,sadece üzgünüm.Aynı kaderi paylaştığım kendi vatandaşımla bundan çok daha olumlu bir duygu bağı olmasını isterdim sadece.Umarım o günler de bir gün gelir.

  14. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    “Toparlıyorum.Yaşadıklarınıza gerçekten üzüldüm.Gönül isterdi ki bunları hiç yaşamasaydınız.Ve evet yaşadıklarınızdan ötürü genelleme yaparak tüm Kürtlere hakaretlerde bulunmasaydınız.Söyleyecek pek fazla bir şey yok,sadece üzgünüm.Aynı kaderi paylaştığım kendi vatandaşımla bundan çok daha olumlu bir duygu bağı olmasını isterdim sadece.Umarım o günler de bir gün gelir.”
    -Butun Kurtleri genellemedim. Guneydogu’da meydana gelen devlet terorunde de asla bu terorun yaninda olup, “oh olsun” gibi bir sey soylemedim. Ancak Kurtlerin toreleri, icinde yasadiklari olaylar vs. sebeplerden dolayi asabi oluslarini, arada bir bicak cekmelerini normal karsilamamizi bekliyorsaniz bizim de bu olaylara reaksiyonumuzun biraz asabi ve irrasyonel olmasini da normal karsilamaniz gerekmez mi? Biz hic bir zaman sokagimizda, mahallemizde yasayan Kurtlere karsi siddetle mukabele etmedik. Kardesim top oynarken cete halinde geldiler, topunu patlattilar, balkonumuzdan bisikletimi caldilar cocukken. “Baba birak gidiyim sunlara hesabini soruyum” dediginde “hayir oglum, birak en gec obur dunyada hesabini sorarlar. Bu ulkenin polisi var” derdi hep. Ne olurdu? Polis yakalardi. 1-2 jop atip geri salardi. 2-3 gun sonra yine ayni seyleri yaparlardi. Artik dayanamayip polislere satasmaya basladim. Neden bir sey yapamiyorsunuz diye. “Abi 800 milyon maasim var. Arkam yok, beni koruyabilecek birileri yok. 3 tane cocugum var. Bunlar beni bir fislerse basim beladan kurtulmaz” derdi. Nitekim o mahalledeki Kurtler polisten bahsederken “polis de kim ya, ehehe” tarzi tavirlariyla bu soylenenleri de dogrularlardi. Evet, bu bahsettigim insanlarin luks BMW’leri, Jeep’leri vardi. Ortalama bir T.C. vatandasinin hic bir suca, yolsuzluga bulasmadan omur boyu esek gibi calissa da alamayacagi turden arabalar. Bunlar gibi kisa yoldan zengin olan bir diger kesim de ulkuculer. Yani bazen “durust insan olmanin bir degeri yok sanirim. Yanlis oldugunu bilsem de sirf kicimi rahat kollayabilmek icin ulkucu mu olsam” diye icimden cok gecirdim. Bu websitesini kesfettigimden beri icimdeki bir cok kin ve nefret duygusundan arinmistim. Kurtlerle ilgili goruslerim de cok degismisti. Ama su yazida hep ulkucu tayfasinin yaptigi turden bir edebiyat gorunce “yoooooooo, bu kadar da olmaz” dedim. “Onlar yapinca oyle, bunlar yapinca boyle, bu mu adalet, hemen, simdi bu cocuklari hapisten cikartin” tarzi sert bir ifade gorunce isin rengi degisti. Bu tarz, bu uslup direk ulkucu uslubu, irkci uslubu. Bu yazi, ilk bakista devlet terorune karsi bir durus sergiliyor gibi gozukuyor ki devlet terorunun oldugunu ben de kabul ediyorum. Ancak yazinin uslubu asiri sert ve rovansist. Benden Kurtlerin icinde yasadiklari sartlardan dolayi gosterdikleri reaksiyonlari hos karsilamami bekleyenler, Izmir’de tas atanlarin reaksiyonunu da yukarida yazdigim sebeplerden dolayi hos karsilayabiliyorlarsa sorun yok demektir. Ancak hukuk devletinde yasiyorsak sucu isleyen cocuk da olsa cezasini cekecektir. Onemli olan toplumun ulkede bir otoritenin varligina inanmasi ve cezayi kendi kesmemeye kalkismamasi. 5 yasinda bir cocuk da benim canima, malima, namusuma kastederse, ozur dilerim ama eger bu ulkede polis yoksa veya sindirilmisse hic acimadan, yasina basina bakmadan cezasini ben keserim!!! 1 sabir, 2 sabir, 3 sabir! Eger bakamayacaksan neden 5-10 tane cocuk yaparsin be adam?!?!

  15. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Bu yazinin yazarina da tavsiye:
    Kamuya acik boyle bir alana yazilarinizi yazmadan once ofkenizden, intikam duygularinizdan arinarak yazin. Eger sinirliyseniz, sinirinizin yatismasini bekleyip dusuncelerinizi salim bir kafayla organize edip oyle yazin. Yoksa ayni ayarda tepkiyle karsilasmaniz isten bile degildir. Hakliyken haksiz durumuna dusuverirsiniz. AKP’nin adaletinden en ufak bir suphem yoktur benim. Bence asil siz Baris ve Demokrasi Partisi’nden “baris” kelimesini cikartip atin once. Demokrasiyi de atmis olursunuz boylece.

    Saygilar…

  16. Yazan:MY Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Tayfun Bey Selam yeniden,

    Walla tayfun gii estiniz 🙂 Bu site genellikle AKP Borazani diye yaftalanir, yazdigim bir çok yazida darbecileri, CHP’yi ve DTP’li Kürt milliyetçilerini çok sert elestirdigim için ben de AKP borazani diye etiketlenirim çogu kez.

    elestirilmeyen kisi ve kurumlar yozlasir, yobazlasir. CHP’nin ve kemalizmin böyle yerlerde sürünmesinin sebebi budur.

    AKP’nin önünde 2 yol var:

    1) Demorasi partisi olmak,
    2) Düzen partisi olmak. (ANAP’in yolu)

    Bu gerginlik hatta kopma hissediliyor. Cemil çiçek gibi konusan biriyle Tayyip Erdogan’i ayni kefeye koyamam.

    Yine darbecilere kafa tuttugu için AKPli diye etiketlenmis bir yazarin sözleriyle bitirelim bu yorumu:

    AKP de ‘Ergenekoncu’ çıkınca…

    AKP’nin tavanı darbelere karşı, Ergenekon ile mücadele ediyor, Başbakan, Hrant Dink’in gerçek katillerini bulmaktan bahsediyor olabilir. Ama AKP’nin tabanının özellikle de AKP’nin büyükşehirlerdeki teşkilatlarının (herhalde tuzları fena halde kuru olduğu için) bu havadan ne kadar uzak olduğunun bir başka delilini de bugün Helin Alp’in haberinden okuyacaksınız. Bir başka diyorum çünkü birkaç ay önce de Marmaris’te Kenan Evren adını okullardan kaldırmak isteyen CHP’li Belediye Başkanı karşısında Evren adının AKP’li muhafızlarını buldu.

    Haber bu kez İstanbul’dan. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin yine CHP’li üyesi Özgen Mama (Galiba aynı tavan-taban zıtlığı CHP için de söz konusu) Şişli’deki Ergenekon Caddesi’nin adının Hrant Dink Caddesi olarak değiştirilmesi için bir önerge veriyor. Önerge kimlerin oylarıyla reddediliyor: Meclis’in AKP’li üyelerinin. AKP Grubu’nun başındaki kişi “Biz mevcut cadde adlarının değiştirilmesine karşıyız” diye savunuyor bu tavrı. Kenan Evren’in adının bir okuldan silinmesine karşı çıkan AKP’li de “Ama ilçemize çok hizmeti dokundu” demişti.

    Bu zevki, bunu söylerken siyasi orgazm yaşayan AKP-septiklere bırakmayacağım bu kez: AKP’nin demokratlığı buraya kadar işte…

    YAZININ TAMAMI
    http://taraf.com.tr/makale/9947.htm

  17. Yazan:Tayfun Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    ”Bu site genellikle AKP Borazani diye yaftalanir, yazdigim bir çok yazida darbecileri, CHP’yi ve DTP’li Kürt milliyetçilerini çok sert elestirdigim için ben de AKP borazani diye etiketlenirim çogu kez. (MY)”
    -DTP’li Kürt milliyetçilerini de aynı sertlikle ve samimiyetle eleştiriyorsanız sorun yok. Eğer yanlış anlaşılmadan ötürü aşırı ve duygusal bir tepki verdiysem hakkınızı helal edin. AKP tabanı ve tavanıyla ilgili tespitlerinize de katılıyorum. Öte yandan Tekel işçileri eylemlerinde poşulu eylemci sayısının fazlalığını da dikkate değer buluyorum. Atatürk posterlerinin önünde poşularıyla takılan, Kürtçe konuşan komünistler. Siz bu konuda ne düşünürsünüz?

  18. Yazan:leyla Tarih: Tem 29, 2010 | Reply

    mrb.kürt çocuklarına af.bu ülkede suçsuz yere hakimin kanati üzerine ceza yiyen vatandaşlar var.onların suçu terörist olmamasımı.bu ülkenin tek ayrıcalıklı vatandaşı var,kürtler.benim birsürü kürt arkadaşım var kendileriylede çok samimiyim.ama bu haksızlık.hapishanede yatan eşleri ,çocukları olan suçsuz vatandaşlar var.onların günahı ne.neden onlara yaşama hakkı tanınmıyor.en azından infaz yasası değiştilebilir.bu ülkenin onlarda vatandaşı.sadece kürtler değil.artık türk sorunlarını tartışmak gerekmiyormu.en azından bizler bayrağımızı tanıyoruz,türk vatandaşı olmaktan gurur duyuyoruz.etnik kökenimiz farklı olabilir.bizlerde zamanında haksızlıklara uğraştık.halen işsizlik yüzünden kendi memleketimizde yaşayacağımıza,ekmek parası için başka şehirde kira köşelerinde asgari ücretle yaşamaya çalışıyoruz.gerçektende kürt çocukların dan çekiyoruz,aileleri çocuklarını doğru dürüst yetiştirmekten aciz.en iğrenç küfürler,bayan olarak sokakta gezmek bile sorun.anası yaşındaki kadına 10-12 yaşındaki çocuklar,müstehcen laflar atıyor,bağırsan sana bıçak çekiyor.akp. adaletli bir partiyse kısmi dahi olsa af çıkarması lazım.bu ülkenin başka vatandaşlarınada adalet dağıtması lazım değilmi.geçen ingölde olaylar çıkartılar çocuklar polise taş attıkları için bir polisin tek gözü kör olmuş.haberlerde dinledim.o polise günah değilmi.onun hakkını kim savunacak.NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.BENİM BAYRAĞIM TÜRK BAYRAĞI.AKP de bu ülkede haksız yere yıllarca yatan ve cezası kesilmiş vatandaşlarımız var.AKP bunlar için kısmı af düşünmüyormu acaba.

  19. Yazan:Tayfun Tarih: Tem 31, 2010 | Reply

    Leyla hanım,

    ”Ne mutlu Türküm diyene” vb. harici ırkçı laflarınız hariç, sizi çok iyi anlıyorum. Şehir olaylarının basit ırkçılık vakaları olduğunu sananlar var. İnsanların canına, namusuna, malına tecavüz edenlere karşı tepki gösterilince bunu ırkçılık olarak adlandıranlar var. Tamamen tepkisiz, tokat atana öbür yanağını çeviren bir toplum yaratılmaya çalışılıyor. Ancak, ben bunun AKP eliyle yapıldığını düşünmüyorum. Geniş tabanlı bir partidir, bundan ve iktidarda olmalarından istifade edip, hastalıklı fikirlerini AKP vasıtasıyla yaymaya çalışan çıkarcılar olabilir. Ancak, bunlar maskeleri düştüğünde kendiliğinden düşecektir AKP’nin yakasından. Öyle umuyorum.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin