RSS Feed for This Post

Kaldırın başörtüsü yasaklarını!

Gazetelerden izlenimler

http://www.stargazete.com/politika/28-subat-bitsin-imzasi-haber-246832.htm
http://taraf.com.tr/makale/10259.htm
http://taraf.com.tr/makale/10264.htm
http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=956128&title=basortusu-ayrimciligina-son-vermek-icin-imza-attilar
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=27.02.2010&y=OzlemAlbayrak
http://www.haberturk.com/HTYazi.aspx?ID=8481
http://www.taraf.com.tr/makale/10218.htm

Trackback URL

  1. 4 Yorum

  2. Yazan:KOMÜNİST Tarih: Şub 27, 2010 | Reply

    Başörtüsü yasağı kaldırılamaz. Laikliğin gereği olarak başörtüsü yasağı devam etmelidir. Laiklik ne demektir? Din ve dünya işlerinin tamamen ayrılmasıdır. Bu bağlamda başörtüsünün, eğitim kurumlarına sokulmasına, laikliğe aykırıdır. Laiklik böyle olmazmış… Devlet dinden elini ayağını çeksinmiş… Din kendi yoluna, devlet kendi yoluna gitsinmiş…

    Özgürlük dediğinizin çifte standardı olmazmış. Düşünceye özgürlük istiyorsanız türbana da özgürlük isteyecekmişsiniz. Konu tamamen demokrasi ve özgürlükler alanının genişletilmesiyle ilgiliymiş…

    Mesele bu kadar basit!

    Peki Türkiye nasıl bir dönüşüm sürecine sokuluyor? Tısss yok… Önemli olan “her tür dayatmaya son”!

    Zaten türban yasağı faşist generallerin dayatmasıymış, artık bu zihniyet terk edilmeliymiş. Olaylara bu pencereden bakmayanlar militarist, şoven, ırkçı, faşist oluyormuş.

    Olaylara elbette bu pencereden bakmıyorum, kim ne derse desin…

    Türkiye’nin içinden geçtiği dönüşüm sürecinden söz ediyorum ve birilerinin tısladığından… Bu dönüşüm sürecinin bir sahibi var… Tıpkı 12 Eylül faşizminin olduğu gibi… Tıpkı “laik düzen” adı altında yıllarca gerici, anti-komünist ve milliyetçi politikaları topluma empoze eden “iktidar ve muhalefet” partilerinin olduğu gibi…

    Sahip, sermaye sınıfıdır ve son dönemde hep söylediğimiz gibi, emperyalist projelere bağlanma ve biat etme konusunda herzamankinden daha fazla isteklidir. Türkiye’nin piyasacılaştırıldığı, Amerikancılaştırıldığı ve bunlarla birlikte İslamcılaştırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu süreç için gerekli dönüşümler ardı ardına gerçekleştiriliyor.

    Sağlık sigortası ve sosyal güvenlikle ilgili yasal düzenlemelerin amacı neyse, türbana ilişkin düzenlemelerin amacı da odur. Bu hamlenin AKP’nin tabanına oynaması, seçmenine söz vermesi ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Türkiye’nin üzerine ABD çarşafı örtülmektedir ki, sermayenin ideolojik, siyasal ve ekonomik hesapları için uygun toplumsal atmosfer yaratılsın…

    12 Eylül generallerinin tankla, tüfekle yaptığını, AKP dinin toplumsal ve siyasal yaşamdaki ağırlığını artırarak yapsın! Sadaka sistemi yerleşsin, çürümenin üzeri örtülsün, kanaatkar ve hakkını aramayan bir nüfus ortaya çıksın!
    Bakın tarihsel ilerleme fikrine ilişkin tek bir söz etmedim, işin o boyutu en az söylediklerim kadar önemli olsa da…

    Devlet müdahale etmesinmiş! Burada devletin sınıfsal karakterine ilişkin herhangi bir vurgu var mı? “Sivil toplum” dedikleri piyasa cennetinin sınıfsal karakterine ilişkin herhangi bir ipucu var mı? Umurlarında mı? Yarın sosyalist iktidarımızda da aynı şeyi söyleyecekler: Devlet müdahale etmesin. Gerçek laiklik buymuş… Diğer dinlerin de önü açılsınmış… Devlet Sunni İslam adına müdahalede bulunuyormuş, yalnızca Aleviler değil, Hıristiyan inanışına dönük baskılar da ortadan kalksınmış…

    Geçin bunları…

    AKP, yalnız islamın değil, bütün dinlerin etki alanını artırıcı adımlar atmaya zaten başladı, bunu son derece sistematik bir biçimde yapıyor. Emperyalist merkezlerden gelen telkin böyle ama aynı zamanda islamın toplumsal yaşamı denetlemesi için en uygun yöntemlerden birisi de bu… Dinin toplam etkisini arttır… Hoşgörü, buluşma falan diye uydur… Ahmaklar oltaya gelsin, demokrasi gelişiyor diye aval aval seyretsin!

    Mesele devletin müdahale edip etmemesi değildir. Mesele devletle beraber bu düzenin hangi yöne doğru gittiğidir. Dinin siyasal alandan dışarıya çıkarılması, devlet müdahalesine gereksinir. Ancak devlet müdahale etmesin talebinin ardında “yasal bütün barajlar kalksın” anlayışı yatmaktadır ki, bu bırakalım sosyalizm mücadelesinin, madem çok önemsiyorlar, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin de dinamitlenmesinden başka bir anlam taşımaz.

    İşte gelişmelere sınıf perspektifiyle bakmayınca başa bunlar geliyor. Avrupa Birliği konusunda, özelleştirmeler konusunda sınıfta çakanlar “türban”da da çuvallıyorlar. AB’ye emperyalist bir kurum diyemediler, özelleştirmelere karşı devletleştirmeyi savunamadılar, türbanı da tutup özgürlük mücadelesine bağladılar!

    Liberalizmden etkilensinler, milliyetçilikten etkilensinler, gerçekten fark etmiyor. İşte, “sınıf” çelişkilerini unutup AKP’ye karşı “vatan/millet” cephesi kurmaya kalkanların hali ortada. Kızılelma’dan takkeli kurt çıktı, kafasız kalemler AKP’yi ABD’ye şikayet ederek laikliği kurtarma uğraşında, dün de kontrgerilla çetelerini aklamak için birbirleriyle yarışa giriyorlardı. “Tehlikenin farkında”lar ama gözlerine komünizm ve işçi sınıfı düşmanlığı mil çekmiş, en az liberal kalıplı solcular kadar “burjuvazi”ye bakmaktalar.

    Çok beklerler!

    Liberalizm etkisindeki solla milliyetçilik etkisindeki sol, bugün sermayeye karşı mücadelenin önündeki en büyük engellerdir. Solun çıkış yolunu bunlar tıkamaktadır. AKP’ye karşı kullanılacak “ev aleti”nin arada bu “tıkanma”yı da halletmesinde yarar bulunmaktadır.

  3. Yazan:cb Tarih: Şub 27, 2010 | Reply

    ah ah,

    sol bir rejimin düşmanı ne liberaller ne de islamcılar,şu zihniyeti yıkamamış solcular oldukça solun başka düşmana,başka kara lekeye ihtiyacı var mı? elbet yok

    geçen gün biri bana kominist yanlış yazımının,komünist düzletmesini tembihlerken ‘ birlikte yaşam’ anlamından dem vuruyordu,siz kim,birlikte yaşamak kim 🙂

  4. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Şub 28, 2010 | Reply

    Ben “başörtüsü yasakları kalksın” demem.

    Böyle bir yasak yok çünkü.

    Bunun yerine denecek olan bir şey var.

    “İktidar verilmez, alınır!”

    İktidar istiyorsan, alacaksın.

    Dişini tırnağına takıp alacaksın.

    Rica etmeyeceksin.

    Ensesinden yakalayıp kodese yollayacaksın.

    Böyledir bu iş.

    “Yalandan kim ölmüş?” diyen utanmaz bir zümreden insanlık beklemeyeceksin.

    Onu tam da hak ettiği kafesin içine koyacaksın.

    Bunun için insan gibi insanlar yetiştireceksin.

    Ev, araba bilmem neyi bırakacak, mücadele edeceksin.

    Samimi isen tabi.

    Yok o yemesin ben yiyeyim diyorsan..

    Örtülü ol, örtüsüz ol, hayvansın.

  5. Yazan:ali duman Tarih: Şub 28, 2010 | Reply

    “komünist” müstearlı yorumcunun fikirleri birebir -sahte komünist olan- TKP mahlaslı partinin yorumlarıyla örtüşüyor.

    öylesine örtüşüyor ki komünizmi devlet faşizmi sanacak kadar, hatta daha da fazlasıyla örtüşüyor.

    bir adım ötesi doğu perinçek, bir adım ötesi silivri.

    komünizmi devlet faşizmi olarak uygulayan koca bir imparatorluk çöktü, ancak ne varki bu müflis stalinist düşünce her nasıl oluyorsa bu ülkede hala rağbet bulabiliyor.

    imdi halk düşmanlığının adına türban düşmanlığı konmuş, türban düşmanlığının adına da laiklik konmuş, bu nevi şahsına münhasırlar varoldukları günden beri kodlamışlar, her ne varsa doğru ve güzellik adına… don kişot gibi değirmenlere saldırıyorlar da yaptıklarının değirmenlere saldırmak olduğunun bile farkına varamıyorlar… adı TKP olan nasıl ki kemalist kuyrukçuluğunu sol ve komünizm olarak yutturmakta ise, onun komünizmine aldananlarda müstearlarını komünist koymakla beis görmüyorlar. yok artık bu devir bu takiyeciliği kaldıracak gibi değil, ancak bunu anlamak için bir asır daha bekleyeceğiz gibime geliyor.

    Tarih onları defterden sildi, sibiryanın karları bile eridi, onlar (hiç erimeyecekmiş gibi) ağrı dağınının karlarına tutunmaya çalışıyorlar, nafile uğraş nafile…

    Kendini Komünist ilan eden, komünist mahlaslı arkadaş, bu işler lafla, ilan etmekle olsaydı Hitleri’de faşist değil sosyalist saymamız gerekirdi, zira partisi nasyonel sosyalist parti idi.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin