Dikkat Kitap: Liberalizmin Ak Kitabı
By Editorden on Mar 11, 2010 in Dikkat Kitap, Kapitalizm, Liberalizm
1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.
Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Ankara’dan uzaktan kumanda ile yönetilmeye o kadar alıştık ki günlük hayatımızın kanunla değil de piyasa ile belirlenmesi neredeyse bilim-kurgu.
Türkiye’yi kâh bir fabrika kâh bir kışla zannediyoruz. Faprika müdürü ya da gomandan ne emir verirse uygulayacağız. Varlığımızı armağan ettik ya!
Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Daha da oynayacaklar. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik.
Peki liberalizm her derde deva mı? Hiç eleştirilecek yanı yok mu? Türkiye’nin gerçekleriyle uyumlu mu? Kendi içindeki tutarsızlıkları hatta insan doğasıyla çatışması hakkında neler söylenebilir?
Liberalizm ne yazık ki insan nefsini, bencillik ve kibir gibi insan doğasının en korkunç yönlerini ilâhlaştırıp bir ideoloji haline getirebilir. Yepyeni ve modern bir totalitarizm üretebilir. Ama gelin işin bu yanını yakında yayına gireceğimiz bir başka kitaba, Liberalizmin Kara Kitabı‘na bırakalım. Başlangıç olarak 127 sayfa boyunca liberallerin haklı oldukları kısımları teslim etmeye çalışalım.
Tabi bu arada islâmcı veya solcu arkadaşlar “istemezük” dışındaki argümanlarını ve alternatif önerilerini bizimle paylaşabilirler. Buradan indirin.
6 Yorum
Yazan:Gürhan Tarih: Mar 11, 2010 | Reply
Bu satırları vakit darlığımdan dolayı kitabı indirip okumadan yazıyorum, dolayısıyla bundan dolayı peşinen “sürç-i lisan edersem affola” diyorum.Bence “muasır medeniyeti” en az 150 sene geriden takip eden memleketimizde, bazı kavramlar yaşanıp tecrübe edilmeden üzerinde tartışılıyor; sonra da ya göklere çıkarılıyor ya da tu kaka ilan ediliverip çok bilenler engizisyonunda mahkum ediliyor.Liberalizm kavramı da,daha içeriği adamakıllı öğrenilmeden,sağcısı- solcusu tarafından içeriğinden azade edilip “liberal,liboş” gibi pejoratif sıfatlara meze yapılıyor.Bence övgü ve yergi ünlemlerine girmeden, kavramın ekonomik veçhesinin yanında “siyasi liberalizm” denen bir de politik veçhesinin olduğu gerçeğinin tam olarak idrak edilmesi gereklidir.Yani Ankara’daki ak saçlı,kırmızı saten cübbeli bir yargıç hazretin iki dudağı arasına sıkışmış “demokrasimizi” zincirlerinden kurtarma gayretimizi:” Hah iyi ki cuma akşamları açıklıyor,yoksa piyasalar tepetaklak olurdu” ya bağlarsak bunun adı oprtünist piyasacı,ekonomik liberalizmdir.Nassıl ki ortodoks marksist solun musdarip olduğu ekonomik determinizm hastalığı,Sovyetler’in Stalinist Bürokrasi totalitarizmini doğurduysa; bu sinik “laissez faire-laissez passer”ci indirgemeci “piyasa her şeyi ilahi bir güç gibi yerli yerine koyar”cı sapkın inanç da aynı felaketi doğurur,keza doğurdu da.Henry David Thoreau,Joh Stuart Mill,Adam Smith gibi düşünürlerin ne gibi açılımları olduğunu anlamak için sayfa açmayıp,işkembe-i kübradan atmak da bu toprakların hastalığı olsa gerek.Kaldı ki Marx bile,o derin düşünsel külliyatının harcını kararken,sosyalizmden daha eski olan modern bir akım olan liberalizmi dıştalamamış,”aufheben” diye anılan ve bir anlamda “alacağını al,reddetme ve aş” diye Türkçeleştirilebilecek kavramla liberalizmin özünden yararlanmıştır.H.Bülent Kahraman’ın tesbitine göre,post-post-modern hatta post-post-religieuse dönemleri yaşayan 2010 dünyasında,Türkiye denilen laboratuarlık memleket hala modern hatta pre-modern anlayışın dar kalıpları içinde bulunulan dönemi anlamaya ve anlamlandırmaya çalışmaktadır.Bu da ülkedeki siyasi algının külliyen bir anakronizm balçığında saplanıp kalmasına,dolayısıyla da tartışılan her meselenin daha doğuştan çözümsüzlükle malul olmasına neden olmaktadır.
Diye düşünüyorum,
Saygılar
Yazan:789 Tarih: Mar 12, 2010 | Reply
Soru : Liberalizmin sosyal devlet kavramı karşısındaki tavrı nedir? Bir başlangıç olarak aşağıya bir tanım ekliyorum. Değişik tanımlar getiren olursa tanım üzerinde düşünürüz.
Kardeşim sosyal devlet liberalizmin ilgilendiği bir alan değildir de bir cevaptır ve kabülümüzdür.
kaynak : http://tr.wikipedia.org/wiki/Sosyal_Devlet
“(Sosyal devlet) … ferdin huzur ve refahını gerçekleştiren ve teminat altına alan, kişi ve toplum arasında denge kuran, emek ve sermaye ilişkilerini dengeli olarak düzenleyen, özel teşebbüsün güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayan, çalışanların insanca yaşaması ve çalışma hayatının kararlılık içinde gelişmesi için sosyal, iktisadî ve malî tedbirler alarak çalışanları koruyan, işsizliği önleyici ve millî gelirin adalete uygun biçimde dağılmasını sağlayıcı tedbirler alan adaletli bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmeye kendini yükümlü sayan, hukuka bağlı kararlılık içinde ve gerçekçi bir özgürlük rejimini uygulayan devlet demektir.” [2]
Yine Anayasa Mahkemesi bir başka kararında Sosyal Devlet kavramının şöyle anlaşılması gerektiğini belirtir:
“Sosyal hukuk devleti, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği yani sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir. Çağdaş devlet anlayışı, sosyal hukuk devletinin, tüm kurumlarıyla Anayasa’nın sözüne ve ruhuna uygun biçimde kurulmasını gerekli kılar. Hukuk devletinin amaç edindiği kişinin korunması, toplumda sosyal güvenliğin ve sosyal adaletin sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir. (…) Anayasa’nın Cumhuriyetin nitelikleri arasında yer verdiği sosyal hukuk devletinin dayanaklarından birini oluşturan sosyal güvenlik kavramının içerdiği temel esas ve ilkeler uyarınca toplumda yoksul ve muhtaç insanlara Devletçe yardım edilerek onlara insan onuruna yaraşır asgarî yaşam düzeyi sağlanması, böylece, sosyal adaletin ve sosyal devlet ilkelerinin gerçekleşmesine elverişli ortamın yaratılması gerekir.” [3]
Yazan:Gürhan Tarih: Mar 15, 2010 | Reply
Sosyal devlet veya refah devleti kavramlarıyla ilgili bulabildiğim bir pasajı paylaşmak isterim:
“1929 Ekonomik Bunalımının ardından, özellikle J.M. Keynes’in katkılarıyla bir doktrin haline gelen ve 1970’li yılların ortalarına kadar oldukça etkili olan “refah devleti” uygulamaları daha baştan itibaren klasik liberal geleneğe bağlı birçok iktisatçıyı rahatsız etmiş ve sert eleştiriler getirmelerine neden olmuştur. Ancak başlarda pek itibar edilmeyen bu eleştiriler,1970’lerdeki stagflâsyon krizi ile birlikte dikkate alınmıştır. Böylece klasik liberal düşünceler tekrar ön plâna çıkmış
ve 1980 sonrası politik uygulamalar, bu düşünceler çerçevesinde şekillenmiştir.
Düşünsel anlamda ise, kurumsallaşan refah devleti etkilerini azaltmaya yönelik
alternatifler araştırılmış ve devletin “sosyal” olması gerektiği iddia edilen
alanlarına karşı sivil toplumun kâr amacı gütmeyen kuruluşları alternatif olarak öne
çıkarılmıştır.”
Tabi ki bu açıklamalar,tanım olmanın ötesinde,lineer bir tarih bakış açısıyla kavramı iktisadi temelde açıklamaya çalışmaktadır.
Diye düşünüyorum.
saygılar,
Yazan:cb Tarih: Mar 15, 2010 | Reply
@gürhan,
Kaldı ki Marx bile,o derin düşünsel külliyatının harcını kararken,sosyalizmden daha eski olan modern bir akım olan liberalizmi dıştalamamış,”aufheben” diye anılan ve bir anlamda “alacağını al,reddetme ve aş” diye Türkçeleştirilebilecek kavramla liberalizmin özünden yararlanmıştır(gürhan)
doğrusu ben marks’ın öncesinde,hegel’in sizin paylaştığınız gibi yaklaştığını düşünmüyorum daha çok bir eleştiri bir tepki olarak üzerine konuştuğunu düşünüyorum.tabi burada bir başka soru gündeme geliyor,size sorsam,kapitalizm ve liberalizmi nasıl yorumlarsınız,kapitalizm ve liberalizm bağlantısı nedir?birbirlerinden ayrı kavramlar olarak düşünülebilirler midir?daha açıkçası kapitalizmin olmadığı bir liberalizm,liberalizmin olmadı bir kapitalizm olur mu?
Yazan:789 Tarih: Mar 16, 2010 | Reply
SOSYAL DEVLET
1. Giriş
Sosyal Devlet klasik liberal demokrasinin ekonomik ve siyasal temellerini değiştirmeden sosyal güvenliğin sağlanması, işsizliğin önlenmesi, emeğiyle yaşayanların korunması ve yaşam düzeylerinin yükseltilmesi yoluyla sosyal eşitsizlikleri giderme işlevini yüklenen devlete denir1. Kapitalizmin getirdiği DEVAMI BURADAN OKUNABiLiR: http://www.turkhukuksitesi.com/makale_573.htm
Yazan:789 Tarih: Mar 16, 2010 | Reply
Konu hakkında ek bilgi için :
http://www.canaktan.org/politika/refah-devleti/kavram.htm