Faşizm, Kemalizm, Atatürkçülük
By Katrin Baskiotis on Mar 15, 2010 in atatürkçülük, Basın günlüğü, Beyin Yıkama, faşizm, Kemalizm, Psikolojik harp, Ulus-Devlet, vicdan
“…Zamanımızın bir Alman tarihçisi, gerek nasyonal sosyalizmin ve gerek faşizmin, Mustafa Kemal rejiminin az çok değiştirilmiş birer şeklinden başka bir şey olmadıklarını söylüyor. Çok doğrudur. Çok doğru bir görüştür…” TAMAMI
6 Yorum
Yazan:KOMÜNİST Tarih: Mar 17, 2010 | Reply
Kemalizm ile ilgili görüş bildirirken çok dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum. Zira Kemalizmin aydınlanmacı bir hareket olduğundan hiç kuşku yok. Kemalist tabanın sosyalist tabanla birleşmesiyle Türkiye’nin devrime doğru gideceği açık bir gerçek.
Türkiyede kemalizmle hesaplaşmak uğruna neler yapıldığını şöyle bir hatırlasanıza…
Piyasacılık yapıldı, devleti küçültüp demokratikleşmeye hız kazandırmak için… Cemaatçilik yapıldı, sivil toplumu güçlendirip paşaların maşaların diktasına son vermek için… İşbirlikçilik yapıldı ya da masum gösterildi, te-ce sarsılsın ve yıkılsın diye…
Solda herkes piyasacı, cemaatçi ve işbirlikçi olmadı belki ama, “kemalizmle hesaplaşma” diye pazarlanınca bütün bunlar bir marifet gibi görüldü, açık saçık saçmalıklar tolere edildi. Öyle ya, ne kadar tuhaf işler yapılırsa yapılsın, kemalizmin defteri çatır çatır dürülüyordu, radikalliğin temel ölçütü bu değil miydi?
Biliyoruz, kemalizmin tarifinde ciddi güçlükler var. Hangi bağlama yerleştirdiğiniz de önemli. Tarihsel bağlamda kemalizm bir şeydir, ideolojik bağlamda biraz başka bir şey. Siyasal ve örgütsel bir çizgi olarak da çok “özel” bir şey…
Kemalizmin tarihsel iddialarının belli bir toplumsallığı vardır. Ülke çıkarları, bağımsızlık, birlik ve beraberlik, laiklik…
İçlerinde kemalizme yeniden anlam vermek isteyenler için tek bir çıkış yolu var. Kayıtsız şartsız anti-emperyalist bir konumlanış içerisine girmek ve bugünkü sistemin sahipliğinden vazgeçmek…
Bunu yapabilenlerin kemalizm adına konuşmaları, harekete geçmeleri Türkiye solu için sorun olmayacaktır. Türkiye solu bu unsurların halkla süreklileşmiş kavgasını giderecek projeye de, onları rahatlatacak emekçi karaktere de sahiptir.
Yazan:recep Tarih: Mar 27, 2010 | Reply
“Komunist” ismiyle yazan arkadaşın fikirlerini anlamaya çalışıyorum..Aslında yeniyim ve kendisinin ikinci yazısını okuyorum.Gerek “Sol” hakkında gerek “Kemalizm” hakkında gerekse bütün konularda aslında dikkatli yazmalıyız bu bir gerçek.Çünkü önem vermediğimiz bir şey bizim için öğrenilmiş değildir.Ancak Sayın Komunist Kemalizm ile sol arasında çok dar alanda bir bağ kurduğunuzu düşünüyorum.Ben bir solcu değilim ancak solu anlamaya çalışırım.Keza Kemalizmi de anlamaya çalıştığım gibi.Ancak sanırım küresel çapta sol olarak bildiğimizle Kemalizm ideolojik olarak çok yakın değil.Kemalizmin oluşması ve felsefi arkaplanı ile solun oluşması ve felsefesi çok farklı.Sanırım siz, sizce önemli olan “antiemperyalizm” kavramı üzerinden ve sadece görmek istediğiniz gibi bir fikri veya yapıyı görüyorsunuz gibi bir kanıya ulaştım.Dediğim gibi yeniyim ve size haksızlık etmek istemem ve sizin fikirlerinizi özgürce savunabilmeniz gerektiğine inanıyorum.Benim belirleyebildiğim Kemalizmin ikinci meşrutiyet sonrası savunulan bazı fikirlerle yakın bir bağı var.Ayrıca aydınlanma konusunda bir yorumu var ancak bu yorumu bilimcilik üzerine.Bunu yargılamak için söylemiyorum.Ayrıca bakın sadece merakımdan soruyorum..Siz bir komunist iseniz ve bu gerçek bir komunistlik ise milliyetçilik hakkındaki düşünceniz çok net olmalı.
Yani bir fikrin taraftarı olmak veya olmamak değil o fikrin ne olduğunu etraflıca öğrenmek daha doğru olmaz mı Sayın Komunist?Ayrıca yazınız bir araştırma veya inceleme yazısından daha çok yüzeysel bir parti propagandasına benziyor.Sizin saçmalık dediğiniz şeyler insanlık tarihinin kendi içindeki devinimleri.Unutmayın Marks bu devinimleri incelemiş ve kendi açısından yorumlar getirmiş.Yani Marks olaya “sol” açısından bakmış.Saygılarımla Sayın Komunist.
Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Mar 27, 2010 | Reply
http://video.google.com/videoplay?docid=-5464625623984168940&ei=ckKtS4fEDsXU-Qaj5rnJCg&q=1984#
Iste “basini acarak ozgurlesmis” kemalist kadinlar ve o duzenin koruyucusu erkekler ve her yerde ayni kisinin resimleri…
Benim Kemalizm’den anladigim bu filmdeki Ingsoc partisinden baska bir sey degildir. CHP iktidar olsa bu ulkenin bu hale gelmesi isten bile degildir.
Yazan:Hakan Tarih: Ağu 7, 2010 | Reply
Tayfun_Korkut mükemmel açıklamışsın CHP ve zihniyetinin bu filmden çok farklı olmayacağı kesin Allahdan insanlar uyandıda ne bu partiye nede zihniyetine oy vermiyorlar hangi modern çağdaş bir ülkede andımız ülkümüz gibi şeyler var CHP ile Nazizm arasında ben çokda büyük bir fark görmüyorum nazizmde düşman yahudilerdi CHPde düşman Müslümanlar
Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Ağu 9, 2010 | Reply
Hmm.
Demek ki hareketler “aydınlanmacı” ve aydınlanmacı olmayan” diye ikiye ayrılıyor.
Peki Sayın Komünist, ne demek bu “aydınlanmacı”?
Malum, kimse kendini “karanlıkçı” bir hareketin/mezhebin mensubu saymaz.
Sizce kemalizm dışında aydınlanmacı olan hareketler hangileri?
Ve yine “böyle olmayan” birkaç hareket örneği verebilir misiniz?
Yazan:TAHİR Tarih: Ağu 21, 2010 | Reply
Kemalizm mi? Atatürkçülük mü?
Bu makale, aslında itiraf etmek gerekir ki, biraz zamansız yazıldı. Ne
“sağ”cıların, nede solcuların hatta anadan babadan kalma yöntemlerle “solculuk”
yapan “sahte sosyalistlerin” üzerine alınması ve de “anlaması” beklentisi içinde
değiliz. Gelecekte, “Mülkiyeden (!) birileri çıkar da “Gerçek Kemalist’lerin
akılları neredeydi denildiğinde, vereceğimiz bir cevabın olması açısından bu
makalenin sadece kayıtlara girmesi temel amacım. İşte o zamana kadar, önce
‘Atatürk’ yerine “Mustafa Kemal”, sonra da “Atatürkçülük” yerine “Kemalizm”
kavramını kullanmaya devam edeceğim. (Hem biçim, hem de içerik olarak! ).
Önce 1923 Kemalizm Tanımlaması:
Kemalizm ;, Aydınlanma döneminin ürünü olan sağ ve sol evrensel değerleri aynı
anda kapsayan ve her iki değerler kümesini tek bir ulusal devlet potasında
içselleştiren, anti emperyalîst (bağımsız) yeni bir paradigmanın adıdır.
Kemalizm “Demokrasi” yerine rahatlıkla kullanılabilir. Kemalizm, Türk devriminin
bir ürünü olup, döneminin çok ötesinde “akılcı”(pozitivist) paradigmayı da
içeren bir “üst bilinç” devrimidir. Kesinlikle, Kemalizm bir üçüncü yol olması
nedeniyle Sosyalizme ( salt sosyalizm ) eşlenemez ve de indirgenemez. Kemalizm,
bir ideoloji olmasının yanında,yurttaşlık bilincini de içeren, düşünsel bir
paradigmanın ‘bütüncül’ (holistik) adıdır da aynı zamanda… Bilimsel Kemalizm,
özgün bir ekonomik doktirin ile de temellendirilmiştir ve iktidarı hedefler.
Nadir Nadi’nin Varsayımı;
“Solcu!! bir gazetenin kurucularından olan Nadir Nadi, “Ben Atatürkçü değilim”
adlı kitabında yıllardır vurguladığı bir cümlesi çok ilginçtir. Aynen
aktarıyorum; “Devrim ilkelerini, ( Kemalizm’i kastediyor 1920-1938 kasım) dimdik
ayakta tutmaya karar vermediğimiz surece çok partili demokratik rejimin
yurdumuzda yaşamasına olanak yoktur.
İlk bakışta şirin gözüken bu varsayımın, orijinal Kemalizm tanımlaması ile
karşılaştırdığında; hem teorik olarak hem de pratikte gerçekleştirilmesi
konusunda bazı mantıksal zorlukları vardır.
Şöyle ki;
1- Kemalist bir parti veya örgütlenme Sağ ve Sol düşünsel motifleri zaten
içeriyor ve içselleştiriyorsa, bunun yanında çok partili bir demokratik rejimde
yer alan
“Sağ ve Sol” partilerin kurulmasına gerek kalmayabilir. Kısacası; “Solculuk ve
“Sağ”cılık oyunu Kemalizm ve ilkelerinin hayata geçirilmesinde başlı başına bir
engel
haline gelebilir. Bu iki indirgenmiş ve parcacı yapılanma, Kemalizm kavramına
sahip çıkmada ve
benimsemede istekli olamayabilir. Her ne kadar yürekten! savunsalar da ! bazı
okları işlerine gelmeyebilir.
2- Zaten yaşanan olaylar ve Türkiye’nin geldiği nokta, Mustafa Kemal’in
“Kemalizm” çizgisinden çok uzaktır. Acaba varılan bu noktada, aksaklığın nedeni
sadece gericiler (dinciler) veya ikinci Cumhuriyetçiler midir ?
Bu noktada, temel hata şudur; “Kemalizm” yanlış yorumlanmakta yada işlerine
geldikleri gibi yorumlanılmaktadır. Hem “Atatürkçülük”! adı altında Kemalizm’i
dışlayan hem de aynı zamanda “Mustafa Kemale sahip çıkan (Sağ) ve (Sol) daki bu
anlamsız kutuplaşmanın aslında demokrasimiz açısından “patolojik” ve samimi
olmayan yan bir durum olarak yorumlanmaması için hiçbir neden yoktur. Zaten, bu
konuları çok iyi bilen Nadir Nadi’de “Ben Atatürkçü Değilim” derken şakayla
karışık acaba doğru mu söylüyordu diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bir yol ayırımı:
“Salt” Sol’un, Kemalizm’i nasıl yorumlayarak “eklektik” bir yama gibi programına
yapıştırdığı Murat ÖNER ‘in kitabında vurgulanıyor.
CHP’nin “post” kavgası yaşadığı birinci kurultayında şu tanımlama yapılmaktadır.
“Kurtuluş Savaşı, Batı kapitalizmine (?) emperyalizme karşı yapılmıştı. Bu
niteliğiyle, CHP sol bir parti idi” denilmektedir. Böylelikle “Ortanın
Solu”ndan, “Sol’a doğru kayış (yayılmacılık) başlamıştır.
Kemalist Devrimin sürdüğü 1938 Kasımına kadar geçen süre incelendiğinde
görülecektir kî; Zaten toplumsal yapıda bir işçi sınıfı yoktur. Dolayısıyla,
olmayan bir kesimin haklarını savunmayı “Sol”culuk olarak yorumlayan Kemalizm
kendisi değil, bizzat dönemin (CHP) yönetimidir. Solculuk kırk yıllık bir
politika olarak Kemalizm ile özdeşleştirilmiştir. (Tarih 1965) Kısacası pusula
şaşmıştır.
Çözüm: Yeniden Kemalizm
Kuvâyi Milliye ruhuna temelli “Kemalizm”in bir şubesi olarak çalışan CHP
yönetimi şunu iyi bilmelidir ki ; Ana bayii “Kemalizm”dir. Şubenin faaliyetine
istediği ve istendiği zaman son verilebilir. Görüleceği üzere, ben salt
“Sol’cuyum veya Sağcıyım diyen bir zihniyetin Kemalistliğinden şüphe etmek
gerekir. Kaldı ki, zaten bu kesimler nedense Atatürkçülük yapmayı “Kemalizm’e”
tercih etmektedirler. Günümüzde, bazı ileri derece zekalı Solcuların!, Atatürkçü
parti enflasyonu yaşanan bir ülkede yeni bir ‘Atatürkçü parti kurulmalıdır!’
savlarını ise gülünç buluyorum.
Mustafa Kemal’in Leninden daha akıllı ve vizyonu geniş bir lider olduğu zaten
bilinen bir olgudur. Çağdaşının dün heykeli yıkılırken, Mustafa Kemal’in bugün
dimdik ayakta kalmasının temel nedeni budur.
Mustafâ Kemal “salt” sosyalizmi bir model olarak benimsememiştir. Üretim
açısından getirdiği modeli yeterli görmediği gibi birey hak ve özgürlüklerini,
demokrasiyi içermemesini de ülke amaçlarına uygun bulmuyordu. Devletçilik ve
Halkçılık ilkeleri Mustafa Kemal’in “ılımlı toplumculuk” fikrini yansıtmaktadır.
(Kışlalı, 1994). Avrupa Birliğinin Kemalizm raporuna göre Yeni Atatürkçülüğün
Sol – Kemalist geleneğin izlerini taşıyan yoğun bir anti emperyalist vurguda
olduğu belirtilmektedir. Belirtmeliyiz ki; sivil toplum kuruluşları arasında
yapılan bu anket çalışmasının “gerçek Kemalistleri” örneklem kümesine almaması
istatistik bilimi terimiyle söylersek büyük bir standart sapma verir.
(Araştırmanın hata payı büyüktür.)
Günümüzde işçi (emek) kesimi içinde geçerli olabilecek bir görüşü; Mustafa
Kemal, çiftçiler için zamanında şöyle dile getirmektedir; Milletimizin %80’i
çiftçidir. Öyleyse Halk Fırkası dendiğinde bu asıl kitle kastedilmektedir.
Yalnız çiftçilerim ve köylülerin haklarını sağlamak için öbür sınıflara karşı
parti mi kuracağız.? HAYIR. Köylünün düşmanı olabilecek olanlar kimlerdir.? Çok
çiftlikleri ve geniş toprakları olan insanlardır. Oysa, arkadaşlar bizim
ülkemizde böyle geniş toprakları olan kaç kişidir.? Ve acaba mevcut olan geniş
toprak ve çiftlik sahipleri düzeyinde her köylüye toprak vermek için ülkemizin
toprakları yetmez mi? bu cümle aslında, Kemalizm’in, ideolojiler yelpazesinde
nerede olduğunun açık bir göstergesidir. (Tabii ki anlayana!).Bir problemi , onu
yaratan bilinç düzeyi ile çözemezsiniz.Kemalist bir bılınç düzlemini,
iliklerimize kadar inen şekilde algılamamızı sağlayacak noktada
içselleştirmeliyiz.
Atatürkçüleştirilen bir Kemalizm, Kemalizm değildir. Aklın ve yüreğin, TEK ve
bütünsel ideolojisi, sivil toplum ve toplumsal örgütlerin çoğulculuğu ve
iktidarı denetlemesi, ihtiyacımız olan budur. Böylelikle, adeta bir “kooperatif
demokrasisi” içinde yönetilen idealist olmayan sivil toplum (dışı) örgütlerde
partilerin müştemilatı olmaktan kurtulur.
Böylelikle, sivil toplum örgütleri de Parti yandaşlığından, demokrasi
yandaşlığına doğru Kemalist iktidarı ve toplumu denetleyen ve çağcıl alternatif
çözüm üreten, gerçek “demokratik toplumsal mevziler” olarak gelişebilirler.
Çoğulculuk ve çok sesli siyasi yaşam, sivil toplum örgütleri ve iktidar
arasındaki karşılıklı etkileşime dayalı olarak gerçekleştirilmelidir.
Ahmet Taner Kışlalı’ nın ifadeleriyle; “ölümünün 67. yıl dönümünde (Sağ) dan ve
(Sol) dan (!) en aşağılık saldırıların üzerinde yoğunlaştığı bir “diktatörü” (!)
en içten saygı ve sevgilerimle anıyorum. (Hatırlıyorum)
GENÇLİK, hitabendeki üzerini son kertede karaladığın son cümlenin anlamını ve
mesajını çok iyi biliyor!
Bilimsel Sosyalizme ve / veya Neo – liberalizme giden yolda Kemalizmi, İstanbula
giden varan otobüslerinin Bolu dağındaki konaklama tesisi olarak algılayan
kişilere de, Kemalizmin, iktidarı hedefleyen bir varış (destination) noktası
olduğunu da bu vesile ile hatırlatmak gerekebilir..
Kemalizm, güncel düşünsel bir ideoloji olmanın yanında bilimsel, hedefsel ve
aynı zamanda bütünsel bir bilme biçimidir.
A.B nin oynak ve Türkiyeyi dışlayan dış politikası ile Kemalizmin maalesef iç
kamuoyumuzda yaşadığı bu zorlu engelleme (uyum) süreci ve varoluş mücadelesi
aslında benzer kaderi paylasan iki sevgili gibi.
Bu açıdan; Tam Kemalist bir iktidar, hem Türkiyenin hem de A.B nin yolunu açması
açısından da varılması gereken samimi bir iktidar hedefi olarak görülmesi
gerekir. Aksi takdirde; Kemalizmi,ve Türkiyeyi
dışlamanın dayanılmaz kompleksi içinde, AB ve Türkiye daima birbirinin varlık
alanı dışında kalmaya mahkumdur.
Ağaçlara bakmaktan, ormanın güzelliğini göremeyen, Türkiye’deki dogmatik “Sol”
ve “Sağ” kemikleşmiş maskeli kafalara ve Bürüksel e sevgilerimle…
Tahir ÇALGÜNER –
Kaynakça: 1) Kışlalı, A., “Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi” İmge yayınevi 3.
baskı 1994
2) Nadir. N., “Ben Atatürkçü değilim” Çağdaş yayıncılık 1996. 13. baskı
3) Öner, M., “Bir yol Ayırımı” 1976 Orkide basımevi.