RSS Feed for This Post

ABD-İsrail Krizi

Obama ve değişim kelimelerinin aynı cümle içerisinde sıkça kullanıldığı  bir siyasi atmosferde ortaya çıkan son kriz Obama döneminin alışılagelmedik olaylara sahne olacağını gösteriyor. Ancak bu kadarını  da kimse beklemiyordu sanırım. 

Geçtiğimiz haftalarda ortaya çıkan ve genel olarak ABD-İsrail krizi olarak adlandırılan olay acaba köklü bir dış politika paradigması değişikliği mi yoksa önemsiz bir olay mı? Cevap ne olursa olsun ABD-İsrail ilişkilerinin eskisi gibi olmayacağı açık. 

Kriz? 

Amerika-İsrail ilişkilerindeki “özel” konumun Obama döneminde başka bir boyuta taşınacağı daha Obama’nın başkanlık koltuğuna oturmasına bir kaç gün kala İsrail’in Gazze’yi işgal etmesi ile belli olmuştu. Obama bu süreçte henüz resmi olarak başkan değildi ve “Bir ülkede iki başkan olmaz” diyerek olaya müdahale etmemeyi tercih etmişti (1).  

Buna karşın başkanlık döneminde Filistin-İsrail sorununun çözümü için aktif rol almak isteyen Obama tarafları görüşme masasına oturtmak için yoğun çaba sarf etti. Gerek Dışişleri Bakanı Hillary Clinton gerekse bölgeye atadığı özel temsilci George Mitchell tarafları dolaylı görüşme masasına oturtmaya ikna etti. 1991’den beri doğrudan görüşmekte olan ve bizatihi Oslo Barış Anlaşması’nı imzalamış olan iki tarafın dolaylı görüşmelere başlaması ne derece olumlu bir adım; Bu ayrı bir tartışma. Fakat her Amerikan başkanı gibi “Filistin sorununu çözen başkan” olarak anılmak isteyen Obama için bu durum umut verici bir gelişmeydi. Ta ki kriz çıkana kadar. 

İsrail’i ziyaret eden Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın yetkililerle görüşmelerde bulunduğu gün Shas Partisi lideri olan İçişleri Bakanı Eli Yishai Doğu Kudüs’ün Ramat Shlomo mahallesinde 1600 yeni yerleşim yeri inşasını onayladı. Bu karara Amerikan yönetimi pek çok kişi için, özellikle de Netanyahu hükümeti için, şaşırtıcı derecede sert bir tepki gösterdi.  

Bu hareketi hakaret olarak tanımlayan Amerikan Dışişleri Netanyahu’dan bu kararı  geri almasını istedi (2). George Mitchell de planladığı  İsrail ziyaretini erteledi. Ancak Netanyahu hükümeti yine de bu karardan vazgeçmedi. Yalnızca zamanlama için özür diledi. Bu olayın ardından Amerika’ya giden ve Başkan Obama ile görüşen Netanyahu birlikte açıklama yapılmadan ve fotoğraf çekilmeden “üçüncü dünya ülkesi diktatörü” gibi bir muameleye maruz kalarak Beyaz Saray’dan ayrıldı (3).  

İsrail’in Washington Büyükelçisi olayı son 35 yılın en önemli krizi olarak nitelediyse de daha sonra bu ifadesinden vazgeçti (4). Barack Obama da bu durumu “Dostlar arasında anlaşmazlıklar olabilir” diye nitelendirdi (5). Amerika’nın güçlü Yahudi lobilerinden AIPAC’ta konuşan Hillary Clinton her ne kadar İsrail’in yerleşim politikalarını eleştirdiyse de “İsrail’in güvenliği Amerika’nın güvenliğidir” sözüyle İsrail’e desteğini gösterdi (6). Bu açıklamalar sonucunda kriz şimdilik rafa kalkmış gibi görünüyor. 

Yerleşim Politikasında Geri Adım Yok 

Likud ve İşçi Partisi’nin yanında Dışişleri Bakanı Eli Yishai’nin liderliğindeki dinci Shas ve radikal sağcı Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın Evimiz İsrail Partisi’ni bünyesinde barındıran İsrail hükümeti yakın dönem İsrail tarihinin en fanatik hükümeti. Kudüs ve Batı Şeria’da yerleşim politikalarının ateşli destekçileri olan Yishai ve Lieberman daha çok yerleşim yeri için bastırıyor. Her ne kadar Yishai ve Lieberman’ın baskısı ile değil kendi inisiyatifi ile bu politikaları yürüttüğünü söylese de (7) Netanyahu’nun hükümet ortaklarının siyasi baskısı altında olduğu kesin. 

Amerika’nın son çıkışında geri adım atmayan İsrail hükümeti şimdilik Doğu Kudüs’teki Ramat Shlomo mahallesinde 1600 konutluk inşaat kararını dondurduysa da Obama’nın net tavrına aldırış ediyor gibi gözükmüyor (8). Zira AIPAC’ta yaptığı konuşmada Netanyahu “Yahudiler 3000 yıl önce Kudüs’te inşaat yapıyordu, şimdi de yapıyor” derken (9) hükümet ortaklarından Lieberman “New York’ta yaşayan Yahudilere Queens’te inşaat yapamayacaklarını söyeleyebilir misiniz ki?” diyor (10), diğer ortak İçişleri Bakanı Yishai ise Ramat Shlomo mahallesinde Yahudi yerleşimi kararını verenin kendisi olduğu için Tanrı’ya şükürler ediyordu (11). 

Ramat Shlomo radikal Yahudilerin yaşadığı bir yer ve kendileriyle yapılan röportajlarda bu toprakların kendilerine Tanrı tarafından hediye edildiğini iddia ediyorlar (12). İsrailli yetkililer bu düşünceye ne kadar yakın bilinmez ama gerçekte Doğu Kudüs’te Araplara imar izni verilmezken Yahudi yerleşimleri hızla artıyor (13). 

Unutulmaması  gereken bir diğer nokta da Filistin’deki Yahudi yerleşimlerinin İsrail halkı ve siyasetçileri için taşıdığı önem. 2005 yılında Gazze’den tek taraflı yerleşimcilerin çekilme kararı Likud’un bölünmesine ve Ariel Sharon’un bu partiden ayrılıp Kadima’yı kurmasına neden olmuş, İsrail iç siyaseti büyük bir çalkantı içine girmişti. 

Tepkinin Nedeni 

Mevcut İsrail hükümeti Filistin tarafı ile masaya oturmak konusunda hiç  de istekli değil. Bu durum en azından masada görüşmelerin yürütüldüğünü görmek/göstermek isteyen Obama’nın işine gelmiyor. Bundan dolayı hükümeti baskı altına almak veya bizatihi hükümeti düşürmek için böylesi bir harekete girmiş olması kuvvetle muhtemel (14). 

Obama yönetimi en azından sürecin devam ettiğini göstermek için tarafların masada kalmasını istiyor. İsrail hükümetinin radikalliği ise bunun önündeki en büyük engel. Dinci Shas ve Evimiz İsrail radikal politikaları sürdürmekte kararlı. Bundan dolayıdır ki bu iki radikal unsurun koalisyondan çıkarılıp yerine Kadima’nın getirilmesi yaşanan krizden sonra gerçekçi bir seçenek haline geldi (15).  

Kadima’nın parlamentodaki sandalye sayısı 28 iken iki radikal sağ  partinin toplam sandalye sayısı 26 (16). Yoğun Amerikan baskısı Netanyahu’yu ılımlı Kadima’yı hükümete alıp bir ulusal hükümet kurmak zorunda bırakabilir. Böylece barış süreci olumlu bir yola girer. Ancak Netanyahu’nun kendi içinden kopan Kadima’yı koalisyona almasını kendi tabanına anlatması da siyaseten oldukça zor. 

Netanyahu’nun Zor Günleri 

İsrail’i zorlayan yalnızca ABD ile yaşanan kriz değil. Netanyahu hükümeti dış politikada çok zorlu bir dönemden geçiyor. Dubai’de Hamas komutanının suikastinde Avrupa ülkelerinin pasaportunun kullanıldığının ortaya çıkması ve bölgedeki en önemli müttefiklerinden Türkiye ile yaşanan alçak koltuk krizi İsrail’in son dönemde dış politikada epey başını ağrıtmıştı (17). 

Büyük ihtimalle Dışişleri Bakanı Lieberman’ın talimatı ile Türk büyükelçisini alçak koltukta oturtup diplomatik bir krize sokan Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon İsrail Dışişlerini çok zor durumda bırakmıştı (18). İsrail Türkiye’den resmi özür dilemek zorunda kalmış ve gereksiz şekilde kamuoyunda zor duruma düşmüştü (19). 

Hamas komutanlarından Mahmud El Mabhuh 19 Ocak 2010’da Dubai’de öldürülmüş ve gözler Mossad’a çevrilmişti. Suikastte İngiltere pasaportlarının kullanıldığının  öğrenilmesi sonucu İngiltere bir İsrail büyükelçi görevlisini ülkeden ihraç etti (20). İngiltere tarafının kızgın olduğu yapılan açıklamalardan anlaşılıyor. Böylesi bir skandalın cevabı belki kamuoyu önünde verilmeyebilir ama perde arkasında bunun hesaplaşması gerçekleşecektir. 

Avrupa Birliği’nin İsrail’in yerleşim politikalarını kınadığı (21), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin Gazze’nin işgalinden dolayı İsrail’in tazminat ödemesi gerektiği kararını aldığı (22), Ortadoğu Dörtlüsü’nün İsrail’i kınadığı (23), Ürdün lideri Abdullah’ın “İsrail ateşle oynuyor” açıklaması yaptığı (24) ve hatta bazı firmaların İsrail ile ahlaki nedenlerde dolayı iş yapmaktan çekindiği (25) bir dönemde AIPAC’ın ilişkilerin normale dönmesi yönündeki lobi çalışması (26) İsrail’in diplomatik arenada ne kadar sıkıştığının bir göstergesi. 

Sonuç 

Ortadoğu politikasında selefinden farklı bir portre çizmeye kararlı olan Obama tarafları en azından masada görmek istiyor. Ancak Netanyahu hükümetinin kimyası buna müsait değil. Bundan dolayı Obama hükümete baskı yapacak gibi görünüyor. Ancak ABD-İsrail ittifakı kökten değişmiyorsa da ABD’de giderek, lobilerin baskısı nedeniyle kısık sesle de olsa, 1967’den beri İsrail’e verilen açık çekin artık karşılığının olmadığı ve yeni bir iş anlaşması yapılması gerektiği yönündeki görüş güçleniyor.  

Netanyahu tarafının bu diplomatik sıkışıklığa hem de iç kamuoyunu göz önüne alarak nasıl karşılık vereceği ise önemli. Zira böylesi radikal bir hükümet çıkış yolunu şiddette arayabilir. Yakın gelecekte bölgede bir İsrail askeri agresifliği ortaya çıkabilir. Kendisini kurtarmak isteyen Lieberman ve Yishai böyle bir seçeneği zorlama yoluna gidebilir. 

Bu noktada İran daha bir önem kazanıyor. İsrail hükümeti muhtemel askeri bir agresifliği ABD üzerinden de yürütebilir. ABD’nin İran ile tansiyonu yükseltmesi İsrail’Obama’nın İran ile diyalog arayışlarını da tüm bu tabloya eklersek Obama döneminde ABD-İsrail ilişkilerinin dönüşüme uğrayacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. 

Zaten şimdiden pek çok İsrailli Obama’yı felaket olarak görmeye başladı  bile (27). 
 

Kaynaklar ve Notlar 

(1) “Obama is losing a battle he doesn’t know he’s in”, Simon Tisdall, Guardian, 4 Ocak 2009. 

(2) Israeli Settlement Announcement “An Insult”, Clinton Says, Stephen Kaufman, 15 Mart 2010, http://www.america.gov/st/peacesec-english/2010/March/20100315115454esnamfuak0.6357691.html 

(3) “Obama and Netanyahu: pointless position”, Jackson Diehl, Washingotn Post, 24 Mart 2010. 

(4) “For Israel and America, A Disagreement, Not A Crisis”, Michael B. Oren, The New York Times, 17 Mart 2010. 

(5) “Obama: No Crisis in U.S. Ties with Israel”, Haaretz, 18 Mart 2010.  

(6) Clinton’ın konuşmasının tam metni: http://www.aipac.org/PC2010/webPlayer/mon_clinton10.asp 

(7) “Netanyahu: I’m not Building in Jerusalem for Lieberman and Yishai”, 26 Mart 2010, http://israelinsider.ning.com/profiles/blogs/netanyahu-im-not-building-in 

(8) “A Wall of Suspicion”, The Economist, 25 Mart 2010. 

(9) Netanyahu’nun konuşmasının tam metni: http://www.aipac.org/PC2010/webPlayer/mon_netanyahu10.asp 

(10) “Israel Objects to U.S. Construction Demands”, The New York Times, 16 Mart 2010. 

(11) “Conflicting Demands Test Netanyahu”, The New York Times, 25 Mart 2010. 

(12) “Ramat Shlomo: Inside the Town that will test Obama to the limit”, The Independent, 18 Mart 2010. 

(13) “Solving the Israel Problem”, Martin S. Indyk, Brookings Institute, http://www.brookings.edu/opinions/2010/0318_israel_palestine_indyk.aspx 

(14) “Israel’s Titanic Moment: Does Obama Want Bibi’s Head”, Haaretz, 16 Mart 2010. 

(15) “Binyamin Netanyahu’s efforts to heal rift marred as Barack Obama branded ‘disaster for Israel'”, The Guardian, 28 Mart 2010. 

(16) Parlamentodaki sandalye dağılımı için: http://www.knesset.gov.il/mk/eng/MKIndex_Current_eng.asp?view=1 

(17) “Wrong Fight, Wrong Time”, The Times, 25 Mart 2010. 

(18) “Alçak Koltuk Krizi”, Hürriyet, 13 Ocak 2010, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/13460832.asp 

(19) “Kriz Nasıl Çözüldü”, 13 Ocak 2010, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/13458276.asp?gid=229 

(20) “Britain expels Israeli Diplomat over Dubai passport row”, 23 Mart 2010, http://news.bbc.co.uk/2/hi/8582518.stm 

(21) “EU condemns settlement activities”, 22 Mart 2010, http://www.jta.org/news/article/2010/03/22/1011291/eu-condemns-settlement-activities 

(22) BM: İsrail Gazze’ye Tazminat Ödemeli, 25 Mart 2010, http://www.ntvmsnbc.com/id/25073933/ 

(23) “Orta Doğu Dörtlüsü İsrail’i Kınadı”, 19 Mart 2010, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2010/03/100319_quartet_settlements.shtml 

(24) “Jordan: Israel is playing with fire”, 25 Mart 2010, http://www.jpost.com/MiddleEast/Article.aspx?id=171802 

(25) “Swedish pension fund shuns Israeli arms maker”, 29 Mart 2010,  http://swedishwire.com/business/3559-swedish-pension-fund-shuns-israeli-arms-maker 

(26) AIPAC’ın parlamenterlere İsrail ile ilişkilerin düzeltilmesi çağrısı yaptığı mektup için: http://www.aipac.org/Publications/AIPAC_applauds_Hoyer_Cantor.pdf 

(27) “Binyamin Netanyahu’s efforts to heal rift marred as Barack Obama branded ‘disaster for Israel'”, The Guardian, 28 Mart 2010.

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

 Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz. ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.
 Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız? Buradan indirin.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin