Kâinat bir su damlasına sığınca: Sanat’ta Ayrıntı(6)
By Mehmet Yılmaz on Nis 8, 2010 in Ayrıntı, Derin Mevzu, Görmek, Göz, Güzellik, İnsan, Kâinat, Resim Sanatı, Sanat
Bu yılın keşif projelerinden biri Sanat’ta ayrıntı. Yakında Amerikalı ressam Edward Hopper’dan, İslâm Sanatı’ndan ve Leibniz’in yazdığı Monadoloji’den (bir kez daha, biraz daha derinlemesine) bahsedeceğiz. Zira etrafı görmemize yarayan Et-Göz Fransız düşünür Bergson’un da isabetle teşhis ettiği gibi(1) Kâinat’ı görmemize engel olan bir organ aynı zamanda. İşte biz de bu yazı dizisinde Sanat’tan istifade ederek gözlerimizi daha verimli kullanmanın yollarını keşfediyoruz. Yeni bölümleri okumaya hazırlanan dostlara bir hatırlatma, eski bölümleri kaçıran yeni okuyuculara da bir özet veriyoruz bugün. Ne yaptık geçen bölümlerde? Neleri keşfetmiştik?
Paul Delaroche, Albert Camus, Guy de Maupassant, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna, Seneca, Leibniz (Gilles Deleuze’ün yorumuyla), Bergson ve Maslow’un eserlerinden istifade ettiğimiz Birinci bölüm‘de Turist insan, modern körlük ve faydacı körlük’ten bahsetmiştik. Sanat tekniği/bilgisi ile Sanat’ı birbirinden ayırd etmiş, Sanat’ın özünde İnsanî bir aktivite olduğunu savunmuştuk.
Lao-Tzû, Mevlânâ Hazretleri, Maurits Cornelis Escher, Gazalî Hazretleri ve William Degouve de Nuncques’ün eserlerinden ilham alarak yol aldık İkinci Bölüm‘de. Nicolas de Cusa’nın De la docte ignorance‘ta, Leibniz’in Monadologie‘de yaptığı gibi Kâinat’ı dalgalarına çocuksu bir hayretle baktık. Hayret’in bilme isteğinden önce geldiğini, düşünceyi tutuşturan kıvılcımın ancak Hayret olduğunu teslim ettik.
Alışkanlık ve dogmacılık yüzünden hayret etme kapasitemizin aşındığını da fark ettik. Bu Hayret’i yeniden akıl yoluyla fethetmenin yollarını aradık. “Şarap, kimyasını bilene daha lezzetli değildir” diyen Montaigne(2) ile Mişkat-ül Envar’da “Ateşin haberini alan değil yanında oturan ısınır” diyen Gazalî Hazretleri’nin aynı dili konuşmalarına Hayret ettik.
Fransız heykeltraş Rodin, Alman düşünürü G. W. F. Hegel ve İbn Arabî Hazretleri (Japon teolog Toshihiko Izutsu’nun yorumuyla) rehberimiz oldu Üçüncü bölüm‘de. Özgürlük ve Güzellik arasındaki sıkı bağlantıya değindik. Neden “nefes alma sırasını misafirlerimize bırakamıyoruz?” sorusuyla çıktık yola. Hegel’in yardımıyla simgenin ortaya çıkışına, anlam ile yüklenişine ulaştık. Mânâ’dan ve Madde’den bahsettik, kendini bilmek isteyen insanın “yaratılMAmış” sonsuzluğuna dokunduk. Füsus-ul Hikem’deki Teşbih ve Tenzih bakışıyla zıtlıkların yok olduğu bir başka Alem’in kapılarını araladık.
Dördüncü bölümde Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte gibi empresyonistlerin tablolarını hatırlatan bazı fotoğraflara baktık. Zıtlıkların silikleştiği Hiç’liğe yaklaştığı bu imajlarla gözlerimizi William Turner’ın tablolarına hazırladık. Aynı zamanda Güzellik ile Adalet duygusunun eklemlenmesine Hayret ettik. Immanuel Kant sayesinde Güzel ev, güzel ağaç ile Güzel Ahlâk’ın bir rastlantı olmadığını fark ettik. Alman düşünür adeta Gazâlî Hazretlerinin yazdığı Mişkat-ül Envar’ı okumuş gibiydi. Bilmediği bir ülkede, kendisine faydası ve zararı olmayacak olsa bile adil bir hükümdarın ahlâkını “Güzel” bulacağının farkındaydı!
Tuallerin üzerine Yaratan’ın gölgesini çizip yaralarına saran bir garip ressamla tanıştık beşinci bölümde: William Turner. Anne-Siz’lik labirentinden kurtulmaya çalışırken adeta bir meczup gibi farkına varmadan Hakikat’e gözleriyle dokunmuştu 70’lik çocuk-William. YOKlar, kayıplar hayatına şekil vermişti. Acılar Heykeltraş’ın mermeri acıtan keskisi gibiydi. Annenin kopuşuyla şekil almıştı hayatı. Ölüm’de Hayat vardı, Hayat’ta Ölüm. Et-Göz’e göre biri iyi, diğeri kötü olan bu iki şeyin özde AYNI şey olduğu Derin-Göz ile idrak ediliyordu. William’ın bunu anLayacak kelimeleri yoktu ama anlaTacak bir fırçası vardı.
1° “Matière et Mémoire”
2° Eski Fransızca ile : “Ny le vin n’en est plus plaisant à celuy qui en sçait les facultez premieres.” Denemeler, 3cü Kitap, 11ci bölüm, “Boyteux”.
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…
”…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…”
Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin.
Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.
Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, …
Baudolino (Umberto Eco) Suzan Başarslan
Yazınsal bir yapıt, “basit bir obje değil, çok yönlü anlam ve ilişkilerle tabakalaşmış bir niteliğin çok yönlü organizasyonudur.”* Bu organizasyonun incelemesi de kendisi kadar zor bir organizasyonu gerektirir ki, bu yüzden bir yapıtın incelemesi adına günümüze değin, birçok kuram ve inceleme yöntemi geliştirilmiştir. Bu makalede Umberto Eco’nun yazdığı Baudolino adlı romanın incelemesi Gerard Genette’nin “Yapısal Metin İnceleme” yöntemine göre yapılacak ve yapıt, üç düzlemde incelenecektir. Bakış açısı, anlatıcı türü, ana düşünce, eserin yazılış tekniği, dil… gibi sorunlara da değinilecektir. İncelemede Şemsa Gezgin tarafından İtalyancadan Türkçeye 2003′te çevrilen Baudolino esas alınacak, tespit ve yorumlar çeviri yapıttan yola çıkılarak belirlenecek ve ifade edilecektir. İncelemeyi kitap halinde indirmek için buraya tıklayın