DUYURU: Yargıya Açık Mektup
By Editorden on May 15, 2010 in Adalet, vicdan
Yargı Aktörleri;
Medyanın “taş atan çocuklar” dediği ve sizin kararlarınızda “terörist çocuklar” olarak tanımladığınız çocuklarımızın binlercesi verdiğiniz kararlarla cezaevlerinde imha ediliyor ve binlercesi de imha edilme sırasını bekliyorlar. Ey yargı aktörleri; “terörist çocuk” olur mu? Demokratik Hukuk Devletlerinde yargı çocuklara terörist muamelesi yapabilir mi ya da çocukları terörist eylemlerden cezalandırabilir mi?
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni Türkiye 2 Ekim 1995’te uygulamaya başlamıştır. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 1.maddesine göre; daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır. 3.maddeye göre; kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşünce olmalıdır. 13.maddeye göre çocuk, düşüncesini özgürce açıklama hakkına sahiptir; bu hak, ülke sınırlarına bağlı olmaksızın; yazılı, sözlü, basılı, sanatsal biçimde veya çocuğun seçeceği başka bir araçla her türlü haber ve düşüncelerin araştırılması, elde edilmesi ve verilmesi özgürlüğünü içerir. 30.maddeye göre; soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların var olduğu devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz. 37.maddeye göre; hiçbir çocuk yasadışı ya da keyfi biçimde özgürlüğünden yoksun bırakılamaz. Bir çocuğun tutuklanması, alıkonulması veya hapsi yasa gereği olmalı ve ancak en son başvurulacak bir önlem olarak düşünülüp, uygun olabilecek en kısa süre ile sınırlı tutulmalıdır. Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuğa insancıl biçimde ve kendi yaşındaki kişilerin gereksinimleri göz önünde tutularak davranılmalıdır. Özgürlüğünden yoksun olan her çocuk, kendi yüksek yararı aksini gerektirmedikçe, özellikle yetişkinlerden ayrı tutulmalıdır.
Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 7.maddesine göre; bir çocuğu ilgilendiren davalarda, adli merci gereksiz gecikmeyi engellemek için çabuk hareket etmeli ve kararlarının süratle uygulanmasını garanti edecek düzenlemeler sağlanmış olmalıdır. Anayasanın 90.maddesine göre; usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.
Ulusal hukukumuzun üstünde yer alan uluslararası sözleşmelere göre; 18 yaşından küçük insanların suçları ne olursa olsun çocuğun yüksek yararı ve saygınlığı odağında yargılamaları çocuklara özgü mahkemelerde yapılması gerekirken; 18 yaşından küçüklere terörist suçlamaların yöneltilmesi, cezalandırımaları ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 9.maddesine göre ağır ceza ve özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılanmaları ve yargılamaların tutuklu olarak sürdürülmesi Anayasanın 90.maddesinin açık ve net ihlalidir. Ülkemizin tarafı olduğu evrensel sözleşmelerin ortaya koyduğu temel ilkere göre, 18 yaşından küçüklerin Dünya’da henüz bir ortak tanımı bulunmayan etnik, dini, ideolojik, siyasi veya felsefi referanslı terör örgüt üyeliği ya da terör örgütü adına veya lehine suç işleme gibi olayların ve “Devletin Anayasal Düzenini yok etmek, TBMM’ni ortadan kaldırmak, Cumhuriyetin niteliklerini veya siyasi düzeni değiştirmek” gibi suçların politik muhtevası, amacı ve sonuçları konusunda fikirlerinin olması ve bu fikirlerini oluşturacak soyutlama yetilerinin ve bilişsel yeterliliklerinin bulunmadığı kabul edilmiştir. Ey yargı aktörleri 18 yaşından küçükleri Terörle Mücadele Kanunu’na tabi tutmanız evrensel sözleşmelere aykrı olduğu gibi, ulusal hukuk sisteminize de aykırıdır. Çocuk Koruma Kanunu’na göre 18 yaşından küçükler çocuk sayılır ve suç işlemeleri halinde yargılamaları çocuk veya çocuk ağır ceza mahkemelerinde yapılır. Yine ulusal kanunlara göre; 18 yaşından küçüklerin seçme hakları bulunmamaktadır. 18 yaşından küçükler herhangi bir sözleşmenin tarafı olamazlar. Ey yargıçlar; o halde aynı hukuk sisteminde seçme ve sözleşme yapma hakkı dahi tanımadığınız 18 yaşından küçüklerin terör, terörizm, terörist gibi kavramların ayırdında olduklarını varsaymanız iki farklı hukuk sisteminin doğması değil midir?
Yargı aktörleri, sayıları 4 bine varan TMK Mağduru Çocuklar’ın yarısının dosyalarında somut delil bulunmadığı halde, nasıl iddianameler hazırlanmış, davalar açılmış, duruşmalar yapılmış, cezalar verilmiş ve Yargıtay bu cezaları onamıştır? Avukatların Anayasa’ya aykırılık dilekçeleri neden Anayasa Mahkemesi’ne havale edilmemiş, işleme bile konulmamıştır?
Yargı aktörleri inandığınız hukuk sistemini ve adına kararlar verdiğiniz toplumu ikiye bölmekten vazgeçin…Terörle Mücadele Kanunu ile bu toprakların bir kısım çocuklarını ideolojiyi adalete önceleyen bir zihniyetle çifte istisnaya tabi tutmaya ve onları hukuksuz bırakmaya son veriniz… Aksi taktirde sadece hukuktan istisna ettiğiniz çocuklar imha edimeyecek ,”Devletin Ve Milletin Bölünmez Bütünlüğü” adına bu yaptıklarınız en çok da savunduklarınızın zedelenmesine yol açacağı gibi yargı olarak kendi kendinizin inkarı da kaçınılmaz olacaktır….
3 Yorum
Yazan:beytullah emrah Tarih: May 16, 2010 | Reply
unutuldu gitti o çocuklar içerde…
şimdilik bir koz olarak el altında dursunlar. hükümet samimi olduğunu gösterecektir(!) ama önce zamanı gelsin!
Yazan:ali duman Tarih: May 16, 2010 | Reply
hükümet samimiyet gösterse ne olacak? kanun maddelerine takla attırmamada mahareti dünyaya yayılmış olan ve bunu kendine iş edinmiş kemalist yargıçlar sanki yeni kanun maddelerine yeni taklalar attırmayacaklar? bunun bir garantisi var mı? siz asıl bundan haber verin.
her taşın altında hükümeti aramak yerine, her taşın altında “gizli” ve “zinde” iktidar kemalizm aramak çok daha mantıklıdır, ya da her türlü kemalizm garabetine “burası türkiye” diyelim geçelim dimi 85 yıldır yaptığımız gibi, resmi ideolojisinin 85 yıldır bize ezberlettiği gibi.
dün b.k yedirmiş, bugün hapse tıkıyor, bu da bir gelişme, kemalizm adına… ne de olsa dünya değişiyor, statükocularda bile bu kadarcık bir gelişme olacak artık dimi yani.
Yazan:cb Tarih: May 18, 2010 | Reply
Hemen hemen 1 yıl önce ‘ Haziranda Üşümek ‘ * başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu geçen 1 yıllık sürede kaçımızın çocuğu öğretmen oldu,kaçımızın çocuğu askerden terhis oldu?Kaçı kolej kazandı,kaçı eve taktirname ile geldi,kaç baba gururladı,kaç anne duygulandı, ağladı?Kaçınız çocuğu hastalandığında sizi uyandırabilme şansını yakaladı?Kaç anne ve baba her arzu ettiğinde çocuğuna istediği gibi sarılabildi?Tüm bu iletişim bizim özgür çocuklarımızın,anne ve babalarımızın tesellisi oldu ancak hiçbir TMK Mağduru çocuk ve hiçbir TMK Mağduru çocuğun anne ve babası bu güzelliği yaşayamadı…
Bir Haziran’ı üşüyerek geçiren çocuklar, bir Haziran’ı daha üşüyerek geçirmeye hazırlanıyor.Kaçınızın umrunda?Kaçınızın?
* HAZİRANDA ÜŞÜMEK
Haziranda çocuğum.
Bahar yağmurları filizleniyor şakağımda,
bir dipçik gibi
sert ve umarsız.
Soğuk,nemli ve kanlı.
Haziranda çocuğum,soğuk,ürkek ve cansız.
Soluğum,
güçsüz ve masum.
Hiç tanışmadığım bir bedenim var,
benden bağımsız,
acıyor.
Ben anlamıyorum,
bedenim benden bağımsız acıyor.
Bu adamlar kim,
bu adamlar kimin?
Ben kimin?
Kimim?
Haziranda çocuğum,
bilmediğim,
ahh yine bir kabza öylece yerleşiyor şakağıma.
Diyeceğimi unuttum,anne.
Ne demeli şimdi?
Ne anlatacaktım?
Ben kimim?
Nemli karanlıklara sesleniyorum…
Soğuk,üşüyorum.
Şimdi alnımdan süzülen kan,tenim ve ruhumdaki tek sıcak.
Haziranda çocuğum,
haziranda üşüyorum.
Bu mevsim de çocukları sadece kendi kanları mı ısıtır,anne?
Nedir masumiyet?
Kapatıp gözlerinizi,bir çocuğun kahkasını düşürün zihninize,oradan usulca fazlası değil duyabileceğiniz kadar usulca verin kendinizi o sese.Çoktandır unuttuğunuz masumiyet,müzelerin raflarından papatyalar gibi akın akın koşuşsun yüreğinize,masumiyet işte o koşuntudaki tondur,tınıdır.Bir çocuğun kahkası merhemdir,mayınlı,nasırlamış yüreklere…
Çok mu önemli rahatınız,vazgeçemediğiniz o konfor.Açık bej salonlardan süzülen o ışık.Çok mu değerli?Başınızı çevirip durmayın,lütfen.Burada bu konforlu açık bej odada ses ve vicdanınızdan başka bir hareket yok.Salonun aydınlığından nasiplenmemiş bir kuytu köşedeyim ben şimdi.Ne cırcır böceği,ne bir sineğim.Duyduğunuz ses benim.Yan oda da ışıldayan çocuktan ne farkım var benim?Neden böyle mat ve gri duruyorum ben?Karasal iklimin çocukları böyle gri gri mi bakar?O denli soğuk mu konuşur?Neden her mevsim üşüyoruz biz.Işığı ve rengi koyu çocukların sıcağı yalın ve yalnız kendi kanlarında mı saklı?
Ülkeler varmış anne.Çiçekleri açan ülkeler.Peri Padişahının kızı,binbir türlü sihir,masal.Aldan mora tüm renklerin aynı topraktan fışkırdığı ülkeler,varmış.Masallar varmış.Altın bir top varmış,o çocukların ellerinde her attığın hedefi bulurmuş.Sırma saçlı kızlar,civanmert delikanlılar,nurtopu gibi bebekler,varmış.Ben,haziranda çocuğum anne.Benim kendimden daha çocuk hayatım daha başlamadan mış’lara esir düştü anne.Sanki hatırlıyorum biryerlerden,o çamurlu yoldan vardığım okulda söylemişlerdi bana;mış’lı geçmiş zamanmış.Geçmişi olmayanın,nasıl mış’ı olur,anne?Altın toplar yokmuş,benim hedefim yokmuş,hedef benim anne,mış’ları olmayan kısa hayatımın mış’sız tek cümlesi;hedef benim.İnsanlardan hedef olur mu?Ya çocuklardan?
Masallar zaten yalan,hayat vardır yaşanan.Çocuklar masummuş,anne.Ben masumiyetin ne olduğunun bile farkında olmayacak kadar küçücük ve masumum anne.Ellerime bakıyorum anne,ellerini özlüyorum.Küf kokuyor ellerim,kan ve gözyaşı kokuyor.Kanadığında yarama,ağladığımda yüzüme kapattığım ellerim,kan ve gözyaşıyla sıcak,kan ve gözyaşıyla oyuncak.
***************************
Bir ülkenin anne ve babası olmayan çocuklarına yetimhane,oyuncağı olmayan çocuklarına maphushane.Ne adaletli bir yaşam.Burada bu pembeden beyaza çalan,penceresinden yemiş ve gül ağaçları süzülen,geniş ve aydınlık odadan birkaç tuşa dokunup,ağlayarak insan oldum sanıyorum.Heyhat o çocuklar,o koyu tonlu çocuklar,gri bakıp kara konuştukça,haziranda üşüyüp kanları ve gözyaşlarıyla ısındıkça,ne ben insanım?Ne de Zeynep ve Mehmet’ten başka çocuk olmadığını zannedenler.
Bir ülke de çocuklar,haziranda soğuklar.Gözlerine iki kömür,burunlarına bir havuç,bırakın erisinler,kahpe vicdanların soğuğunda o haziran da.