Müslüman orduda başörtüsü yasağı olur mu?
By İbrahim Becer on May 17, 2010 in atatürkçülük, Başörtüsü Yasağı, Kemalizm, Türk Silahlı Kuvvetleri, vicdan, Yobaz Laikler
Sunuş: Ölen askerlere ALLAH tarafından verilebilecek şehitlik mertebesini daha gömülmeden hatta ölmeden garanti eden bir ordu bizimki. Hani Vatikan eskiden para karşılığı günahların affedildiğini gösteren endüljans belgesi verirmiş ya… Tanrı adına! Aynen onun gibi. Vatikan Tanrı’nın yeryüzündeki şubesi ise bizim de ordumuz var. Hatırlayacaksınız cami bombalama planları ortaya çıkınca İlker Bey “Nnnayır, N’olamaz!” dedi. Dedi ve ALLAH’a sığındı laik Türk adaletine güvenmediğinden olacak. “Biz alalalala diyerek taaruz ederiz, böyle bir ordu cami bombalamaz” diye savundu kendisini. Gelin görün ki aynı Müslüman(?) ordu başörtüsüne düşman. Nasıl bağdaşıyor bu ikisi? Tam bir şizofreni! (MY)
Başörtüsü bu kadar önemli mi?
İş tanımı, Ülkeyi her türlü tasalluttan korumak olan bir kurumun, ilgi alanına kadınların saçlarını nasıl bağlayacaklarını da dâhil etmesi Sizce garip değil mi?
Bunu bir insan yapsa, ilk akla gelen bir “fetişizm vakası” ile karşı karşıya olduğumuz fikridir. Ama bunu bir Kurum yaparsa daha etraflıca düşünmek gerekiyor.
Bu yasağı savunanların anlayamadığı bir şey var; başındaki türbanla askeri sınırlar içine girmek zorunda olan insanlar, oraya ‘askere yazılmak’ için gelmiyor. Yani, herhangi bir askeri kurala, yönetmeliğe uymak zorunda değiller. Ya GATA olayında olduğu gibi bir hasta ziyareti söz konusudur, ya da bir yemin merasiminde oğlunun mürüvvetini görmek isteyen bir Anne hüviyetindedir.
‘Kamusal Alan’ sorunsalını dillendirdiğinizi duyar gibiyim. O zaman şöyle bir senaryo üzerinden gidelim. Güneydoğu’da terörle mücadele esnasında yaralanan bir Askerin yerine koyun kendinizi. Tesettürlü bir aileye mensup olmanız hasebiyle de Ailenizin Askeri Hastane Nizamiyesinde yaşayacağı şoku düşünün. Kendi yaşayacağınız hayal kırıklığından bahsetmiyorum bile.
Askere alım sürecinde, nasıl ki istikbalin Şehit ve Gazilerine ailelerinin giyim kuşamı hakkında bir soru yöneltilmiyorsa, bu sürecin herhangi bir merhalesinde de sorun çıkartılmaması gerekir. Asker ailelerinin, tesettür problemi yaşamadan rahatça girebilecekleri tek alanın, bir şahadet vukuunda, duvarlarından dışarıya canhıraş çığlıkların yükseldiği Cami Bahçeleri olması, Sizce de çok büyük bir bedel değil mi?
Ya da bu olayın karşı cephesini tahayyül edin. AK Parti, birçok özelliğinin yanında muhafazakârlığıyla da öne çıkan bir parti. 1994’ten bu yana da İstanbul Belediye Başkanlığını elinde bulunduruyor. Siz hiç işittiniz mi bir problem? Başı açık veya kapalılık konusunda herhangi bir pozitif ayrımcılığa şahit oldunuz mu?
Bir Siyasi Parti, oy istediği kesimde türban şartı aramaz, keza Askerlik Şubelerinin de böyle bir uygulama içinde olmadığına eminim. Güneydoğu gibi zorlu bir coğrafyada böyle bir kıstas aransaydı şayet, Benim Antalya Karpuzkaldıran’da teskere almam icap ederdi.
Ne mutlu Bana ki, Devletimin bu zor günlerinde yanında olma bahtiyarlığına nail oldum. Bana yetki ve sorumluluk vererek onurlandıran bu Ordu, hiç şüpheniz olmasın ki bu ayrımcılığa da gün gelecek son verecek.
Bırakınız mağdur olan kişinin bir Başbakan Eşi olmasını, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki Subay ve Ast Subay eşlerinin dahi yıllardır yaşadıkları bu tedirginliğe, bu ötekileştirmeye maruz kalmasını hangi vicdanla açıklayabilirsiniz?
Verdikleri Kurbanlar neticesinde, feryatları semada yankılanan bu İnsanlardan bir “şüpheli” profili çıkarmak başlı başına bir rahatsızlık değil midir? Bu uğurda elinde olan en değerlisini, evladını veriyor ama kendisinden hala şüphe ediliyor? Hastanelerin nöroloji kliniklerinde tedaviye muhtaç bir ruh hali olsa gerek bu.
28 Şubat sürecinde durumdan vazife çıkaran medyanın ortaya attığı iki kesif iddia vardı hatırlarsınız; Birincisi, Muhafazakâr kesimin hızlı bir şekilde pompalı tüfek almak yoluna gittiği iddiası ve mini etek giyenlerin bacaklarına kezzap atılacağı iddiası. Toz duman dağılınca görüldü ki, bu haberler acemi manipülatörlerin elinden çıkma yönlendirmeden başka bir şey değil.
Elbette ki o günün şartlarında bunu ciddiye alıp da, köşelerinde yazan Yazarlar, hiç gerçekleşmemiş bu hadiseyi öne sürerek, toplumun zaten bozuk olan sinir sistemini felç etmek isteyen toplum mühendisleri hala aramızda dolaşmakta. Ama Türkiye artık o Türkiye değil. Kurumlarının içinden çıkan kişilerin yaptıkları hataları yine Kurumun tümüne mal etmeyecek kadar demokratik ehliyete sahip bir Halk var bugün. Askerin sivil alana müdahalesi anlamına gelen ve yetkisiz ellerde birçok kanunsuzluğa zemin hazırlayan “Emasya” hiç de toz kaldırmadan çekip gitti hayatımızdan.
Ben inanıyorum ki, Bu Ülkede Liyakat sahibi kifayetsiz muhterisler kendilerinin başaramadıklarını, yine bu Ülkenin kurumlarından tedarik etme yolundan döndükleri anda her şey normale dönecek. Politikacının politik zeminde, Hukukçunun yargı zemininde, Askerin de kendi zemininde kaldığı bir ülkenin rahat nefes alması herkesi rahatlatacak. Aksi halde bu nefes darlığı, ikide bir oksijen tüpü muamelesi yaptığımız Kurumlarımızı da yıpratmakta.
2 Yorum
Yazan:selim Tarih: May 17, 2010 | Reply
şu ana kadar hiçbir üst düzey siyasi ve asker yakınının şehit olduğunu duymadım. Olsunlar demiyorum ama niye biz hep?
Niye askeri okullara başörtülü aile çocukları alınmaz, güç bela girenler terfi ettirilmez.
Sanki Hristiyanlık öncesi Roma İmp.’de yaşıyoruz ve müslümanlığın yayılmasını istemiyorlar.
Bizim vergilerimizle bize dayılanıyorlar.Her şehrin en lüks yerinde lojmanlar ve tesisler, onlar asil biz parya.
Sözüm bu sisteme ve oradaki kötülere, kötülere ses çıkaramayan korkaklara,kendini yargıdan üstün görenlere(hoş hangi yargı), şerefli ordumuzun şerefli askerlerine lafım yok elbette onlara saygı ve hürmetler.. ama şu aradaki herif-i na şerifler ayıklansın artık.
Yazan:Feyza Tarih: May 19, 2010 | Reply
Hak verilmez alınır diye klişe bir laf vardır. Bu ülkede lüyakat sahibi kifayetsiz muhterisler kendilerinin başaramadıklarını, yine bu ülkenin kurumlarından tedarik etme yolundan hiçbir zaman kendiliğinden dönmeyeceklerdir. Çünkü adları üstünde muhteris onlar. Hem buna ne gerek var? Yıllardır bu düzen böyle gidiyor sesi çıkan mı var? Herkes memnun halinden, layık olduğumuz şekilde yönetiliyoruz ve her koyun kendi bacağından asılıyor! Açık konuşmak gerekirse sizden biraz gerici kokusu aldım ben, zira artık müslümanlarımız da böyle boş işlere ve meselelere mesai harcamayacak kadar akıllandı(!) ve modernleşti. Bence askerin, devletin ya da muhterislerin fikir değiştirip herşeyin yoluna girmesi gibi boş bir beklentiye kapılmaktansa biraz gerçekçi olup halimize gülmek daha mantıklı. Evet gülmek, acınacak halmize gülmek!