Uranyum Takası Türkiye’de Yapılacak
By Editorden on May 18, 2010 in Barış, Dış Politika, Ortadoğu
Ahmedinejad: “Nükleer yakıt takas anlaşmasının imzalanmasıyla birlikte, küresel güçlerin, İran’la dürüstlük, adalet ve karşılıklı saygıyı temel alan bir yaklaşım içerisinde müzakerelere yeniden başlaması vakti gelmiştir.”
İran, Brezilya ve Türkiye, İran’ın nükleer hevesleri konusundaki uluslararası kaygıları bertaraf etmek ve Tahran’a karşı yeni yaptırımların uygulanmasını engellemek amacıyla hazırlanan nükleer yakıt takası anlaşmasına Pazartesi günü imza attı.
İran tarafından yapılan açıklamada Tahran’ın 1.200 kg’lık az zenginleştirilmiş uranyumunu, tıbbi araştırma reaktöründe kullanılmak üzere daha yüksek oranlarda zenginleştirilmiş uranyumla takas etmeyi kabul ettiği belirtildi. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ramin Mehmanperest takas işleminin Türkiye’de gerçekleşeceğini kaydetti.
Nükleer bomba üretmeyi amaçladığına ilişkin Batı kaynaklı iddiaları reddeden İran yönetimi, önceden takas işleminin kendi topraklarında gerçekleştirilmesinde ısrar ediyordu.
İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad, önemli petrol üreticileri arasında yer alan İran’a karşı BM’den ek yaptırım kararı çıkartılması hususunda görüşmelerde bulunan altı büyük güce, yakıt takası anlaşmasının imzalanmasının ardından, İran’la nükleer programı konusunda müzakereleri yeniden başlatma çağrısında bulundu.
Ahmedinejad anlaşma sonrasında yaptığı açıklamada, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya’yı kastederek, “Nükleer yakıt takas anlaşmasının imzalanmasıyla birlikte, küresel güçlerin, İran’la dürüstlük, adalet ve karşılıklı saygıyı temel alan bir yaklaşım içerisinde görüşmelere başlama vakti gelmiştir.” şeklinde konuştu.
Tahran’a karşı cezai ek yaptırımların devreye sokulması yönündeki Batı kaynaklı çabalara öncülük eden Washington, konuya ilişkin sıcağı sıcağına bir açıklama yapmaktan kaçınıyor.
BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olan Türkiye ve Brezilya, mevcut çıkmaza bir çözüm üretmek için arabulucu olma önerisinde bulunmuştu. Bu teşebbüs BM’den yaptırımlara ilişkin dördüncü bir kararın daha çıkarılmasını engelleyebilmek için son şans olarak görülüyordu.
İran devlet medyasında çıkan haberlere göre, Brezilya Cumhurbaşkanı Luiz Inaci da Silva ile Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan anlaşmaya ilişkin görüşmeleri Ahmedinejad’la birlikte Tahran’da gerçekleştirdi.
Mehmanpereset, bakanların anlaşma metnine imza atmak üzere medya önüne çıkmalarından hemen önce gazetecilere yaptığı açıklamada “takasın Türkiye’de gerçekleşeceğini” belirtti.
Devlet kanalı Press TV, Mehmanperest’in, “İran az zenginleştirilmiş uranyumu bir ay içerisinde Türkiye’ye gönderecek ve bu çalışma UAEA’nin gözetiminde yürütülecek.” şeklindeki ifadelerine yer verdi.
Dünyanın büyük güçleri ise İran’a, elindeki az zenginleştirilmiş 1.200 kg’lık uranyumu tıbbi araştırma reaktörü yakıtına dönüştürülmek üzere yurt dışına göndermesini öngören UAEA planını kabul etmesi yönünde baskı yapıyordu, zira 1.200 kg’lık az zenginleştirilmiş uranyum daha yüksek oranlarda zenginleştirildiğinde atom bombası yapımı için yeterli oluyor.
ABD, Rusya ve Fransa tarafından desteklenen söz konusu plan, aslında, İran’la yürütülen diplamatik müzakerelere zaman kazandırmak amacını taşıyordu.
Esasında Tahran anlaşmayı Ekim ayında prensipte kabul etmiş fakat anlaşma metninde, takasın eşzamanlı olarak İran topraklarında gerçekleştirilmesi gibi bazı değişiklikler yapılmasını talep etmişti. Ne var ki, Tahran’ın talep ettiği değişiklikler, anlaşmaya taraf diğer ülkelerce kabul edilemez bulunmuştu.
İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki, Pazartesi günü İran, Brezilya ve Türkiye arasında varılan anlaşmanın uygulamaya konulmaması durumunda, Türkiye’nin, İran’a ait az zenginleştirilmiş uranyumu derhal ve koşulsuz olarak İran’a geri göndermekle yükümlü olduğunu belirtti.
Muttaki, “Bu sabah imzalanan anlaşma uyarınca, takasın gerçekleşmemesi durumunda Ankara, Türkiye’ye gönderdiğimiz uranyumu derhal ve koşulsuz olarak İran’a geri göndermekle yükümlüdür.” ifadelerini kullandı.
Washington merkezli İran Amerika Ulusal Konseyi müdürü Trita Parsi, anlaşmaya ilişkin yorumunda; “Türkiye ve Brezilya’nın mevcut güven boğluğunu doldurmasıyla, uzun süredir devam eden ihtilafta dönüm noktası olabilecek bir adımın atılmış olduğunu” belirtse de; “ayrıntıların henüz açıklanmamış olması nedeniyle, ABD’nin varılan anlaşmadan tatmin olup olmayacağı konusunda yorum yapmanın zorluğuna” dikkat çekmeyi ihmal etmiyor.
31 Yorum
Yazan:tley Tarih: May 18, 2010 | Reply
Tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir gelişme..Ahmet Davutoğlu kafasındaki filmi çekmeye başladı diye düşünüyorum..İran yarı yoldan dönmez ve hatta bir kaç adım daha adım atabilirse Tayyip Erdoğan’da hem BM’de hem medya önünde İsrail’i sahip olduğu kitle imha silahları üzerinden sıkıştıracaktır
Yazan:Bülent GÜNAY Tarih: May 19, 2010 | Reply
Kimse kusura bakmasın..İlk evvela içindeki sorunları çözememiş bir ülkenin kalkıp bölgesel srounlara ağabeylik yapması ve liderliğine soyunması açlıktan nefesi kokan brisinin ağzında kürdanla dolaşmasına benzer..Senin içinde dünyanın sorunu dururken ve çözüm için bir adım atmazken kalkıp başka işlere girişicen..Türkiye başarılı olsa idi emperyal güçler BM iranla ilgili sert tebdirleri geçirmeye çalışırlarmıydı….Bence dediğim gibi Türkiye kendince bir şeyler yapıyor ama kimsenin ciddiye aldığı yok,,,,,,,,Asıl paradoksta burda zaten..Çal çal oyna misali…
Yazan:MY Tarih: May 19, 2010 | Reply
“İlk evvela içindeki sorunları çözememiş bir ülkenin kalkıp bölgesel srounlara ağabeylik yapması ve liderliğine soyunması açlıktan nefesi kokan brisinin ağzında kürdanla dolaşmasına benzer”
tartisilir bu bence. Teknolojinin ve uluslararasi ticarî/askerî bagimliliklarin vardigi su noktada iç mesele/dis mesele ayrimi ne derecede isabetli?
Yunanistan’daki kriz önemsiz mi bizim için?
Veya Bulgaristan’da mafyanin ya da Kuzey Irak’ta teröristlerin bulunmasi iç mesele olmadigi için öncelikli degil midir?
Türkiye dis ticaretinin yarisini Bati Avrupa ile yapiyor. AB ile ilskilerimizin ciddî biçimde bozulmasi milyarlarca dolar kayip ve ardindan issizlik ve hatta irkçilik tipi gerginlikler dogurabilir.
Özetle iç/dis mesele, iç/dis düsman vb ayrimlarin son kullanma tarihi geçiyor belki de 🙂
Yazan:Bülent GÜNAY Tarih: May 19, 2010 | Reply
Sayım MY ince bir üslupla AKP yandaşlığı yaptığınızı belirtmek istiyorum..Rusların bir atasözü vardır””Evi camdan olanın başka eve taş atmaya hakkı yoktur der”,,Sizin ülkenizde ateş pahası kürt sorunu dururken sizin içinizde halen ermeni tehciri netliğe kavuşturulmayıp inkar edilirken sizin ülkenizde korsan ülke kıbrıs meselesi çözülmezken kalkıpta başka sorunlara el uzatmanız sadece buradaki bir avuç militanca tarafgirlik yapanı memnun eder..Biliyorsunuz arap birliğinden çıkan bir kararda “israille ilgili olan one minute krizinde”Erdoğan kendi işine baksın arap sözcülüğü yapmak erdoğana düşmez denmişti..Yani hülasa bence yapılan iş sadece görüntü..Neden mi görüntü…Baksanıza ABD bile olayı ciddiye almamış…Çünkü içişlerini düzeltmeyen hiçkimseyi kimse ciddiye almaz…
Yazan:MY Tarih: May 19, 2010 | Reply
Bülent Bey Selam,
iç meselelerin önemi (ve AKP’nin tembellikleri) dis meselelerin önemini azaltmaz diyelim, isterseniz böyle düzeltelim 🙂
Kibris diyorsunuz, haklisiniz, bu da içeride Ergenekon’a, disarida Yunanistan’a ve AB’ye uzanan bir dosya degil mi?
Tabi ki Kürtlere, Ermenilere, Alevilere ve daha bir çok gerçek/sanal gruba düsmanlik sürerken, devlet eliyle haksizliklar yapilirken dis politikayi yürütmek zor, özellikle de INSAN HAKLARI konusunda.
Erdogan Filistin’deki zulümden bahsedince “herkes ya sizin Kürtler ne olacak?” diye soruyor. Ama Iran’da nükleer gerginligi azaltacak her adim bence Türkiye’nin önceligidir ve SOMUT OLARAK FAYDALIDIR.
aslinda dis meseleler çesit çesit. Ermenistan ile gümrügün açilmasi, Kibris’tan asker çekilmesi, AB üyeligi, Rusya ile vizenin kalkmasi veya Kuzey Irak’ta askeri gözlemci bulundurmak apayri dosyalar.
Bu bakimdan neyin öncelikli/makyaj amaçli olduguna karar verirken ölçü iç/dis degil Türkiye’nin çikarlari, Dünyanin barisi, bölgemizin huzuru olmali.
Yazan:Bülent GÜNAY Tarih: May 19, 2010 | Reply
Sayın MY öncellikle şunu belirteyim..Ahmed DAVUTOĞLU Türk-islam sentezinden gelen birisidir..Dolayaısyle dış politika önceliği bu 2 şeye göre şekilliniyor..Nedir bu politika Avrupada kosova makedonya bosna ağırlıklı ortadoğudada filistin ağırlıkldır..Dikkat edersiniz ince bir çözümsüzlükte görünüyor işin içinde..Niye bu bölgelere yatırım yapılıyor çünkü bu bölgeler sorunlu..Kendi içinde sorunları olanların başka sorunlara bulaşması ne kadar ahlakidir oda yorumunuz kalmış..Bakın geçenlerde çin bir tren projesine başladı..Bu proje şangayda başlayıp londrada son bulacak..Rusya hemen atladı bu projeyi moskovadan geçirin diye..Çünkü hızlı trenle 2 günlük sürede gidilecek bir yolun moskovadan geçmesi demek işadamlarının moskovadan geçmesi demek..Siz basında ve dış politikada bunla ilgili bir şey duydunuz yada gördünüz mü..Bana kalırsa buradaki bakış açısı türk-islam faşizminden esinlendiği için başarı şansı yoktur..Koca tren için istanbuldan geçmesi için neden bir lobi yapılmyor..Çünkü böyle bir vizyon yok..Dolısıyle küreselleşme var die iç sorunlar dış sorunlar yok olmuor..Aksine kendisini dayattığı için dahada belirigin hale geliyor..Ha bur arada tren projesi 2025 yılında bitecek..Bence bu projede yer alamak filistin ve bosna danda daha öncelikli bir iş olmalı…Amam dediğim gibi bu iş için önce vizyon sonrada kutsallıkların buharlaşması gerek…Bu yapıdan böyle bir şeyde beklemek ham hayal olur…
Yazan:çuvaldız Tarih: May 19, 2010 | Reply
Bir Gün
…
Dünyanın bütün sorunlarını çözmeye “aday” olan Türkiye ve Başbakan Erdoğan, bu sorunların çoğunu gerçekten de çözüyordu ama çözemedikleri bir sorun vardı.
O da Türkiye’nin Kürt sorunuydu.
Erdoğan, Amerika-İran anlaşmazlığını çözebiliyordu ama kendi ülkesinin Kürt meselesini çözemiyordu.
Dünyadaki sorunlar karşısında bu kadar kararlı ve güvenli durabilen Erdoğan iş kendi ülkesindeki Kürt meselesine geline kararlılığını ve güvenini yitiriyordu.
…
http://www.yazarx.com/FGuncel/ahmet-altan/19-05-2010/yeni-chp/228900.aspx
* * *
Kedinin Rengi
…
AKP’den başka kimse sistemi değiştirmiyor ve AKP’nin yaptığı her değişikliğe de karşıyız.
Bu tavırla “hem ilerici, hem solcu, hem demokrat” oluyor hem de değişimi kilitliyorsunuz.
Fena kurnazlık değil, değil mi?
….
http://www.yazarx.com/FGuncel/ahmet-altan/19-05-2010/yeni-chp/228900.aspx
Yazan:MY Tarih: May 19, 2010 | Reply
Bülent Bey,
(hakli olarak) Elestirdiginiz fasistler gibi kestirmeden gitmeye çalisiyorsunuz sanki?
Dediginiz kadar Türk-Islamci olsa neden Ermenistan ve Rusya gibi iki Hristiyan devlet ile baris saglamaya çalissin? çeçenistan’da ve Azerbaycan’da sorunlar devam ederken pekala mehter marsi ile yürüyen bir dis politika yapabilirlerdi.
Ama sizin tren projesinden bahsederken (yine hakli olarak) savundugunuz gerçekçilik isiginda gidiyor Davutoglu. çok iyi biliyor ki çözümsüzlük çözüm degildir. ABD bile Irak ve Afganistan’dan tek basina çikamayacagini anladi, büyük, küçük müttefik ariyor. Türkiye elbette barismak zorunda.
Haydi Davutoglu’nu kenara koyun. Brezilyali politikacilar da mi Türk-Islamci oldu? Adamlarin ne isi var Iran’da?
Demek ki dünya küçüldü. Iran-ABD nükleer meselesini çözen bir ekibin içinde olmak, prestij kazanmak da gerçekçi bir amaç.
Buna ek olarak gerek Türkiyeli gerekse Israilli, ABD’li hatta AB’li sahinlerin önünü kesmek, Iran’a muhtemel bir askeri müdaheleyi zorlastirmak/geciktirmek de hem maddi hem de insanî bir amaç degil mi?
Kutsalina kilitlenip profesyonellikten uzaklasanlari elestirelim ama sirf Müslüman diye, sirf su veya bu cemaatin üyesi diye bir adamin her yaptigina kusur aramak ne kadar gerçekçi? Bu da tartisilir.
Farz edelim Davutoglu Ermeni asilli olsaydi, ne diyecektik? “Haa bak, Ermenistan’in adamidir bu, Türkiye’yi satiyor” filan mi diyecektik?
Insanlarin ne yaptigina bakmak ne olduguna bakmaktan daha akillica görünüyor bana.
Yazan:Bülent GÜNAY Tarih: May 19, 2010 | Reply
Sayın MY siz inatla davudoğlunun politikalarını beslemeye çalışıyorsunuz..Neyse hayırlı uğurlu olsun size..umarım ben yanılırım…
Yazan:Bülent GÜNAY Tarih: May 20, 2010 | Reply
Bugünkü yerli yabancı basına bakın..İranla imzalanan anlaşmanın kağıt parçası dışında hiçbir anlamı yok deniliyor..Niye yok,,Çünkü 2 ülkeye baksanız 2 de totaliter ve kendi halkına karşı acımasız..Dolaysısyle buradaki AKP sempatizanlarının dediği gibi ortada hiçbir değerde olmsysn bir antlaşma duruyor…Yine fiyasko yine fiyasko..Anlatmak istediğimi en iyi uluslararası ülkeler söylüyor..Tabii anlayana,,,
Yazan:konuk Tarih: May 20, 2010 | Reply
bulent bey merhabalar
iyi de o zaman ben neden bir suru derdim varken baska insanlarin dertleri ile ugrasayım?
siz neden burada irani sunu bunu ilgilendiren konulara kafa yoruyorsunuz?
cok sevdigim bir arkadasim dusunce dostlarımdan bir tanesi ile bir gun konusuyorduk, kendisine cok bakmazdi, giyimine yasamina vs. ama guclu bir yuregi vardi ve arkadaslari icin elinden geleni yapmaya calisirdi yeter ki yapabilcek birseyler gorebilsin.
neden dedim “senden” once dostların icin calisiyor aklın, bana sunu demisti: etrafımdaki insanlarin mutlu olmalari beni mutlu ediyor, baska turlu yapamiyorum.
“OLMAK” devlet icin ya da insan icin varolmak nedir, yani varolabilmek!
her ne kadar iran ve uranyum konusuyla ilgili olmasa da “uluslararasi ILISKILER”‘e baska gozle bakmak da gerekebilir diyen bir yorum gormustum dun:
Türkiye-Yunanistan: Kısır döngüyü kırmak(Beril Dedeoğlu)
Hepimizin olmayı öğrenmesi gerekiyor olabilir, bilmeden önce…
Yazan:Bülent GÜNAY Tarih: May 20, 2010 | Reply
Ben züğürt tesellisi laflar ve sözlerle mesafe alanları ciddiye almam…
Yazan:MY Tarih: May 20, 2010 | Reply
10 PUANLIK SORU: “Ben züğürt tesellisi laflar ve sözlerle mesafe alanları ciddiye almam…” lafinin Türkçesi nedir?
a) hata yaptigimi anladim ama içime sindiremedim,
b) bencil bir insanim, isterse binlerce insan ölsün ama cebimden 1 lira eksilmesin,
c) Son söz söyleme takintim var, en alttaki yorum illa ki benim olsun,
d) Hiçbiri.
Yazan:sq Tarih: May 20, 2010 | Reply
Bu ülkede maden işçileri yeraltında can veriyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı çıkıp “ölmek madenciliğin kaderinde var, işçiler bunu bilerek işe giriyor”diiyor.
Burada küresel güçlerin-yani fillerin-uranyum takası konuşuluyor, çimenler nerede?
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 20, 2010 | Reply
Yeni dünya düzeni böyle işlemiyor Ticaret artık “trenle geçiyordum uğradım, sizde patates varmış, istasyonda beklerken boş durmayalım arkadaş printer’dan sözleşme çıktısı alsın, kafede imzalaşalım bitirelim şu işi, pazartesi 3 tır bekliyorum canım… Da! Spasiva!” şeklinde olmuyor. Çin işi hızlı trenler, ipek yolunu canlandırma olayı Çin’in prestiji açısından önemli olabilir. Adam daha çok mal satacak, tabi ki müşterisine farklı ulaşım seçenekleri sunacak. Ama işlerin ipek yolundan beri bir hayli değiştiği de muhakkak. Rusya’nın süper “vizyonu” konusunda da şüphelerim var. Doğalgaz gelirleri olmasa ihracatta bizden bir üstünlükleri yok.
Türkiye’de vizyonsuzluk yok mu? Tabi ki var. Eğer lobiciliği sadece hükümetten beklersen vizyonun böyle dar kalır, ne bekliyorsun?. Bu ülkede dernekler, işveren örgütleri, büyük şirketler, holdingler var değil mi? Bunlar ne işe yarar? Hükümetteki adamlar memurdur sonuçta, sen yönlendireceksin, sıkıştıracaksın yöneticileri. TÜSİAD bir çıkartma yapsın Çin’e, bakanı da alsınlar yanına, vursunlar masaya “biz de isterük!” diye, olmaz mı? Herşeyi Davudoğlu mu düşünecek memlekette?
Yazan:Bülent GÜNAY Tarih: May 20, 2010 | Reply
SQ burası akp fanatikleri ile dolu…Baksanıza ben içişlerinde sorun yaşayan ceberrut devlet anlayışından vazgeçmeyen ülkelerin dış poltikası başarılı olmaz diyorum..Buna mükabil şangaydaki tren yolundan bahsediyorum…Diğerleride Elinde megafonla bağıran satıcılar gibi hesapta yazdıklarımı sulandırarak kendine pozisyon yaratmanın derdine girmiş…Yahu sizin ordan meseleler öyle görünebilir ama emperyal vizyonlar yaptığınız işe hayır diyorsa daha neyi savunuyorsunuz anlamış değilim…
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 20, 2010 | Reply
Bu her bir haltı emperyalizme atfetmek de kabak tadı verdi artık. Kemikleşmiş sol söylemi, çiğne çiğne bitmez… Dünyayı yöneten güçler, BOP, küresel komplolar… Allah akıl sağlığı versin.
Yazan:denis Tarih: May 20, 2010 | Reply
Emperyal vizyondan bahsetmek illa emperyalizmi suçlamak demek değil. Eğer BM daimi üyesi 5 ülke yaptırım diyorsa yaptırım, askeri müdahale derse askeri müdahale olur. Eğer ABD, TARAF’ın manşetindeki gibi o anlaşmaya kağıt parçası demişse uluslararası toplum da kağıt parçası demiş demektir. Türkiye’nin yaklaşımının emperyal güçleri ikna etmedikçe cürmü kadar değeri yoktur. İranı anlaşmaya ikna etmek değil önemli olan ABD-İngiltere-Rusya-Fransa-Çin’den en az birini ikna edebilmektir. Yapamadıksa başarısızız maalesef.
Yazan:denis Tarih: May 20, 2010 | Reply
Bülent bey, Aşağıdaki haberde bahsettiğiniz, Çin’in hızlı tren projesi türkiyenin de içinden geçiyor gözüküyor.
http://www.thetransportpolitic.com/2010/03/09/china-promotes-its-transcontinental-ambitions-with-massive-rail-plan/
(Sarı çizgiler yapımı planlanan hattı gösteriyor)
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 20, 2010 | Reply
denis,
Haklısın. Ama, İran konusunda bir ikna çabası içinde olmak herhalde BM’nin taleplerine koşulsuz teslim olmaktan daha saygıdeğer bir çaba olsa gerek.
Türkiye kendi iç sorunlarını halletmeden başkalarıyla uğraşmasın demek nasıl bir anti-emperyalizmdir onu da anlamak güç. Hem vizyondan bahsedeceksin, hem de sınırlarımız dışında ota boka aman karışmayalım diyeceksin, yaman çelişki !
Yazan:konuk Tarih: May 20, 2010 | Reply
Bazı sorunlara bazı konulara nasil insan olarak bizler burda duruyoruz deme geregi duyuyorsak, kendimizce ya da guvendigimiz kisilerce sergilenen bir durusu sergilemek/taklit etmek ihtiyacını duyuyorsak, hatta bu durusun onemini bu durusun olmasinin hayatımızı yasamımızı ayakta tutmak icin ne kadar onemli oldugunu bilemiyor anlayamiyor kelimelere dokemiyor ama hissedebiliyosak, aynı sey ulkeler kurumlar, hatta isletmeler icin de gecerli diye dusunuyorum.
Nedeni de su olabilir “İLİŞKİ”, kim oldugunu ne oldugunu bilmedigimiz seyle bir iliskimiz olabilir mi?
İlişki neden bu kadar onemli?
Paylasımın ya da birlikteligin baslamasini, devamini, gelismesini ve yonunu cizen bir unsur oldugundan olabilir.
Ben nukleer konusuna neler olup bitiyor bilmiyorum, derinlemesine analiz yapacak bilgim de yok ancak iki sey gorebiliyorum:
Birincisi; Bircok ulke nukleer konusunda planlara ve karsi planlara sahip kendi cikarlarını korumak ya da baska bir ulkenin cıkarlarını sınırlamak adına bu planları uygulayabilmesi icin yapmasi gereken temaslar anlasmalar, sergilemesi gereken duruslar var. Bunlar olmali ki ulkeler birbirlerine tekliflerle gidebilsin, kimden ne cevap alabilecegini bilsin, gerektiginde karsısındakine ona oyle bize boyle mi diyebilsin.(ha sen ne dersen de seni kim takar da denilebilir, hatta boyle dusunmeye yatkındır insan aslinda ama isler boyle donmuyor bana soracak olursaniz)
İkincisi; Nukleer’i asan; ulkeler arası yatırım, ticaret, ortaklik, dostluk gibi konular var ve bu gibi konular icin nukleer ve nukleer gibi bircok konu bir vesile aslinda.Elbetteki baska konusulan konularda vardır temaslar sirasinda…
Hani hep denir ya ABD ne dese Türkiye yapmak zorunda, iyi de bahanemiz oldu mu ki, kaç kez sunu deme sansimiz oldu, hayır ben yapamam bunu, o kadar sey dediniz gittik adamlarla konustuk ikna ettik herkesin onunde kabul ettiler sizin de istediginiz seyi, ama siz simdi cayıyorsunuz benim de prestijimi guvenilirligimi yerle bir etmemi istiyorsunuz bircok ulke bu tutumumdan dolayı bana geldi yatırım yaptı, ya da dostluk antlasmasi imzaladik bunlar ne olacak, bu sekilde yaptıgınız plan sizin durusunuzu kotulestirdigi gibi benim cikarlarımı da kotu etkileyecektir, bizim temennimiz bu cıkarların ve iliskilerin goz onunde bulundurularak stratejinizi yeniden sekillendirmenizdir. Vs vs…
Ha bunu desek ne olur demesek ne olur denilebilir!
O zaman neden dememeyi tercih edelim ki?
O zaman neden ben bunları soylememeyi tercih edeyim ki?
Yazan:Bülent GÜNAY Tarih: May 20, 2010 | Reply
Bay Denis,
Emperyal vizyonda ne demekmiş..Yahu burası kendini dünyanın merkezinde sanan zavallılarla dolu..Ben emperyal vizyon diyom bir diğeri işe yaramaz binlerce kelimeyi yanyana getirerek””Yahu şu emperyalist kelimeside kabak tadı verdi” yahu diyor..Şimdi bu ve benzerlerine ne demek lazım bilmiyorum…
Eğer bilmiyorlarsa emperyal vizyon ne demek sorarlar anlatırsın..Adamda oda yok,,,,Öyle bir konuya dalıyor ki mahalle arasında bangır bangır bağıran satıcılar gibi aynen,,,Bu tiplere bir şeyde anlatılmaz…Eğer emperyal vizyonu olan ülkeler bir anlaşmayı tanmıyorsa senin yaptığın saçma sapan bir şeydir…Bu arada the economist’te yayınlanan makalede bunla ilgili”tren yoluyla”Türkiyenin adı bile geçmiyordu…Dolasıyıle dış basın bu işi daha iyi bildiği ve analiz ettiği için ben içerdeki yandaş basınla pek ilgilenmyiroum…Bakın kör gibi bakan fanatiklere ne demek istediğmii anlarsınız…
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 21, 2010 | Reply
Batatiiz, zoğaaan… The Economist okuyormuşsunuz. Biz Posta, Fanatik filan okuduğumuz için dar kalmış vizyonumuz. Sayın Denis’in gönderdiği linkte “Turkey” filan diyor ama herhalde hindi manasında kullanmışlardır. The Economist’te bahsetmiyorsa yalandır. Bu arada bugün The Economist uranyum takasından söz etmiş ve kıt ingilizcemle anladığım kadarıyla düşük de olsa güvenlik konsilinin bölünmesi ihtimalinden de söz etmiş.
Yazan:Bülent GÜNAY Tarih: May 21, 2010 | Reply
Ekrem SENAİ..
Eğer işin polemikse ben kralını yaparım..Senin işin burada yazılanları sulandırmaksa ciddi bir kayaya çarptın haberin olsun…
Kıt ingilizcen olduğu belli…Hem tam ingilizce bilsen ne olur…Önemli olan evrenseli yakalamak..Sen daha emperyal vizyonla emperyalizmi ayırmayacak birisisin..Dolaısysle sen önce o ayrımı öğren sonra laf sokuşturmaya uğraş…
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 21, 2010 | Reply
Ne münasebet. Siz değerli stratejist uzmanlardan bir şeyler öğrenme çabasındayız. Emperyal vizyon ile emperyalizmin farklarını bir anlatsanız da hepimiz bilgilensek. Hemen ikinci tekil şahısa dönmüşsünüz bakıyorum. Sinirlendik galiba 🙂
Yazan:Bülent GÜNAY Tarih: May 21, 2010 | Reply
Sen dalga geçtiğin kişinin değil pirin ve şu an dışişleri bakanı olan Ahmet DAVUTOĞLU’nun stratejik derinlik kitabını al orada yazıyordur…
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 21, 2010 | Reply
Hayır ciddiyim ben. Lütfen bana bu farkı anlatın. Anlatamazsanız bilmediğinizi düşünmeye başlayacağım.
Yazan:zafer Tarih: May 21, 2010 | Reply
Bu her bir haltı emperyalizme atfetmek de kabak tadı verdi artık. Kemikleşmiş sol söylemi, çiğne çiğne bitmez… Dünyayı yöneten güçler, BOP, küresel komplolar… Allah akıl sağlığı versin. ekrem senai
sayın senai, aynı şekilde sizin bu yazdıklarınız da kabak tadı verdi bence… evet her şeye komplo, emperyalist güçler filan demek, sürekli paranoyalar yaşamak, komplo teorilerine inanmak pek sağlıklı değilmiş gibi görünse de;
ben eğer o komplo teorilerinin gerçekleşmiş ve gerçekleşmekte olan kısımlarına bile bakınca o komplo teorileri teori olmaktan çıkıyor ki! sorun burada… ortada “gerçek yaşananlar” varken komplo teorilerini ben nasıl dikkate almayayım… o teorilerin çok fazlası gözlerimin önünde yaşanıyorken!!?
bu sebeple, gerçek yaşananlar ortada iken zaten en mantıklısı komplo teorilerine inanıp paranoyak olmak değil midir?
dünyayı yöneten güçlerin gerçek olmadıklarını söylemek bence pek sağlıklı değil!! tarihte ve günümüzde bilinen bir çok gerçek varken! BOP yalan mı? yeşil kuşak?
en basiti her şeyi bir kenara bırakın, filistin, suriye, ırak, iran ve afganistan ile doğu avrupa ve kafkasya ortada dururken eğer siz allah akıl sağlığı versin diyorsanız, bence o akıl sağlığı size verilmeli…
her bir halt, hem de tamamı, emperyalizm ile sıkı sıkıya yada gevşek gevşek kesinlikle bağlantılıdır… uzun uzun örnekler vermek istemiyorum çünkü bazen sistem kabul etmiyor yazılanları ve emeğimiz boşa gidiyor…
saygılarımla…
Yazan:Bülent GÜNAY Tarih: May 21, 2010 | Reply
Ben karnından konuşan ve ciddiye alınacak biri olmadığım için “bunuda onur sayıyorum ayrıca,”bu tür kavramların içeriğini bilmiyorum..Dediğim gibi çok istiyosanız Ahmet DAVUTOĞLUNUN son kitabının ismi “STRATEJİK DERİNLİK” alır okursunuz…Ben bu işleri fazla bilmiyorum..Aynen dediğiniz gibi “Anlatamazsanız bilmediğinizi düşünmeye başlayacağım.
Evet düşündüğünüz gibiyim…
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 21, 2010 | Reply
zafer bey,
Bu küresel komplo teorileri neden hep 3.dünya ülkelerinde yaygındır anlamak çok zor değil. Böyle bir taşlanacak şeytan algısına hepimizin ihtiyacı var. ABD’nin küresel menfaatleri elbette olacak. Olmamasını düşünmek abes. Ama, emperyal güçler diye bahsettiğimiz ve aslında sadece ABD’den bahsettiğimiz gücün bir Tanrı olduğunu ve hiçbir şekilde onun isteği dışında hareket imkanı bulunmadığını düşünmek artık gerçekliğin biraz ötesine çıkıyor. ABD’nin kaç defa strateji değiştirdiğini farketmiyor musunuz? Obama geldi ve ABD’de dış politikada eksen kayması yaşandı.
Türkiye’nin emperyalist güçlerin esiri olduğunu ve kendisine biçilen rol dışında hiçbir şey yapmaması gerektiğini savunmak neyin nesidir? Elbette İran’a saldırmaya çalışan ABD’nin önünü kesmeye çalışacak. Farklı stratejiler geliştirecek. Yapmasın ! demek kadar anlamsız bir şey olabilir mi? “Biz fillerin ezdiği çimenleriz, eh bari çimenliğimizi bilelim, ezilmemize bakalım” mı diyeceğiz nasıl bir mantıktır bu?
Aynı zihniyet değil miydi, one minute ortaya çıkınca “aman İsraili kızdırmayalım, nedir bu rezalet!” diye ortaya çıkanlar. ABD’nin komplo teorilerine esir olmak mı durumundayız, ortadoğu siyasetine bulaşmayalım mı, nedir öneri?
Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 21, 2010 | Reply
Bülent bey,
En azından 3.çoğul şahıs hitabına dönmüş olmanız sevindirici. Stratejik derinliği okumak istiyorum. Birlikte yaşadığımız geminin rotasının ne olduğunu hepimizin öğrenmeye ihtiyacı var. Kendi siyasi görüşümüze uymuyor diye başarıları alkışlamaktan geri durmamamız gerektiğini düşünüyorum. Objektifliğin, profesyonelliğin gereği de budur. Bu ülke partizanlıktan çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi. Ülkemizde güzel şeyler oluyor. Kendimizi nefret duygusundan sıyırıp bu güzellikleri yaşamaya çalışırsak daha mutlu olacağımıza şüphe yok.
Kendi kendimizi kandırıyor olsak bile, buna ihtiyacımız var. Ben, bir Türk olarak yurt dışında göğsümü gere gere “Türk” olduğumu söyleyemezdim. Söylesem de ciddiye alınmazdım. Şimdi durum farklı. Bunun siyasetle, partiyle ilgisi yok. Aynı duyguyu daha önce Naim Süleymanoğlu ve Galatasaray yaşatmıştı. Şimdi Davudoğlu yaşatıyor. Yarın neden Kılıçdaroğlu olmasın?! Bence bir mahzuru yok.
Çocukluktan beri kendi ülkemizle dalga geçen insanlarız. Bizden bir halt olmaz abi diye diye büyüdük. Kendi malımızla Türk malı diye dalga geçerdik ithal malları ülkemize sokarken. Şimdi dünyanın her yerinde Türk malı var. Biraz kendimize inanalım artık. Bütün bu gelişmeleri bu ülkenin insanı başarıyor. Biz, sadece ulusalcı-sol insanlardan müteşekkil bir ulus değiliz. Halk da bu insanları seçmiş. Ne yapalım? Gıcık oluyoruz diye her yapılanı eleştirelim mi? Bu ancak düşmanlığı ve ayrışmayı körüklüyor, başka hiçbir işe yaramıyor.