Hin mi? Cin mi? Gandhi mi?
By Tavit Kilimciyan on May 25, 2010 in atatürkçülük, Basın günlüğü, CHP, Kemalizm
Ülkemin bereketli toprakları, her darda kaldığımızda, ne yapmış etmiş bağrından bir ‘kurtarıcı’ çıkarmayı bilmiştir…
Cümle âlem gene böyle bir beklenti içine düşmüşken beklenen müjde geldi. Bilumum basın ve medya bu “vatan kurtaracak Kemal”den bahsediyor. Sayesinde aslan sosyal demokrat ruh silkinerek kendine gelecek(miş) ve de Himalayalara tırmanışa geçecek(miş).
Bizim siyasete ısınan cevval arkadaşlar da ülkemin bu ‘yeni umudu’ndan nasiplenmek için ne yapmışlar etmişler bu arkadaşı ‘renklerimize’ kardeş yapmışlar… Böylece biz de sayelerinde kendimize yeni bir ağparik edinmiş olduk…
Kimileri de, bu ağparikin bir taraflarını (huyunu suyunu mu yoksa şekli-şemalini mı bilinmez) Gandhi’ye benzetmişler…
Aniden kucağında bir sürü klasörle siyaset arenasında bitiveren bu Gandhi-ahparikin cemaatimize ‘iyilikleri’ ne olacak, hakkımızda ne düşünür, bizlerle ilgili de bir klasöre sahip midir, bilmek istedik.
İşte size ‘dürüst, özü sözü bir’ etiketiyle piyasaya sunulan Gandhi-ağparik, diğer namıyla Kemal Kılıçdaroğlu’nun hakkımızda düşündüklerinden ve de (anayasa mahkemesine verdiği) dosyadan hayrımıza nağmeler…
“Ermenilerin sürekli dünya gündemine taşıdıkları ‘Sözde soykırım iddiaları’nı yoğun olarak yaşadığımız günümüzde bir de bu vakıflara gayrimenkul edinme hakkı tanınması verilebilecek en büyük taviz niteliğini taşımaktadır.”
Ne diyor yahu bu ağparik?..
“Ayrıca Kurtuluş Savaşıyla yırtılıp atılan Sevr Anlaşması’nda dayatılan Büyük Ermenistan’ın kurulmasına zemin hazırlayıcı niteliktedir. Ermeniler ülkemizden toprak taleplerini hiçbir zaman gizlememişler ve bu konuyu tazminat talepleriyle birlikte hala dünya gündeminde tutmaya devam etmektedirler. Ermeni Diasporası’nın lobiler aracılığıyla ASALA’nın terör yoluyla yapmaya, elde etmeye çalıştığı sonuçların adeta tam bir teslimiyet içerisinde sunulmasından başka bir şey değildir.”
Yahu bu zırvaların bizim gariban vakıflarımızla alakası ne ağparik?
“Cemaat vakıflarına, sınırsız mal edinme ve yeni edindiği mallar üzerinde hiçbir makamdan izin alınmaksızın tasarrufta bulunma hakkı Devlet’in nefsi müdafaa tedbirinden vazgeçtiğinin de açık bir göstergesidir.”
Bu vakıflar devletin düşmanları mı ki devlet nefsi müdafaa tedbiri alıyor be ağparik!..
“Eskiden kurulmuş cemaat vakıflarına, bu niteliklerini değiştirmemelerine karşın ekonomik ve siyasal güç elde edecekleri biçimde yeni haklar ve ayrıcalıklar tanınmasını kamu yararıyla bağdaştırmak mümkün bulunmadığından iptali…”
Hah, bir kamu yararı eksikti… Ayıp oluyor ağparik!…
“Yurt dışında şube ve temsilcilik açabilecek olanlar ‘vakıflar’ olduğuna göre, buna cemaat vakıfları da dahildir. Yani, Türkiye’de kurulu olan cemaat vakıfları, o cemaatin tüm dünyadaki mensuplarını vakıf tüzel kişiliği çerçevesinde örgütleyebilecektir. Türkiye’de kurulu cemaat vakfının, böylesi bir örgütlenme gücüne erişmesi, Türkiye açısından hiç de olumlu sonuçlar doğurmayacaktır. Cemaat esasına dayalı bu tip bir örgütlenme, sınırsız bağış ve yardım alabilme imkânlarıyla birlikte, Türkiye’nin Milli Güvenliği ve sair ulusal çıkarları açısından büyük tehlikedir.”
Ulusal çıkarlar da mı tehlikede? Vay anasını!..
(Bu arada kalkın kendinize bir kahve yapın… Çünkü yazı azıcık uzun… Sertinden de bir cigara.. offff!…. offf!…)
Hadi devam edelim…
“Cemaat vakıflarına sürekli gelişme, büyüme ve sanki hukuk düzenine uygun kurumlarmış gibi her türlü hak ve fiil ehliyetine sahip olma olanağı verdiği için, en azından Cumhuriyetin laik niteliği ile bağdaşır değildir. Öte yandan, mal edinme, işletme – şirket kurma, ortaklık yapma yetkileriyle donatılmış vakıflar, ülkemizde en temel kamu hizmet alanlarına yayılacaklardır. Okullar ile hastaneler, yani eğitim ve sağlık alanı ilk hedefler olacaktır. Bu nedenle iptali istenen kural, yalnızca ‘laiklik’ ilkesine değil, aynı zamanda ‘sosyal devlet’ ilkesine de ters düşmektedir.”
(Cigaramın dumanı da dumanı… Hiç mi yok bu ağpariğimizin vicdanı…)
Devam…
“Cemaat vakıflarının sivil toplumla hiçbir ilgisi yoktur. Cemaat vakıfları teknik olarak tam anlamıyla da bir vakıf bile değildirler. Bunların kurucusu olmadığı gibi vakfiyeleri de yoktur. Belli bir malın belli bir gayeye tahsisi vardır, anonim olarak kurulmuşlardır. Yukarıda izah edildiği üzere bunlar Osmanlının teokratik yapısına ve mensup bulundukları dinin teolojisine uygun olarak Türk hukuk sisteminin Lozan anlaşmasıyla kabul ettiği bir istisnai kuruluşlardır. Durum böyle olmakla birlikte, Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerinden biri olan laiklik ilkesi gereğince; din ve mezhep ayrımı yapmayan, din kurallarıyla yönetilmeyen, devlet ve hukuk kurallarını din kurallarından ayıran bir devlet düzeni içerisinde, cemaat vakıflarının temsilcisinin vakıflar meclis içerinde yeri olmadığı açıktır…
Ülke bütünlüğü ve egemenliği ile doğrudan ilgili olduğunda duraksama bulunmayan, uluslararası ilişkilerde eşitliği sağlayan bir denge aracı olan karşılıklı olma ilkesine aykırı düşen, Devlet’in Lozan’da üstlenmediği hakları gayrımüslüm cemaatlere tanıyan ve Devlet’i nefsi müdafaa tedbirlerini almaktan yoksun bırakan iptali istenen kuralların uygulanması halinde, sonradan giderilmesi mümkün olmayacak zararların doğabileceği izahtan varestedir.”
Bu belgede adı bulunan üç imzadan biri, Kemal Kılıçdaroğlu, (namı diğer Gandhi ağparik…)
fiimdi…
Siz bunca laf kalabalığından ne anladınız bilemem ama Benim bu anayasa mahkemesine verilen dilekçenin özetinden kısaca anladığım şudur:
“Cemaat vakıfları kamu zararına faaliyette bulunan ulusal çıkarlar açısından tehdit oluşturuyorlar. Devlet bu Ermeni cemaat vakıflarının gelir kaynaklarını ortadan kaldırmalı ki bu vakıflar işlevlerini yitirsinler, devamında vakıflarını yitiren Ermeni kurumları bitecek, ardından da nihayet Ermeni nüfus bitecek ve bu ülkenin Ermeni sorunu kalmayacaktır!.. Ülkenin güvenliği için bu şarttır!..”
Anlaşılan, kendisi de ezilen, ‘ötekileştirilen’ bir kültürden gelen Gandhi’miz dertlerimizin ‘toptan çözümü’nden yana büyük bir uğraş içindedir.
Gandhi ağparik, bu çalışmanın, üyesi olduğu partinin bir ürünü olduğunu bu nedenle altına imzasını koymak zorunda kaldığını söyleyebilir. Fakat bu onu aklamaz. Zira Hitlerin gestapoları da savunmalarında, Führerlerinden emir aldıkları için soykırımı yaptıklarını söylediler, ancak tarih onları ‘insanlık suçu’ işlemekten mahkûm etti.
Merak ediyorum… Gandhi ağparik, oy toplamak için piyasa yaparken, kendisini ‘pari yegar ağparik’ (hoş geldin ağabey) afişleriyle karşılayanlara bakıp bakıp içinden ‘yahu bunlar benim niyetimi bilseler beni bir kaşık suda boğarlar’ diye mi düşünmüştür? Yoksa ‘bunlar ne gerzek bir toplum, bunların yalnız vakıflarını değil üstlerindeki donu da almak gerekir’ diye mi düşünmüştür?
Ne düşündüğünü bilmiyorum ama hiç de hayrımıza olmadığını seziyorum…
Allah bizim yardımcımız olsun…
Ve senin gibilerden korusun…
4 Yorum
Yazan:İzzet Kütükoğlu Tarih: May 25, 2010 | Reply
Sayın Tavit Kilimciyan, Siz bakmayın gandhi ağpariğin dün dediğine, “dündür, bu gün bu gündür”diyecektir bu gün hatırlatsanız.
Siyaset bu ülkede böyle yapılıyor.
Ama yoktan nasıl gandhi yarattılar di mi? Eee onları bari alkışla. Hak etmiyorlar mı ama?
Saygılar.
Yazan:aziz yılmaz Tarih: May 26, 2010 | Reply
Ne garip!Kılıçdaroğlu’na kilitlenen ülke gündemine baktıkça aklıma seçim manzaraları geliverdi…
Hani bol keseden vaatler,uzun araç konvoyları,memleketi bir baştan bir başa süsleyen(kirleten mi demeli)parti bayrakları…Posterler,nutuklar,yalanlar!..Sonu gelmeyen analizler,anketler…siyasi statejistler,kulisler ve daha neler neler.
Kılıçdaroğlu çıkarması nedense bu manzaraları hatırlattı bir anda.Oldukça tanıdık ve benzer.
Hangi gazete sayfasını açsanız bir Kılıçdaroğlu haberi…Hangi kanalı açarsanız “canlı yayında”röportaj…Haberciler birbirleriyle yarışıyor…Tam boy fotoğaflar.Karikatüristler mesaiyi ona ayırmış…Öz yaşam öyküleri,hatıratlar havada uçuşuyor.
Hasılı Kılıçdaroğlu aşağı Kılıçdaroğlu yukarı.Sokakta aynı muhabbet!Kahvede,işyerinde,otobüste,vapurda…her nerede olursanız gündem O!
Dedik ya biz bu filmi daha önce gördük.Bu meleket medyanın şişirdiği nice “kahraman”gördü.Bir kaşık suda koparılan ilk fırtına değil bu.
Bu sahte umut opresyonları artık hayatımızın sıradan bir rutini.Ne eksik ne fazla.İyi de bu şaşkınlık niye?
Hani görmeyen,bilmeyen zanneder ki bu melekette biz bunları hiç yaşamadık.Medya,siyaset vs dört dörtlük,kusursuz işliyordu da bir Kılıçdaroğlu geldi bütün ahengi,ilkeliliği,düzeyliliği ne varsa kökünden yıktı.
Yani bu ülkenin siyasetinde siyasetçiler hiç boş vaatlerde bulunmadı!
Parti organları gayet demokratik işliyordu!
Liderlik sultası,iktidar kavgaları hiç yaşanmadı!
Siyasi oyun mu?Tövbe hiç görmedik bilmiyoruz.
Partizanlık,adam kayırma,”adam kullanma/harcama”gibi vakalar hiç mi hiç olmadı!
Tamam böyle geldi böyle gitmmemli.Amenna.Hani nasıl olsa kirlenmiş bir kerecik daha kirlense ne olur demiyorum ama bence hiç de karşılaştığımız ilk hadise değil bu.
Ha,artık böyle işlemesin diyorsak ortada bu yönde bir zihniyet dönüşümü çabası olmalı.Siyaset,evet artık kirli oyunlardan arındırılmalı.Doğru.Ama bunca kemikleşmiş bir geleneğin içinden acaba nasıl bir mucize çıkmasını bekliyoruz?
Seçim barajına kimler sıkı sıkıya sarılıyor hiç düşündük mü?Neden birileri bunun üzerine yatıyor acaba?Peki bu da bir oyun değil mi?Yoksa bazı oyunlar kısmen “su kaldırır”cinsten mi oluyor.
Bakın arkadaşlar bu ülkede bir şeyler yanlış işliyor.Hiçbir parti de bundan azade değil.Bakın bdp bile kendi siyaset özgürlüğüne ters düşecek karara can simidi gibi sarıldı.Seçim barajında en büyük iki müteffik akp ve chp.Seçim listelerini liderler belirliyor:mhp,akp,chp ya da bdp hiç farketmez.
Bu bizde adet olmuş.Aşamıyoruz ne hikmetse.Neresinden tutsan elinde kalıyor Türkiye’nin siyaset işleyişi.Birileri babalarının çiftliği haline getirmiş ve öylece de devam ediyor.
Şimdi kimse Kılıçdaroğlu’nu savunduğumu falan sanmasın.Ben her yanımızı kuşatmış köhne bir sistemden sözediyorum.Değiştirmek mi istiyoruz?Kolayı var:A partisi B pertisi demeksizin bu gidişe karşı çıkmak.
Zira bu insanlar uzaydan gelmiyorlar.Bizleri tamamlayan birer temsilci olarak siyaset sahnesindeler…Bizden yani toplumdan birer model,bir yansımadırlar.Bizler ne kadar değişimde kararlıysak onlar da o kadar değişebilirler.Fazlasını bekleyemeyiz.Beklesek de nafile olacak.
Şimdi bu yazıda Ermenilerle ilgili tutarsızlığına değinilmiş Kılıçdaroğlu’nun.Bence yöneltilen eleştiriler az bile.Lakin bu zatın içinden geldiği kürtlere,alevilere bir hayrı olmamış ki ermenilerin derdine deva olsun:))
Son olarak şunu ekleyeceğim.Medya dürüst ve ilkeli habercilik yapsın dediğimde beni chp yanlısı görenlere bir iki sözüm olacak.Kılıçdaroğlu’nu eleştirmek mi istiyordunuz:hodri meydan!İşte ermenilerle,alevilerle,kürtlerle ilgili yığınla açığı…neden bu konuda çıt yok?Yoksa bütün hadise sadece akp’yle olan çekişmeye mi endeksli?Ne dersiniz sayın Korkut,bu yönde elştirler gelince ağzınızı bıçak açmıyor da…
Mükünse niyet okumaya biraz ara verin de hazretlerin bu tutarsızlıkları hakında ne düşünüyorsunuz fikirlerinizi alalım.
Yazan:tley Tarih: May 26, 2010 | Reply
Baykal’ın istifasından sonra Doğan Grubu gazetelerinin muhteşem Kemal, Dürüst Kemal, Halkçı Kemal tadında manşetlerinden, Uğur Dündar’la Star Ana Haber’in Uğur DÜndar’la CHP ana haber’e dönüşmesinden, Kılıçdaroğlu’nun pm listesindeki gazetecilerden baykal-baytok operasyonunun ergenekon işi olduğundan şüphe duymaya başladım…
Gerçektende görüntülerin yayınlanmasıyla malum medya organları istifa düdükleri çalmaya başladı..Islak İmza’da olduğu gibi sahteliğini nasıl olurda kanıtlarız şeklinde hareket etmedi..İlginç değil mi??
Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: May 26, 2010 | Reply
Kemal Kılıçdaroğlu’nu Mahatma Gandhi’ ye benzetmek ve Kemal beye Gandhi Kemal lakapi takmak cok yersiz. Burda Mahatma Gandhi’ ye eziyet hakaret ediliyor. Kemal Kılıçdaroğlu samimi olsa bu benzetmeyi ve lakapi derhal ret eder.