RSS Feed for This Post

Bir Süre Ak Partiliyim

[KUYEREL‘de yayınlandı]

Bitmeyen Kürt Misafirliği…

  Azat’ı bilir misiniz?

  2.5 yaşında işkence ile tanışan bir Kürt çocuğu. Suçu, annesi ile misafir oldukları bir evde bulunuyor olmak. Azat, Kürt ve misafir olmak suçundan cinsel tacize uğramış, bedeninde sigara söndürülmüş bir çocuk.

  Sanırım bu ülkenin sorunlarından biri de bu; Kürtlerin halen misafir sayılmasından ve halen Kürt olmalarının kabahat sayılmasından kaynaklı bir sorun.

  Bu ülke de Kürtler hep misafir kalsın isteniyor; umduğunu değil bulduğunu yesin, yeri geldiğinde ‘ ne misafirliği burası sizin eviniz sayılır ‘ densin ama hiç onların evi olmasın, hep misafir kalsınlar isteniyor. Hiç yerleşmesinler, kendilerine verilen aş ile bir kuru yatak ile idare etsinler isteniyor.

  Misafirlik müessesini abartanlar da var, halen misafir rolünde olduğuna inandırılmış, bu rolün ağırlığında yaşayan Kürtler var. Onların hatası hem misafir olma halinden sıyrılamamış olmak, hem de üç gün sonra misafirliğini unutup mahal gaspına kalkışmak.

  Aslında bu savaş ev sahibi olmanın kapkaçında yaşanan bir savaş.

 Ben, ‘ mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi? ‘ derim. Sorunun temelinden başlayalım derim. İlk sahiplere ya da ilk sahiplenenlere dönelim derim. Ancak tarihte geri dönmek mümkün olmadığından elimizdeki mevcutlar ile idare etmeli diye eklerim.

  Bu savaşın bir tarafında ‘ tek din, tek dil, tek millet, tek mezhep, tek ırk ‘ diyenler var, ordu var, Ergenekon mantığı var. Bir tarafında PKK var. Bir tarafında dış güçler var. Başka bir yanda arada kalan ve savaş bitsin isteyen bir Türk halkı var, Kürt halkı var. Sıkıştırılan bir hükümet var. Hepsinin kendi bildiği doğrusu var, eğrilerin doğru kabul edildiği zamanlar var.

  Öldürülen Türk askerleri var, canları yakan haberler var, yüreği dağlanan anneler var. Öldürülen PKK’lılar var. Öfke küpüne dönen Türkler var, Kürtler var. Bir Bahçeli var, bir Hürriyet var, bir İsrail var. Kökünü kurutamadığımız Ergenekoncu zihniyet var. Savaşın devamlılığını isteyenler var.

  Kürtlerin hakları falan artık bahane, PKK’nın açık seçik bir Kürt devleti kurma arzusu var. Bu nedenle öldürmeye devam ediyor. Gündemin yoğunluğundan faydalanmak niyetiyle şiddete ağırlık veriyor. Tüm bunlar olurken artık iyiden iyiye tescillenmiş olan Mossad yardımı buram buram kokuyor. PKK’yı içerden ve dışardan besleyenlerin olduğu gerçeği pekişiyor. PKK’nın varlığında gereklilik görenler yine PKK’nın şiddet yanlılığını pompalıyor, üstelik bunlar PKK’lı da değil, bunlar hedef görmeye konsantire olmuş Türkler. Bu arada 2 farklı PKK gerçeği ortaya çıkıyor.

  Başka şeyler de var; Bahçeli erken seçim diyor. Hürriyet olaya atlıyor. Bu savaşın devamlılığını arzulayanlar arasından, bu savaşa neden olan zihniyet bir taş ile iki kuş vurmak istiyor; bir yandan Kürtleri, diğer yandan Ak Parti’yi bitirmek istiyor. Bunun sağlanması için savaşın harlı hale gelmesini sağlamaya çalışıyor.

  Ortada sıkıştırılmaya çalışılan bir Başbakan var. Herkes bir yandan sesleniyor. Bilinçli olarak dikkat dağıtılıyor. Başbakan’ın açılamamış bir ‘ Açılım‘ı var. Sırrı Sakık; ‘ Başbakan meselenin muhatapları ile konuşacağına gidip, sanatçılarla, yazarlarla konuştu’ diyor. Haksız sayılmaz. Sorun biraz da bundan kaynaklanıyor.

  Açılım sürecinde Kürt partisi kapatılıyor. Sorun biraz da buradan kaynaklanıyor.

  Anayasa Paketi görüşmelerinde, CHP ve MHP ile ortak davranmış bir Kürt partisi var. Sorun biraz da buradan kaynaklanıyor.

  Tüm bunlar olurken Ergenekon sanıkları patır patır serbest bırakılıyor. Ahmet Türk’e saldıranlar serbest bırakılıyor. Buna mukabil dağdan inenler için dava açılıyor. Taş atanlar çocuklar halen içerde serbest kalmayı bekliyor. Kürtler hapishaneleri doldururken, Türkler serbest kalıyor. Sorun biraz da buradan kaynaklanıyor.

  Kürtlerin taleplerini ve acılarını anlıyorum. Türklerin acılarını ve tepkilerini anlıyorum. Bunların yanı sıra Ak Parti üzerine oynanan oyunları görüyorum. Buradan hareketle; önceleri bu olaylar Ohal ve Darbe ile çözülürdü, Ohal dönemi bitti, Darbe dönemi de bitti bu nedenle bu tür ayak oyunları ile hem iç mihrakların hem de dış mihrakların etkisiyle Ak Parti bitirilmeye çalışılıyor, diyorum. Ak Parti’ye her zamankinden daha çok sahip çıkmanın vaktidir, diyorum. Ak Partili olmanın vaktidir, diyorum. Ak Partili olmak bazen Ak Partili olmak değildir, diyorum. Diyorum, diyorum zira bu ülke de muhalefetin olmaması ve anti-AKP’ciliğin bu alanı doldurmasını tehlikeli görüyorum. Diyorum, zira partizanlık dışında bir yaklaşım ile yani seçilmiş olmanın gerekliliği ile halkın iradesi olması nedeniyle Ak Parti’ye bu hengamede sahip çıkılması gerektiğini düşünüyorum. Bu ‘ örtülü darbe ‘ planlarına fırsat verilirse, bir 20 yıl daha geri gideceğimizi düşünüyorum.

Daha bitmedi…

  Tüm bu acılar üstüne araya bu konuyu sıkıştırmaktan ar ediyorum ancak baştan belirtiyorum niyetim çok güncel bir konuya kendime özel nedenler ile bir başlık sokuşturmak değil. Sadece Ak Parti üzerinden oynanan oyunlara dahil bir başlık olarak gördüğüm için ekliyorum…

  Mavi Marmara’ya yapılan saldırı gündeminde birçok yazarın konuya bakışını okudum. Elbet herkesin farklı düşünme ve yorumlama hakkı vardır. Bunun yanı sıra bir yoruma bakıp, yorum sahibini bir şey ilan etmekte çok doğru bir davranış değildir.

  İsrail zulmü karşısında Filistin’e destek çıkmak nasıl bir zorunluluk ise aynı şekilde anti-semitizme karşı durmak bir zorunluluktur.

  Anti-semitizme karşı duranların yorumlarını hatta bugün değil, düne ait yorumlarını da okudum. Gördüğüm tek bir şey vardı; anti-semitizm başlığı altında gizli korkular yaşayan insanların yorumları. Aynen öyle. Şimdi islamofobi yaşıyorsunuz ve fırsatçılık yapıyorsunuz demek istemiyorum ancak gizli bir İslam korkusu olduğunu görüyorum. İşte ben de bu gizli İslam korkusundan korkuyorum. Kendini Ulusalcı-Kemalist-Laikçi akımlardan kurtardığını ilan eden, azınlık haklarını her fırsatta önceleyen bu kalemlerde gözlemlediğim gizli İslam korkusu bana da bir korku düşürdü. Ben artık iyiden iyiye islamofobi yaşayan insanların bana hak tanımayacağını düşünüyorum. Benim de korkular düşüyor yollarıma. Bugün yarın fikrim değişecek olsa da, her günden daha fazla Ak Partili oluyorum. Çünkü beraber yürüdüğümü düşündüğüm insanlara, yazarlara olan inancım ve güvenim her geçen gün biraz daha azalıyor. Bu nedenle şimdilik Ak Parti gibi bir kuruma, korkutulmuş bir Müslüman olarak ihtiyacım duyuyorum.

Peki, ne yapılsın?

  Önümüzde tek bir yönlendirme ve tek seçenek var. Bu kan dinsin isteniliyor mu? İsteniliyorsa o zaman muhatap alınması istenen kimse, o muhatap alınsın. Gerekirse masaya oturulsun. Ancak bunun büyük bir tehlikesi var. Bu savaşın bitmesini istemeyenler ve hükümeti devirmek isteyenler insanları galeyana getirebilir. Ortalık karışsın diye daha çok kan dökülebilir. Ne savaş biter, ne barış gelir. Bir de üstüne kumpas yoluyla bir ‘ örtülü darbe ‘ gelir oturur.

  Hükümetin girişimleri elbet çok önemli ancak ‘ örtülü darbe ‘ niyeti taşıyanların, halkı kışkırtamaması için halkın desteğine de ihtiyaç var. Bu destek sivil girişimler ile mümkün; durup yan yana Kürtler ve Türkler, hep bir ağzıdan ‘ ne ölmek istiyoruz, ne öldürmek istiyoruz ‘ demeli, tek bir yürekten sivil ve canlı kalkanlar oluşturmalı. Barış yürekten istenmeli. Yakın zamanda çözüm ve barış adına bundan başka formül görünmüyor.

Herkesin başı sağolsun. Ve lütfen bundan sonra canları sağ’olsun.

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Haz 21, 2010 | Reply

    M. Kemal’in bir ‘bakan’ı, hem de ‘adalet bakanı’ ne güzel söylemiş o gözümüzde tüten 1930’lu yıllarda :

    Bu memlekette Türk olmayanların tek hakkı vardır: Türklere hizmetçi, köle olma hakkı.

    Şimdi hemen kıvırmaya başlayalım:

    Yani Türk olmayan derken, Türklüğe düşman olan, Türkiye’yi sevmeyen filan demek istemiştir.

    Değil mi ama?

    Muhtemelen bir de kızgınlık anında söylemiştir.

    Yani bunun neresi ırkçılık şimdi?

    Bu ‘Atatürk düşmanları’ da ne fena.

    Atatürk’ü kötülemek için ne yapacaklarını şaşırıyorlar.

    Hain mendeburlar!!

  3. Yazan:aziz yilmaz Tarih: Haz 23, 2010 | Reply

    Şurası bir gerçek ki,yaşadığımız sorunlara az biraz duyarlı olan herkesin bir süreliğine Akp’li olması oldukça doğal.

    Tamam Akp’nin yönetim ve icraatlarından dolayı eleştirilecek bir çok yönü olabilir.

    Ancak temel sorunlara neşter atmaya cesaret edecek bir başka parti de olmamıştır bu güne kadar.

    Başta Kürt Sorunu ve Alevi meselei olmak üzere,temel sorunlarla yüzleşen/yüzleşebilen tek partidir Akp.Yeterli bulmayabiliriz,belki başarılı da bulmayabiliriz.Ancak bir şekilde sorunun ucundan tutulabilmiştir.

    Lakin doğru olsa bile,doğruyu hangi parti/ideoloji veya grubun yöneldiğine enerjimizi harcadığımızdan olsa gerek,maalesef her doğru adımı daha başlamadan heba ediyoruz.Zira kimin ne yaptığı,doğru mu yanlış mı yaptığı değil;bizi asıl ilgileniren işin politik/ideolojik boyutudur.Bu sebeple de başarı şansı olan her hamle maalesef kısır çekişmelerle heba edilmiştir,edilmektedir.

    Oysa Akp bu denli yalnız bırakılmasaydı bir umut doğabilirdi-ki hâlâ geç kalmış sayılmaz.

    Ne var ki reform ve yeniliklere karşı statükonun devamı ve savunmasında gösterilen direnç,bir süreliğine Akp’li olmak bir yana,sırf Akp’ye karşı olmak adına demokrasiyi savunduğunu iddia edenleri özgürlüklerden,adaletten,demokrasiden uzaklaştırmıştır.

    Bakınız,85’li yıllardan bu yana-çeyrek asır-her zeminde 12 Eylül Anayasası değişmeli diyenler nedense hep bir ağızdan bu değişmesi gerektiği düşünülen Anayasaya sarılır oldular dört elle.

    Hadi statükoyu kendi siyasi çıkarları,iktidar hırsları uğruna savunan bildik zihniyeti geçtik,lakin özgürlük ve demokrasi söylemini kimselere bırakmayan kesimlerin birden çarketmeleri nasıl izah edilecek?

    Alevilere bakıyorsunuz sanki bu sorunu başlatan Akp’ymiş gibi cephe alınmış.

    Solcular ona keza, statükocuların saflarına geçmekte nedense gecikmediler.O solcular ki 12 Eylül darbesinden en büyük darbeyi kendileri yemiş.

    Ya Kürtleri savunduğunu iddia eden kesimlere ne demeli?Acaba eksik ve yetersiz olsa bile açılımı baltalamak adına neden CHP-MHP koalisyonunun diliyle konuşur oldular.Ha,dediğim gibi demokratik açılımın uygulanmasında kimi yetersizlikler,tutarsızlıklar olabilir.Ki vardır,Akp zaman zaman bocalıyor,bu doğru.Ancak bu başarısızlığın altında yatan nedenler aşikar değil mi?Akp,bırakınız Kürt sorunu gibi çözümü bir hayli güç olan sorunları;meclisten onanmış yasaları bile Anayasa Mahkemesinden geçiremiyor.367 skandalı,başörtüsü serbestisine,katsayı engeline ilişkin yeni düzenlemeler buna örnektir.Zira,bir yandan taraflı yargı,bir yandan askeri vesayet,diğer yandan medyası,üniversiteleri ve bilumum kurumlarıyla statükoyu destekleyen gizli otorite iş başındadır.Bir kuşatılmışlık sözkonuudur.Bu denli kök salmış,kemikleşmiş bir yapı karşısında “ne yapsınlardı”diye bir sormak lazım.Dolayııyla başta Bdp bu güçlere bilerek ya da bilmeyerek güç katmıştır.Kısacaı hükümeti eleştirmek ile statükocular karşısında elini zayıflatmak bambaşka şeylerdir ve Bdp izlediği politikayla statükocuların safında yer almıştır.Oysa eleştirilerinde bu yadısınamayacak derin devlet gerçeği dikkate alınarak Akp’nin manevra alanı,temsiliyet engeli vb psikolojisi daha akılcı bir şekilde okunabilir ve buna göre farklı politik açılımlar başlatılabilirdi. Ve bu da açılımın başarıya ulaşmasında yapıcı bir rol oluşturabilirdi.Malesef bu yapılmamıştır ve birileri farkında olarak ya da olmayarak kendi topuğuna sıkmıştır.Zira,bildik ezberlerler üzerinden kurgulanmış klasik söylemler dışına çıkılmamıştır.Bu da maaleef beraberinde bu gün yaşamakta olduğumuz toplumsal kaosu getirmiştir.

    Özetle,toplum olarak ektiğimizi biçiyoruz,hadise budur.

  4. Yazan:cb Tarih: Haz 23, 2010 | Reply

    aziz bey,

    çok doğru söylüyorsunuz.ben de zaten bunları anlatmaya çalışıyorum,roni margulies’de bugün bunları yazmış.

    evet ak parti açılımı yarım bırakarak çook büyük bir hata yaptı ancak şu durumda hükümet üzerine oynanan oyunları görmezsek bu bizi daha kötü bir döneme götürür diye düşünüyorum.

  5. Yazan:ali duman Tarih: Haz 25, 2010 | Reply

    “ergenekon diye bir şey yok” diyen solcular var, ne hazin, ne garip, ne acı!

    ergenekon mu yok, bu solcularda akıl ve mantık mı yok? 80 yıldır deli gömleği giydirilen ülkenin sol’culuğu böyle oluyor demek ki.

    bakalım daha nelere şahitlik edeceğiz.

    sol görüşlü biri olarak;

    ergenekona karşı AKP’nin yanındayım,

    darbelere karşı AKP’nin yanındayım,

    vesayete karşı durduğu sürece vesayetçilere karşı AKP’nin yanındayım,

    her türlü gayri-meşru tehditlere ve siyasete karşı, ülkenin seçilmiş hükümetinin yanındayım,

    her türlü militarizme karşı, milli iradeyi temsil eden meclisten ve hükümetten tarafım,

    milli iradeyi temsil ettiği sürece, tüm gayri-meşruluklara karşı AKP’den tarafım,

    AKP’ye karşı muhalifliğim saklı kalmak koşuluyla, AKP’ye yapılan tüm “düşmanca tavırların” karşısındayım, zira demokrasilerde muhalif olmak hak, düşmanlık ise suçtur.

    1 mayısta taksime girmek için can veriliyordu, akp tatil yaptı, izin verdi, ne 1 mayısın önemi kaldı ne taksimin (ne garip, ne acı)

    nobel ödülünü almak rüyalara bile giremezdi, akp döneminde bir anti-kemalist aldı, nöbel ödülü sanki bir çaput parçası oldu!!!

    eurovisyon yarışması neredeyse en büyük milli mesele idi, akp döneminde alındı, meğerse ne dandik bir yarışmaymış, bu keşfedildi, hiç yokken 🙂

    kürt raporları hazırlayan parti, açılımı karşı ayak diredi,

    alevileri istismar ederek oy alan parti, alevi açılımına kayıtsız kaldı,

    bankalar batırıp, milyar dolarlar hortumlayanları göremeyecek kadar gözleri, yürekleri kör olanlar, birden bire vatansever kesildi, hamuduyla deveyi götürenlere gıkları çıkmayanlar, akp’ye devenin tüylerini saydırır oldular, ne garip, ne acı. (resmi ideolojinin sahiplerine, banka ve her türlü hortumculuk hak olsa gerek, tartışmasız)

    samimi bir açılım politikası kürtlerin de, alevilerin de haklarını savunanların sahte demokrat olduklarını açığa çıkardı, MASKELER DÜŞTÜ.

    bazen diyorum ki, demokratlığı ve sahiciliği bu kadarcık olan bir akp bile ne MASKELER DÜŞÜRDÜ, birde tam demokrat, tam hakiki bir iktidar olsa ne maskeler düşecek, ne güneşler batacak kim bilir?

  6. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Haz 27, 2010 | Reply

    Okunması gereken bir yazı:

    Lise Tarih Ders Kitaplarında Kürt İmgesi: Hiçleştirme-Hainleştirme Politikası ve Bilimsel Etiğin İhlali

  7. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 19, 2010 | Reply

    AKP’yi desteklemek gucluden yana degil, haklidan yana alinmis bir tavirdir.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin