Öldürmeyeceksin!
By Ayla Chignardet on Tem 12, 2010 in Filistin, vicdan
İsrail öldürüyor… İlk günkü gibi öldürmeye devam ediyor. Son olarak Gazze’de dört yıla yakın bir süredir devam etmekte olan ambargoyu kaldırarak bir yardım koridoru oluşturmak isteyen; Gazze’nin hemen her şeyden mahrum edilmiş mazlumlarına insani yardım malzemesi taşıyan sivil insani yardım aktivistlerini Akdeniz’in ortasında, uluslararası sularda öldürdü İsrail.
Öldürdü… En iyi bildiği şeyi bir kez daha yaptı. Oysa On Emir’den biriydi “öldürmemek”.
İHH İnsani Yardım Vakfı dünyanın her kıtasından, her din ve inançtan, 36 farklı ülkeden 700’ün üzerindeki insani yardım aktivistinin hedef alındığı 31 Mayıs kanlı saldırısını anlatan bir site hazırladı. Rotası sevgi ve kardeşlik olan İnsani Yardım Filosu’nun “İnsanlığa çağrı” bölümünde şöyle deniyor:
…
Geçmişten bugüne uzanan bu kanlı mirası değiştirmek için dünyanın bütün iyi insanları bir araya geliyoruz.
Gazze bir sembol olsun bizler için. Düşünelim… Mesela hepimiz Gazzeli olalım bir an için. Kapalı bir kafeste özgürlüğünü arayan bir kuş olalım; gözleri ufukları zorlayan, yalnızlığın acısını hisseden, dünyanın umarsızlığına kahreden… Ailesi her türlü ihtiyaç içinde beklerken işsiz olan bir baba; hasta çocuğuna ilaç bulamayan acılı bir anne, inşaat malzemeleri olmadığı için evi, okulu, hastanesi olmayan yüz binler olalım…
Bu durum hoşumuza gitmedi; çünkü bizler iyi insanlarız. Bir milimetrekare bile kalmaksızın yeryüzündeki her yaşam için esenlik dileyenleriz. Güzellik istiyoruz komşularımız için bizler. O yüzden götürüyoruz mutfağımızda pişenden… Çünkü elimizdeki tüm güzellikleri paylaşmak istiyoruz…
Şimdi Latin Amerika’dan Uzakdoğu’ya iyi insanlar evlerinden sokaklara çıktılar. Çünkü Gazze için yola çıkan İnsani Yardım Filosu’nun barış ve kardeşlikle yüklü olduğunu biliyorlardı. Gemilerin içinde taşınan fidanların Gazze’de dostluk çiçekleri açacağından eminlerdi; oyun parklarının yerleştirileceği caddelerdeki çocuk sevinçlerini çok önceden görmüşlerdi. Sokaklara çıktılar çünkü İsrail’in uzatılan bu zeytin dalını tutmayışına, bir kez olsun aklıselimle davranmayışına içerlemişlerdi, kızmışlardı…
Şimdi 7 milyar insan söz vermeliyiz. Gazze artık hepimizin vicdanı. Hepimiz Gazeli çocuk ve ihtiyarlarız. Hepimiz Gazze’nin sınır kapılarına vurulan paslı çivilerin sökülüp atılmasını istiyoruz. Hepimizin gözleri Filistin’in, Gazze’nin sokaklarındaki gülen çocuğu arıyor.
O hâlde tekrar 7 milyar insan söz vermeliyiz. Çünkü Gazze yeni Gazzelere ya engel olacak ya da bir kez daha dünyanın birçok sokağında, caddesinde yeni Gazzelerle perişan olacağız. Hangisi?
Site, İHH İnsani Yardım Vakfı’nın internet sitesi üzerinden ziyaret edilebilir.
www.ihh.org.tr/oldurmeyeceksin
13 Yorum
Yazan:yyeliz Tarih: Tem 15, 2010 | Reply
Bütün dünya buna inansa
Şu dünyadaki en mutlu kişi
Mutluluk verendir
Şu dünyadaki sevilen kişi
Sevmeyi bilendir
Şu dünyadaki en güçlü kişi
Güçlüğü yenendir
Şu dünyadaki en bilgin kişi
Kendini bilendir
Şu dünyadaki en olgun kişi
Acıya gülendir
Şu dünyadaki en soylu kişi
İnsafa gelendir
Şu dünyadaki en zengin kişi
Gönül fethedendir
Şu dünyadaki en üstün kişi
İnsanı sevendir
Bütün dünya buna inansa bir inansa
Hayat bayram olsa
İnsanlar el ele tutuşsa birlik olsa
Uzansak sonsuza
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 15, 2010 | Reply
Şu dünyadaki en saf kişi,
Bütün dünyanın buna inanacağını
Hayal edendir 🙂
Ama diğer yandan dünyada iz bırakanlar da hep,
Hayaller peşinde koşan saflar olmuştur…
Yazan:yyeliz Tarih: Tem 15, 2010 | Reply
:)) kesinlikle haklısınız Ekrem bey.
Delilik ve velilik arasındaki çizgi gibi bu.
Hem yükselmek için yıldızları hedeflemek gerekmez mi? Ne kadarı başarılırsa o kadarı kardır.
Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Tem 15, 2010 | Reply
Koşulsuz ve mutlak bir “öldürmeyeceksin” söylemi bence anlamlı değil.
“Öldürme”nin gerekli ve hatta zorunlu olduğu durumlar var.
Nitekim öldürenler her zaman “gerekçeli” olarak öldürürler.
Bu gerekçenin gerçekten mevcut olup olmadığıdır tartışılması gereken.
Yoksa “hiçbir şekilde öldürmemek” diye birşey yok.
Gerekiyorsa öldürmek, öldüreceksin.
Yazan:durhat Tarih: Tem 15, 2010 | Reply
Sayın Cengiz Cebi,
kusura bakmayın yorumunuz kafamı karıştırdı biraz.
“koşulsuz ve mutlak bir öldürmeyeksin söylemi anlamlı değil”derken “anlam”dan kastınız nedir?bu kurala uymanın zorluğu mudur anlamsız olan,yoksa böyle bir kural/ilkenin yanlış ve gereksiz olduğunu mu ima ediyorsunuz.
dediğinize göre,
anladığım kadarıyla ikinci olasılık ağır basmış.”öldürmenin gerekli ve zorunlu olduğu durumlar” muhtemelen “meşru mudafa”dır.bu da-meşru mudafa-bir nevi öldürme gerekçesi sayılmış oluyor.
peki bu gerekçenin sınırı nerede başlıyor?(veya nerede başlamalı)sizce.
dolayısıyla kafamı karaştıran durum şu:yazının anatemesını oluşturan öldürmeyeksin telkini,öldürme yerine yaşatmanın insana yakışır olduğu yönünde.yani zorunlu haller dışında öldürmekten sakınması gerektiğine vurgu var.bir çağrı da denilebilir.ayrıca özelinde İsrail’in marmara gemisindeki sivillere yönelik öldürme eylemine atıf var.
şimdi bu durumda sizce İsrail devletinin bir öldürme gerekçesi var mıdır?öyle ya,öldürmenin gerekçeleri var ise,bu da İsrail’in devlet politikası ve inançları gereği “öldürmeyi”meşru kılan bir gerekçe sayılabilir.ha,bu gerekçe tartışılır diyorsanız,pekala bize göre yanlış olsa bile kendilerine göre doğru kabul edilmiş olabilir.peki gerkçelerin meşruluğu nasıl tespit edilecek?biz,siz,onlar şeklinde farklı gerekçeler olabileceğine göre hangi saiklere göre geçerli veya değil diyeceğiz?
yanlış anlamayın,amacım sizi sorgulamak değil.ancak bana göre hiçbir neden öldürmeye gerekçe sayılamaz ve meşru bulunamaz.siz de aksini iddia ettiğinize göre nelerin öldürmeyi gerekli/zorunlu kılabileceğini biraz daha açabilir misiniz?
saygılar.
Yazan:çuvaldız Tarih: Tem 15, 2010 | Reply
“Öldürme”nin gerekli ve hatta zorunlu olduğu durumlar var.(Cengiz Çebi)
İnsan bir diğer insanı hangi gerekli ve hatta zorunlu durumlarda öldürebilir?
Gerekli va hatta zorunlu durumu oluşturan ‘gerekçe’; “gerekiyorsa öldüreceksin” !
Bu mevcut durumda ne tartışılabilir ki?
Yazan:yyeliz Tarih: Tem 16, 2010 | Reply
“öldürmek gerekiyorsa öldüreceksin” ne demek allah aşkına? kime göre gereklilik bu ya da neye göre? insan kendi vermiş gibi bir diğerinin canını nasıl almaya hak görür kendinde? kusura bakmayın ama “gerekçesi ne olursa olsun” kabul edilemez bu. bile isteye bir cana kastetmenin cevazını da hiç bir inanç sistemi vermez.
Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Tem 16, 2010 | Reply
Sayın Durhat,
Etkisiz hale getirme diye bir deyiş var.
Etkisiz hale getirmek bazen yalnızca “öldürmek” ile mümkün.
Dolayısı ile aklı başında hiçbir kimsenin “ne olursa olsun öldürme” sözünü pratikte anlamlı bulmayacağını düşünüyorum.
Evet, ağırlıklı olarak bu.
İdam cezası da var bu arada.
‘Fetihler’i nereye koymalı acaba?
Evet ama, ben de tartışılması gerekenin öldürmek ya da öldürmemek değil, öne sürülen gerekçeler olduğunu düşünüyorum.
Tam da demek istediğim şeyi yazmışsınız.
Ben sorgulanayım diye yazıyorum.
Yoksa yerimde sayıp duruyorum.
Ukela mıyım yoksa biraz? 🙂
Ama siz de yazdınız yukarıda, savunma bir gerekçedir diye.
Yine belirttiğim gibi, idam cezası diye bir ceza var.
Bir de, yakın tarihimize kadar sürmüş olan “fetih” olgusu var.
Bence “öldürmeyeceksin”i, “amacın öldürmek olmayacak” diye anlarsak sorun yok.
Peki “öldürmeyi amaç edinen”ler var mı ki bunu söylemek gerekli olsun?
Yani öldürmekten haz alan bazı ruh hastaları dışında öldürmeyi bizzat hedeflemiş bir kişi ya da grup olabilir mi?
Bundan emin değilim doğrusu.
Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Tem 17, 2010 | Reply
Sayın Çuvaldız,
Sayın Durhat’a olan cevabımda aklımda olanları yazdım. Tekrar yazmıyorum o yüzden.
Evet, biraz totoloji olmuş burası.
Gerekli olan zaten yapılmalıdır.
O zaman şöyle diyelim:
Öldürmenin de gerekli olduğu/görüldüğü durumlar var.
Yani bu iyi bir şey olduğu için değil, mecbur kalındığı/görüldüğü için.
Bence öldürenin öne sürdüğü gerekçe tartışılabilir.
Sahip olduğumuz “Doğru-Yanlış Skalası”na göre gerekçeyi haklı ya da haksız bulabiliriz.
Sonra bir adım daha gidip sözkonusu skalayı tartışabiliriz.
Yazan:durhat Tarih: Tem 18, 2010 | Reply
Sayın Cengiz Cebi,
Şurada mutabıkız:
Kesin ve mutlak “öldürmeyeceksin”kuralınının işleyemeyeceği bazı istisnai haller var,evet.Zira,insan yaşamına kasdetmeye ilkesel olarak karşı olunsa bile,-gerçekçi olmak gerekirse-bu ilkeyi çiğnemenin “zorunluluk”arzettiği durumlar vardır.
Misal,bir karıncayı bile incitmekten imtina eden,idam cezasına karşı olan ya da insan yaşamına verdiği değerden ötürü vicdani ret hakkını kullanmakta kararlı olan bir birey,acaba öz evladına karşı bir öldürme kastıyla karşılaştığında ne yapar?”Benim defterimde öldürme yoktur” diye,yavrusunun bir cani tarfından öldürülmesine zannedersem seyirci kalamaz.Velev ki kendi yaşamı aynı şekilde tehdit altında olsun,yine can güvenliğinin temini için bir gerekçe doğacaktır.Dolayısıyla karşı karşıya kaldığı yaşam tehlikesini bertaraf etmenin/etkisizleştirmenin son çaresi “öldürmek”se bu eyleme başvurulması kaçınılmaz olabilir.Ancak,bu,karar vermenin an meselesi olduğu bir emsal,bir istinadır.Her şey ani ve tamamen anlık insan refleksiyle ilintilidir ve bir yerde de “nefsi müdafa”kapsamında değerlendirelibilir.Buraya kadar hemfikiriz.
Ne var ki,savaş,fetih,idam cezası vb; yukarıda örneğini vermeye çalıştığım istisnadan oldukça farklıdır.Zira “ölüm/kalım”arasında verilen bir tercihten mada sistemli ve planlı bir tercih sözkonusudur burada.Savaş nedeni olabilecek pek çok gerekçe tasarlanabilir.Din için,özgürlük ve bağımsızlık için,kutsal topraklar için,ortak değerler için ve daha pek çok utku ve kutsallar için görece nedenler olmuştur ve olmaktadır.Lakin bu yöntem bir zorunluluk değildir ya da pekâlâ bu zorunluluğun dışında da seçenek ve alternatifler aranabilir.Keza bir idam mahkümünün cazası infaz edilebileceği gibi, af da edilebilir.Ölüm kararını-ani/zorunlu bir kararla-gerektirecek bir durum yoktur zira.Modern hukuk(evrensel hukuk) normlarına göre de,dini hukuka göre de-hangi dini inanç olduğu önemli değil-suç ve ceza ilişkisi çerçevesinde farklı hüküm ve kanaatler oluşabilir.Zira,bugün dünya devletlerinin ve/veya medeniyetlerinin çoğunda idam cezası uygulanıyorken,bu uygulamaya son veren farklı kültürlerde pek çok topluluk da var.
Dolayısıyla,son yüzyıla kadar fetihlerin yaşanmış olması,savaşların hâlâ bir çözüm aracı olarak devam etmesi,idam gibi cezaî muidelerin oluşu/varlığı,yine de öldürmeyi mutlak biçimde meşrulaştırmaya gerekçe teşkil edemez.Sonuç itibariyle meşru müdafa kısmen zorunluluktur/son çaredir.Ancak idam cezası,savaş/fetih vb ise birer tercihtir,zorunluluk değil.
Yazan:çuvaldız Tarih: Tem 18, 2010 | Reply
Sn.C.Çebi,
Doğru: Can’ı veren de alan da Allah’tır. Takdir Allah’ındır. Can vermek ve almakta insanın zerre kadar müdahili yoktur. Bu açıdan bakıldığında insan istese de “öldürmeyeceksin” emrini asla ihlal edemez. Çünkü insan Can veremediği gibi alamaz da!
İnsan diğer bir insanın hayatına hangi gerekçe ile olursa olsun son veremez. Buna muktedir değildir. Amma gerekçe üretebilir ve ileri sürdüğü gerekçe ile de ölüme araç(vesile) olmayı seçebilir.
Nefsi müdafaa durumunda bırakan kimdir?
Fethe karar veren kimdir?
Bence “öldürmeyeceksin”i, “amacın öldürmek olmayacak” diye anlarsak sorun yok.(C.Çebi)
Can’a kast etmeden çalmak, zevk almak!
Öldürmeyi amaçlamadan fethetmek!
Yanlış:Birileri insan hayatını hiçe sayarak amaçlarına ulaşacağı durumları çeşitli gerekçeler üreterek oluşturabiliyor. Asil ölüm, kutsal amaç uğruna ölüm, vb ile cilalanmış ölüm gerçeğinin ardındaki öldürmenin kabullenilmiş olduğunun sorgulaması ne yazık ki yapılmıyor. Bazılarımıza da çaresizce(!) öldürmeyeceksin emrini doğru ve yanlış skalasında bir yerlere yerleştirmek kalıyor. Her nefsin ölümü tadacağı bilgisi/hakikati farklı bir yorumlamayla kendisini tek düzen kurucu sanan insanoğlunun hayatına “öldürmek” olarak dahil edilmiş oluyor. İnsan insanın hayatına tahakküm edebiliyor ve hatta yaşamını sonlandırmayı seçebiliyorsa ve bundan kaçış yoksa, doğru-yanlış skalasında öldürmeyi meşrulaştıracak (ceza) aralığı tanımlamak en iyisi, öyle mi; katliam mı savaş mı? Savaş doğru katliam yanlış!!
Biri sizi öldürmekle tehdit ederek öldürmenizi emrediyorken siz karşınızdaki bir masumu öldürebilir misiniz?
Ya da siz öldürmezseniz(nefsi müdafaa) karşınızdakinin sizi öldüreceğine inanmışsanız öldürebilir misiniz?
Ceza!
Fetih!
Öldürmekten zevk alan ruh hastası! Ruh hastalarına yakıştırdığımız zevk istisnasını bir kenara bırakırsak “öldürmenin gerekli ve hatta zorunlu” olduğu durumlara sebebiyet verenlerin asli amaçları “öldürmek” ihtimalinden uzak gerçekleştirilebilir mi?
Yazan:durhat Tarih: Tem 19, 2010 | Reply
aslında farkında olmadığımız bir yanılgıya düşüyoruz.iyiyi,doğruyu ve güzeli istediğimizi sandığımız en insancıl halimizde bile beyin olarak tam özgür değiliz.
neden değiliz?çünkü dünyanın bir nizamı var.ve bu nizam basit bir kaç nüans dışında dünyanın her yerinde,bütün dini ve felsefi disiplinlerde,değişik kültürlerde üç aşağı beş yukarı benzer sistemle işliyor.
zira bireyden başlayarak,aile,çevre,din,etnisite vb farklı kültürleri barındıran ve devlet denen kurum içinde kaynaştıran yapılar vardır.bu yapılar doğal olarak evrenseli değil,her bir ortak yapının korunmasına dayalı yerel yapıları zorunlu kılıyor.yani bağımsız ve özgür düşünen bireyler yerine,kendilerini bir gruba üye gibi gören/hisseden bir toplumsal akıl inşa oluyor.kutsal devlet,kutsal din,kutsal topraklar…
dolayısıyla içsel/özgür insan donanımlarının yerini,bu kutsalların öncelendiği hiyerarşik yasa(lar)alıyor.iyi ve kötü kriteri,keza bu öncelikli değerlerin korunması ve diğerine karşı yaşatılması esasına göre düzenleniyor.
haliyle bizler doğru ve iyi olanı aramaya çalışırken bu sistemden bağımsız ve özgür düşünemiyororuz.çünkü bu ortak akıl devreye girerek insan merkezli olanın önünü kapatabiliyor.böylece vicdan ve merhanet,ahlak,inanç ve ideoloji gibi manevi boyutlar bir sistem üzerinden kurgulanıp pratik buluyor.referans noktası bu öncelenen yapı ve değerlerdir çünkü.yani belirli bir kalıba sokulmuş kimlik ve aidiyetlerdir.
işte halihazırdaki dünya sistemi böyle işlendiğinden,her bir topluluk bir diğerini düşman görüyor ya da en azından kendisi için bir tehdit unsuru olarak algılıyor.bu algı aynı zamanda bir meşruiyetin yolunu da açmış oluyor zira amaçlar benzer olsa da,her bir mensubiyet kendi yöntemini diğerine göre meşru sayıyor.işte bu meştuiyet kavgası savaşların,yıkımların birincil nedenidir.
dolayısıyla devletler var oldukça elbette yaşatılmaları icap edecektir.bu uğurda ne gerekiyorsa alt yapı ona göre kurulacak,toplum buna göre dizayn edilecek ve motivasyon buna göre sağlanacaktır.zira insan topluluklarının zihnide bir fenomene dönüşen “devlet”in “makbul vatandaş”kriteri bu yasadan geçmektedir.
kısacası bizler insan olarak “öldürmeyeceksin”desek de,geçerli olan “yasa”bambaşka bir şey söyleyecek ve söylüyor.tabiatıyla vicdanımızın,insan olmaklı yanımızın bizlere seslendiği şekilde değil,dıştan bizi bir nizam içinde birleştiren/kuşatan/eriten sistemin sesi ağır basıyor.bize geriye kalan ise “doğrular”ımızı,bu yön ve biçim veren sisteme uyarlamak.sanırım yaptığımız budur.yapmaya da devam edeceğiz.ta ki ait olduğumuzu düşündüğümüz din,mezhep,milliyet,devlet gibi kurumlardan bağımsız bir dünyalı,bir dünya vatandaşı olduğumuzu keşfedene kadar.
Yazan:çuvaldız Tarih: Tem 22, 2010 | Reply
Gerekçe:Devlet nefsinin müdafaası için mecburen idam ettik..sağdan soldan eşit sayıda !
http://www.gazeteciler.com/kenan-evrene-canli-yayinda-beddua-etti-news19903.html