Zaman nedir? Yazarlara davet…
By Mehmet Yılmaz on Tem 12, 2010 in İnsan, Kâinat, Zaman Nedir?
“Zaman nedir? Kimse sormazsa ne olduğunu biliyorum. Ama birisine açıklamaya kalkarsam artık bilmiyorum… Eminim ki geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasa gelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz yok. Şimdiki zaman sürekli var ise, geçmişe karışmayacak ise şimdiki zaman değil sonsuzluk olmaz mı? İyi ama şimdiki zaman var olabilmek için geçmişe karışması gerekiyorsa mevcudiyetini yok oluşuna muhtaç olan bir Şimdi‘nin VARlığından nasıl bahsedilebilir? Demek ki zaman yokluğa meylettiği ölçüde var olan şeydir.” (Aziz Augustinus, 354-430)
Zaman nedir? İnsan düşüncesinin en çok zorlandığı sorulardan biri bu. Zira Zaman’ın olmadığı bir yer, an, olay düşünmek imkânsız. “Hiç bir şey olmuyor şu an” derken bile zamansal bir cetvele ihtiyaç var. Saniyeler tık tık ilerleyecek ki “yaprak bile kıpırdamıyor” cümlesinin bir anlamı olsun.
Derin Göz isimli kitabımızda özellikle ünlü ressam Edward Hopper’dan bahsederken modern yaşamın özellikle de Sanat’ın biz insanlara Zaman’ı düşünmek için yeni kapılar açtığından bahsetmiştik. Derin İnsan adlı kitabımızın Korku Matkabı bölümünde de Korku-Zaman ilişkisinden ve Sinema Sanat’ından istifade ederek Zaman’ın NE’liğini bir parçacık sorgulamıştık. Ancak konunun derinine inmek için elbette Zaman’ı merkeze alan bir düşünce projesi başlatmak gerekiyor.
Bu sebeple önümüzdeki yılın Zaman konusunda önemli yazıların yayınlandığı bir yıl olması niyetindeyiz.
Zaman hakkında çok isabetli tahliller yapmış olan Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl’den çok önce belki ilk defa Aristoteles (MÖ 300’ler) ile başlamış sorgulamalar var. 1800ler ve 1900lerdeki fikirler haliyle teknolojik ilerlemelerden ve yeni kurulan endüstriyel toplumdan istifade eden ama aynı zamanda bunların altında ezilen bir kuşağın ürettikleri. Bilim ve teknoloji ile zaman arasındaki ilişkiye gelince elbette Newton’dan Einstein’a ve Kuantum mekaniğine kadar uzayan, epistemolojiden teorilere kadar dallanıp budaklanan sorgulamalar söz konusu.
Peki bilimsel, objektif, tik-tak zamandan başka, daha insanî, sübjektif ya da bütün bunların üstünde, dışında MUTLAK bir Zaman kavramından bahsedilebilir mi? Zaman sadece bir çerçeve, aklı sınırlayan bir tür “yokluk” mudur? Yoksa Derin İnsan ve Zaman’ın eklemlendiği bir Derin Zaman boyutu var mıdır?
Tam da bu noktada Mesnevî ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açıyor.
Zaman konusunu bütün derinliğiyle anlayabilecek miyiz? Bunu da Zaman gösterecek…
Not: Halihazırda makaleleriniz varsa iletişim kutusundan gönderebilirsiniz.
11 Yorum
Yazan:cb Tarih: Tem 12, 2010 | Reply
‘ zaman ‘ benim farkında olmadığım anlar ki yitiğimdir, diyeyim… devamı için ileri bir tarihe söz vereyim.
ben gibi -mecburen- bir aydır duvara bir çivi çakmamış, dünyalığa dalmış biri için harika bir uyaran oldu, başlık oldu, sevgili MY Allah razı olsun
Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Tem 12, 2010 | Reply
Zaman, varoluş şeklimiz bizim.
Yaşantı, değişmeyen “ben”in maruz kaldığı değişimlerdir.
Çelişik gibi belki ama, herbirimiz değişen birer “değişmeyen”iz.
Zaten bir şeyin değişmesi için onun “bir şey” olması gerek.
Bu da “değişmeyen” olur.
Zaman bu “değişmeyen”in başına gelendir.
Ne var ki yaşadığımız değişimlerin hızları birbirinden farklı.
Bu bize kıyaslar yapma imkanı tanır.
Yavaş, hızlı vb.
Çok yavaş değişimleri “sabitlik” yerine koyarız.
Böylece bir şeylerin durduğu, bir şeylerin ise “hareket ettiği”ni söyleriz.
Duran bir şey yoktur aslında.
Ama böyle demek pratikte işimize yarar.
Yaşantımdır zaman.
Ömür diyoruz buna.
Zaman geçiyor deriz, yani ömrümüz geçiyor.
Boş bir sözdür aslında.
Ömür bir geçiştir sonunda.
Ya ne olacaktı?
Hayat bir geçiş ise bunu nasıl biliyoruz.
Öyle ya, mahiler deryayı bilemezler.
Çünkü benliğimiz/belleğimiz bu geçişi kaydediyor.
Tesbit ediyor, sabitliyor.
“Değişmez” yapıyor.
Böylece elimizde hem “değişen”, hem de “değişmeyen” var.
Zaman kavramı bu ikisinin kıyaslaması ile mümkün.
Geçmiş zaman belleğimde, gelecek zaman beklentilerimdedir.
Şimdiki zaman, belleğime geçmekte olanlardır.
Özneldir zaman.
Özneler dışında, öznel olmayan hiçbir şeyi düşünemeyiz nitekim.
Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Tem 12, 2010 | Reply
zaman, algıladığımız periyodik dönüşüm ve/veya değişim sürecinin matematiksel olarak hesaplanmış halidir.eski insanların bir ayı 20 günmüş,yeni insanların bir ayı 30 gün.kendini tekrarlayan hareketler bizi yanıltsa bile gezegenlerin ve yıldızların dönüşümü bize bir zamanın varlığını gösterir. evrensel zamanın yavaşladığını düşünürsek o dahi tutarlı bir veri değildir.aslında insan farkındalığı olmasa uzayda zamanın bir önemi kalır mı o da meçhul.
Yazan:suzannur Tarih: Tem 13, 2010 | Reply
Yapmak için yıkmak. ben her yıkımın bir yeniden yaratış süreci olduğunu düşünüyorum. Yeniden yeniden yaratmak yeniden yeniden yok etmek anlamına geliyor. yokluk-varlık-yokluk-varlık… bunun sürekliliği ile devam eden hayat. zaman da aynı şartlara bağlı bir yaratım ve yıkım süreci. var-yok-var-yok-var-yok…
tüm bu var-yok sürecinin toplamı ise zaman. Her an, yeni bir yaradılışı yaşıyoruz aslında ve her an yeni bir yok oluşu yaşıyoruz.
zaman da bu yaradılışın bir parçası ve bir gün o da yok olacak.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 13, 2010 | Reply
Kuantuma göre zaman evrenin farklı bölgelerinde farklı hızlarda akar. Deneyimlediğimiz lineer zaman akışı kuantumda geçersizdir.
Diyorlar ki: Tasavvufta da bast-ı zaman vardır. Çok kısa bir süre genişleyip içine o süre içine sıkışmayacak çok işleri alabilir. Aslında bunu rüyalarımızdan biliyoruz. Çok kısa bir süre içinde saatlerce süren rüyalar görebiliyoruz.
İnsanın bedeni zamanla sınırlıdır ama ruh, zamanı geçmiş ve gelecekle birlikte hisseder. Bu yüzden bir şeylerin olacağı “içimize doğar”, rüya görürüz, aynısı çıkar. Çünkü rüyada ruh, zamanın ve mekanın olmadığı bir düzleme çıkar. Rüya (rü’yet kökünden gelir, görmek demektir) için de illa uyumaya gerek yoktur. Uyanıkken de görülebilir (ayakta uyumak değil bu :))
Sufiler, bu tip şeylerin anlatılamayacağını söylerler. Onlara göre, haller vardır ve bunu hissediş 5 duyumuzun ötesindeki bir hissediştir. Bu yüzden İbn Arabi gibi anlatanlar da yoğun ve karmaşık bir mecaz dili kullanırlar. Rasyonaliteyle çelişen, aklın alamayacağı şeylerden bahsederler. Bugün kuantum da bize atom altı gerçekliğin “absürd” olduğunu söylüyor. Heissenberg’in Bohr’a sorduğu gibi: “Atom deneylerinde gördüğümüz gibi doğa hakikaten absürd olabilir mi?”
Yazan:aziz yılmaz Tarih: Tem 13, 2010 | Reply
Valla çok iyi niyet etmişsiniz.Hiçbir şey yapmasak bile en azından şu içinde boğulduğumuz politik konulardan bir nebze uzaklaşmış oluruz:)
Espri bir yana gerçekten olumlu bir proje düşünmüşsünüz sevgili Mehmet bey.Allah sağlık nasip ederse ilerde konuyla ilgili bir şeyler yazmayı düşünüyorum.Bakın,meramımı anlattığım şu basit cümlede bile “zaman”dan bir parça bulunuyor.Geçmişe ait bir anı ya da geleceğe dair bir tasavvur…ne farkeder ki?İkisi de sonuçta aynı kapıya çıkıyor:Sonsuzluk.
Açıklaması zor,evet.Varlığını bildiğimizi sandığımız/hissetiğimiz ama kelimelerle açıklanamayan muazzam bir denge.
Ancak şunu da belirtmekte fayda görüyorum.Verdiğiniz start meyvesini verdi bile.Güzel insanları tekrar buluşturdunuz.Elinize sağlık.Dilerim güzel paylaşımlara vesile olur.
Yazan:MY Tarih: Tem 13, 2010 | Reply
Eyv.
“hazir degilim, yeterince güçlü degilim” diyordum kendi kendime, bekliyordum ama son aylarda bir sürü tevafuk beni itiyor adeta. Niyet edelim dedim, bir de bakalim okurlarimiz, sevgili yorumcularimiz hazir mi? ne de olsa dinleyen anlatandan ârif olsa gerek 🙂
Yazan:Burak Örkün Tarih: Tem 13, 2010 | Reply
Zaman, evrenin en büyük görecesidir.
Masum bir Gazzeli çocuğun gözlerini…
Srebnitsa’da ağlayan coğrafyayı…
Doğu-Türkistan’daki genç kızların çığlıklarını…
20 yaşında tazecik kanıyla toprağa şehit düşen Mehmet’lerimizi…
Ve daha nice mazlumun zaman içindeki sarmalda nasıl haksızca yaşayıp-öldüğünü hissetmedikçe; biz neresinde oluyoruz zaman’ın?
Ahmed Arif’in dediği gibi; “ düşün, uzay çağında bir ayağımız; ham çarık, kıl çorap olsa da biri, düşün olasılık, atom fiziği…”
Ülke ve dünya coğrafyasında, herkes için farklı işleyen bir kavramdır zaman.
Ben her sabah kalkıp üniversiteme giderken; üniversitesine gidecek bir sabahı olmamıştır başörtülü bir kızın.
Velhasıl tüm insanlığın ortak paydası sadece “insan olmak” olmuşken ve tam da adalet terazisinin kırıldığı yerde kucaklamıştır bizi zaman…
Yazan:sq Tarih: Tem 13, 2010 | Reply
Tam Ekrem Senai’nin yazdığını yazacaktım, benden önce davranmış:)
Bence de zaman lineer değil, döngüsel, kuyruğunu ısıran yılan yani ourobus gibi. Kuantum teorosine göre geçmiş ve gelecek diye birşey de yok, herşey aynı anda akıyor bakarsak.
Yazan:Salih Kırcalar Tarih: Tem 14, 2010 | Reply
Bana göre zaman enerjiyle bağıntılı.Bununla ilgili bir formülümde var Zaman Akışı=Zaman/Enerji 1973 yılında lise sonda iken
keşfettiğim bir formül. Bu formülün yorumu kısaca, bütün evrende enerji kadar zaman olduğunu ifede ediyor. Zaten Einstein’in Özel ve Genel relativite teorisi örneklerinin sonuçlarıda enerji ile zamanın doğru orantılılğını ortaya koymakta. Bu buluşumu Türkiyede birçok Üniversitenin Fizik kürsülerine
göndermiştim.Ayrıca Tübitak’a da üç dört sefer göndermiştim. Çoğundan hiçbir yanıt alamadım.Tübitak’ta bilimsel bulmamıştı.Daha sonra ABD.’de yayınlanmakta olan Galilean Electrodynamics adlı Uzay Zaman Analizleri adlı hakemli dergiye gönderdim Hakemle yaklaşık ikibuçuk yıl yazıştıktan sonra İlk makalem 2002
ikinci makalem 2004 ve üçüncü makalem 2007 yılında yayınlandı. Bütün yazışmalar ve yayınlar ‘www.timeflow.org adlı sitemde mevcuttur.Moskova devlet üniversitesi’nin zamanın Doğasını araştırma enstitüsü benim web sitemi kendi web sitesine eklemiş. Daha Sonra yayınlanan makalemi ve web sitemi TÜBİTAK’tan inceleyip bana yardımcı olmalarını istedim. Gelen yanıt çok ilginçti ‘Biz de bunu değerlendirecek bir birim yok.’Bilgilerine
Saygılarımla
Salih Kırcalar
Yazan:mehmet bahadır Tarih: Tem 14, 2010 | Reply
Felsefeci Hegel zamanı şöyle tanımlıyor :
Olduğunda (yani şimdi), olmayan (dün), olmadığında (şimdi) olacak(yarın) olan varlık…
Demek ki zaman yaratılan bir varlıkmış…
Aslında fizik açısından zaman geçmez. Sadece akar. Tıpkı nehirde akan bir su gibi. Aynı ırmağa farklı zamanlarda girenin, farklı sularla yıkanması örneği gibi.
Zaman aynı zamanda göreceli bir kavram olduğu gibi “geri dönülmezdir”
Derin mevzuuu yani…Becerebilirsem ya da kendimi hazır hissedersem ilerde bu konuya bir yazıyla tekrar dönmeyi düşünüyorum. Kısmet.