Bu Utancı Reddediyoruz!
By Editorden on Ağu 25, 2010 in Ermeniler, Ulus-Devlet, vicdan
19 Ocak 2007 tarihinde bu ülke “Oysa biz yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip insanlardık’ diyen bir aydınını kaybetti. Onun kalleşçe arkadan kurşunlanan bedeni kaldırım üzerinde yatarken biz çok utandık.
Hrant, göstere göstere gelen ölümünü Agos gazetesinde adeta ilan etmişti. O, bu ülkede “biliyorum ki güvercinlere dokunulmaz” derken, bu ülkede güvercinlere daima dokunulduğunu, onların düpedüz zindanlarda, faili meçhullerde, gözaltında, darbe işkencehanelerinde, yani devlete yakın mesafelerde yok edildiğini biliyorduk. Güvercinlerini yok edebilen bir ülkenin insanları olarak, cenazesinde havaya uçurulan şahit güvercinlerden bile utandık.
Rakel Dink bir bebekten katil yaratan zihniyeti sorgularken, bu cinayetin kanı çoktan devletin, toplumun tüm kurumlarına sıçramıştı bile. Bizi arkamızdan vurdular diyen bir
Bakan’dan, hedef gösteren gazetelere, neredeyse herkesin bildiği bir cinayet planının peşine düşüp mağduru korumaktansa valilik makamında Hrant Dink’i tehdit eden bürokratlara, polise,yargıya, orduya herkese! Göstere göstere gelen bu cinayetin şahitleri olmak hasebiyle Rakel Dink’i dinlerken üzerimize sıçrayan bu kandan çok utandık.
Tam üç senedir Dink ailesi, avukatları ve arkadaşları çaresizce adalet talep ediyor. Üç senedir bu cinayette sorumluluğu olan herkesin tereyağından kıl çeker gibi bu davadan beraat ettiğini, ihalenin ise Dink ailesi ve acıları ile her mahkemede alay eden iki üç caniye kaldığına şahit olduk. Hrant Dink’in avukatı televizyonda herkes bu dava başlasın diyor, ben ilan ediyorum ki bu dava artık bitmiştir dediğinde Agos’un önündeki son anmada “Bu dünyanın camlarını kırmak istiyorum. Babamın büstünü de kırmak istiyorum. Çünkü büstleri değil, insanları seviyorum” diyen Arat Dink’in gözyaşlarından bir kez daha utandık.
En son öğrendik ki Dışişlerimiz bu dava ile ilgili AİHM’de tarihe geçecek bir “savunma” yapmış. Hrant Dink de nefret söylemleri ile halkı kışkırtıyordu demiş özetle. İstemedi ki, istese biz onu vallah billah korurduk demişler sonra. Bu utanç verici savunmadan sonra Hrant Dink’i yattığı yerde bir kez daha görür gibi olduk. İnanın onun o kaldırımdaki bedeninden ilk vurulduğu gün utandığımız kadar yeniden utandık.
Ama artık yeter!
Bizler bu ayıba bu utanca ortak olmayı ret ediyoruz. AİHM’ne verilen bu utanç verici davada yapılan savunma için Dink ailesinden özür dilenmelidir. AİHM de çıkan mahkumiyet kararından sonra bu dava temyize götürülmemeli çıkan kararın gereği ivedilikle uygulanmalıdır. Hrant Dink’in katledilmesinde ihmal ve sorumluğu olanlar mutlaka hak ettikleri cezaya çarptırılmalıdır. Bir devlet katilleri savunamaz. Bir devlet bir katil gibi savunma yapamaz. Bunu yapıyor ve göz yumuluyorsa bu ayıp hepimizindir!
Bizler bu davada Dink ailesinin yanındayız. Adalet gerçekleşip gerçek suçlular cezalandırılana kadar onların talepleri bizim taleplerimizdir. Onlara yapılan her incitici davranış ve kötülük bize yapılmıştır. Agos’un önünde kaldırılmayı bekleyen cenaze hepimizin cenazesidir.
Onu vuran karanlık büyük bir hata yaptı. Hem de güvercinleri katleden karanlığı boğacak derecede büyük bir hata.
Yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip o insanın umut ve hayalleri artık hepimizindir.
Destek Verenler
* Derin Düşünce Ailesi
* Özgür Yazarlar Birliği
* TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği)
* Özgür Eğitim-Sen
* Sakarya Dayanışma Derneği
* Tasfiye Dergisi
10 Yorum
Yazan:Yusuf Ekinci Tarih: Ağu 25, 2010 | Reply
Kaleminize, yüreğinize sağlık.
Benim de vicdanım oldunuz, teşekkürler…
Yazan:Ömer Tarih: Ağu 26, 2010 | Reply
Destek ve Bir Hatırlatma!Bu davanın öncesinde gerçekleşen ama bu bildiriyi yapanları gözden kaçırdıkları başka birçok örnekten biri de Abdurrahman Dilipak’ın AİHM deki davasında bakanlığın yaptığı savunmadır. O vakit de aynısını, belki de daha fazlasını yapmalarını kendilerinden beklerdim. İki dava arasındaki fark sayın Dink’in öldürülmüş olması, Abdurrahman Dilipak’ın ise ödemesi istenen tazminatlar altında yaşarken öldürülmeye, sindirilmeye çalışılması mıdır?
Yazan:özlem Tarih: Ağu 26, 2010 | Reply
Ömer bey Dilipak’a yapılan çok büyük bir haksızlık. O davada devlet nasıl bir savunma yaptı bilmiyorum ancak herhalde aihm davalarında rezalet savunma yapmak dışişlerinin görevi olsa gerek. Ancak
1. Neden böyle bir bildirinin sizi rahatsız ettiğini anlamış değilim.
2. Dilipak için o sırada yaşananın görülmeyip bir savunma yapmamanın neyi ispatladığını anlamış değilim. aihm savunmasını şu anda ben yeni duyuyorum mesela.
3. Bir haksızlığa ses çıkarmamak diğer bir haksızlığa ses çıkarılmasını ber taraf etmeli mi bu nasıl bir mantıktır bunu da anlamış değilim.
4. Dilipak açılan davalar sonucunda bildiğim kadarı ile evini kaybetti. Ya da satmak zorunda kaldı ya da tam bilmiyorum öyle bir şey. Böyle bir olayın çok kötü olduğunu kabul etmekle birlikte, bir insanın öldürülmesi ve bu ölümde bir çok tüzel kişiliğin sorumluluk ve ihmalinin ve hatta kasti şekilde yardımının
olması ile nasıl aynı kefeye konulur onu da anlamış değilim.
Yazan:beytullah emrah Tarih: Ağu 26, 2010 | Reply
hrant dink şahsında bu coğrafyanın hayat hakkı ihlal edilen tüm mazlumların acısı, acımız olsun…
Yazan:ömer Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply
Özlem hanım, yazdıklarımı tekrar ama anlamaya çalışarak okumanızı tavsiye ediyorum. Orada itham değil bir DESTEK VE BİR HATIRLATMA var. Selam ile…
Yazan:özlem Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply
Ömer bey haklısınız. Notunuz aynı mı? Değişmedi değil mi? Gerçekten dün bu şekilde okumamıştım. Belki de iftar öncesi dalgınlığıdır affola.
Yazan:beytullah emrah Tarih: Ağu 27, 2010 | Reply
ömer bey, o hatırlatmayı neden bu bildirinin altında yapma ihtiyacı hissettiniz merak ettim doğrusu…
Yazan:ömer Tarih: Ağu 28, 2010 | Reply
Özlem hanım duyarlılığınızdan ötürü teşekkür ediyorum. Belki ben de anlatmak istediğimi daha düzgün anlatabilirdim.
Beytullah bey, “o hatırlatmayı neden bu bildirinin altında yapma ihtiyacı hissettiniz diyorsunuz” ya, bir kere o ‘destek ve hatırlatma’. İkincisi, yorumun yazılması gereken yeri söyleyin oraya yazalım yorumumuzu.
Yazan:beytullah emrah Tarih: Ağu 28, 2010 | Reply
ömer bey,
demişsiniz… ben de bu eleştiriyi bu metnin altına neden yapma ihtiyacı hissettiğinizi sormuştum, cevabımı almış değilim.
şayet imzacıları tutarsızlıkla, abdurrahman dilipak’a yada vakit’e karşı verilen cezalara duyarsızlıkla suçluyorsanız, o zaman herhangi bir bilgiye sahip olmadan konuşuyorsunuz demektir. şayet o cezalar, örneğin en son vakit’e verilen rekor tazminatlar sonrası, vakit gazetesinin arşivine bakarsanız, imzacı kuruluşların gereken açıklamayı yaptıklarını görürsünüz.
bu eleştiriyi yapmadan önce biraz araştırma yapsaydınz sayın dilipak’ın evi haczedildiğinde sakarya’daki başörtüsü eyleminde gerek açıklamayla gerekse “28 şubat darbecilerine hakkımızı biz de helal etmiyoruz” dövizleriyle dayanışma sergilendiğini bilirdiniz…
Yazan:Ömer Esen Tarih: Ağu 30, 2010 | Reply
Cevabını yaptığım yorumdan alamıyorsanız bu sizin sorununuz, bu bir. İkincisi benim de Sakarya’da ikamet ettiğimi biliyorsunuz. Sakarya Başörtüsü Platformu yoksa SAGİR Başörtüsü Platformu mu demeliydim; neleri nasıl gündemleştirdiğini biliyoruz, merak buyurmayın.
Birincisi sapla samanı birbirine karıştırmayalım. Benim dile getirdiğim A.Dilipak’ın AİHM deki davasına yapılan savunmayı da bu şekilde “Bu Utancı Reddediyoruz” mahiyetiyle neden reddetmediğiniz. Yani kastettiğim Türkiye’deki yargı sürecinin sonrasına ilişkin bir hatırlatmaydı. Ancak siz “eleştiriye tahammül edemiyorlar”, “eleştirdiğimizde üslup diyorlar” diyen birisi olarak neden “destek ve hatırlatma” içerikli bir yoruma bu kadar tahammülsüzsünüz.
Son olarak, bundan sonra yapacağınız yorumlara cevap vermeyeceğimi bildirir, yolunuzun aydınlık olmasını temenni ederim.