Sufilerin yolu Sûfîlerin yollarının esası şunlardır:
1) Fakirlik, yâni her işte, her şeyde Allahü teâlâya muhtaç olduğunu bilmektir. Hiç kimse ve hiçbir şey, hiçbir şeyi yaratamaz. Fakat, Allahü teâlânın yaratmasına sebep olurlar. Her şeyi yaratan Allahü teâlâdır dediler.
2) Zühd ve takvâ, her işte islâmiyete uymaktır. Dînin bütün ahkâmına tamamen uyarak çalışmak, iyilik yapmak ve boş zamanlarını ibâdet ile geçirmektir. Bugün de sûfî kelimesi, (sofu) şeklinde, dîne çok bağlı olan kimseler için kullanılmaktadır.
3) Tefekkür, sükût ve zikir, yâni hep Allahü teâlânın varlığını, nîmetlerini düşünmek, lüzûmsuz konuşmamak, hiç kimse ile münâkaşa etmemek, mümkün olduğu kadar az konuşmak ve dâimâ Allahü teâlânın ismini zikretmektir.
4) Hâl ve makam, yâni kalbe gelen nûrlarda, kalbin, ruhun temizlenme derecesini anlamak ve kendinin haddini bilmektir.
En meşhûr ve ilk sûfî Hasen-i Basrîdir. 21 [m. 624] de tevellüd ve 100 [m. 727] tarihinde vefât etti. Hasen-i Basrî, öyle büyük bir din âlimidir ki, bütün müslümanlar büyük bir imam [müctehid] olarak tanırlar. Kuvvetli seciyesi, derin ilmi ile meşhûrdur. Vaazlarında herkesin gönlüne Allah korkusu telkîn etmeye çalışmıştır. Kendisinden birçok hadis-i şerif rivayet edilen büyük bir hadis âlimidir. […]
(Tasavvuf ehli)ne yâni Sôfîlere göre, Hakîkî var olan ancak Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, mutlak varlık, mutlak iyilik, mutlak güzellik sahibidir. O, gizli bir hazîne iken, kendini tanıtmak istedi. Dünyayı ve dünyada yaşıyanları yaratmasının sebebi budur. Allahü teâlâ, hiçbir mahlûka hulûl etmemiştir. (Yâni onların içinde değildir.)Hiçbir insan, ilah olamaz. Allahü teâlâ insanın sıfatlarını kendi sıfatlarına benziyen bir sûrette yaratmıştır. Fakat, bu benzeyiş o kadar azdır ki, Onun sıfatlarını deniz sayarsak, insanın sıfatları ancak onun köpüğü olur.
3 Yorum
Yazan:Mustafa Tarih: Eyl 3, 2010 | Reply
Sufilerin yolu Sûfîlerin yollarının esası şunlardır:
1) Fakirlik, yâni her işte, her şeyde Allahü teâlâya muhtaç olduğunu bilmektir. Hiç kimse ve hiçbir şey, hiçbir şeyi yaratamaz. Fakat, Allahü teâlânın yaratmasına sebep olurlar. Her şeyi yaratan Allahü teâlâdır dediler.
2) Zühd ve takvâ, her işte islâmiyete uymaktır. Dînin bütün ahkâmına tamamen uyarak çalışmak, iyilik yapmak ve boş zamanlarını ibâdet ile geçirmektir. Bugün de sûfî kelimesi, (sofu) şeklinde, dîne çok bağlı olan kimseler için kullanılmaktadır.
3) Tefekkür, sükût ve zikir, yâni hep Allahü teâlânın varlığını, nîmetlerini düşünmek, lüzûmsuz konuşmamak, hiç kimse ile münâkaşa etmemek, mümkün olduğu kadar az konuşmak ve dâimâ Allahü teâlânın ismini zikretmektir.
4) Hâl ve makam, yâni kalbe gelen nûrlarda, kalbin, ruhun temizlenme derecesini anlamak ve kendinin haddini bilmektir.
En meşhûr ve ilk sûfî Hasen-i Basrîdir. 21 [m. 624] de tevellüd ve 100 [m. 727] tarihinde vefât etti. Hasen-i Basrî, öyle büyük bir din âlimidir ki, bütün müslümanlar büyük bir imam [müctehid] olarak tanırlar. Kuvvetli seciyesi, derin ilmi ile meşhûrdur. Vaazlarında herkesin gönlüne Allah korkusu telkîn etmeye çalışmıştır. Kendisinden birçok hadis-i şerif rivayet edilen büyük bir hadis âlimidir. […]
(Tasavvuf ehli)ne yâni Sôfîlere göre, Hakîkî var olan ancak Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ, mutlak varlık, mutlak iyilik, mutlak güzellik sahibidir. O, gizli bir hazîne iken, kendini tanıtmak istedi. Dünyayı ve dünyada yaşıyanları yaratmasının sebebi budur. Allahü teâlâ, hiçbir mahlûka hulûl etmemiştir. (Yâni onların içinde değildir.)Hiçbir insan, ilah olamaz. Allahü teâlâ insanın sıfatlarını kendi sıfatlarına benziyen bir sûrette yaratmıştır. Fakat, bu benzeyiş o kadar azdır ki, Onun sıfatlarını deniz sayarsak, insanın sıfatları ancak onun köpüğü olur.
( Iktibas alinan site:
http://sites.google.com/site/islamveimanatlasi/sufilerin-yolu )
Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 5, 2010 | Reply
Benim tasavvuf dendiğinde aklıma gelen ilk şey, ‘şeytani’ özelliklerden olabildiğince arınmaktır.
Bunların başında da galiba gurur ve kibir geliyor.
Ne denli zavallı ve muhtaç olduğumu anlamak, hissetmek.
Kendimi kendime sahip sanma gafletini azaltıp sürekli bir “nefis mücadelesi” içerisinde bulunmak.
Ya da -düşe kalka da olsa- bu yolda bulunmak, bu yolda yaşamak.
Dediğim gibi, bunlar aklıma gelenler.
Bu konuda ‘konuşmak’ pek de haddim değil.
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 7, 2010 | Reply
Tasavvufu anlamak için Sn.Mahmud Erol Kılıç’ın Habertürk’te yayınlanmış aşağıdaki linkteki söyleşisini izleyin.
http://blip.tv/play/_nKB959ZAg