RSS Feed for This Post

Ertuğrul Özkök kim, Etyen Mahçupyan kim?

ALİ BAYRAMOĞLU – YENİ ŞAFAK

Ne dediysen tersi oldu, ne tahmin ettiysen tersi çıktı, neye destek verdiysen o kaybetti.

Destek verdiğin bir nebze “demokratik” olsa, karşı çıktığın bir dirhem “anti demokratik” olanı temsil etse neyse…

Durum her zaman tam tersiydi…

28 Şubat’ta askeri müdahalenin gönüllü manivelası oldun. Korku ve tehdit politikalarının, cuntacıların operatörlüğünü yaptın. Andıçlarla insanların dışlanmasına, kimilerinin kurşunlanmasına yol açtın. EMASYA’lara, onbinlerce insanın fişlenmesine göz yumdun, meşruluk kazandırdın.

O arada iş takipçiliğine soyundun. Hükümetler kurmaya kalktın.

Susurluk katillerine kahramanlık menkıbeleri yazdın.

İnsanların linç edilmesine yol açan manşetler attın. Yetmedi katillere empati yaptın.

Entelektüel düşmanlığında görülmemiş noktalara ulaştın. Orhan Pamuk’u günlerce hedef gösterdin.

Kaosa kalkan eller manşetleriyle, darbe hukuku kokan Anayasa ihlallerini okşadın. Muhtıraya destek verdin…

Satırlara sığmazsın…

Ama sıkılmadan hâlâ konuşuyorsun, konuşabiliyorsun…

Kim olduğunu, ne yaptığını dağ taş biliyor.

Neşe Düzel’e konuşan “balıkçı” bak neler diyor:

“1993-1996 arasındaki dönemde bu ülkenin medyası kirliliğe gözlerini kapattı, görmezlikten geldi… Devlet onlara, onlar da devlete gözlerini yumdu… İnanılmaz paralar, hak edilmemiş saygınlıklar oluştu… 17 bin insanın öldürülmesine göz yumuldu…”

Sembolik olarak ve prototip olarak tarif ettiği sensin…

Ama bedeller var.

Demokratikleşme süreci yükselirken, sen “düştün”…

O gün bugün geçmişini yeniden yazmak ve kendini aklamak için yapmadığını bırakmıyorsun, “babamın malı değil” dediğin köşende sadece kendinden bahsediyor, kendi imajını parlatmaya çalışıyorsun.

Ertuğrul Özkök’ten söz ediyorum…

Artık şaşırmış durumda…

Değil mi ki, son yazılarından birinde Etyen Mahçupyan’ı diline dolamış, onu Ermeni cemaatine şikâyet edip, üstelik Hrant’tan güç almaya çalışarak kendisini temizlemeye girişiyor…

Ne demeli?

Hayır, Özkök, hiç bir zaman aklanamayacaksın…

Senin aklanma gayretine karşı durmak bana “ahlaki bir vasiyet”tir…

Hrant’ı ölüme götüren “cümle”nin cımbızlanarak ilk kez yayınlandığı “gammaz” yazı Hürriyet ‘te çıkmadı mı?

O Hürriyet’in yayın yönetmeni sen değil miydin?

Hrant o cümleden ötürü yargılanırken adliye koridorlarında Kerinçsizler, Veli Küçükler ve benzerlerinin tükürük ve küfür yağmurunu “sivil protesto” diye veren gazete senin Hürriyet’in değil miydi?

Hrant’ı ensesinden vuran katili anlamamızı vaaz eden, cinayeti sıradanlaştıran yazıları sen yazmadın mı?

Şu satırlar sana ait değil mi:

“Bu işi çözmek istiyorsak, hepimiz empati duygularımızı geliştirmeliyiz. Mahalledeki o çocuğu da anlamaya çalışmalıyız. İkinci Cumhuriyetçi fikirlere sahip birisi, kendisi için ‘Vatan haini’ ifadesinin kullanılmasından rahatsız oluyorsa, başkalarının da başka ifadelerden rahatsız olabileceğini düşünmelidir” (23 Ocak 2007)

31 Ocak 2007 tarihli yazını hatırlıyor musun?

Hrant’ın ölümünün üzerinden daha 10 gün geçmeden bu kez Etyen Mahçupyan’ı yine diline dolamıştın. İğrenç tabir ettiğin, acıyla kaleme alınmış yazısından “bu Türkler adam olmaz” cümlesini cımbızla çekmiş, onu yeni Türk düşmanı olarak ilan etme işine girişmiştin.

Agos’a verdiği mülakatta “Dink’in ölümünde Hürriyet’in etkisi olmuştur” diyen Ersin Kalkan’ın Hürriyet’ten atılması işini nasıl takip ettiğin unutuldu mu sanıyorsun…

Ertuğrul Özkök’ün serencamı böyledir…

Peki, saldırdığı Etyen Mahçupyan kim?

1990’ların başı, Özkökgillerin, merkez medyanın, merkez entelektüellerin, merkez işadamlarının askerle iş tutuğu yıllar…

Kürt sorununun en can yakıcı, en ölümcül evresi yaşanıyor, 28 Şubat ortamı solunuyor, askeri vesayet rejimi tabana yayılıyor, Susurluk skandalı ortalığı altüst ediyor, sert fikri ve siyasi tartışmalar içinde “demokrat” tabir edilebilecek bir kategori, sonraları liberal diye geçiştirilecek “beyaz kökenli ama çok da beyaz olmayan bir aydın tipi” doğuyordu.

Toplumsal aktör ve hareketleri içinden anlamaya çalışan, demokratlığı çok-kültürlülük ya da kimlikler çokluluğu, çoğulculuğu içinde tanımlayan, kültürel olanı merkeze alan, topluma değmek ve toplumu anlamayı şiar edinen bir anlayıştı söz konusu olan.

İşte bu dalganın birkaç kurucusu ve taşıyıcısından biri Etyen Mahçupyan’dı…

O dalga bugün yaşanan değişimde, değişimin siyasi ve zihni kıvrımlarında önemli yer tutar.

Evet, Etyen kim? Ertuğrul kim?

Ertuğrul’un yönettiği gazete, yani “en çok” satan gazete, ülkenin otoriterleşme öyküsünde, ülkeyi çıkmaza sürükleme işinde belirleyici bir rol oynarken, Etyen gibilerin, az satan gazetelerde, aldığı ağır riskle çıkardığı ses yeri göğü kaplıyordu.

O ses bugünü doğurdu…

O sesin sahipleri bugün Türkiye’de değişimi, şeffaflığı demokratikleşmeyi temsil ediyorlar.

Direnci, köhneyi, statükoyu temsil edenler ise Özkökgiller…

Evet, Etyen kim, Ertuğrul kim…

Trackback URL

  1. 4 Yorum

  2. Yazan:ali duman Tarih: Kas 13, 2010 | Reply

    ETÖzkök kim mi? çeteci düzenin, “bebekten katil yaratan” çarkı bozuk müesses nizamın baş aktörüdür.

    hem de ar’dan nasibini alamamış, zeytinyağı gibi üste çıkan bir baş aktör.

    halkımız kendilerini tanıyor, çok daha iyi tanıyacağı günler ise çok yakındır, insan içine çıkamayacağı günler çok yakındır, o aydınlık günleri elbirliği ile getireceğiz, maskeli faşistlerin maskelerini el birliği ile düşüreceğiz. selam olsun aydınlık gelecek güzel günlere.

  3. Yazan:can ile canan Tarih: Kas 14, 2010 | Reply

    Ertuğrul Özkök ve yönettiği medya kurulşu “sağ gösterip sol vuran” diye tabir edilecek bir bakışı benimsemişti.
    Manşetlerini ve sayfalarını doyumsuzca ve bitmeyen bir iştahla Magazin’e açmışlardı. Televole’nin isim hakkını mahkeme kararıyla Show Tv’ye kaptırdıkları gün manşetlerine: “Televole kültürünün zararları” başlığını atıp MİT’ten yapılan açıklamalar ve gazete köşe yazarlarının Televolecilik karşıtı engin fikir paylaşımlarını, üstelik de yine magazin ve gereksiz kadınların özel hayat haberleri arasında verebilmiş bir oluşumdu.
    Hürriyet “aldatma-aldatılma haberleri”nin gölgesinde bir halkın, bir ulusun aldatılmasıydı.
    Söylenmesi gerekeni söylemeyip, söylenmese de olabileceğin peşine düşmekti.
    Tiksindirici idi… Ama doğrusu iyi pazarlanıyordu…

  4. Yazan:logic Tarih: Kas 14, 2010 | Reply

    Ertuğrul Özkök gibiler medyadan temizleniyor neyse ki artık. Doğan Grubu Hürriyet’i sattığında ki umarım yabancılara satacaklar, bu tip adamlar iyice temizlenecek.

  5. Yazan:özlem Tarih: Kas 14, 2010 | Reply

    Ben hala Hürriyetin perde arkasındaki genel yayın yönetmeninin Ertuğrul Özkök olduğuna inanıyorum. Delilin ne derseniz halen o cenahtan diğer tarafa tüm akınları ve gündemi o belirliyor farkındaysanız.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin