28 Kasım, HAS Parti, İlk Adım, Kurultay
By Fatma Sancak on Kas 25, 2010 in Demokrasi
Bundan yaklaşık iki yıl önce dönemin Saadet Partisi içerisinde, Numan Kurtulmuş’a yakın bir arkadaşım, Numan beyin yapacağı siyasetin, bugünün sağlam bir muhalefet ayağını oluşturacağı tezini savunmuştu. İtiraf edeyim, o zaman buna hiç inanmamıştım.
O günden bu zamana aslında çok değişti. Fiilen bir değişiklik olmasa dahi konuştuklarımız adına türlü türlü değişikliklere şahit olduk. Mesela ekonomik olarak liberal bir politika yürüten Ak Parti, başlangıçta yanında olan kişilerin, sol ve İslami dinamiklere dayanan antiemperyalist eleştirilerine şahit oldu.
28 Şubat sürecinden- depreminden sonra safların ayrışmasıyla ortaya çıkan yeni takım adaların Ak Parti, bayraklarıyla süslendiği zamanlardan sonra bu ada sahiplerinin şahit oldukları sonrası olağan bir ayrışması söz konusu oldu.
İslam dindarı kökenli AK Parti’nin, yine İslam dindarı kökenli muhalefet açığı doğdu. 2 yıl önce ileri görüşüyle konuyu belirleyen arkadaşımın görüşlerini hatırlar oldum. Ancak Milli Görüş gömleğiyle, Saadet çatısı altında bulunan Numan Kurtulmuş ve ekibinden yana yine bir umut ışığı görmedim. Zira saltanat mantığı zilletinden kurtulamamış Erbakan, sülbü ve yakınındaki isimlerin siyaset değil, enaniyet tutumunun, Kurtulmuş ve ekibini sekteye uğratacağından emindim. Düşündüğüm gibi de oldu. Erbakancı kitlenin takındığı yanlış tutum, bir iftar esnasında gerçekleşen taşkınlık ve partinin kayyuma devredilmesi gibi gelişmeler doğdu. İşte tam bu esnada Kurtulmuş ve ekibi olması gerekeni yaptı ve yeni bir adım attı; HAS Parti.
Numan Kurtulmuş’u ilk kez 2 yıl önce ‘ Türkiye’nin Demokratikleşmesi Sürecindeki Sorunlar ‘ (tam başlık bu olmayabilir) temalı bir sempozyumda, izleme ve dinleme fırsatım olmuştu. Numan bey, duruşu ve hitabetiyle, siyasi arenada boy gösterebilecek bir lider havasına sahipti.
Bu gün aynı Kurtulmuş, önündeki sektelerden de kurtulunca daha bir belirgin rol üstlendi. Bir muhalefet partisi ve özellikle muhalefet ettiği iktidar partisiyle aynı kökten gelmesi hasebiyle ayrı bir önem arz eden HAS Partinin başındaki isim oldu.
HAS Parti kurulalı çok bir zaman olmadı ancak şu kısa zamandaki açıklamalarıyla Kurtulmuş ve ekibi iyi bir muhalefet olacaklarının sinyallerini verdi. Özellikle ‘füze kalkanı’ açıklamaları dikkate değer.
Bunun yanı sıra Türkiye’nin militer geleneğinden kaynaklı olarak ancak yeni yeni baş gösteren STK’ları gündemine aldı. STK’lar ile görüştü. Bu zamanın Türkiye’sinin önemli bir gediğini kapattı.
Şimdi HAS Parti, bu erken adımlarından sonra, 1. Büyük Kongresiyle Ankara Atatürk Spor Salonunda ilk büyük adımını atmaya hazırlanıyor.
Şartların oluşturması dışında, gerekliliğe inancından şimdilik sağlam bir muhalefet yapacağının sinyallerini veren Kurtulmuş’un, HAS Partinin, adı üzere ‘ halkın sesi ‘ partisi olması yönündeki girişimin ilk ayağı oluşuyor.
Değişim ve gelişimin sık sık konu edildiği bu günlerde, sağlam bir çıkış olacağına inandığım Has Partinin bu girişimini duyurmayı, dahil olmasam dahi, fırsat verip, izleme açısından destek verilmesini gerekli görüyorum.
Yolunuz açık; Müslüman soruNlu değil, soruMludur ilkesi düsturunuz olsun…
HAS Parti Kongresi
28 Kasım Pazar – 10.00
Ankara Atatürk Spor Salonu
10 Yorum
Yazan:MY Tarih: Kas 26, 2010 | Reply
Numan Kurtulmuş ile tanisan, görüsen arkadaslarimiz oldu, ilk izlenimleri çok olumlu. Karsisindakini dinlemeye büyük özen gösteren ve çok nazik bir insan oldugunu söylediler.
Etrafindaki insanlar nasil? Ekibi, yerel örgütlenme de liderin çapinda midir?
Daha önemlisi, fikir üreten bir kolu olmali bu siyasi partinin. Bir bakima TESEV veya USAK gibi isleyen, derin mevzulara hakkiyla egilebilecek bir yapi olusturmali. Aksi takdirde etnik ve dinî aidiyet kiskacinda siradan bir siyasî parti olur.
Meselâ füze kalkani konusunda elestirmek kolay. Ama sirtinda yumurta küfesi yokken kolay bu. ABD’nin kölesi olmak ile ucuz efelik yapmak disinda bir alternatif teklif ettiler mi?
Erbakan da Israil’e atip tutuyordu, basa geçince bir sürü askerî anlasma imzaladi. Fikren HAS Parti’nin gücü ne olacak bunu merak ediyorum.
Ikinci olarak da iktidara yürüme meselesi var. Bütün partiler bu rüyayi görür ama seçim bitip de sabah olunce bir tanesi iktidar olur.
“Ya kibris bizim olur ya da ölürüz” diyenler ölmediler ama kibris kimsenin olmadi. Insan yapamayacagi isi söylemezse kendine güvenini muhafaza eder.
Gönül isterdi ki HAS Parti yerel ekiplerinden topladigi bilgiyi kullansin, bize “meclise XX tane milletvekili sokacagiz” gibi bir hedef göstersin ve o hedefi yakalasin.
O zaman derdik ki “bak bu adamlar dediklerini yapiyorlar. Enflasyon ya da issizlik gibi konularda da hedef koyup tutturabilecekler.”
Ama daha kurulmasi bitmeden “yürüyün iktidara” çok inandirici gelmedi bana.
iyi haber, genç yazarlarimizdan ikisi Numan Bey ile röportaj yapma hazirliklari içinde. sabirsizlikla bekliyorum cevaplari.
HAS PArti ekibine kolay gelsin diyorum.
Yazan:Levent Yağmur Tarih: Kas 27, 2010 | Reply
HAS Partinin başarılı olacağına inanmıyorum. Çünkü merkez sağ veya muhafazakar taban AKP ile MHP arasında gidip gelmekte. O yüzden HAS Partinin başarılı olma olasılığı çok zayıf.
Ayrıca ben Numan Kurtulmuş’u da anlayabilmiş değilim. Diyor ki biz liberal değiliz, solcu değiliz, islamcı değiliz, milli görüşçü değiliz, milliyetçi değiliz. Peki HAS Partinin ideolojisi ne Allah aşkına?
Numan Kurtulmuş’un Abdullatif Şener gibi hezimete uğrayacağı kesinken HAS Partiye ne gerek vardı?
Yazan:ali duman Tarih: Kas 28, 2010 | Reply
HAS Parti oluşumu, islamiyetin sola yatkınlığına olan açılımı simgeliyor gibime geliyor. Dinin yorumlanmasında Marx’tan Ali Şeriati’ye bir köprü kurulabiliyorsa, Marx’ın ezenlerin eline geçen dinin bir afyon dini yorumlaması ile Ali Şeriati’de Şirk dini nitelemesiyle bütünlük kazanabiliyorsa, aslında “din”ve “sol” konusundaki ezberlerin de sorgulanmasının zamanı gelmiş demektir.
Sanki gizli bir el sol ile dini karşı karşıya getirmiş, bu maksatla marx’ın sözleri dahi cımbızlanmak suretiyle maksadının tam tersine (din düşmanlığına) dönüştürülmüştür. Oysa marx dini tıpkı Ali Şeriati gibi “zenginlerin dini”,”yoksulların dini” diye ikiye ayırmış, tüm dinlerin yoksulların yanında olduğunu, ancak ezen sınıfların kontrolüne giren dinin “toplumların afyonu” haline getirildiğini iddiaetmiştir. Ayrcı yoksullar için dini “bir isyan çığlığı”, “kalpsiz dünyanın hissiyatı”, “vicdansızların vicdanı” olarak nitelendirmitir.
HAS Partiye düşen en önemli görevde dini yorumlara yönelik ezberleri ve kalıpları bozmaktır, zira kurucularından birinin “kuran-ı kerim’den sosyalizm çıkar” şeklinde beyanat vermiş olması hiçte tesadüf olmasa gerek.
herşeyi seçimlerde alınacak yüzdelik başarıya ve/veya kazanılacak milletvekili sayısına indirgemek doğru bir yaklaşım tarzı değildir.
“BİR DÜŞÜM VAR” diyebilmekte önemlidir.
kendi adıma solculuğu sahte T”K”P (ve diğerleri -CHP, ÖDP, EMEP gibi-) yerine, islamcı da olsa solculuğu “sahici” olan partiyi tercih ederim.
Yazan:burhan balci Tarih: Kas 29, 2010 | Reply
Numan kurtulmuş’u neden bu kadar büyütüyorlar cidden anlamış değilim. Henüz ortaya koyduğu elle tutulur hiç bir başarısı yok. Bu güne kadar kamuya yöneticilik hizmeti adına bir muhtarlık hizmeti bile vermemiş.
Siyasete bir akademisyen olarak girdiği partiye hakim bile olamamış, partisinden kovulmuş ardından parti cenneti ülkemde sıradan bir parti konumundayken medyanın rüzgarı ile yelkenleri şişiriliyor. Sahi Ak Partî’den farklı yanı nedir? Cidden bilen biri anlatsın. Yada Tayyip Erdoağan’a neden Numan Bey’i tercih edelim?. Bu güne kadar hangi sınavlara girmişte yüzakı ile çıkmış…
Bilen anlatsın. Hamasete, kuru vaatlere karnımız tok.
Yazan:burhan balci Tarih: Kas 29, 2010 | Reply
Haa bu arada ismi ve parti arması,renkleri ve saire de AK Partiden araklanmış gibi gözüküyor. Başarısız bir taklit gibi duruyor..
Yazan:ali duman Tarih: Kas 29, 2010 | Reply
sn. burhan bey;
bu bir sadece öngörüdür, sanırım bu öngörüyü başkaları da paylaşıyor ki, numan kurtulmuş önemseniyor ve kendisinden beklentiler var.
bu öngörü şudur;
recep tayip erdoğan da, numan kurtulmuş’ta ilahiyat kökenlidir, fark şu ki recep tayip erdoğan sağ/muhafazakar ilahiyatı temsil ederken, numan kurtulmuş’un sol ilahiyatı temsil edeceğine dair beklentiler vardır.
müslüman bir ülkede siyasal islamdaki ideolojik derinliğin ilk kez sağlanacak olması önemli bir şeydir sanıyorum, bu beklenti gerçekleşebilirse, bu siyas islam açısından da, toplumsal siyaset açısından da önemli ve yegane bir durumdur,
beni ilgilendiren önemli husus ise ülkenin -kemalist ideolojiden kaynaklı- sığ siyasetinin derinlik kazancak olması ve sol ilahiyatın sahneye çıkıyor olmasıdır. Zira tüm dinler esasında kapitalizme ne kadar uzaksa, sol ideolojiye de o denli yakındır, kapitalist batının yarattığı din, sahte bir dindir, batı kapitalizminin yaşadığı dinin, asılla bir ilgisi yoktur, onların yarattığı din de, İsa figürü sahte ve uydurmadır, (marx’ın afyonlaştıran din, ali şeriati’nin şirk dini diye nitelendirdiği din, tam da bu batı kapitalizminin yarattığı dindir) işte bu sahtelik yüzünden bazı latin amerika kiliseleri kapitalizmi red etmişlerdir.
İslamiyetin sola, solun da İslamiyete/dinlere bakışı değişmelidir, HAS Partinin bu bakışın değişmesine önemli bir katkı sunabilecek yegane parti olma ihtimali vardır, bu da onu önemli kılmaktadır. Bekleyeceğiz ve göreceğiz.
Yazan:burhan balci Tarih: Kas 30, 2010 | Reply
Ali bey
Sağ ilahiyat sol ilahiyat şeklindeki öngörülerinize maalesef katılmıyorum. Has Parti olsa olsa AKP’den biraz daha dindar bir profil çizebilir. Ancak din üzerinden particilik yapma devrinin sona erdiğini de birisinin onlara anlatması lazım.O da ayrı bir mesele.
Bu güne kadar kayda değer bir başarı gösteremeyen Numan Kurtulmuş ve partisi esas taban itibariyle AK Parti’den “farklı” değil. Hatta kendisinin ve etrafındakilerin bir sürü eksikliğinden bile söz edilebilir. Halihazırda olsa olsa SP ve AKP den memnun olmayanların gideceği bir küskünler partisi olabilir. Bana göre muhtemelen önümüzdeki seçime katılabilecek gücü ve cesareti de gösteremeyebilir.
Yazan:ali yardım Tarih: Kas 30, 2010 | Reply
bu yaştan sonra numan kurtulmuş’tan bir solcu çıkacağını sanmam. Numan Kurtulmuş tıpkı Erdoğan gibi “Hocaya kayıtsız şartsız biat edenler” grubundan ayrıldı sadece. İslami görüşe sahip, bunun yanında açık fikirli bir kişidir. Sosyalizmden anlaşılan “toplumculuk” ise, İslamcılar zaten toplumcudurlar. HAS parti, eğer AK partinin temsil ettiği sermayeye dönük bir “yozlaşma” eleştirisi getirirse(ki bu eleştiriyi büyük ölçüde İslami temellere yaslar), İslami sol rüyası gerçek olabilir. şu anda HAS partiden böyle bir atılım beklemiyorum.diğer taraftan, AK partinin ABD ve AB ile ilişkilerini eleştirerek, milli görüşün oylarını tırtıklama ihtimali de zayıf. bu beyefendi ve kişilikli adamın entelektüel mecrada kalması zannımca en iyisi olurdu. siyasette başarılı olma ihtimali zayıf
Yazan:ali duman Tarih: Ara 1, 2010 | Reply
sol’un din’i, dinin de sol’u yok sayması (ya da karşıt olarak görmesi) her ikisine de çok pahalıya mal olmuştur. (bu durum her daim kapitalizmin başarı hanesine yeni kazanımlar eklemiş, sonuçta hep kazanan kapitalizm olmuştur).
avrupa ve abd’nin temsil ettiği kapitalizm, kendisi için yeniden inşaa ettiği hristiyanlığı kaptilizme göre yeniden tarif etmiş oldu, oysa tüm dinler ilk çıktıkları yani orjinal halleriyle hep yoksullardan ve ezilenlerden yana olmuştur, kapitalizmin yeniden ürettiği hristiyanlık, kapitalizmin kurumsallaşmasına, kökleşmesine destek olmuş (en azından sömürüye, haksızlığıa sessiz onay vermiş), yani yoksulun değil, ezenin, sömürenin yanında yer almıştır. Kapitalizmin yeniden ürettiği din (hristiyanlık) ile isa figürünün orjinaliyle hiç bir ilgisi bulunmamaktadır.
vahşi kapitalizmin sömürüsü sonucunda “yoksulların dini”, “zenginlerin” dini diye iki çeşit dini anlayış ortaya çıkmaktadır, bu durum zaafiyetli bir dini inanışı da beraberinde getirmektedir, şöyle ki yoksulların inandıkları gibi yaşabilmesine bir engel yok iken, zenginler için bunu söylemek mümkün değildir, o yüzden din yeniden üretilirken sömürü yoluyla karun gibi yaratılan sömürgeci zenginlerin meşrutiyetinin sağlanması için de yeniden üretilmektedir. bu da “inandığın gibi yaşayamıyorsan, yaşadığın gibi inanırsın” anlayışını, yani ali şeriati’nin “şirk dini” diye tarif ettiği yeni bir dini anlayışı/zaafiyeti ortaya çıkarmaktadır. Hristiyanlık için bu dönüştürme reformunu başaran batı kapitalizmi, aynı modeli islamiyet için uygulamaya sokmuş ve bu model için türkiye model oluşturulmuştur. ABD ve AB’nin ortaya sürdüğü “ılımlı islam” modeliyle hedeflenen tam da budur. yani seküleşme ve ılımlı islamiyet modeli ile islamiyetin de kapitalizmin bir mütemmim cüz-i haline getirilmesi projesi yürürlüğe konulmuştur.
işte tamda bu noktada ılımlı islamiyet projesine hizmet eden akp, esasen batı kapitalizminin “şirk dini” projesine hizmet etmektedir. İşin garip tarafı ise bu projeye dini bütün müslümanların değil de, atatürkçülerin karşı çıkıyor olmalarıdır, bu durum olsa olsa idris küçükömer hocanın “ideolojiler toplumlara giydirilmiş deli gömlekleridir” tespitinin ete kemiğe bürünmüş halinin en somut tezahürüdür.
Tüm toplumsal dönüşümler için kendine Batıyı örnek alan türk tarihin en büyük Batıcılaşmacısı Atatürk’ün hayal bile edemeyeceği bir şekilde islamiyet “ılımlı ıslamiyet” projesi ile dönüştürülmekte, tam da çağın ve kapitalizmin gereklerine göre yeniden üretilmektedir. Üstelik de, bu durum kapitalizme biat eden dindar/dinciler eliyle gerçekleştirilmektedir. Samimi dindar müslümanların bu duruma sessiz kalması, tamda istedikleri gibi bir dönüşümün gerçekleşiyor olmasına rağmen kemalistlerin buna karşı çıkmaları tarihsel bir ironi olsa gerek.
marx ve engels, tüm dinlerin -ilk çıkış, değişmemiş haliyle- yoksulların lehine olduğunu, ancak kapitalizmin (hakim ve sömüren sınıfın) kontrolüne geçen dinin, toplumlara karşı afyon olarak kullanılmakta olduğunu öngörmüşlerdir. Bu öngörü batı kapitalizminin resmi dini olan hristiyanlık için gerçekleştirilmiştir. inandıkları gibi yaşamak yerine, yasadıkları gibi inanan müslüman zenginlerin islamiyeti özünden saptırarak “şirk dini”ne dönüştürdüklerini iddia eden ali şeriati, aslında tam da marx ve engels’in din adına söylediklerini islami yorumla ifade etmektedir. marx’ın kapitalizm tarafından dinin toplumlar için afyon haline getirilmesi ile ali şeriati’nin “şirk dini” tariflemesi birbiriyle birebir örtüşen tespitlerdir.
islamiyet, seküleşme ve ılımlı islamiyet adı altına özünden saptırılacak, hemde batı kapitalizmi böyle istiyor diye yapılacaksa elbette sol’un da, samimi müslümanların da buna dair söyleyecek sözü olacaktır, elbette bu noktada sol’da, samimi dindarlar da ortak düşmana (kapitalizme) karşı birlikte olmanın yollarını arayacaklardır, zira her ikisini de birbirine yaklaştıracak hatta müttefik kılacak çok ortak noktaları vardır.
HAS Partinin islami ve dünyevi olanı nasıl okuduğunu henüz bilmiyoruz, ancak bu okuma yürüteceği siyaset açısından oldukça önemlidir, bu okumayı sol’dan yaparsa anlatmaya çalıştığım hususlara ilgisiz kalamayacaktır, sol’dan bir okuma yapmayacaksa böyle bir partiye toplumsal bir ihtiyaç yoktur, buna akp fazlasıyla yetiyor, ya da en azından şimdilik, gelecekte yetmeyecekse ve o gelecekteki yetersizliğin yerine geçmeyi de hedeflemişlerse de bunu zaman gösterecektir (buna hiç ihtimal vermememe rağmen) bekleyip, göreceğiz.
Yazan:ali duman Tarih: Ara 12, 2010 | Reply
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?i=19835&y=DucaneCundioglu :
<strong
..”
Ducane Cündioğlu’nun da belirtiği gibi iktidarın ütopyası olmaz, görsekte, görmemesekte bir ütopya var, ancak bu ütopyanın temsilcisi yok, sorun şu ki; bu ütopya bir şekilde temsiliyete ihtiyaç duyuyor ve üstelik bu ütopya ancak bir muhaliflik ile temsiliyet bulabilir, HAS partinin önemi de bu temsiliyeti başarıp başaramayacağıyla ilgili bir şeydir. Bu örtüşme gerçeklebilir mi? şayet fizik kanunu gereği boşluklar doldurulabilen bir olgu ise toplumsal ve düşünsel olarak önemli olan bu boşlukta bir şekilde doldurulmalıdır, doldurulacaktır. HAS parti doldurmaz, dolduramaz ise başka bir oluşum/parti bu boşluğu dolduracaktır.