Anayasa Sohbetleri 6 – Eşitlik
By Sevan Nisanyan on Ara 3, 2010 in Adalet, Anayasa Değişikliği, vicdan
Agos‘un 26 Kasım 2010 sayısında çıktı.
MADDE: Tüm vatandaşlar yasa önünde eşittir. Kamu görevlileri vatandaşlar arasında din ve mezhep, dil ve lehçe, ırk, etnik kimlik, sosyal sınıf, felsefi görüş ve yaşam tarzı nedeniyle ayrım yapamaz ve ayrım yapmayı savunamaz.
Çözmeye çalıştığımız problem şudur:
Senin ders kitapların, resmi propaganda broşürlerin, valilik web sitelerin, turistik tabelaların, Atatürk Bilmemne Kurumu neşriyatın, 19 Mayıs nutukların, askerî beyin yıkama programların, adli yıl açılış törenlerin, devlet onaylı cami vaazların Türk ve/veya Müslüman olmayanlara karşı baştan sona iftira ve sövgüyle dolu olacak. Sonra pişkin pişkin gülüp “aa olur mu, bizde herkes yasalar önünde eşittir, din ırk milliyet yüzünden katiyen ayrım yapılmaz” diye yavşayacaksın.
Bunu nasıl önleyeceğiz? Mesele bu. Yoksa herkes eşittir, ayrım gayrım yasaktır diye anayasaya yazmak kolay. Anayasasına bunu yazmayan devlet yok ki dünyada?
Maddenin sonundaki “ayrım yapmayı savunamaz” sözü bundan ötürü eklendi. Pratikte işe yarar mı, tartışılır. Ama birinci cumhurbaşkanının 1925’ten sonra ağzından çıkan hemen hemen her söz bu maddenin ışığında anayasa suçu haline geliyor, sırf onun hınzırlığı için eklemeye değer.
*
Hakiki dünyada ne yapılabilir? Kolay soru değil. Sonuçta ırkçılığı ve ayrımcılığı ikinci doğası haline getirmiş bir devlet yapılanmasını ıslah etmekten söz ediyoruz. O kültürle yetişmiş milyonlarca devlet görevlisini üç günde düzeltemezsin, istediğin kadar kanun çıkar, yasakla, asmakla kesmekle tehdit et, fayda etmez. Direnirler. Yolunu bulup baypas ederler. Boyun eğseler de içlerinden söverler.
Genel ilke: İnsanları inanmadıkları yasaklarla terbiye edemezsin. Asker takımı bunu anlamaz, ama “sivil anayasa” diyorsan hareket noktan bu olmalı.
Sanıyorum işi en az bir-iki kuşağa yayılacak bir eğitim ve uyarı süreci olarak düşünmek lazım. Benim düşünebildiğim en makul öneri şu. Ayrımcılıkla mücadele edecek bağımsız bir kurul oluşturursun. Toplumsal Barış Komisyonu gibi bir ad verirsin. Başına belki İsak Alaton gibi birini getirirsin. Birkaç gözüpek kamu yöneticisi, Kaboğlu ve Baskın Oran kalibresinde birkaç hoca eklersin. İHD ve TESEV’den, Mazlum-Der’den, Diyarbakır Barosundan destek alırsın. Bunların işi, resen veya şikâyet üzerine, kamu sektöründeki ayrımcı söylem örneklerini arayıp bulmak ve düzeltme önermek olur. Ceza yetkileri olmaz tabii, ama ekstrem örneklerde dava açabilir veya savcıları harekete geçirebilirler.
Beş-on yıl içinde bayağı ciddi netice almaya başlarlar diye tahmin ediyorum.
Anayasadaki “ayrım yapmayı savunamaz” fıkrası böyle bir heyet için hukuki dayanak teşkil eder, o açıdan faydalıdır.
*
Dikkat buyurunuz: Ayrım yapma ve ayrımı övme yasağı SADECE kamu görevlileri için konmuş. Sivil vatandaşa yasak getirilmemiş. Bu konuda bence net olmak lazım. Vatandaşın canı isterse ırkçı, ayrımcı, şoven olma özgürlüğü vardır. Devletin yoktur. Basit.
Nedenlerini daha sonra uzunca konuşuruz. Şimdilik kısa söyleyelim.
Bir kere Devlet toplumsal barışı sağlamak, kişi hak ve özgürlüklerini korumak için kurulmuş bir teşkilattır. Yani bir kuruluş amacı vardır ve ayrımcılık o amaca fayda değil zarar verir. Oysa vatandaşın kamu çıkarını düşünmek mecburiyeti yoktur. Düşünse pek güzel, ama düşünmese de kendi bileceği iş, bir şey yapamazsın. Zorlamaya kalksan özgürlük kalmaz, herkesin milli davaya piyade yazıldığı Ondokuzmayıs rejimlerine kapı açılır.
İki: Devlet fazla güçlüdür, o yüzden tehlikelidir. Devlet Lazları, eşcinselleri veya başörtülü kızları ezmeye kalktı mı karşısında durmak zordur. Oysa sivil vatandaşın eti ne, budu ne? Devleti kendi hırslarına alet edemediği müddetçe ciddi bir sorun çıkmaz. Çıksa da kontrol altına almanın bin türlü yolu var.
Sivil halka siyasi doğruculuk mecburiyeti getiren her türlü yasağı ben kaygıyla karşılıyorum. Batı ülkelerinde son yıllarda bu tür eğilimlerin artışını “soft” totalitarizme doğru tehlikeli bir gidiş olarak görüyorum. Eğer toplumda ırkçılık varsa, ırkçıların ifade ve örgütlenme özgürlüğü de olacak: yeter ki adam dövmesinler, cinayet işlemesinler.
Adam çalıştığı işyerinde veya oturduğu apartmanda zenci veya eşcinsel veya başörtülü kadın veya gâvur görmek istemeyebilir, keyfi bilir. Bundan dolayı ciddi boyutta bir sosyal haksızlık doğuyorsa – mesela bu yüzden eşcinseller veya başörtülüler sokakta kalıyorsa, iş bulamıyorsa, gettolara mahkûm oluyorsa – çaresine bakarsın. Ama BENİM dilediğim ortamda yaşama özgürlüğüm, ONUN dilediği ortamda yaşama özgürlüğünden büyük değil ki?
“Türkiye’nin en iyi haftalık gazetelerinden biri olan Agos’a abone olmak için +90 212 296 23 64′u arayın.“
2 Yorum
Yazan:Kemalist Tarih: Ara 4, 2010 | Reply
1. Cumhurbaşkanı demeyin. Mustafa Kemal deyin de tam olsun. Atatürk’ün hangi söylediği, hangi yaptığı suçmuş, bir çıkıp söyleyin bakalım?
Eğer suç arayacaksanız mesela bu milletin büyük bir kısmının inandığı Kuran’a bir bakın ve ayrımcılığın dik alasını görürsünüz.
İnanmayanlara hakaretler, kadınların 2. sınıf sayılması, Müslüman olmayanı dost edinmeyin demeler ve daha bir sürü şey.
Kuran da yasaklansın hadi bakalım, madem o kadar ayrımcılığa karşıyız?
Ya da şöyle söyleyeyim, Müslümanları “inanmadıkları yasaklarla”, dinlerine aykırı yasalaklarla sınırlamaya çalış bakalım… Yapabilecek misin? Atatürk bunu yapmak istiyordu. Anlayana…
Irkçıların kendi ifade özgürlüğü filan olamaz. Olaya çok yüzeysel bakıyorsunuz. Bir adam ırkçı fikirlerini özgürce ifade eder ama cinayet işlemeyebilir. Fakat bu fikirler yayıldıkça ve arttıkça “cinayet işleyecek” birileri bu fikirlere sahip olabilir.
O yüzden bu tür fikirlerin ifade edilmesi doğru olamaz.
Ve tutup eşcinsellerin haklarını savunurmuş gibi yapıp sonra da onlara düşmanlık eden, faşistliği tescillenmiş Mazlum-Der adlı sözde insan hakları derneğini ayrımcılık masasına katmanızı ayrıca trajikomik buluyorum. Ek olarak resmen Türk düşmanlığı yapan, PKK’lılar ölünce ayağa kalkan ama Türk askerleri şehit olunca sesini bile çıkarmayan İHD’yi de katmanız anlamsız.
Bunlar mı ayrımcılığa karşı savaşacak? Kuzuyu kurda teslim etmek bu 🙂
Bu arada ben başörtüsü yasağına kamuda olsun, okullarda olsun karşıyım. Yani başörtüsüyle herkes istediği yere girebilmeli. Eşcinsellere de asla karşı değilim! Kürt vatandaşlarımızın da haklarını ana dilde eğitime kadar teslim ediyorum.
Ama tutup da burada Atatürk’ü karalamayın!
Yazan:Hasan Yavuz Tarih: Ara 4, 2010 | Reply
Kemalist arkadaş,Değer yargılarımız, ahlâk sistemimiz içerisinde yeralır.Değer yargılarının maddi gerçeklere bağımlı olarak değişime zorlanması yeni kavramları ortaya çıkartması,genellikle bu ülkenin egemenleri ve onlara sadık aydınları tarafından dayatılırdı.O yüzden genelde kavramların içeriği egemen sınıfların doğrultusunda şekillenirdi.Dikkat ederseniz cümlelerin sonunda geçmiş zaman eki olarak “di” ekini kullanmaktayım.Bunu izah edeyim size,”yani siz bizler için geçmiş zamanlarda kalmış kötü bir anısınız.”