Ölüm’ün Işığında Zaman Kavramı (4)
By Mehmet Yılmaz on Ara 5, 2010 in Akıl, Ölüm, Zaman Nedir?
Nazım Hikmet’in Kuvâyi Milliye Destanı’ndan (7ci Bap):
“…Gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine…”
Bu dizelerdeki “tekerlek ölüleri” dikkatimizi çeken. Çünkü tekerlekler de ölür ve ölmüş tekerlek cesetleri tıpkı ölmüş öküzler gibi bir şeyler anlatırlar bize. Bir buzdolabı ölüsü, gölde boğulmuş bir bisiklet, terk edilmiş, çocuk çığlıklarına hasret gitmiş bir evin cenazesi, karaya vurmuş, susuzluktan ölmüş bir gemi… İşitebilen kulaklar için canlı piyanolardan daha çok ses verir bir piyanonun cesedi. Evet, ölmüş eşyalar “konuşur”.
Peki ya ölmüş saatler? Boşa geçmiş vakitler değil, Zaman’ı göstermek üzere imâl edilen saatlerden bahsediyorum. Saat ölmüştür ama dişli çarkları paslanmaya devam etmiştir. Çünkü durmuş, hatta çürümüş olsa bile saat Zaman’ın geçişinin tanığıdır. O saatin hayatı durmuştur ama baş harfi büyük yazılmak üzere HaYat devam etmektedir, o saat cesedinde hâlâ HaYatiyet vardır. Ama Ölüm’den münezzeh olan bu HaYatiyet kamyon, gemi, buzdolabı cesetlerine de nüfuz etmiştir. Çünkü:
“Saatler Zaman’ı bilmezler
Saate bakarak Zaman’ı ölçebiliyorsam bu saatin sayesinde değil İnsan olan Ben’im sayemde oluyor zira saat de taş, toprak, bulut gibi sıradan bir cisim. Saat geçen Zaman’ı göstermiyor, her seferinde yeni bir Şimdi gösteriyor. Hakikaten sürmekte olan İnsan bütün saatlerden önce/üstte bir varlık derecesine sahip. Belki bedenimizi ve analitik zekâmızın tabi olduğu bir dışsal, Newtoncu/Kantçı zamandan bahsedilebilir. Ama bunun dışında İnsan olmamızdan kaynaklanan bizim vasfımız, belki de fıtratımız olan bir Zaman daha var.” (Varlık Bir Harftir, Sen Onun Anlamısın)
Eşya ölülerini büyük boy işitmek için:
1 Trackback(s)