Bu pazartesi başörtümüzle seçilme hakkı istiyoruz!
By Aisha Benghazi on Ara 13, 2010 in atatürkçülük, Başörtüsü Yasağı, Kemalizm, Laiklik, Yobaz Laikler
Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri Platformu 294.hafta basın açıklaması, 4 Aralık Cumartesi 2010 tarihinde, saat 12.30’da Platform birleşenlerinden MAZLUMDER Kocaeli Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Medine Küçük tarafından yapıldı.5 Aralık Türkiyeli kadına seçme hakkının verildiği gün.Fakat nüfusun % 70 oluşturan başörtülü kadınların seçilme hakkı yok.Merve Kavakçının uğradığı linç ortada, bırakın milletvekilliğini vatandaşlıktan bile atıldı.Başörtülü kadınların değil seçilme, sandık müşahidi olma hakkı dahi yok.5 Aralığın arifesinde yapılan alternatif eylemle, İzmit İnsan Hakları parkı, özgürlük anıtına, yapılan alternatif eylemle 2010 yılında Türkiye’nin bu ayıbını protesto için siyah çelenk bırakıldı.Çelenkte”, 2010 yılında Türkiye’de başörtülü kadınların hala seçilme hakkı yok” yazıyordu.Ellerinde “başörtümle milletvekili, başbakan, belediye başkanı, sandık görevlisi olmak istiyorum” yazılı pankart tutan bayanlar bu olmayan keyfi yasağı protesto etti.
Basın açıklamasının tam metni:
Sevgili Hemşerilerimiz ve Değerli Basın Mensupları,
Bu gün 4 Aralık 2010! Türkiye Cumhuriyeti kadınları ve ülke demokrasisi ve temsili konusunda önemli bir yıldönümünün arifesindeyiz.Bu gün 4 Aralık 2010! Başörtülü kadınların kamusal hapishanelerden tahliye edilmesi için yaptığımız eylemlerin 294.sündeyiz.
Bundan 76 yıl önce 5 aralık 1934 tarihinde Teşkilat-ı Esasiye kanununun 10. ve 11. maddeleri değiştirilerek kadınlara millet vekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. İlk kadın millet vekili 1 Mart 1935’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yer aldı.Bu kararın ardından Mustafa Kemal Atatürk kendi el yazısıyla ” Bu karar Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir.Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihte aramak lazım gelecektir.Türk kadını evdeki medeni mevkiini salahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir.Siyasi hayatta belediye seçimlerinde tecrübesini yapan Türk kadını, bu sefer de mebus seçme ve seçilme suretiyle hakların en büyüğünü elde etmiş bulunuyor.Medeni memleketlerin bir çoğunda kadından esirgenen bu hak, bu gün Türk kadınının elindedir ve onu salahiyetle ve liyakatle kullanacaktır.” diye not düşüyor.
1935’teki bu kanunla bütün milletlerin üstünde yer verilen Türkiye Cumhuriyeti kadınının onurunun bu gün nasıl ayaklar altına alındığını Dünya Ekonomik Forumunun geleneksel olarak yayınladığı ” Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu 2009″ da daha net görmekteyiz.Bu rapora göre 134 ülke arasında Türkiye “küresel cinsiyet eşitliği endeksi” bölümünde 129.; “ekonomik katılım ve fırsat eşitliği”nde 130.; “eğitime erişim”de 110.;”sağlık ve yaşam sürdürmede 93.; “parlamentoda temsil oranı bakımından 108. sırada yer almaktadır.
1935 seçimlerinde % 4.5 olan kadın temsil oranının bu gün parlamentoda %9, belediye başkanlığında ise %1 olması, Türkiyeli kadının diğer bütün alanlar da olduğu gibi siyasi alanda da nasıl saf dışı bırakıldığını açıkça ortaya koymaktadır.Aradan geçen 76 yıla rağmen siyasal alan da dahil olmak üzere hiçbir alanda hedeflenen noktaya gelinememiştir. Diğer alanlar da olduğu gibi siyasal yaşamda da erkek egemenliği, bütün acımasızlığıyla ve sistemin yardımıyla kadını bertaraf etmeyi sürdüre gelmiştir.Sistem her defasında kadını birkaç tur geride tutmayı başarmıştır.
Başı açık kadınlar eşitsizlik ve haksızlıklara uğradıkları bu yarışa katılabildikleri halde başörtülü olan kadınlar bu yarışa başlayamamaktadırlar bile.3 Mayıs 1999’da seçilmiş başörtülü millet vekiline hukuksuz bir şekilde yemin ettirilmemiş ve anayasal hakkı milletin meclisinde açıkça gasp edilmiş, yetmiyormuş gibi ani bir baskınla vatandaşlıktan çıkarılarak, başörtülü kadınların bir daha böyle bir şeye yeltenmemeleri garanti altına alınmıştır.
Atatürk’ün kafes ardından kurtarmaya çalıştığını söylediği kadınların yarıya yakını, başörtülü oldukları için kendini Atatürkçü diye adlandıran zihniyet tarafından kamusal parmaklıkların ardına mahkum edilmişlerdir. Yavuz hırsız misali aslında İslamiyet’in kadını eve hapsettiğini iddia ederken de yüzleri bile kızarmamıştır.
Türkiye’de kadına, daha ağır şekliyle başörtülü kadına her alanda uygulanan eşitsizlik ve hukuki olduğu iddia edilen hukuksuzluk, kadın örgütleri tarafından hazırlanan CEDAW Gölge Raporu’nda da “yasalar önünde eşitlik ilkesinin hala Anayasa, Türk Ceza Yasası ve Medeni Yasa gibi temel yasalarda eksik kaldığı” söylenerek ortaya konulmuştur.
Bu ülke de kadın olmak zor.Başörtülü kadın olmak ise çok daha zor.
Ama artık başka zamanları yaşamaya başladı bu ülke.İnsan haklarını yeniden keşfetmeye başladı.İnsan için yapıldığı iddia edilen insanlık dışı söz ve davranışlarla yüzleşilmeye başlandı.Haklar talep edilmeye ve hakların teslim edileceğine inanılmaya başlandı.
İşte bu ortamda yeni bir seçime doğru yol alırken, biz kadınlar 76 yıl önce ellerimize tutuşturulan ama tam anlamıyla kullanmamıza izin verilmeyen, başörtülü olanlarımızın yaklaşmasına dahi müsaade edilmeyen, siyasal alandaki, seçilme hakkımızı erkeklerle eşit şartlarda kullanma isteğimizi bir kez daha dile getiriyoruz.Ve önümüzdeki seçimin bu haksızlığın ortadan kaldırılması için bir fırsat olduğunu düşünüyoruz.
Kadınların kadın oldukları için haksızlığa uğradıklarını düşünmedikleri günleri yaşamak, daha özgür günler için mücadelemizde yanımızda olmak isteyenlerle haftaya tekrar bu alanda buluşmak temennisiyle hepinize teşekkürler.
MAZLUMDER Kocaeli şubesi adına
Yönetim Kurulu Üyesi. Medine KÜÇÜK
KAYNAK: http://platformhaber.net/?p=7402