RSS Feed for This Post

Tesettüre “ucube” denebilir ama heykele asla!

heykel için ucube denirse, bu ayıplanıp kazan kaldırılacak, ama, aynı kelime tesettür için kullanılırsa, onaylanacak veya onay sadedinde sessiz kalınacak. sebebi sorulduğunda: “uyuyanlar var, çoluk-çocuk var, hasta var..” gibi sebeblere binaen, “tantanaya gerek yok, rahatsızlık vermeyelim” denecek… bir bakıma iki hal de, hoşlanma/hoşlanmama kelimesi ile irtibatlandırılabilir mi? heykel sözkonusu oldukda, “sanatdan anlamayan, bu sahada mütehassıs ve en azından heveskâr olmayanların görüş belirtmeğe hakkı yokdur, bu kabul edilebilir bir şey değildir” denecek. öte yandan, tesettür konusunda, tesettürün t’siyle uzakdan yakından, malumat babından olsun, bir bulaşıklığı bulunmayan her herzevekile, müftilik makamı ardına kadar açık tutulacak… TAMAMI

Trackback URL

  1. 10 Yorum

  2. Yazan:beytullah emrah Tarih: Oca 17, 2011 | Reply

    yazı, heykel tartışmasında kartel medyasının kalemşörlerine karşı muhafazakâr medyanın kalemşörlüğünü yapmaktan öte bir değer taşımıyor sanırım. ucuz bir polemik. karşıtları gibi meselenin bağlamını kaydırıp, asıl sorunun üzerini örtüyor.

    sorun, başbakan’ın heykeli beğenip, beğenmeme şeklinde tezahür eden bir estetik kaygısı sorunu değil. “ben” diliyle konuşup, o tepeden buyurgan tavrıyla heykel için “tiz uçurun kellesini” fermanı verebilmesinde… hani referandum süresince çok eleştirdikleri o 12 eylül zihniyetinin otoriterliği farklı kodlarla yeniden üretmesinde.

    ya da içki tartışmalarında olduğu gibi “aksırıncaya tıksırıncaya kadar içiyorlar” derken ortaya koyduğu zihniyettir sorun.

    ak parti, bu ülkenin tüm toplum katmanlarının hükümeti olduğunu unutuyor çoğu zaman. güçlü bir cemaatçi* algısı var. ve kendi cemaatinin değerleri üzerinden tüm toplumu yönetme çabası… bu da nihai tahlilde kendine müslüman bir siyaset ürettiği gibi müslümanlık algısını da tartışmalı hale getiriyor.

    diğer bir durum da şu: hükümet, ahmet altan’ın da haklı tespitiyle gidelim, ele aldığı siyasal ve toplumsal sorunlar karşısında çözüm yerine laf üretme yönteminin sonuna geldiğini görüyor. bugüne kadar vitrin süslemeye dönük hamlelerle günü kurtarırken, artık dükkanın içinin de düzenlenmesi gerektiğini, halkın bu yöndeki beklentilerinin güçlendiğini görüyor ve köşeye sıkışıyor. böylesi bir ortamda içki satışı, heykel ya da rtük üzerinden muhteşem yüzyıl’ı uyarma gibi hamlelerle o yaslandığı “dindar” tabana göz kırparak, dikkatlerini dağıtmaya çalışıyor.

    mesele link verilen yazıdaki gibi kartel medyanın tutarsızlığı üzerinden kotarılacak kadar basit değil yani.

    *burada cemaatçilik eleştirisini sosyolojik olarak kullanıyorum, gülen cemaati özelinde değil.

  3. Yazan:MY Tarih: Oca 17, 2011 | Reply

    Beytullah iyi hos diyorsun da,
    söz konusu heykel hakikaten çok çirkin
    ucube kelimesi iltifat gibi kalmis 🙁

    Yani bu Sanat üzerinden yapilan Müslüman düsmanligi basbakanin hatalariyla örtülecek gibi degil.

    Bak bu konularda bizim iki yazimiz var, mutlaka oku:

    AYIP SANAT OLUR MU?

    http://www.derindusunce.org/2009/08/12/ayip-sanat-olur-mu/

    CIRKIN CUMHURIYET VE MANASIZ MANEVIYAT

    http://www.derindusunce.org/2010/08/10/cirkin-cumhuriyet-ve-mana%E2%80%99siz-maneviyat/

  4. Yazan:Furkan Tarih: Oca 17, 2011 | Reply

    Bence heykeller o kadar da kötü değil. Modern bir şehrin, camdan gökdelenlerinin arasındaki modern bir meydanına konulsa gayet güzel durabilir. Ama dağ başında çöplük gibi görünen bir yere dikilince çok rahatsız edici bir görüntü ortaya çıkıyor. Yani mesele heykelde değil, yerleştirildiği mekanda sanırım.

  5. Yazan:mer'A-kıl Tarih: Oca 17, 2011 | Reply

    Hükümete, heykel, içki ve dizi tartışmaları üzerinden eleştiri yönelten, kazan kaynatan sadece kartel medyasının kalemşörleri değil. Bu ülkenin tüm katmanlarının hükümeti olduğunu unutmamasını hatırlatan “dost” kalemler de aynı konu üzerine aynı gerekçelerle kalem oynatıyorlar. AKP yi bir kez daha hükümet olarak görmek istemeyen kalemlerin seçime kadar ki süreçte her konuyu buna benzer şekilde muhalefet partileri gibi köpürterek kullanacağı çok açık.

    Gelelim hükümete, bu ülkenin tüm katmanlarını temsil ettiğini hatırlatmak için “dükkanın içini düzenle” uyarısında bulunmak üzere kalem oynatarak ayar vermek isteyen uzman dost kalemlere!
    Bu uyarıyı yapmak için kartel medyasının ve muhalif siyasi partilerin belirlediği konuların üzerine balıklama atlıyorlar. Biri eleştirmek diğeri akıl vermek için konuyu birbirlerine yuvarlayıp duruyorlar. Bir taraf endişeli modernlerin endişelerini paylaştığını/savunduğunu iddia ederek prim yaparken, diğer taraf “bu söylemler karnımızı doyurmaz icraat bekliyoruz” diyenlerin beklentileri yönünde eleştiri yaptıklarını sanarak muhalif kalemşörlerin ekmeğine oldukça kalın bir yağ tabakası sürüyor!

    Dizi, heykel, içki tartışmalarının “dindar” tabana, seçime kadar dikkat dağıtarak göz kırpmak olduğunu düşünmüyorum. Muhalif olanların maksadı belli. Halkın flulaşmış endişelerini tekrar keskinleştirerek, güçlendirmek köşeye sıkıştırmak. Hükümetin büyük çoğunlukla tek başına iktidar olamayacağını ya da izlediği politika nedeniyle istediklerini elde edemeyeceklerini düşünen bir kısım dindar kesim de giderayak istediklerini tez elden almak için hükümeti köşeye sıkıştıranlara el veriyor. BDP’lilerin özerklik(!) dosyasıyla ilgili çıkışları gibi!

    Bu hükümetin iktidar olduğu dönemde gerçekleştirdiği icraatlarını aynı ilkeler doğrultusunda arttırarak devam ettirecek , alternatif olabilecek mevcut siyasi bir parti biliyor musunuz? Muhalefet partilerinden herhangi birinin köpürttükleri heykel/içki/dizi dışında bu ülke halkının sorunlarının çözümüne dair seçim için bile olsa izleyeceği iç ve dış politikaya dair ezberleri bozan, umut vaat eden söylemleri var mı? Çözüm üretemeyecekleri sorunları tanımlayan kelimeleri bile telaffuz etmiyorlar!

    Sorun benimsenmiş olduğu düşünülen “ben” dili değil ne yazık ki! Sorun “ben sana mahkumum durumuna isyan” hali; yaptıklarına tepeden bakıyorum, seni beğenmiyorum ama kelleni de uçuramıyorum! Alternatiflere bakınca, eleştirenleri için bile samimiyeti sınanmış sorun çözen/çözmeye talip olan tek parti var, ne yazık ki!

  6. Yazan:Fatih Öksüz Tarih: Oca 17, 2011 | Reply

    Daha öncede dediğim gibi,bu yapıt bir sanat eseri olamaz,olsa olsa zanaat olur.Bir inşaatçı olarak c25 beton,18’lik demir ve ağaç kalıp kullanılarak yapılan bu yapıtın betonerme binadan hiç farkı yoktur.
    Fakat bu yapıt,Cumhuriyet döneminin sanatta 87 yıldır,muasır medeniyet seviyesinin ibresini yansıtması bakımından çok yerinde bir icraat olmuştur.
    Amma velakin bu yapıt Türk-Ermeni dostluğunu pekiştirecek bir görev yapabilirse iş hedefe ulaşmıştır denilebilir.Fakat yine bir sanat eseri olmamaktan kendini kurtaramaz.
    Meşhur yapıtın heykeltıraşı Mustafa Aksoy elimden gelenin en iyisini yaptım diyorsa tabiki yinede emeğe saygı demek daha hoş olur.

  7. Yazan:Fatih Öksüz Tarih: Oca 17, 2011 | Reply

    Sayın Mehmet Yılmaz Bey,aylar önce Çirkin Cumhuriyet Manasız Maneviyat makalesinde,Cumhuriyet dönemi sanat ve sanat eserleri konusunda cansiperane işte tam bu mevzuyu açıklığa kavuşturmak istiyordu kanımca.Yorumlarıyla beraber aylar önceki bu makaleyi okumanızı tavsiye ederim.

  8. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Oca 17, 2011 | Reply

    21. yy’da Atatürk büstünün önüne geçip, saygı duruşunda bekleyen zihniyetle onlarca asır önce putlara tapan zihniyet arasında pek bir fark göremiyorum. Eminim o zaman puta tapanlara sorulsaydı onlar da ilerici olduklarını iddia edeceklerdi. ”Ya siz niye ellerinizle yaptığınız puta tapıyorsunuz?” diye sorulsa ”biz o puta değil, onun temsil ettiği değerlere tapıyoruz diye ibadetlerini meşrulaştıracaktı. 2-3yy geride kalan Osmanlı’yı özleyenlere gerici diyenler, binbeş yüz geriye gidince bunu ilericilik olarak görüyorlar. Firavuna tapan Mısır’lılarla Atatürk’e tapan Türk’ler arasında kıyafet haricinde ne fark var? Onlar da ulu önderleri Firavun sayesinde ülkelerinin iyi durumda olduğunu, o düzenin ilelebet payidar kalacağını zannediyorlardı. Hangi gelişmiş batılı ülkede her köşe başında bir heykel var? Ama gidin halkı açlık sınırına yakın koşullarda yaşayan komünist ülkelere, her tarafta aynı adama ait bir kara, iç karartıcı heykel… Kuzey Kore mesela… Demir perdeden kurtulmuş ülkelerde de bol bol görürsünüz bu heykellerden. Bu tür ülkelerin ortak özelliği temel hak ve hürriyetlerin olmaması; bütün dünyanın bu ülkelere düşman olduğu ve bu amansız düşmanlardan kurtuluşlarının ulu önderlerinin izinden gitmelerine bağlı olduğu inancının halkına milli eğitim ve zorunlu askerlik vasıtasıyla zorla kabul ettirildiği ülkelerdir. Çin’liler için Mao, Kuzey Kore’liler için Kim Yong İl, eski Irak’ta Saddam, Libya’da Kaddafi, Türkiye’de Atatürk vb. dünyanın en büyük liderleridir halklarının gözünde. Hangisi en büyük ya? Bi karar verin artık. Bu en büyüklüğün bir ölçüsü var mı? Neye göre en büyük? Yazık, kendini okumuş, entellektüel sanan insanlar dahi bu ”ulu önder” şeysine inanıyor. Bu tip ülkelerde cehalet erdemdir.

  9. Yazan:Furkan Tarih: Oca 17, 2011 | Reply

    Atatürk heykelleri konusunda Tayfun Bey’e katılıyorum. Ancak başbakanın bu heykeli kaldırın diye emir vermesi bence yakışık almadı. Sizin için bir şey ifade etmeyen bir yapıt (ki bence burada tek sorun heykelin dikildiği yer) başkaları için farklı anlamlar taşıyabilir. Bu adı üstünde sanattır. Sanat konusunda bir bilgisi, bir birikimi olmayan insanların ben bunu beğenmedim bu bir şeye benzememiş demesi abestir. Hele hele bu bir başbakanın hiç işi olmamalıdır. Böyle önemsiz konulara zaman ve vakit ayırmak bir başbakan için ayıptır. Başbakanın aklında sadece hizmet üretmek ve insanlarını mutlu etmek konusunda projeler olmalıdır. Bu konuları düşünmelidir. Eğer bu konular üzerinde yeterince düşünmüyorsa bu tür önemsiz konular üzerinde düşünecek bol bol vakti var demektir, ki malesef buradaki durumda bu kanaatimce.

  10. Yazan:mer'A-kıl Tarih: Oca 17, 2011 | Reply

    Sn.Furkan,
    Sanat konusunda bir bilgisi, bir birikimi olmayan insanların ben bunu beğenmedim bu bir şeye benzememiş demesi abestir. Hele hele bu bir başbakanın hiç işi olmamalıdır.
    Şuan Tarafsız Bölg programını izliyorum. Bedri Baykam konuk konuşmacılardan biri. İsminin altında “sanatçı” yazıyor. Bedri Baykam’ı İstanbul’a dönüp ilk sergisini 87 de açtığından beri çok sıkı takip etmesem de bilirim. Kendisi işletme ve ekonomi, L’Actorat okulunda da aktörlük tahsili yapmış biri. 23 yaşından sonra da resim ve sinema dalında eğitim almış.
    Sorum şu; Sanatçı titri(!)olan birinin siyaset konusundaki bilgisini, birikimini nasıl test edeceğiz? Ya da kim test edebilir? Sanatçı siyaset yapabilir,bu konuda ahkam kesebilir ama …….eeee bu cümlenin sonrası ne?
    Sanat teknik detayları dışında aynen siyaset gibi hayattan kopuk bir konu değildir. Sanatçı, galericiler, koleksiyoncular ve sanat konusunda özel bir bilgi birikimi özel bir grup için eser üretmez.
    Böyle önemsiz konulara zaman ve vakit ayırmak bir başbakan için ayıptır.
    Başbakan için iyi bir hatip denir. Edebiyata özellikle şiire özel bir ilgisi ve de bilgisi olduğu kesin. Sanat dalı olarak edebiyatı siyasetle harmanlayabiliyor.Sanat, önemsiz bir detay değildir.Şu anda tvde siyaset üzerine konuşan sanatçı Bedri Baykamdan farklı olarak heykele laf ettiğinde başbakanın sanata müdahale etmeyi amaçladığını hiç sanmıyorum.
    Başbakanın aklında sadece hizmet üretmek ve insanlarını mutlu etmek konusunda projeler olmalıdır. Bu konuları düşünmelidir.
    Bedri Baykam için de benzer cümleyi sarf edebilir miyiz sizce?
    Eğer bu konular üzerinde yeterince düşünmüyorsa bu tür önemsiz konular üzerinde düşünecek bol bol vakti var demektir, ki malesef buradaki durumda bu kanaatimce.
    Buradaki durum bizim kafamızın içindeki kalıplar(putlaşmış düşünceler),o kadar.

  11. Yazan:Furkan Tarih: Oca 19, 2011 | Reply

    Sayın Merakıl
    1. Sanat önemsiz demedim, başbakanın başlattığı polemiğe önemsiz dedim.
    2. Putlara ya da putlaştırılmış düşüncelere tapmam, sadece Allah’a taparım.
    3. Hiç bir insan evladı eleştirilemez değildir. Eleştiri olmazsa güç sahiplerinin yozlaşması kaçınılmazdır.
    4. Bedri Baykam’ı günahım kadar sevmem ve söylediklerini ciddiye almam.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin