Kendi ülkesini işgâl eden bir ordu?
By Mehmet Yılmaz on Oca 22, 2011 in Basın günlüğü, Ergenekon Nedir?
“…Genelkurmay, bu cuntanın farkına varmış ama gücü ancak “emeklilik zamanı gelmiş” olan Orgeneral Çetin Doğan’ı tasfiye etmeye yetmiş. Cuntanın diğer elemanları ordu içinde yükselmeyi sürdürmüşler. Bu darbe girişiminde önemli roller üstlendikleri anlaşılan Orgeneral İbrahim Fırtına ile Oramiral Özden Örnek kuvvet komutanı olmuşlar. Orgeneral Şükrü Sarıışık, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne getirilmiş. O görevdeyken “misyonerliğin ülkeyi böleceğine dair” bir rapor hazırlatmış. Bu rapor, Balyoz Darbe Planı’nında öldürülmesi öngörülen grubun içinde adı bulunan Hrant Dink’in uğradığı suikastın de başlangıç noktası gibi görünüyor….” TAMAMI
1 Yorum
Yazan:yer altından notlar Tarih: Oca 22, 2011 | Reply
İş dönüp dolaşıp devlet içinde konumlanmış iktidar odaklı (gizli)yapılanmalara dayanıyor.Zira devlet kurumu niteliğindeki kurumlar kendi asli görevleri yerine başka işlerin peşindedirler.Daha doğrusu kendi görev ve sorumluluk sahalarının dışında hepsi birer siyasi parti gibi faaliyet gösteriyor.Dolayısıyla,devlet, kök salmış bu anlayıştan arın(dırıl)madığı sürece işte böyle KENDİ ÜLKESİNİ İŞGAL EDEN,bu fiili durumu birinci “vazife”sayan bir Ordu çıkıyor karşımıza.
Ancak şu da var:Devleti/iktidarı ele geçirme heveslisi tek işgalci kurum Ordu değildir.Aynı şekilde siyasete soyunan tek kurum da değildir.Yargıdan medyaya,akedemik kurumlardan iş dünyasına kadar bütün kurum ve kuruluşlar birer siyaset kurumu gibi iktidar emelleriyle hemhal olmuş durumdadır.Tek fark Ordu’nun silahlı olması ve sahip olduğu bu gücü bir tehdit unsuru olarak kullanmasıdır.
Dolayısıyla,kurumlar arası bir mutabakat ve işbiliğiyle; hayali tehditler üreterek statükonun devamını gaye edinmiş komplike bir güç var ortada.Bu güç,emellerine legal alan ve yollardan ulaşmakta “yetersiz” kaldığında,üstlendiği misyonun gereği olarak “yer altına” yani illegal sahaya inerek amaçlarını icra ediyor.Bunun için de “her yol bübah”düsturuyla türlü entrikalar denenip,cinayet ve provokasyonlar tertip ediliyor.
“İrticayla Mücadele Eylem Planı” işte bu gizli hesapların sadece bir parçasını oluşturuyor.Altan’ın yazısında belirttiği gibi Hrant Dink cinayetinin de bu planın bir parçası olduğuna dair ciddi ip uçları var.Puzzlenin parçaları birleştirildiğinde adres bizi buraya getiriyor.Zira cami ve okulların bombalanacağı,Yunanistan’la savaş görüntüsü altında “kendi uçağını düşürme”vb. akla hayale gelmeyecek kirli senaryolara ek olarak “Misyoner tehditi” araya yerleştiriliyor(Ki,Hrant Dink bu “potansiyel tehditin baş aktörleri”arasında sayılmaktadır).
Şimdi toparlayalım:”Yunanistanla gerginlik”yaratılması için kendi uçaklarını düşürecekler;toplumda kaos yaratılması için cami,okul bombalanacak;hükümet zor durumda kalsın diye gayrimüslimlere karşı cinayetler işlenecek…Ve bu plana dair kanıtlar bizzat ordu tarafından kabul edilecek!Peki bütün bu kanıtlara karşı neden bir arpa boyu yol alınamıyor?
Bunun bir tek açıklaması var:Hükümet Ergenekon’un üzerine gitmekle büyük bir iş başardı…Bir çok plan uygulamaya konmadan önlenebildi.Siyasi cinayetlerin,ülkenin felakete sürüklenmesinin kısmen önüne geçildi.Hepsi tamam.Lakin görünen o ki bir yerden sonra dokunulmaz çizgiler başlıyor ve hükümet risk almamak adına daha ileriye gidemiyor.Zira yazıda da belirtildiği gibi bu plan emekliliği gelmiş bir generalin(tek başına çevirebileceği)bir iş değildir.Uzantıları hâlâ Ordu’nun içinde terfi alıp yükselmeye devam ederken maalesef hükümet bu duruma pek ses çıkaramıyor.Aksine siyasi hesaplar gözeterek gizli anlaşmalarla uzlaşmanın yollarını arıyor.
Hal ve vaziyet bu olunca birileri “kendi ülkesini işgal etme”ye devam edecektir.
Sonuç olarak bu kokuşmuşluğun birinci derecede sorumlusu hükümettir.Ayıbı en başta hükümete aittir.