RSS Feed for This Post

Arı Kovanının Ruhu / El Espiritu De La Colmena

Bugün birdenbire karşıma çıktı, onu aramıyordum, birdenbire, öylesine. Adı, sadece adıyla, bana ‘beni izle’ dedi. Daha önce dikkatimi çekmemişti, aslında film izleme döneminde bile değilken -bu dönemlerde değil izlemek, tahammül bile edemem tek dakikasına filmlerin- o, kapımı çaldı. Kitap okuma döneminde olmama ve bunun dışındaki her şeyi yadsıma eğilimi göstermeme rağmen, sanırım bir haftada üçüncü kitabı bitirip dördüncüye başlayınca farklı bir şey yapmak istedim ve o, beni buldu.

Arı kovanı ve ruh. Aklıma insanlardan uzakta, kendini yaptığı işe veren ama aynı zamanda kendini yaptığı işten koruyan, her şeyden yalıtılmış bir insanın görüntüsü geliyor… şu anda bilmiyorum… Şimdi izleme zamanı.

İzlerken daha ilk sahnelerde, zamanda yolculuk yaptım. Sinema izlemeye giden kasabalıyı görünce. Eskiden mahallelerde sinemalar olurdu ve ailecek sinemaya gidilirdi. Halen, artık sinema kalmasa da mahallemizde, sinemayı işleten insanlara Sinemacılar denilmekte. Belleğim izlediğim filmleri hatırlamasa da, akşamları sinemaya gittiğimizi hatırlıyorum. Eski, küçük ama değerli anları geçmişin. Ama bazen geçmiş, farklı izler bırakır bellekte, onları terk etmeniz de gerekir.

Arı Kovanının Ruhu Víctor Erice‘nin yönetmenliğini yaptığı, 1973 İspanya yapımı Pan’ın Labirenti filmine esin kaynağı olmuş bir film.

Film 1940’ta, İspanyol İç Savaşı’nın bitiminden hemen sonra, Kastilya Bölgesi’nde geçmekte. Ana, köy sinemasında izlediği James Whale’in Frankenstein filminden etkilenerek, ablası İsabel’in, Frankenstein’in ölmediğini, ruhunun yaşadığını ve gözlerini kaparsa Ana’nın onu çağırabileceğini söylemesi üzerine Frankenstein’in ruhunu aramaya başlar.

Sorar: Ruh, nedir? Aldığı cevap annesinden, çok basittir, genellikle hepimizin yaptığı açıklamalardan biridir. Ruh, ruhtur. Ve ruhu iyilik ve kötülüğün açıklamasında kullanır. İyi olursan iyi ruhlar gelir, kötü olursan kötü ruhlar…

Filmin başında Frankenstein’in yönetmeni seyirciyi film için uyarır ve onlar filmi izlemeye başladıklarında biz de kendi filmimizi izlemeye başlarız. Filmin içinde geçen uyarı bizedir/seyirciyedir aynı zamanda. Film ilerledikçe Frankenstein filminin yönetmen tarafından metafor olarak kullanıldığını ve ruh, iyilik-kötülük, sonsuzluk… kavramlarını sorgulamak için kullanıldığını fark ederiz. Filmin içindeki film, gerçekliğin içindeki kurgu, bizi düşten çok gerçeğe yaklaştıran bir araç olarak kullanılır.

Dramatik örgü kurulurken adım adım, hızlı olmayan bir tempoda, küçük ayrıntıların, ama sonuçları etkileyen ayrıntıların verildiğini görürsünüz. Müzikli köstekli saat, Frankenstein’den etkilenen Ana’nın ruhu bulmak için boş binaya gidip gelmeleri, bir kaçağa yiyecek ve giyecek götürmesi, giyeceğin içinden saatin çıkması, kaçağın öldürülmesi, saatin eve geri dönüşü, babasının Ana’yı boş binada bulması ve Ana’nın kaçması…sonra bulunması.

Gece suyun kenarında kendisiyle yüzleşirken Ana -tek söz yoktur bu sahnede ve bu kısım filmin en etkileyici kısımlarından biridir-, suda Frankenstein’i görür, sonra da karşısında. Kötü bir şey yapmıştır ve onun ruhu yanına gelmiştir. Çünkü annesi daha önce öyle demiştir.

Frankenstein filmiyle harmanlanan gerçeklik. Bir çocuğun gerçekliği. Doğru ve yanlışın, ruh ve bedenin, küçük ama önemli ayrıntıların hayatımızdaki etkisi.

Tiranların zamanında tüm söylenceler, düşler ve gerçeküstüne evrilir ve gerçekler, metaforların, sembollerin, işaretlerin ardından yol bulur gerçeğe doğru. Gerçek Frankenstein’in suratı olduğunda, doğru yanlış kabul edildiğinde, algılarda kırılmalar olur, Ana’da olduğu gibi. Küçük ayrıntılar, küçük seçimler hayata yön verir ve fark etmediğiniz bir ayrıntı -tıpkı babanın kızlarına anlattığı mantar bilgisi gibi- sonunuzu hazırlayabilir, sizi tamamen değiştirebilir.

Edilgen ve arılarla vakit harcayan bir baba, bilinmeyen birine mektuplar gönderen ve geçmişteki sevgiye tutunmaya çalışan bir anne, akıllı ve haylaz bir kız kardeş ve ruhu araştıran küçük Ana. Sıradan bir hayatın, düşsel bir bakışla yeniden ifade edilişi, biçim kazanması. Travmatizme edilmeyen, yumuşak geçişlerle gerçeğe dokunuş. Daha önce gösterilen her sahnenin, küçük farklılıklarla yeniden karşımıza çıkması. Hayat gibi, tekrar eden, benzer görünen ama asla aynı olmayan hayat. Küçük detayların, atladığımız seçimlerin büyük sonuçlara neden olduğu hayat.

Ancak şunu söylemeden geçemeyeceğim, arı kovanının ruhu ismini duyunca, daha farklı bir film beklemiştim. Ana’dan çok babaya yönelen ve dönemi, edilgenliği ve hayatı daha çok sorgulayan, daha derin bir film. Bu noktada filmin zayıf kaldığını düşünüyorum. Peki çekimler? İşte onlar harika, özellikle de kamera gözünü doğaya çevirdiğinde, kendisine eşlik eden müzikle birlikte…

İzlemeli misiniz, eğer soru banaysa, cevap çok açık: Elbette.

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:Ali Tarih: Oca 22, 2012 | Reply

    El Espiritu de la Colmena, Victor Erice’in muazzam bir taşlamasıdır. Filmin çekildiği dönem Dicta Blanda dönemidir ki diktatörlük bağlarının yavaş yavaş çözülmeye başladığı görülür.

    Filmde gösterilen Frankenstein filmi, 1931 yılı yapımıdır. James Whale’nin filmidir. Beni en çok etkileyen demir yoludur. Babanın Ana ve Isabel’e mantarlarla ilgili anlattıklarıysa bizleri farklı eşiklere götürür.

    Kıyıda kalan, az bilinen çok iyi dönem filmlerinden birisi Arı Kovanının Ruhu. Kovandaki arılar, yıllarca kavonoza sıkışıp kalmış İspanya halkını tasvir eder.

    Çok güzel yorumlamışsınız. Mana için teşekkürler Suzan Nur Hanım.

  3. Yazan:suzannur Tarih: Oca 22, 2012 | Reply

    Çok teşekkür ederim Ali Bey.Bu arada güzel sitenize uğradım.Sinemazingo’nun tavsiye filmlerine bakıyorum şimdi. Çok iyi bir liste. Sinemaseverlerin kesinlikle bakması gereken bir site hazırlamışsınız. Ellerinize sağlık. Bakmak isteyenler için adres :

    http://www.sinemazingo.com/

  4. Yazan:Ali Tarih: Oca 22, 2012 | Reply

    Teveccühünüz Suzan Nur Hanım. Mahcup ettiniz bizleri. Karınca Kararınca su taşımaya çalışıyoruz. Hz. İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca misali. Bu site, herkesin. Eğrisiyle doğrusuyla varız. Teşekkürünüzü ekibimiz adına kabul ediyoruz.

    Yazının olduğu her yerde bir hüzün yatar. Hakikati bilenlerden, görenlerden olma duası ile.

    Bâki selamlar. Tekrardan teşekkür ederiz.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin