RSS Feed for This Post

Fatmagül’ün Suçu Ne?

Okan Kemal

Tecavüz en büyük suç bence. Adam öldürmekten; hırsızlık yapmaktan çok daha büyük bir suç bir insanın ırzına kast etmek. Bunu yapan insanlar hangi cezaya çarptırılırsa çarptırılsınlar; ne yapılırsa yapılsın, verilen ceza, yapılan suçu affettirmiyor. Tecavüze uğrayan kadınlar, yıllarca üzerlerinden atamayacakları bir fiziksel ve daha da önemlisi ruhsal bunalım yaşıyorlar; belki de ömür boyu sürecek bir travmayla karşı karşıya kalıyorlar.

Konuyla ilgili olarak, son dönemlerde bir yasa tasarısı var: “Tecavüzcüleri hadım etme yasası”. İlk etapta bu tür bir yasa; çağdışı ya da uygulanan yöntem bakımından garip karşılanabilir. “Tecavüz mutlaka cezalandırılmalı ancak bu ceza yolu da biraz ilginç” denebilir. Ancak mantıken düşünülürse bu ceza, aslında mükemmel bir cezadır. Bir kadının ırzına zorla geçen şahıs bundan sonra bu tür bir şey yapamayacak hale getirilmektedir hadımlaştırma cezasıyla. Bundan sonra kimseye aynı kâbusu yaşatamayacaktır. Bu çerçevede iyi bir ceza olmasının yanı sıra, toplumu oluşturan bireyleri ve hatta çocukları (zira tecavüzcülerin bir kısmı pedofildir) korumak için de doğru bir uygulama olacaktır. Umarız bu yasa geçer. Ancak; aslında konumuz bu yasa değil. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör (?) Orhan Çeker’in “Dekolte giyene tecavüz sürpriz olmaz” şeklindeki sözleri. Çeker, tecavüzcüleri bir yerde kadınların dekolte giyimlerinin tahrik ettiğini ifade ediyor; ve kendisini savunurken de aslında tacizi teşvik etmediğini sadece ‘hanım kardeşlerimizin’ giyimlerinin tecavüzcü üzerinde etkili olduğunu ifade ediyor. Bu sözler bir profesörden çıkıyor. Bir profesör, tecavüz kavramını kadınların giyimleriyle bağlantılandırabiliyor. Bunu yaparken de bir bilim adamının elinde olması gereken bilgi, veri ve kanıttan eser yok. Zira böyle bir iddiada bulunabilmek için, her şeyden evvel bir bilim adamının kapsamlı araştırma yapması ya da istatistikî verilerle konuşması gerekirdi.  Sayın Profesörün ifadelerine göre, tecavüz vakası, doğrudan kadınların dekolteleriyle bağlantılıdır ya da dekolte, tecavüzü teşvik etmektedir. Dekolte dediğimiz nedir peki? “Kolları, göğüs veya sırt bölümü açık kadın giysisi”. Yani bir kadın kollarını açtığında; göğüs ya da sırt bölümünde bir açıklık olduğunda tecavüzcü dayanamıyor; tecavüz süreci hemen başlıyor ve kaçınılmaz bir hal alıyor. Peki, bugüne kadar tecavüze uğrayan milyonlarca kadından kaçta kaçı dekolte giyiyordu?  Geçtiğimiz yıllarda, yalnız başına yaşayan 80 yaşında bir kadıncağızın evine girip kadına tecavüz edip; sonra kadını öldürmek ve evini soymak nasıl bir ruh halinin tezahürüdür; bunu Sayın Profesör bize açıklayabilirler mi? Yani bu yaşlı kadın da, hem de evinde dekolte kıyafetle gezdiği için mi tecavüze uğramıştır? Amerikan İstatistik Dairesi’nin yaptığı bir çalışmaya göre, her 2 dakikada 1 kadın tecavüze uğramaktadır. Yine yapılan başka bir araştırmaya göre, 2010 yılı sonu itibariyle, ABD, en fazla tecavüz vakasının görüldüğü ülkedir. 2010 yılında ABD’de 95.136 kadın tecavüze uğramıştır. ABD’yi Güney Afrika Cumhuriyeti izlemektedir 52.425 tecavüz vakasıyla. Türkiye’de bu oran 1.260 kişidir (Acaba kaç tanesi dekoltelidir?) Müslüman ülkeler arasında en yüksek tecavüz vakası ise 1.372 tecavüzle en kabalık Müslüman ülke olan Endonezya’da görülmüştür. Tecavüzün en az görüldüğü ülkeler 5 tecavüzle Malta ve 2 tecavüzle Maldivler’dir. Bu verilere göre 2010 yılında Dünya’da toplam 329,708  kadın tecavüze uğramıştır (Detaylı liste için Bkz. http://www.nationmaster.com/graph/cri_rap-crime-rapes). Tabii ki bu veriler, kayda alınabilen vakaları yansıtmaktadır. Birçok kapalı toplumda bu kayıtlar sağlıklı tutulamamakta; hatta aile içi tecavüz vakaları ya da üvey babanın kızına tecavüzü gibi, tecavüze uğrayan kadınların dile getiremediği çok sayıda tecavüz olayı da bulunmaktadır.

 

Tabii ki elimizdeki bu 329.708 tecavüz vakasından kaçta kaçının dekolte kıyafetten kaynaklandığına dair net bir bulgu da bulunmamaktadır. Sayın Prefesör’ün ifadeleri, yukarıda belirttiğimiz gibi her hangi bir araştırmaya dayalı olmadığı gibi; tecavüzü bir yerde kaçınılmaz bir suç konumuna bile getirmektedir. Yani, normalde tecavüz eğilimli olmayan bir erkek, dekolte kıyafetli bir kadın gördüğünde bir anda tecavüzcü oluveriyor bu mantığa göre. Oysa ki tecavüzcü kişi, normal ruh halinde bir kişi olamaz. Normal bir erkek, dekolte ya da görece açık kıyafetli bir kadın gördüğünde bu kadından etkilenebilir. Hatta kadının dekolteli olması da gerekli değildir. Herhangi bir kadın, erkeğin hoşuna da gidebilir. Aynı durum kadınlar için de geçerlidir. Onlar da bir yerde, hoşlarına giden bir erkek görebilirler. Bu insani bir durumdur. Nitekim; kıyafeti dekolte olsun ya da olmasın hoşuna giden bir kadın gören erkek, bu kadınla alakadar olabilir; hatta kadına yaklaşmaya bile çalışabilir. Bu, erkeğin doğasında vardır. Yahut; kendisini frenleyebilir; bu yaklaşımının karşısındaki kadını rahatsız edeceğini düşünebilir. Tecavüz ise ancak anormal ve hatta sapık diyebileceğimiz kişilerin başvuracağı bir yöntemdir. Burada artık kendi egosunu dizginleyemeyen; insani melekelerini yitirmiş bir “hayvan” söz konusudur. Zaten, bilindiği kadarıyla, tecavüz vakalarının çoğunda da tecavüze uğrayan kadının açık saçık giyinmesi diye bir durum söz konusu değildir. Tecavüz, her halükarda insanlık dışı, iğrenç bir fiildir. Bir bireyin rızası olmadan; zorla yapılan bir şeydir.

Burada bir başka soru da aklıma takılmıyor değil. Sayın Profesör’ün dekolte giyinen kadınları bir nevi “tecavüze uğrama potansiyeli olan” ya da “tecavüze sebep olabilecek faktörler” olarak görmesi ve hanım kardeşlerimizi (kendisinin ifadesiyle) dikkatli giyinmeye teşvik etmesi, bizzat kendi üzerindeki bastırılmış cinsel dürtülerin bir yerde açığa vurulması değil midir? Bu yaklaşımla, bir dönem Afganistan’ı yöneten Taliban’ın zaten burka giymeye mecbur kıldığı kadınların, ‘erkekleri tahrik ediyor’ diye topuklu ayakkabı giymelerini yasaklaması arasında Allah aşkına ne fark vardır? Burada, bundan sonra özellikle özgürlükçü kesimin, bugüne kadar ihmal ettiği ve mutlaka ilgilenmesi gerekli önemli bir konu bir kez daha ön plana çıkmaktadır. Sadece devleti liberalleştirerek; sadece devletin bireyleri serbest bırakmasını sağlayarak özgürlükleri koruyamayız. Bireylerin zihinleri; beyinleri liberalleşmedikçe; özgürleşmedikçe “Kalıcı Özgürlük”‘ten bahsedemeyiz. Evet; devlet herkesi yaşam biçiminde serbest bırakabilir. Ancak biz birbirimizi serbest bırakmadıkça; bireysel özgürlüklere inanmadıkça; bu görece özgürlük ortamı kalıcı olmaz. Tecavüz konusunda bir profesörün yaklaşımı buna en güzel örnektir. Bu ülkede bir bilim adamı tecavüzü meşrulaştırıcı sözler sarf ederse; bu tabii ki düşünce özgürlüğüne girer. Herkesin istediği gibi beyanatta bulunma serbestîsi vardır. Ancak; bu zihniyetteki insanlarla bir toplumun özgürleşmesi ya da özgür yaşaması mümkün değildir. Bunun için zihinlerin de liberalleşmesi gerekir. Evet; her gün 2 dakikada 1 kadın tecavüze uğramaktadır. Dekolte giyindikleri için değil; kendilerine tecavüz eden manyaklar olduğu için ve bu manyakları meşrulaştıran insanlar olduğu için. Evet Sayın Profesör;  bugünlerde en popüler dizilerden biri olan “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisinde de Fatmagül, hiç de dekolte olmayan bir kıyafetle; nişanlısını yolcu etmek üzere yola çıktığında alkollü 3 adamın saldırına uğradı. Şayet, dekolte tecavüze yol açıyorsa, dekolte giyinmemiş olan Fatmagül’ün; Fatmagüllerin ne suçu vardı?

 

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Eşcinsellik ve Biz

ErkeG milletiz biz. Öyle kolay kolay ağlamayız. Karımıza, kızımıza yan bakanın gözünü oyarız ama “başkasının” kadınına da sarkıntılık ederiz. Maçlarda kaybeden takıma “bineriz”. Aşk bizim ağzımızda şiddet ile birleşir, kirlenir. “At, avrat, silah” deriz. Kadın’ı yani insan’ı şeyleştirerek, cisimleştirerek severiz. Kullanırız. At gibi. Silah gibi.[…] Böyle sapık bir mercekten bakarak eşcinsellerin sapık olduğunu söylemek ne derecede inandırıcı? Son günlerde Derin Düşünce sayfaları verimli bir tartışmaya sahne oldu. Düşe kalka da olsa eşcinsel okurlarımızın yardımıyla konuyu biraz olsun “içeriden” anlama imkânı bulduk.  Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları

Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne  kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor.  Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Kadın hakları ve Kemalizm

 “Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık  şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi.  Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ?  “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak”  Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış:  “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

Trackback URL

  1. 17 Yorum

  2. Yazan:sq Tarih: Şub 18, 2011 | Reply

    Yıldırım Türker’in deyimiyle “tecavüzcüleri hadım etme” tavrı, bundan çok değil 10 ya da 20 sene sonra özür dilenecek bir yasadır. Profesörün dekolte açıklamasına değinmiyorum bile, onunla psikiyatrlar ya da yaşam koçları ya da şifacılar ilgilensin, “mutluluk içimizde” falan deyip yoga yaptırsınlar, cinsellikle barıştırsınlar.

    Bianet’te çok güzel bir yazı vardı:

    AKP’nin Cinsel Sorunları
    http://birgun.net/politics_index.php?news_code=1297769231&year=2011&month=02&day=15
    ….

    Daha Bülent Arınç’ın ‘hayat seksten ibaret değildir’ dil sürçmesinin etkisi geçmeden bu kez üstelik dört kadın AKP milletvekilinin cinsel saldırganları hadım ettirme yasa önerisi ortaya çıktı. Araya giren Osmanlı padişahını şehvet düşkünü gösteriyorlar, infialini de katarsak AKP zihniyetinin cinsellikle oldukça sıkıntılı görünen bir ilişkisi olduğunu söylemek yanlış olmaz.

    Yasa önerisi karşısında başta psikiyatrlar olmak üzere hekimlerin de tüyleri diken diken olmuş durumda. Bu dehşetin en temel nedeni ise hadım ettirme yönteminin ‘hasta’ nın rızası ve doktor kararına değil, sağlıkçı olmayan hakim kararına bağlanmak istenmesi. Bunun anlamı bir insanın bedensel ve ruhsal bütünlüğüne müdahale etmek demek olan tıbbi tedavinin hasta-hekim ikilisinin mahremiyeti ve haklarından çıkarılıp, hukuki bir ‘cezalandırma’ aracına dönüştürülmesidir. ‘Suçlulara’ toplumu koruma ve temizleme amacıyla tıbbi tedavinin kullanılması doğrudan ve sistematik olarak Nazilerce uygulanmıştır. Irkçılıktır yani. Üstelik mağdurlarında derin yaralar açan cinsel şiddet ve çocuklara cinsel saldırı (pedofili) sorunlarını hadım etme yönteminin çözdüğünü gösteren tek bir tıbbi kanıt yoktur.

    Peki AKP zihniyetinin cinselliği tiksindirici bir yaşantı olarak anlamlandırması ve kendi kafasındaki cinsellik tarzı dışındakileri ırkçı bir bakışla damgalayıp, cezalandırmak istemesinin ardında ne yatıyor olabilir?

    Bu ruhun karanlık köşelerine cinsellikle ilgili arzu ve korkular iç içe sinmişe benziyor. Asıl olarak kadına ve kadın cinselliğine karşı hissedilen korku ve arzu açmazı. Bir yandan reşit olmayan kız çocuğunu, babasının onayıyla evlendirmeyi doğal bulurken öte yandan kadının cinselliğini ancak bir erkeğin kontrolü ve tahakkümü altında yaşamasının zorunlu olduğuna inanmanın uzantısı.

    Acıklı olan ise AKP tarzı taşra gericiliğinin yükselişiyle cinsel saldırı oranlarının, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin artması arasındaki ilişkinin görülememesi. Cinsellik ne zaman bir tahakküm ilişkisine indirilirse cinsel saldırı o kadar yaygınlaşır. Özellikle kadını olmak üzere her iki cinsiyeti de özgürleştirici cinsellik ise cinsel saldırı oranlarının azalmasını sağlar. Toplumsal hayatta kadınla erkek ne kadar iç içe ve yan yana olurlarsa cinsel saldırı o denli azalır.

    AKP zihniyetinin kadını korur gibi görünen kadın düşmanlığının yine kadınlar eliyle yürütülmesinin şahikasıdır hadım ettirme önerisi.

    Selçuk Candansayar

  3. Yazan:bilge Tarih: Şub 18, 2011 | Reply

    Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör (?) Orhan Çeker’i ayakta alkışlıyorum..kadına tecavüz vakasını kendince gayet iyi açıklamış, kutluyorum ve soruyorum; erkeğe tecavüzü nasıl açıklayacak acaba!!!!
    erkekler; kendi problemlerinizi kadınları temele oturtarak çözmenizin yanlış bir yöntem olduğunu ne zaman anlayacaksınız acaba..tecavüzün erkeğin kendi duygu ve uçkuruna sahip olamaması olarak tanımlamak bu kadar zor olmamalı..suçu kadına atarak kendinizi sıyırmıyor aksine daha çok batırıyor, iğrençleşiyorsunuz…bir erkeğin tecavüzcü olması her erkeğin tecavüzcü olacağı anlamına gelmez..kendinizi sağlama almak için tecavüzü haklılaştırmanız, tecavüzcüyü korumanız gerekmiyor!!

  4. Yazan:MY Tarih: Şub 18, 2011 | Reply

    Öncelikle dekolte ile tecavüz arasinda mekanik bir sebep-sonuç iliskisi kurmak son derecede pozitivist bir görüstür. (Bkz. Bir pozitivizm eleştirisi isimli kitap) Haliyle Islâm’a aykiridir. Insanin özgür olMAdigini savunmaktir.

    Zaten böyle bir iliski var sayilirsa kimseye ceza veremezsiniz. Hirsiz aç kalmistir, katil çocukken dayak yemistir, vs vs. Bütün adalet anlayisi çöker. (Bkz. Zaman Nedir? isimli kitap, HAYVAN SERBESTTiR, iNSAN ÖZGÜRDÜR isimli bölüm ve kitabin sonundaki “Şans, Kader, Özgür İrade ve Zaman” bahsi)

    Sonra da yazar dostumuza ufak bir itirazim olacak, giris kismindaki derecelendirmeyi biraz sakincali buldum. Yani bazi suçlarin digerlerinden daha kötü/igrenç kabul edilmesi korkarim adalet açisindan sorunlu bir algi olur.

    Kanaatimce insanin nesne, cisim gibi görülmesi temel mesele. Bütün kötülüklerin ve suçlarin zeminindeki bu meseleyi daha önce bir makalemizde anlatmistik:

    Çocukların cinsel istismarı

    […] Son çocuk istismarı haberini okuduğunuzda ne dediniz? Ben şunları duydum:

    – Ayy, iğrenç!
    – Nasıl yaparlar böyle bir şeyi?
    – Bunları asmalı!
    – Acı çektirerek öldürmeli hepsini,
    – Cezalar yetersiz.
    Sanki bunu ilk defa duymuşçasına öfkeyle ayağa fırladı insanlar. Sonra bir daha hiç olmayacakmış gibi yavaşça yerlerine oturdular. Gazetelerde manşetler, internet forumlarında dolaşan öfke dolu mesajlar… Sübyancılık karşısında takındığımız histerik tavır konuyu düşünmemize engel oluyor. Birilerinin çocuk bedeninden cinsel haz alabilmesi gerçeği aklımızı felce uğratıyor.” DEVAMI

  5. Yazan:Burak Tarih: Şub 18, 2011 | Reply

    Profesör ”dekolte giymek tecavüzcüyü tahrik ediyor” diyor. Dekolte erkeği tahrik eder,zaten bu yüzden giyilir.Sexy olmak için.

    80 yaşında bir kadının veya kapalı bir kadının tecavüze uğraması profesörün bu söylemini yanlışlamaz.Çünkü profesör , ”sadece dekolte giyenler tecavüze uğruyor” dememiştir.

    BM tecavüz ve taciz raporuna baktığımıza görece dekolteli giyimin daha yaygın olduğu yerlerde tecavüz taciz daha fazla.Ortadoğu ve islam ülkelerinde daha az. ABD başı çekiyor.

    Dekolteli tacizciyi tahrik edince tacizci illa gidip ona saldıracak değil.Tahrik olup savunmasız gücünü yetirebildiği birisinede saldırabilir.

    Profesör tecavüzün iğrenç bir suç olduğunuda belirtmiştir.

  6. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Şub 18, 2011 | Reply

    Fatmagül’ün suçu ne biliyor musunuz?

    Dekoltesini neden göstererek TECAVÜZDEN KADINI SORUMLU TUTAN ZİHNİYETE SAHİP BİRİYLE AYNI ÜLKEYİ PAYLAŞMASIDIR.

    Merak ediyorum,tecavüzcü olarak bilinenler acaba bu zihniyete sahip birinden daha sapık ve daha mı tehlikeliler?

    Kısacası “imam cemaat” hesabı olmuş,profu böyle düşünürse sıradan insan n’apsın?varın siz düşünün.

  7. Yazan:ç-z Tarih: Şub 18, 2011 | Reply

    Görünen o ki eninde sonunda hep “kadın” suçlu. Erkek için de kadın için de.
    İsmini zikrederek konunun farklı anlaşılmasını istemediğim, zaman zaman ırkçılığı ve ırkçıları tespit edip eleştiren genç bir hanım köşe yazarımız da cinsdaşları için ne yazık ki bu ilahiyatçı beyefendininkine benzer bir çıkarımda bulunuyor;evli ya da bekar erkekleri baştan çıkaran, namazlı abdestli kadınların elinden kocalarını alan fettan kadınlar hep sarışınlar.Bu hanım yazar için doğal ya da imitasyon(!) sarışın olmak pek fark etmiyor, sarışın olmak yeterli! Hakkını yememek için ben de ekleyeyim; Yazılarının sonuna de “yarası olan gocunsun illa da ‘bazıları’ yazmamı beklemeyin benden” diye de eklemeyi ihmal etmiyor:)
    Batının sadece ahlaksızlığının ithal edildiğini düşünen, “ sarışın kadın” üzerine kalem oynatıp ağır ithamlarda bulunabilen bu hanım yazar kendisinde neredeyse ırkçılığa varan bir kanaat oluşturmasına neden olan düşüncenin, batıdan ithal hollywoodun (kadınların sarışınının sexi Marliyn Monroe, gözleri sürmelilerinin şuh bakışlı Sophia Loren, çıplaklarının Bo Derek olarak tanımlandığı malum sektör) çok sevdiği bir mit olduğunu biliyor mu acaba diye de merak ediyorum!

    “Sarışınlar günaha ve dolayısıyla erotizme davetiye çıkardıkları izlenimi yaratıyorlar” ( Marie Camille Bouchindomme)
    http://www.haber7.com/haber/20090115/Erkekler-neden-sarisin-sever.php
    http://www.canada.com/technology/Sure+blonds+more/1236673/story.html

    Aziz beyin yazdığı mealde, eli kalem tutan, mürekkep yalamış aklı başında “kadın köşe “yazarı kendi hemcinsinin sarışın olanı için böyle düşünüp yazabiliyorsa erkek ilahiyatçısı da öyle ahkam keser elbet.Acı veren bu insanların ne yaptıklarının farkında bile olmamaları.

    Not: O yazıları okuduktan sonra nasıl etkilendiysem sokakta gördüğüm sarışınlara aklımda yazıdan kalan satırlar daha bir dikkatli ve uzun uzun bakar oldum. Bakınca ne görebileceğimi sanıyorsam!

  8. Yazan:ç-z Tarih: Şub 19, 2011 | Reply

    Acıklı olan ise AKP tarzı taşra gericiliğinin yükselişiyle cinsel saldırı oranlarının, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin artması arasındaki ilişkinin görülememesi.(Selçuk C)

    • İskandinaya’da 19. yüzyil sonu ve 20. yüzyıl için yıllık leylek sayısı ve yıllık çocuk doğumları inceleyince çok yakin bir pozitif korelasyon bulunmaktadır. Bu doğan çocuklarin leylekler tarafından getirildikleri önerisini doğurmaz. Hem çocuk doğum sayısı hem de leylek sayısı ekonomik gelişme ve sehirleşme dolayısı azalmis ve bu iki azalma birinin diğerine sebep-sonuç olmasından ortaya çıkmamıştır.
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Korelasyon

    Cinsellik ne zaman bir tahakküm ilişkisine indirilirse cinsel saldırı o kadar yaygınlaşır. (Selçuk C)

    Keşke Selçuk Candansayar, siyasilere vuracağım diye tecavüzü “cinsellik” olarak “kabul” etme gafletine düşmemiş olsaydı. Tecavüz=cinsellik olarak kabul eden biri için yazdıkları hiç şaşırtıcı değil! Herkes her konuda hasta olabilir ya da hastalıklı tepkiler gösterebilir. Ne diyelim Allah şifa versin ve hastalığa/hastalıkla düşmekten muhafaza etsin.

  9. Yazan:sq Tarih: Şub 19, 2011 | Reply

    BM tecavüz ve taciz raporuna baktığımıza görece dekolteli giyimin daha yaygın olduğu yerlerde tecavüz taciz daha fazla.Ortadoğu ve islam ülkelerinde daha az. ABD başı çekiyor.

    Bunu yazan arkadaşın, Türkiye ve Ortadoğu’da hasıraltı edilen, üstü kapatılan tecavüz ve taciz vakalarından haberi olmaması ilginç.

    Ayrıca orta sınıf ahlakının iki yüzlülüğüne kapılmayalım. Bu ülkede yasalarında “tecavüzcünün mağdurla evlenince cezanın düşmesi” gibi maddelerin var. Yaş sınırı da 14’e indirilmeye çalışıldığı için (içkide 24, tecavüzde 14 bu da hayli ilginç) Hüseyin Üzmez rahat etti. Profesör meczubun, kafası kırığın teki. Önemli olan bu yasalar. Evlilik içi tecavüz diye birşey var mesela kimse önemsemiyor, normalleştiriyor zira yaptırımı nedir ki?

    Cinsellik ne zaman bir tahakküm ilişkisine indirilirse cinsel saldırı o kadar yaygınlaşır. (Selçuk C)

    Burada anlatılmak istenen; eğer cinsellik “tahakküm” yani erkeğin kadına ya da erkeğe (cinsel saldırıyla LGBTler de karşılasıyor) ‘hükmetmesi’ olarak görülürse cinsel saldırının da yaygınlaşacağı.

    Tecavüz=cinsellik gibi bir denklem kurmuyor. Kaldı ki ‘bastırılmış’ ya da ‘saldırgan’ ya da ‘sevgi dolu(ne derseniz)’ hepsi aynı ‘cinsellik’ kümesi içinde zaten, ‘gaflet’ nerede onu anlayamadım.

  10. Yazan:Burak Tarih: Şub 19, 2011 | Reply

    sq , hasır altı edilme sadece ortadoğu ve islam ülkelerinde olmuyor.Batıda da var.Onların hepsi biliniyor,bizimkilerin çoğu bilinmiyor gibi yaklaşmışsın ki bu konuda elinde bir istatistik yok,varsayım.

    Taciz-Tecavüz rakamları 2009

    01. ABD 89.000
    02. İngiltere 13.093
    03. Fransa 10.277
    04. Almanya 7.292
    05. Rusya 6.208
    06. İsveç 4.901
    07. Zimbabve 3.186
    08. Belçika 2.786
    09. Filipinler 2.585
    10. İspanya 2.437

    Türkiye ise listede 1.071 ile 21. Arabistan 156 ile 43. Mısır 87 ile 46. Azerbaycan ise 25 ile 55. sırada yer alıyor.

    Aradaki fark ” bizde hasır altı ediliyor” ile kapatılamayacak kadar büyük.

    Profesör ne diyor, ne demiyor ?

    Tecavüzde tüm suç kadınındır , DEMİYOR.
    Tecavüzde erkek suçsuzdur, DEMİYOR.
    Dekoltelilere tecavüz edin,DEMİYOR.
    Dekoltesizler tecavüze uğramaz,DEMİYOR.
    Dekolte giymek tahrik eder,DİYOR.( etmez mi? )

    Hani üniversitelerde özgürce görüşler dile getirilsindi ? Profesörün gayet mantıklı söyledikleri,”söylemediklerini söylemiş gibi göstererek” karalanıyor.

  11. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Şub 19, 2011 | Reply

    Tecavüz=cinsellik gibi bir denklem kurmuyor. Kaldı ki ‘bastırılmış’ ya da ’saldırgan’ ya da ’sevgi dolu(ne derseniz)’ hepsi aynı ‘cinsellik’ kümesi içinde zaten, ‘gaflet’ nerede onu anlayamadım.

    S.Candansayar yazısında tecavüz=cinsellik gibi bir denklem kurma amacı gütmemiş olabilir ancak bu şekilde anlaşılmaya da gayet müsait bir izlenim yaratmış. Zira hükümetin tecavüz suçlarını önlemeye yönelik “tecavüzcüyü hadım etme”çözümüne(!) karşı olmakla,yanlış bulunan bu uygulama üzerinden hükümeti(özelinde AKP’yi)”cinsel sorunlu”ilan etmek farklı şeylerdir.”Hadım etme” gibi metotlar tehlikeli bulunabilir ve eleştirilebilir bu gayet doğal.Oysa ülkenin kangrenlişmiş bir sorununu bu denli ucuz muhalefet malzemesi yapılması gafletten de öte tam bir aymazlıktır.Bunu da geçtim,sözkonusu yazıda tecavüzcülükle cinsellik bal gibi aynı düzlemde ele alınmış ve özdeşleştirilmişitir.Neyse,tecevüz gibi iğrenç bir suçun sosyolojik nedenlerine inmek yerine bir partinin “cinsel sorunları”na takan bir mantaliteden fazlasını beklemek saflık olur zaten.

    Gelelim şu “cinsellik kümesi”ne.Katılıyorum,sorunlu/sorunsuz,cinsellik kapsamına giren duygu,davranış,eylem elbette yine kendi alanının yani cinselliğin konusudur.Lakin SC’nın yukarıdaki namütenahi(!) yazıdanda anlaşıldığı üzere konu çoktan başka alanlara taşındı bile.
    Bilgisizliğime verilsin “bastırılmış”ı,”saldırgan”ı vs-ki bu şekilleri tecavüz eğilimini güçlendirecek potansiyeli barındırıyor-“cinsellik kümesi”içine girerken bu “AKP’ye özel cinsellik(!)”neden kümenin dışına kalıyor pek anlayamadım?Kısacası insan doğasıyla ilgili bir mevzudur bu.Yoksa partilere,inançlara göre farklı cinsellikler var da ben bilmiyorum.

  12. Yazan:sq Tarih: Şub 20, 2011 | Reply

    Cinsellik ne zaman bir tahakküm ilişkisine indirilirse cinsel saldırı o kadar yaygınlaşır. Özellikle kadını olmak üzere her iki cinsiyeti de özgürleştirici cinsellik ise cinsel saldırı oranlarının azalmasını sağlar. Toplumsal hayatta kadınla erkek ne kadar iç içe ve yan yana olurlarsa cinsel saldırı o denli azalır.

    tecavüz=cinsellik denklemi ya da böyle ‘anlaşılmaya gayet uygun zemin’ çıkarıldığını anlayabilmiş değilim. Buradaki denklem
    (özellikle kadını olmak üzere) her iki cinsiyeti özgürleştirici cinsellik=daha az cinsel saldırı

    “Cinseliğin tahakküm ilişkisine indirgenmesi” ise; zihni çalıştırmaya üşenenler için açıklanırsa; cinselliğin, hegemonik bir söylem-ki bu gündelik seksist dil de olabilir- veya davranış kalıbıyla karşısındaki üzerinde baskı, egemenlik yani ‘tahakküm” kurararak yaşanması ya da kavranması demektir. Bunu anlamak bu kadar zor olamasa gerek. Tahakküm ilişkisi ile saldırganlık,-ister psikolojik ister fiziki- doğru orantılı şeyler. Bunu kavramak da çok zor olamasa gerek.
    …………………………………………
    “partilere, inançlara” göre farklı cinsel tanım dilleri de kullanılabilir, neden yeni duymuş gibi şaşırıyorsunuz anlamıyorum.
    Misal sağ ideolojinin cinsellik anlayışı ile sol ideolojilerin “cinsellik kümesine” bakışını ayrı ayrı değerlendirebilirsiniz. Benzerlikler yok mudur? Elbette vardır. Kadını sadece “rahim”den ibaret görmek, yeri gelince sol cenahın da sağ cenahın da erkeklerini söylemler farklı olsa da aynı noktada buluşturabiliyor. Ataerkillik, ideolojierin üzerinde bir kavram.

    Ucuz muhalefete gelirsek, Kemalizmin “kadına bakış açısı” çarşaf çarsaf yazılıyordu burada, iş AKP’nin “cinsel sorunlarına gelince” neden aymazlık, gaflet vb. oluyor? Sonra bu ikircikliği hatırlatan da “Kemalizmin avukatı”oluyor. Ne kadar enterasan.

    Muhafazakar-sağ-neoliberal-ataerkil erkek zihninin “bal gibi” cinsellikle ilgili sorunları var, Bülent Arınç’ın “hayat seks ve içkiden ibaret değildir” demesinden, Burhan Kuzu’nun eşcinsellere hak vermeyi reddetmesinden tutun, neresinden tutarsanız elinizde kalır. Ha, CHP zihniyetinin “cinsel sorunları” yok mudur, pek ala vardır. Örneğin homofobik bakışta AKP ve CHP ve MHP birbirleriyle neredeyse kolkolalar.

  13. Yazan:ali duman Tarih: Şub 20, 2011 | Reply

    dekolteyi tecavüze haklı gösteren zihniyetin, “kadınlar dünyayı güzelleştiren çiçeklerdir” anlayışına evrilebilmeleri için daha kaç yüz yıla ihtiyaç var?

  14. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Şub 21, 2011 | Reply

    Cinsellik ne zaman bir tahakküm ilişkisine indirilirse cinsel saldırı o kadar yaygınlaşır. Özellikle kadını olmak üzere her iki cinsiyeti de özgürleştirici cinsellik ise cinsel saldırı oranlarının azalmasını sağlar. Toplumsal hayatta kadınla erkek ne kadar iç içe ve yan yana olurlarsa cinsel saldırı o denli azalır.

    Boldlanan kısım ta tepeye konarak bunun üzerinden “anlamak bu kadar mı zor”nakaratı da en hafifinden ucuz pir polemik olsa gerek.

    Peki sorayım o halde;
    Tahakküm ilişkisine dönüştürülen cinsellik nedir açıklar mısınız?
    Cinsellik ne zaman bir tahakküm ilişkisine indirilirse cinsel saldırı o kadar yaygınlaşır.
    Bu cümlede anlaşılmayacak bir şey yok.Bastırılmış duyguların saldırgan eğilimleri tetikleyebileceği ifade edilmiş.Bir anlığına bu tezin doğru olduğunu varsayalım.Peki,”tahakküm”den ne kastediliyor,işi her an cinsel saldırıya vardıracak ne tür “tahakkümler”vardır mesela?
    Cevap cümleden hemen sonra geliyor:Özellikle kadını olmak üzere her iki cinsiyeti de özgürleştirici bir cinsellik…
    Sorum bu kez size değil:”Özgürleştici bir cinsellik”nasıldır,nasıl olmalıdır?Mesela nasıl bir cinsellik yaşanmalı ki cinsel saldırı denen tecevüzün önüne geçilebilsin?
    Şayet sınırlanan cinsellikten kasıt;
    Toplumsal hayatta kadınla erkeğin iç içe ve yan yana olamayışı ise,acaba tecavüzcüleri,cinsel sapıkları tecevüze zorlayan bir haremlik selamlık uygulaması mı var ülkede?Ya da ne bileyim kadınla erkeği iç içe/yan yana oluşunu engelleyen yaptırımlar mı var?

    Yani öyle ahkam kesmekle olmuyor.Bir tez ortaya atıldığında altı doldurulmalı.Ha,pozitivist bir bakış açısıyla herhangi bir konu sebep sonuç ilişkilerine dayandırılıyorsa en azından doğruluğu kanıtlacak argümanlar olmalı.

    tecavüz=cinsellik denklemi ya da böyle ‘anlaşılmaya gayet uygun zemin’ çıkarıldığını anlayabilmiş değilim. Buradaki denklem
    (özellikle kadını olmak üzere) her iki cinsiyeti özgürleştirici cinsellik=daha az cinsel saldırı

    Valla ben bu kadar anlatabiliyorum.İster anlayın ister anlamayın.Yalnız cinsiyet ayrımcılığını/ataerkil anlayışı vb.tanım itibariyle tartıştığımız TECAVÜZ/CİNSEL SALDIRIY’la karıştırdığınız sürece korkarım anlamayacaksınız.Zira alıntıdan sonra aktarmayı yinelediğiniz kısım kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olmasıyla ilişkili önermelerdir.
    Ha,”erkek egemen söylem/hakim görüş=tecavüz”diyorsanız bir şey diyemem,sonuçta hak ihlali de bir tecavüzdür.Lakin “tecavüz”ün farklı bir boyutunu tartıştığımızı da hatırlatmak isterim.

    “partilere, inançlara” göre farklı cinsel tanım dilleri de kullanılabilir, neden yeni duymuş gibi şaşırıyorsunuz anlamıyorum.
    Misal sağ ideolojinin cinsellik anlayışı ile sol ideolojilerin “cinsellik kümesine” bakışını ayrı ayrı değerlendirebilirsiniz.

    Gayet tabii.Zaten ben de birilerini bu “küme”nin dışına atmayın dedim.Ve ayrıca görece bir kümeye dahil olmak demek “cinsel sorunlu”olmakla eşdeğer değildir.

    Kadını sadece “rahim”den ibaret görmek, yeri gelince sol cenahın da sağ cenahın da erkeklerini söylemler farklı olsa da aynı noktada buluşturabiliyor. Ataerkillik, ideolojierin üzerinde bir kavram.

    Tamamen katılıyorum.

    Kemalizmin “kadına bakış açısı” çarşaf çarsaf yazılıyordu burada, iş AKP’nin “cinsel sorunlarına gelince” neden aymazlık, gaflet vb. oluyor? Sonra bu ikircikliği hatırlatan da “Kemalizmin avukatı”oluyor. Ne kadar enterasan.

    Ah şu Kemalizmi karıştırmadan rahat edemiyorsunuz değil mi?
    Kemalizmi ağzıma almış mıyım bakın bakalım?Sizce en başta tartışmaya bile değer bulmadığım prof(!) da Kemalistti değil mi?Yapmayın,her tartışmayı ideoloji yarışına indirgemekten ne zaman vazgeçeceksiniz merek ediyorum.
    Kusura bakmayın siz kendinizden kuşkulusunuz.Bu nedenle de kafanızda bu tarz şablonlar var.
    Zaten Kemalistler için”kadın’a bakış açısı”;AKP olunca “cinsel sorunlu”gibi belirlemeleriniz de bu yarışa ne kadar teşne olduğunuzu açıklamaya yetiyor.
    Hem ayrıca AKP’nin kadına bakışını ne zaman doğru buldum buna yönelik rica etsem bu tarafgirliğimi kanıtlar mısınız?Yoksa niyetokuma kafi gelir mi diyorsunuz.

  15. Yazan:sq Tarih: Şub 21, 2011 | Reply

    Ya da ne bileyim kadınla erkeği iç içe/yan yana oluşunu engelleyen yaptırımlar mı var?

    Bazen gerçekten İzmir’de yaşamanızı veriyorum tepkilerinizi.
    Anadolu muhafazarlığını tanımıyorsunuz.
    Okullarda, toplu taşıma araçlarında veya kamuya açık alanlarda vb. “yasal olarak” haremlik-selamlık uygulaması olmasa da kadın ve erkeği taşra muhafazarlığında yan yana koymak öyle sandığınız gibi kolay değil.

    ”erkek egemen söylem/hakim görüş=tecavüz”
    Evet bunla doğru orantlı diyorum. Tecavüzü illa eylem olarak algılamamak gerek, işin taciz boyutu sözel de olabilir ki günlük konuşma dilinde bu “hegemonik erkeklik” üzerinden oldukça saldırgan bir dil hakim. Tecavüz vakalarını, meşrulaştırılmasını salt “adli, münferit” vakalar olarak değerlenderimezsiniz, buradaki bozukluk daha geniş bir konu. Bu, buzdağının görünen kısmı. Akademik çalışmalarda cinsiyet rolleri ile ilgili çalışmalar neden “queer(ibne) studies” olarak geçiyor misal, dildeki hakim hegemonik söylemi kırmak için, bunu kırmadan sokaktaki şiddeti nasıl önlemeye başlayacaksınız? Söylemin kullandığı dilin kendisi saldırgan, profösörün açıklamasında da bunu gördük.

    Sorum bu kez size değil:”Özgürleştici bir cinsellik”nasıldır,nasıl olmalıdır?Mesela nasıl bir cinsellik yaşanmalı ki cinsel saldırı denen tecevüzün önüne geçilebilsin?

    İnsanların “sevmeyi öğrenmesi” bir cevap olabilir mi mesela? Bu bozukluk hepimiz için geçerli.

    Zaten Kemalistler için”kadın’a bakış açısı”; AKP olunca “cinsel sorunlu”gibi belirlemeleriniz de bu yarışa ne kadar teşne olduğunuzu açıklamaya yetiyor.

    Evet doğru değerlendirilmeyecekse oldukça teşneyim, doğru yazdınız.
    Hadım yasasını da “Ergenekoncular” çıkardı desek rahat eleştirilebilecek mi?
    AKP’nin ya da muhafazakar-sağ kanadın “kadına bakış açasını” doğru bulduğunuzu düşünmedim sadece bu konu üzerinden iktidar eleştirisi yapmayı küçümsediğinizi düşünüyorum. İçki ve heykel tartışmalarıyla birlikte “yaşam tarzı” tartışmalarını da küçümsediğiniz gibi.

  16. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Şub 21, 2011 | Reply

    Bazen gerçekten İzmir’de yaşamanızı veriyorum tepkilerinizi.
    Anadolu muhafazarlığını tanımıyorsunuz.
    Okullarda, toplu taşıma araçlarında veya kamuya açık alanlarda vb. “yasal olarak” haremlik-selamlık uygulaması olmasa da kadın ve erkeği taşra muhafazarlığında yan yana koymak öyle sandığınız gibi kolay değil.

    İzmir’de yaşıyor olmamın algılarım üzerimde etkisi var mıdır bilemiyorum.Muhtemeldir.Sonuçta,kaygı duyulan sıkıntıları yaşamayışım düşüncelerime de dilime de yansımış olabilir.
    Ancak Anadolu muhafakarlığını tanımadığım konusunda yanılıyorsunuz.Neden diyecek olursanız,belki iyi bir gözlemci olmayabilirim ama Anadolu coğrafyasını karış karış bilirim.Bir dönem işim gereği zorunlu seyahat yapardım,daha sonraları alışkanlık yaptığından belki, bu seyahat aşkı bugün de devam ediyor.Açıkçası tanıyorum Anadoluyu.
    Lakin düşündüğünüz anlamda katı uygulama ve sınırlamalar olduğunu yine de düşünmüyorum.Yaşam ve kültür farklılıkları var derseniz katılırım.Ayrıca kimi bölgeleri daha muhafazakardır Anadolu’nun,bu da doğru.
    Dolayısıyla,bu farklılıklar muhafazakar-seküler ya da modernizm-gelenekler konusudur daha çok.Bundan hareketle,sorunların farklı değerler üzerinden tartışılmasını çok da doğru bulmuyorum.Ha,toplumun farklı bireyleri arasında bir güvensizlik,birarada yaşamayı sekteye uğratabilecek endişeler olmuyor değil.Dolayısıyla “sınır ihlali” merkezli bu endişeler elbette alttan alta bir kültür ve kimlik çatışmasına neden olmaktadır.Kısacası,tecavüz vakalarını muhafazakırlıkta aramakla profesörün tecavüzü kadın giyimine bağlaması arasında bir fark görmüyorum.Bu iki zihniyet şekilde farklı olsa bile özde aynıdır;biri tecavüzü kadınların “açık” giyimine bağlıyor,ötekisi tersine havale ediyor sorunu.Ki bu bile kadının bu iki farklı(!) algı üzerinden nasıl da nesneleştirildiğinin kanıtıdır.
    Toparlayacak olursam,ilk yorumunuzda da değindiğiiz gibi ideoloji üstü kemikleşmiş bir zihniyetten sözedebiliriz.Bana göre bu zihniyetin kentlisi-köylüsü,okumuşu-cahili,muhafazakarı-seküleri yoktur.Kanunlara bakmak lazım.Tecavüze “tahik”ten ceza indirimi öngören kanunun mimarı zannedersem Anadolu köylüleri değildir.Tecavüzcünün kurbanıyla evlenme durumunda afedilmesi de “muhafazakar Anadolu”insanının icadı olmasa gerek.
    Dolayısıyla hukuk sistemi yerlerde sürünürken, erkek egemen sistemin kök salmasını geleneklerin üzerine yıkmak bana pek mantıklı gelmiyor.

  17. Yazan:Serdar Demirdirek Tarih: Şub 21, 2011 | Reply

    Profesörün açıklamalarını tek kelimeyle maksadını ya da haddini aşmış bulmakla birlikte, bu sözlere getirilen eleştirilerin birçoğunun da öyle olduğunu düşünüyorum. Söylem yanlış olabilir elbette, ancak eleştirilerin birçoğu adeta bu söylemdeki farazi boşluklar doldurularak gerçekleştiriliyor. Yani aslında söylemedikleri nedeniyle adeta linç ediliyor.

    Bu adamı tanımam etmem. Söylediklerini de doğru bulmadım. Ancak eleştirilerin de niyet okuma yoluyla değil, olan üzerinden yapılması gerektiğini düşünüyorum. Burak arkadaş kısaca açıklamaya çalışmış örneğin.

    Konuyla pek ilgili olmamakla birlikte, benim takıldığım diğer bir nokta Bülent Arınç’ın açıklamalarının da bu konuyla ilintilenmesi. Bana gayet makul bir söylem gibi geldi. Yoksa bende mi bir bozukluk var? İnsanların bazı açıklamalarının bazı bölümlerini alakasız konularla ilişkilendirmek, tek kelimeyle insafsızlık bence. Adam sanki tecavüzü kutsamış! Bu olayla ne ilgisi var, anlayamadım.
    “Hayat içkiden ibaret değil, hayat seksten ibaret değil. Bir kısım çağdaş düşünceye sahip olduğunu söyleyenler, sadece içki ve seksle olaya bakıyorlar. Evet onlar da bir insan için çok büyük ihtiyaç, onlara da ihtiyacımız var, onlar da bir şekilde tatmin edilecek ama Türkiye bir hukuk devleti. Bu hukuk devleti içinde her şeyin ölçüsünün olması, özgürlüğün sınırsız olmadığı fikri gereklidir. Çağdaşlığı içki kadehlerinde aramak ve bulmak isteyenlere ithaf olunur.” (Bülent Arınç)

    Bu arada yazının son paragrafına göre tecavüze yol açan etmenlerden biri dekolte değil de içki olabilir mi acaba? Böyle bir anlam çıkıyor gibi geldi bana. Doğru ile yanlışı ayırt edemeyecek kadar alkol alanlar suçlu. Bu cümleyi ben böyle okudum sanki.
    “Evet Sayın Profesör; bugünlerde en popüler dizilerden biri olan “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisinde de Fatmagül, hiç de dekolte olmayan bir kıyafetle; nişanlısını yolcu etmek üzere yola çıktığında alkollü 3 adamın saldırına uğradı. Şayet, dekolte tecavüze yol açıyorsa, dekolte giyinmemiş olan Fatmagül’ün; Fatmagüllerin ne suçu vardı?”

    Şimdi de tecavüz vakalarında alkol alan zanlıların oranını bulmamız gerekecek galiba.

  18. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Şub 23, 2011 | Reply

    @sq,

    ”erkek egemen söylem/hakim görüş=tecavüz”

    Evet bunla doğru orantlı diyorum. Tecavüzü illa eylem olarak algılamamak gerek, işin taciz boyutu sözel de olabilir ki günlük konuşma dilinde bu “hegemonik erkeklik” üzerinden oldukça saldırgan bir dil hakim. Tecavüz vakalarını, meşrulaştırılmasını salt “adli, münferit” vakalar olarak değerlenderimezsiniz, buradaki bozukluk daha geniş bir konu. Bu, buzdağının görünen kısmı. Akademik çalışmalarda cinsiyet rolleri ile ilgili çalışmalar neden “queer(ibne) studies” olarak geçiyor misal, dildeki hakim hegemonik söylemi kırmak için, bunu kırmadan sokaktaki şiddeti nasıl önlemeye başlayacaksınız? Söylemin kullandığı dilin kendisi saldırgan, profösörün açıklamasında da bunu gördük

    Bu bölümde yazdıklarınızın tamamına katılıyorum.Kısa kısa geçeceğim.

    Evet;kurulu düzende yaşamakta olduğumuz tüm çarpıklıklar bir şekilde hakim zihniyetle doğrudan orantılıdır.

    Tecavüz,salt eylemden ibaret değil.Eylemle sonuçlananlar sadece buz dağının görünen kısmıdır.

    Gündelik yaşam içerisinde sıradanlaşan “dil” de taciz ve tecavüzün toplumda meşrulaşan farklı tezahhürüdür.Bu dil onur kırıcı ve saldırgan olduğu kadar,şiddet eğilimini güçlendiren bir potansiyel de barındırır.Dolayısıyla,”hegemonik erkeklik”üzerinden oluşan bu “eril dil”; benmerkezci bir anlayışla kadını dışlamakla kalmıyor fakat aynı zamanda suç eğilimini cesaretlendirici bir araç haline geliyor.

    Tecavüz vakalarının meşrulaştırılması-veya sıradanlaşması-elbette adli,münferit vakalar olarak değerlendirilmemelidir.Zira,eylemle sonuçlanan tecavüz vakalarının yaygınlaşmasının bir diğer(ve belki de başlıca)nedeni adli,münferit vb şeklinde basite indirgenerek geçiştirilmesidir.

    Son olarak,dolaşımda olan bu hegemonik dil ve söylem kırılmalı ki toplumu kuşatan marazlı/bozuk toplumsal yapı,sistem,zihniyet(adı her neyse)dönüşebilsin.
    ……………….
    Yazdıklarınızın özeti bu okuduğum kadarıyla.
    Peki kızmazsanız ben aksini mi iddia ettim?Bir.

    İkincisi,bu paragrafınızda(ki itiraz edeceğim tek bir kelime yok)bozuk çarkın ürettiği tüm “hastalıkların” sandığımızdan çok daha derinlere nüfuz ettiğini,dolayısıyla da daha derinlemesine bir sorgulamaya ihtiyaç duyulduğunun altını çizmişsiniz.İyi de,”AKP’nin cinsel sorunları”na indirgenen bir sorgulama şekli bu derinliğin karşılığı olabilir mi?Hele her sorunun temelinde muhafazakarlık parmağını arama,handiyse tecavüz vakalarını muhafazakarlıkla ilşkilendirme nasıl bir derin bakış açısıdır?

    Bu bağlamda S.Candansayar’dan alıntıladığınız yazıyı derinlikten uzak buldum.İdeolojik hesaplaşmadan öte benim için bir anlam ifade etmez ve etmiyor.Tecavüz gibi toplumda derin yara ve travmalar açan acı bir gerçeği tartışacağız diye eğer Ergenekoncu mudur,Kemalist midir,ya da Tarikatçı mıdır diye peşinen saf yarıştıracaksak bundan olumlu bir sonuç çıkmayacaktır(yazı bu anlamda bana doyurucu gelmediği gibi ifade ettiğim kanıları güçlendiren bir havaya sahip).Buna karşın ne S.Candansayar’ı tanır bilirim ne de adı geçen ilahiyatçı profesörü.Birinin yazısını sığ buldum ve beğenmedim,ötekinin de sarfettiği talihsiz sözlerinden dolayı eleştirdim.Belki kendi algılarım üzerinden her ikisine de haksız eleştirilerde bulundum.Doğru eleştirdim,yanlış eleştirdim,ancak bundan ne yandaşlık ne de karşıtlık eğilimi çıkarılmamalıdır.Önemli olan,fikirler üzerinden tartışabilmektir.
    Dolayısıyla Ergenekondan olsaydı şöyle mi olurdu,öbür cepheden olsaydı böyle mi olurdu gibi faraziyeler üzerinden çıkarımlara varmanızı yersiz buluyorum.Tecevüz vakaları Ergenekoncu diye bir kesimin üzerine yıkılmak istenseydi alkış tutacağımı ya da buna sessiz kalacağımı düşünmezsiniz herhalde.

    Konuya heykel mevzusunu karıştırmanızı ise doğrusu yadırgadım.Sanki “heykeli önemsemediğiniz gibi,tecavüzü de önemsemiyorsunuz” gibi bir serzeniş sezdim.Sorun değil,yazdıklarımdan bu çıkarıma vardıysanız ne diyeyim canınız sağolsun.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Nis 11, 2011: Son 90 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin