Irkçı Değilim Ama…
By Konuk Yazar on Mar 10, 2011 in Irkçılık, Kitap Sohbeti, Türk Basını
Uzun bir süre önce Doç. Dr. Birol Caymaz ve Doç. Dr. Füsun Üstel’in, Açık Toplum Vakfı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi için yaptıkları bir araştırmada kendisini “Beyaz Türk” olarak gören bir kişi “İnsanları çok seviyorum ama başörtülülere ve Kürt’lere karşı önyargılıyım” diyordu. Türkiye’nin en iyi okullarında okumuş eğitimli ve varlıklı insanlar kendileri gibi olmayan, düşünmeyen insanları ikinci sınıf olarak gördüklerini “Kürtler ve başörtülüler Türkiye’yi, şehrimizi, mahallelerimizi, sokaklarımızı ve tatil beldelerimizi işgal ettikler” sözleriyle ifade ediyorlardı. Kendileri gibi olmayan insanların Türkiye’de önemli yerlere gelmesinden ve onlarla aynı ortamlarda bile bulunmaktan hoşlanmadıklarını hatta rahatsız olduklarını söylüyorlardı. Bütün bunlar İnsan Hakları Derneği (İHD), Helsinki Yurttaşlar Derneği (hYd) ve Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye şubesinin kurduğu İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) tarafından Şubat ayında yayımlanan ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Eser Köker ile Doç Dr. Ülkü Doğanay tarafından yazılan “Irkçı Değilim Ama… Yazılı Basında Irkçı- Ayrımcı Söylemler” kitabında yer alan örnekleri okurken aklıma geldi.
Köker ve Doğanay’ın yürüttüğü araştırma, “ulusal ve yerel yazılı basında ırkçı- ayrımcı söylemlerin dolaşıma girme, yaygınlaştırılma, yeniden üretilme ve meşrulaştırılma biçimlerine” odaklanıyor. Çalışma, Türkiye’de en çok okunan üç ulusal gazete olan Posta, Hürriyet ve Zaman gazeteleri ile okunma oranlarıyla bölgesel ilişkiler, değer yargıları ve normların yeniden üretilmesine aracılık eden üç yerel gazetede, Yeni Balıkesir, Güneyde İmece ve Sonsöz gazetelerinde yer alan haber yorum ve köşe yazılarının analizine dayanıyor. Araştırma, 2006 yılı ile 2007’nin ilk ayını kapsıyor. Hatırlanacağı üzere bu dönem, Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink’in ‘Türklüğe hakaret’ suçundan yargılanması ve daha sonra da “darbeye ön hazırlık” olarak gazetesinin önünde öldürülmesi, Rahip Santaro cinayeti ve Danimarka’da Hz. Muhammed’e yönelik yayınlanan karikatürler gibi vakaların yaşandığı, 27 Nisan e- muhtırasına uzanan zorlu bir zaman dilimiydi…
Başta bu zaman dilimi olmak üzere her dönem medyamızın büyük bir çoğunluğu maalesef düşmanlığı ve ayrımcı söylemleri körükleyecek haberlere imza atmıştır ülkemizde. Kürtler- Araplar- Romanlar- Çerkezler- Ermeniler, Aleviler- Sünniler, Yahudiler- Hıristiyanlar, Müslümanlar- gayrimüslimler, cemaatler, başörtülüler, dindarlar- dindar olmayanlar, sağcılar- solcular ve son günlerde sayıları iyice artan ‘şiddet mağduru kadınlar’ ayrımcı söylemlerin baş hedefleri oldular ve bu baş hedefler basın yayın organlarında “kötü”, “hain”, “ülkemize dinsizliği ve ahlaksızlığı getirmek isteyen dinsiz ve ahlaksızlar”, “ülkemize irtica getirmek isteyen gerici ve dinciler”, “sıkmabaş”, “şiddete ve şehvete düşkün” olarak nitelendirildiler yıllarca.
Peki, geriye kim kaldı?
Tabii ki yazının başında belirttiğim “Beyaz Türkler”…
Ve bu “Beyaz Türkler” başta “merkez medya” olmak üzere medyanın büyük bir çoğunluğunda “üstün”, “haklı”, “güçlü, “çağdaş”, “ülkenin asıl sahipleri” olarak nitelendirildiler.
İşte “Irkçı Değilim Ama… Yazılı Basında Irkçı- Ayrımcı Söylemler” kitabından bir örnek…
2006 yılının nisan ayında İstanbul Dolapdere’de ‘Roman vatandaşlar’ ile ‘PKK yandaşları’ arasında bir kavga yaşanıyor ve bu kavgayı kitapta analiz edilen üç ulusal gazete şu şekilde veriyor:
Posta gazetesi “PKK’ya Roman Dayağı” başlığıyla veriyor ve haberin devamında şunları söylüyor: “İstanbul’da gösteri yapmak isteyen terör yandaşlarının dersini Roman vatandaşlar verdi.”
Hürriyet gazetesi “Romanlar, PKK’lıları balta ile kovaladı” başlığıyla verirken, Zaman gazetesi “Mahalle sakinlerinden eylemcilere meydan dayağı” başlığıyla veriyor.
Bu örnek gibi daha birçok örnek var ülkemiz medyasında ve yukarıdaki örneği alıntıladığım “Irkçı Değilim Ama… Yazılı Basında Irkçı- Ayrımcı Söylemler” kitabında.
7 Yorum
Yazan:eliyewaniy Tarih: Mar 10, 2011 | Reply
Merhabalar öncelikle…
Tam yarım saat bu sayfada durdum dostum ama yazamadım bişiler. Aklımdakileri dökemedim yazıya. Bunu bilmenizi istedim. Düşünmek içinde akıl lazımmış.
Ben kürdüm yazınıza tamamen katılıyorum . Türkiye medyasından bahsetmiştiniz.
Ufak bi misal vereceğim sizler:
Bi paylaşım sitesinde(facebook) biriyle muhabbet ederken bana nerelisin diyor.
Bende vanlıyım diyorum. Adamın sorduğu ilk soru şu
” Orda çok terörist varmı ? Çok korkuyormusunuz ? ”
Zaten doğuyu görmeyen batıdaki normal biri sanırki doğuda devamlı savaş var devamlı mermi serleri yankılanıyor. Hiçbi memur doğuya gelmek istemiyor.
Halbuki doğu insanı yıllardan beri o kadar korkutulduki o kadar öldürüldüki hala etkisinden çıkamadı o korkunun.
Ve hala da öyle. Siyasiler ve bilhassa toplum kürtlerin haklarını çok basitinden kürtçe diye bir dil olduğunu kabul etmeyi bile bir lütuf olarak görüyor.
Bunun değişmesi lazım .
Sen birine roman vatandaş dersen farklı düşünceye sahip olan diğer vatandaşını ötekileştirip terörist etiketi vurursan bunlarda sana karşı düşman olur doğal olarak .
Yazan:aziz yılmaz Tarih: Mar 12, 2011 | Reply
Sayın Erden Özkant,
Bağışlayın kafam karıştı biraz.Bir kitaptan söz ediyorsunuz.Kitaptan,Türk yazılı medyasının “ırkçılık”a varacak düzeyde ayrımcı bir dil kullandığından örnekler vermişsiniz.Zaten ırkçılık şüphesine dair kitabın başlığı da bir hayli ipucu vermiş oluyor:IRKÇI DEĞİLİM AMA…Yani-kitabın içeriğinden haraketle bazı söylemlere-“aması maması yok bal gibi ıkçılık’a çıkıyor”mealinde bir gönderme var.
Kitabı okumadım.Sadece verdiğiniz örnekleri alt alta alıntılayacağım.
Sanırım burada “PKK’ya Roman Dayağı” ve devamında “terör yandaşlarına ders”gibi söylemler size göre taraflı ve ayrımcı bir dil ihtiva etmiş oluyor.
Burada da ayımcılığı çağrıştıran vurgu zannedersem “Romanların PKK’lıları kovaladığı”kısmıdır-balta ile olan kısmını geçiyorum.
Üçüncüsü olan bu örnekte de benzer bir dil var:”Mahalle sakinlerinden eylemcilere meydan dayağı”…
İmdi,
Kitaptan yapılan bu alıntılara referans yaparak şöyle noktalamışsınız yazınızı:
Bu örnek gibi daha birçok örnek var ülkemiz medyasında ve yukarıdaki örneği alıntıladığım “Irkçı Değilim Ama… Yazılı Basında Irkçı- Ayrımcı Söylemler” kitabında.
Toparlıyorum,bana göre de bu dil ayrımcıdır.Irkçı nitelemesi tartışılır olmakla beraber taraflıdır.
Ayrımcıdır,çünkü bir taraf için “mahalle sakinleri”/”Roman vatandaşlar”tanımı kullanılırken diğer taraf “PKK yandaşları”olarak geçiyor.
Taraflıdır,çünkü haber değeri taşıyan bir hadise mahalle takımlarının musabakası şeklinde yorumlanmış.Yani bizim mahallenin takımı ve yabancı mahallenin takımı…Bizimkiler ezdi geçti,baltayla kovaladı,meydan dayağından geçirdi “ötekileri”ni.Muzaffer olmanın heyecanı sızmış sözcüklere velhasıl.
Dedim ya kitapta bu ve benzer örnekleri rapor halinde derleyenlere göre ırkçılıktır veya değildir.Kişinin algısına göre değişir bu.
Peki izninizle sorsam size göre ırkçılık mıdır değil midir?Irkçılık ise neye göre?
1-Tarafların; mahalle sakinleri,Roman vatandaşlar,PKK yandaşları vb şeklinde kategorize edilmiş olması mı?
2-Haber konusu olabilecek bir olayın Yunanistan Türkiye basketbol maçı babında servis edilmiş olması mıdır?
İtirazınız ikinci şıkkaysa diyeceğim yok,ancak birincisine itiraz ediyorsanız bence aynı hataya kendiniz düşmüşsünüz.
Nasıl mı?
Bakın,kitaptan verdiğiniz örneklerden önce şöyle bir belirleme var:
“Roman vatandaşlar”ve “PKK yandaşları”…
Yanılmıyorsam bu sözler POSTA’ya,HÜRRİYET’e,ZAMAN’a değil size ait.İyi de güzel kardeşim yukarda anılan gazetelerin neyinden şikayet ediyorsunuz?Mahallede yaşanan bir kavganın taraflarından birini “vatandaş”diğerini de doğrudan “PKK yandaşı”olarak tanımladığınıza göre neyin eleştirisini yapıyorsunuz?
Yazan:zekeriya kuşlak Tarih: Mar 13, 2011 | Reply
Sayın eliyewaniy;
Pkk yandaşları bir ideolojinin yandaşı değildir. Onlar terörle beslenen vampirlerdir. Terör olmadan konuşmak, fikrini söylemek babayiğitliktir. Bu ülkede 30 bin evladımız şehit oldu. Terörle bir yere varılabildi mi? VARILAMAZ, VARILAMAYACAKTIR DA. Her insan demokrasinin yanında yer almalıdır. Demokrasi de başkasını öldürme değildir.Kişi hak ve hukukunun korunması şartıyla yapılan çalışmalardır. Birlikte kardeşçe yaşadığımız binlerce kürt var.Asıl problem bundan beslenen vampirlerin durumu. Tahriki. Onlar kaşıyor evlatlarımız şehit oluyor. Tansel Çölaşan vurun kırın diyor, CHP de aynısını diyor Hatta PKK sözcüsü partide vurun diyor. Olmaz olmamalı. PKK meclise girmiş hala seçimlere fitne sokuyor. Kısacası Erden bey haklı.
Yazan:hüseyin bulut Tarih: Mar 13, 2011 | Reply
Ülkemizde birileri yıllarca ülkenin tek sahibi biziz dediler. Kendilerinden başka herkesi hor ve hakir gördüler.İktidarları için her şeyi mübah gördüler. Binlerce baş örtülü kızımız zulme uğradı okullardan atıldı.Horlandı hakir görüldü. Krallıklarının devamı için 17600 faili meçhul oldu. 30 bin evladımız şehit oldu. Şimdi onlar hesap vermeli ki demokrasi yaşansın herkes eşit ve adil olduğunun bilincinde olsun. Özlüyoruz o günleri.
Yazan:aziz yılmaz Tarih: Mar 14, 2011 | Reply
Sayın Zekeriya Kuşlak,
Lütfen bu önyargılı dilinizi terkediniz.Burada bir konu tartışılıyor.Özellikle medyanın gazetecilikle pek örtüşmeyen manşet ve yorumları yani ötekileştirici dediğimiz olguya bir eleştiri var.Yazar,bundan haraketle bu olguya dikkat çeken bir kitap üzerinden görüşlerini temelendirmiş.Yani kendisinin de bu ayrıştırıcı dile karşı olduğu gayet açıktır.Lakin buna karşın kendisinin eleştirel baktığı tavra düştüğü yönünde bir serzenişim oldu.
Bu bağlamda, itirazım yazarın PKK yandaşları demesine değildir,kişi istediği şekilde düşünebilir,bir ideolojiye sahip olabilir.Dolayısıyla da terörist der,yandaş der…Amma,birileri dedi diye bunu eleştiri konusu yapıp aynı hissiyata kapılmak bana göre bir çelişkiye işaret eder.Dilim döndüğünce gözlemlediğim bu çelişkiye işaret ettim.Ha,eleştirim doğrudur veya yanlıştır ben böyle bir kanaate vardım.
Şimdi size gelelim.Bir yorumcu-kendisine hitaben yorum yazdığınız okur-makale üzerinden önyargılara değinmiş.Bu kişi PKK’yı destekleyen bir imada bulunmuş değildir yani sizin iştahla suçlamaya hazır olduğunuz “yandaşlık” belrtisi yoktur ortada.Aksine sıradan dost sohbetlerine bile bu önyargılı ve ötekileştirici dilin her an sızmaya hazır bir kutuplaşma zemini olduğunu belirtmiş,ki bu da yadsınacak bir gerçek değildir.Yani bu bizim gerçeğimizdir ve evet tek taraflı da değildir.Geçekçi olalım Kürt denince bundan PKK yandaşı/hain/terörist/bölücü vs vs anlayan yüklü bir kesim var ülkede.Adana’nın ötesini insan kesen,işi gücü ülkeyi bölmek olan ve bu emellerinden ötürü PKK yandaşlığına teşne bir topluluk imgesi oluşmuş zihinlerde.Tabi aynı şekilde Kürtler’in de önemli bir çoğunluğu Türkler’i zulmeden,ezen bir topluluk gibi görüyor ve karşı milliyetçilik dediğimiz hissiyat gelişiyor.Açıkçası millitçilik’in altında,karşıtlık duygusu üzerine kurulu bu birbirini besleyen hissiyat yatmaktadır.Sadece bizde değil etnik çatışmaların yaşandığı bütün coğrafyalarda da bu böyledir.30 yıldır yaşamakta olduğumuz iç çatışmanın da temelinde bu birbirine değdikçe kıvılcımlar saçan milliyetçi ve karşımilliyetçiliğin büyük rolü vardır.Zira empati kurmak,birbiimizi anlamak yerine aidiyetler üzerinden saflaşmakla meşgulüz.
İşte yorumunuz bu anlamda son derece manidardır.Alıntılayarak değineyim.
PKK yandaşları size göre vampir,hatta daha kötü mahluklar olabilirler.Lakin bir ideolojileri neden olmasın?Nedir mesela ideoloji dediğiniz şey?Bu bir.
İkincisi bu yandaş dedikleriniz kimlerdir ve şu “beslendikleri kaynak”nedir?Sizce meydanlarda Apo posterleri taşıyan insanlar bir ranttan falan mı nemalanıyorlar?Slogan attıkça keselerini mi dolduruyorlar nedir?Ha,yanlış yolda olduklarını söyleyebilirsiniz,hatta ideolojilerin tehlikeli olabileceğini de.Burada hemfikiz;teröre bel bağlamak,trörist faaliyetlerden medet ummak/sempatiyle karşılayıp musamaha göstermek,”biji serok Apo”sloganları atmak elbette çözüm değildir ve olmayacaktır.Ancak bu gerçeğe vurgu yapmak ile “bunlar çıkarlarına hizmet ediyorlar”demek çok farklı şeylerdir.Yukarıda da değindim,bu kitleyi tavrından ötürü eleştieceğiz elbette ama Allah rızası için köyleri yakılıp yıkılan,büyük kentlere sefalete sürüklenen bu Kürtlerin ne tür menfaatler elde ediyorlar bir yazın da öğrenelim.Ayrıca teröre karşıysak devlet terörüne de aynı şekişlde karşı olacağız.Ve kandan beslenen gerçek rantçıları,akbabaları da unutmayacağız.Tabi devletten gelince 17 bin beşyüz faili meçhul cinayet normal karşılanacaksa o başka.
Kusura bakmayın ama yaptığınız şey iftira ve çarpıtmadan başka bir şey değil.Babayiğit falan da görmüyorum ortada!Ne yani ismiyle hitap ederek yorum yazdığınız kişi size silah mı doğrultmuş?PKK’yı mı desteklemiş?Sıkıştıkça terördü,silahtı bilmemneydiyle öyle demogoji yapmanın manası yok.Anlamak dahi istemediğiniz kişinin yorumu yukarıda duruyor,sadece anlaşılmak istemiş,biraz olsun empati talep etmiş.Bunu anlamak bu kadar mı zor?Anlaşılan Kürtlerin fikirlerini söylemeleri bile sizin zihniyetinize sahip olanlara terör yandaşlığı yapmış gibi ağır geliyor.
Peki bir yere varılacağını söyleyen mi oldu?Ne alakası var muhatabınıza yönelttiğiniz bu eleştiriyle kendi anlattıklarının?
İyi de papağan gibi aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorsunuz.Demokrasi dersi vereceğinize hele önce fikirlere katlanmayı bir öğrenin derim.Ne öldürmesi!Sanki karşınızda eli silahlı biriyle konuşuyorsunuz zanneder insan.
Evet doğru,bu kirli savaştan beslenen kanemiciler yüzünden bu anlamsız düşmanlık sürüyor.Ancak bu vampirleri iyi tanımak lazım.Şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapan,kandan beslenen tüccar zihniyetli siyasetçilere(!) ne diyeceksiniz?Yoksa onların ki fitne fesat sayılmamalı mıdır?
Son olarak,Erden bey haklı demişsiniz ama hangi konuda haklı olduğundan inanın bihabersiniz.Bir kere Erden beyin, aşırı milliyetçi fikirlerinizle örtüşen en ufak bir fikri tasarrufu bulunmuyor.Irkçılık illetine,ötekileştirmeye,ayrımcı dile dikkat çekmiş,bunun eleştirisini yapmış.Peki sorsam bu noktada düşünceleriniz nedir?Erden beyin bahsi geçen kitapap ile dikkat çektiği ötekileştirici/ayrımcı dilin varlığı konusunda kendisine katılıyor musunuz acaba?Yoksa tek haklı bulduğuz ve alışkaladığınız şey yazıda geçen”PKK yandaşı”ibaresi midir?
Yazan:zekeriya kuşlak Tarih: Mar 15, 2011 | Reply
Sayın Aziz Bey;
Ben ülkemi tüm bireyleriyle seviyorum. Bosna Hersek ziyareti yaptım. İnanın tüm insanların gitmesini arzu ederim. Kazananın olmadığı bir ülke. Hırvat,Sırp ve Boşnakların halleri acınacak durumda. Ekonomi bitmiş durumda.İşsizlik had safhada. Kısacası hepsi kaybetmiş. Tek kazanan var. O da ABD.Cumhurbaşkanı ve Başbakan değişimli belirleniyor. ama bir şey ifade etmiyor. Tepelerinde Vali var tek yetkili.
Kürtlerin problemleri var bunu biliyorum ama türklerin de problemleri var. Doğuda yolu olmayan köy var batıda da var.80 ihtilalinde işkence gördüm bunu devletimin görevlileri yaptı. Doğuda da devletimin içerisindeki derin yapılanma işkence yaptı. Üst yazımda da söyledim. Faili meçhuller bu ülkenin yüz karasıdır. Şu an takip edebildiğim kadarıyla ergenekon terör örgütü iddianamesine harfiyyen katılıyorum. Ülkede darbe yapma başta olmak üzere doğuda askerimizin öldürülmesi dahil her şeyi yaptıklarına inanıyorum. Ve bunun içinde sağcısı solcusu milliyetçisi muhafazarkarının da olduğuna adım gibi de inanıyorum. Yani beni kafatasçı olarak düşünüyorsun ama ben ülkemin birlik ve beraberliğinden yana taraf tutmaktayım.Afiş taşıyan insanlarımıza vampir demedim.Onları kullananların iç-dış destekli uşaklarının varlığına inanıyorum. Ne zaman ülkemiz çıtasını yükseltse bir takım terör olayları hortlar.
İşin özü demokrasi tüm haklarıyla herkese gelmeli.Benim baş örtü problemi yaşayan bacım baş örtüsüyle okuyabilmeli. Hatta çalışabilmeli.
selam ve hürmetlerimle aziz dost azizbbey.
Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Mar 15, 2011 | Reply
Karsi tarafi irkcilikla, fasizmle suclamak butun dunyada entelektueller arasinda bir tartismayi kazanmak icin kullanilan kestirme bir yontem haline gelmis.
Bir tanesi muslumanlari cok kulturlu toplumlara uyum saglayamamakla, kendi kurallarini dayatmakla sucluyor, bundan dolayi islamin fasizm oldugunu soyluyor; obur taraf da bunu soylemenin, yeni kulturlere kapali olmanin fasizm oldugunu soyluyor. Iki tarafin da kendine gore hakli oldugu yanlar var. Danimarka’da son 40 yilda sadece birkac tane tecavuz vakasi oluyor ve hepsi de muslumanlar tarafindan yapilmis. Danimarka’lilar ister istemez genelleme yapiyor, “sutten agzimiz yandi, yogurdu ufleyerek yeriz” diyor ve Turkiye’den ve diger muslumanlarin cogunluk oldugu ulkelerden ogrenci, isci vs. alirken, vize verirken asagilayici, ayrimci muamelelere tabi tutuyor. “Neden boyle?” diye sorunca son derece masum ve anlasilir bir sebep sunuyorlar: “Guvenligimiz icin?” Haksizlar mi? Bence hayir. Cunku anlatilanlari yasadim, gozlerimle gordum. Bundan 10 yil once olsa boyle soylemezdim, “islam dusmani, kafir bunlar” derdim.
Ote yandan, Avrupa’da yasayan ve topluma entegre olmus, yasadiklari toplumda kendilerine statu edinmis muslumanlar ise haksiz yere suphe duyulan, dislanan, ayrimciliga tabi tutulan kisiler haline geliyorlar. Musluman olmalari yukselmelerinin onunde bir engel teskil ediyor.
Hangi musluman yogun ulkeye giderseniz gidin, nefret soyleminden baska birsey yok siyasi hayatlarinda. En cetin iktidar kavgalari musluman ulkelerde oluyor. Taht icin kardes katliamlari baska hangi kulturde var? Demokrasiyle alakasi olmayan Rus Imparatorlugu’nda bile yok. Musluman toplumlari birbirini yer, sonra kendi icinde sucluyu bulamaz, etrafindaki ulkeleri suclar, orada da bulamaz okyanus otesindeki ulkeleri suclar. Orada da bulamazsa tamamen kendini suclar, asagilik kompleksine girer. Mutsuzdur, huzursuzdur. Acaba muslumanlarin yasadiklari topraklarin guzel, verimli, kaynaklari bol olmasindan mi kaynaklaniyor bu iktidar hirsi?
Bir beyaz Rus arkadasim vardi. Ankara Universitesi’nde okudu bir sene kadar falan. Turkiye’nin en olayli, kavgali universitelerinden biri. Ilk baslarda bu hergun gordugu eylemlere, tartismalara, kavgalara bir anlam veremiyordu. “Rusya’da ayda yilda bir kere eylem olur, o da hakikaten bir konuda artik insanlarin sabri iyice tastigi zaman olur ve o eylem illa ki hukumet politikalarinda bir degisiklige yol acar” demisti. “Sizdeki eylemlerdeki gibi falanca grubun, filanca orgutun bayraklari falan da olmaz. Eylemin amaci bellidir, ve amacini asmaz. Ama sizde eylemin konusunun ne oldugundan ziyade, kimlerin eylem yaptigi ve kimi hedef aldigi onemli.” diyordu. Bir tane daha ilginc bir tespiti vardi:
“Bu yastaki genclerin siyasetten bu kadar anlamasi mumkun degil. Tam anlamadigi bir konu icin de bu kadar siddetle kavga etmesi, hararetle tartismasi normal degil. Bu genclerin bu yaslarda eglence, seks gibi en dogal ihtiyaclarini karsilayamamasindan, yaslilarin bu ihtiyaclarin giderilmesi onunde hep engeller koymasindan kaynakli bir isyanin tezahurudur bunlar hep bence” anlaminda bir yazi yazmisti hatta bir internet sitesine. Hep Rusya’da genclerin daha kotu ekonomik kosullara ragmen daha pozitif oldugunu soylerdi. Bunu da hep Rusya’daki genclerin Turkiye’dekilere gore cinsel arzularini daha rahat tatmin etmelerine baglardi. Cok tartistim kendisiyle zamaninda. “Sizi alkolle, seksle uyutup, ulkenizi soyuyor Rus mafyalari, enayisiniz siz” derdim. Ama simdi kendim de dahil bazi gencleri gencken nasil da iclerindeki merhamet duygularinin, isyan gudulerinin kullanilarak birilerinin amaclarina alet edildigini, “muhimmat gibi harcandigini” gordukce o arkadasimin sozlerini daha sik hatirliyorum. Cunku kimse kendinin irkci oldugunu soylemez, herkes “karsi” tarafin irkciligiyla mucadele ettigini dusunur. Onlarin baskisina karsi preemptif onlemlerdir kendi yaptiklari baskilar. Cunku bugun kendileri baski yapmazlarsa, karsi taraf yarin daha fazla guc bulup, onlara kendi degerlerini dayatacaktir. Bu tartismalara Avrupa’da, ABD’de rastlayamazsiniz. Cunku, bu ulkelerde kimse gruplasip, diger gruplar ustunde tahakkum kurmaya calismaz. Tek basiniza dunyanin en “sapik” gorusunu dahi savunsaniz yadirganmazsiniz, ise alinmaniza, terfinize bir engel teskil etmez, toplumdan soyutlanmaniza yol acmaz.