Askerlik üzerine düşünceler
By Sevinc Gul on Mar 22, 2011 in Basın günlüğü, Türk Silahlı Kuvvetleri, Ulus-Devlet, zorunlu askerlik
Kimi konuları yeni baştan düşünmek için baştan aşağıya bir hayat muhasebesi yapmak gerekir. Vicdani ret benim açımdan işte böyle bir netameli bir konu anlamına geliyor. Çocukluğum taşrada, bir Doğu Anadolu kasabasında geçti. Kahramanlık söylenceleri, hakkı ve adaleti gerçekleştirmek üzere yapılan savaşların her halükarda mazlumu haklı çıkartan tasvirleri hayal dünyamda geniş bir yer tutacak kadar yaygındı. Masallardan, hikayelerden, sinema filmlerinden ve yaşlıların hatıralarından akardı, mazlumiyet zeminiyle uzlaşamayan kahramanın zorba düşman karşısındaki direnişinin en başından belli olan zaferine özgü sahneler. Düşmanlar ya Rum olurdu ya Rus. Bulgar’a da Ömer Seyfettin hikayelerinden kaynaklanan sebeplerle de öyle iyi gözle bakılmazdı. Ermeni zaten kötü tohumdu. Ermeni aynı zamanda terk edilmiş evlerin ve köylerin becerikli, maharet sahibi mimarı, duvar ustasıydı.
Yaşadığım iklimin etkisiyle olabilir, kurtarıcı hikayelerine bir düşkünlüğüm vardı. Çünkü millet olarak yüce gönüllü ve derinlerde de olsa güçlüydük, dört kıtada at koşturan bir ırkın ahfadıydık; öte yandan dünya kurtarılmayı bekleyen çok fazla esir, tutsak ve mazlum insanla doluydu.
Bu konudaki düşüncelerimin akışında meydana gelen değişmelerin karmaşık tarihini burada aktarmam çok güç. Pek ayrıntılara dalmamam gerek. Askerin temizliğine, paklığına o denli inanırdım ki lise yıllarında Haydarpaşa Hastanesi’ne giderken köprünün üzerinde karşılaştığım bir askerin dudaklarından yükselen bayağı sözler yüzünden sersemlemiş, utanmış, şaşırmış vaziyette ulaşmıştım hastaneye. “Aç aç” gecelerini TAMAMI
1 Yorum
Yazan:Burak Tarih: Mar 27, 2011 | Reply
Zorunlu askerlik gereklidir.Sonsuza kadar da gerekliliği devam edecek.