Neyin Seçimi?
By Konuk Yazar on Mar 28, 2011 in AKP, CHP, Demokrasi, MHP, TBMM
12 Haziran için geri sayım başladı. Sonucu baştan belli olan bir genel seçime doğru ilerliyoruz. Çok büyük bir sürpriz ya da ani gelişme olmazsa (1999 yılında seçimden bir ay evvel Öcalan’ın yakalanması gibi) 2007 yılındaki sonuçlara benzer bir tablo bekliyor bizi. Bu konuda seçime kadar çok fazla yorum ve anket yapılacaktır. Partiler kimilerini küstüren kimilerini memnun eden listeler yayınlayacaklardır. Lakin konumuz bu değil. Konumuz, bu seçimin aslında neyin seçimi olduğu.
İsmine bakılacak olursa, önümüzdeki seçim artık resmen her dört yılda bir olan (zira eskiden kâğıt üzerinde beş yıldı ama hemen her zaman erken seçime gidilirdi) olağan bir Milletvekili Genel Seçimi. Yani, bu seçimde seçmenler bir sonraki dönemin meclisini teşkil edecek olan 550 parlamenteri seçecekler. Sahi öyle mi? Allah aşkına kaçınız istediğiniz bir parlamenteri Meclis’e gönderebiliyorsunuz? Yahut; 12 Haziran’da hangi parlamentere oy vereceksiniz? Bu soruların cevabı yok. Zira hemen hiç birimiz 12 Haziran Pazar günü gönlümüzden geçen ya da tanıdığımız ve güvendiğimiz bir parlamenter adayına oy veremeyeceğiz. Önümüze getirilen listede yer alan, filanca partiden falanca parlamenteri seçmek istesek dahi parlamentoda vekilimiz olarak görmek istediğimiz kişi ancak partisinin genel merkezi tarafından seçilebilecek bir yere yerleştirilmişse Meclis’e girebilecek ve muhtemelen kendisini milletvekili seçtiren genel merkezin sözünden pek dışarı da çıkamayacak; Meclis’te oy vermek için elini kaldırmadan evvel genel başkanının ne dediğine bakacak; muhtemelen hiçbir fikri olmadığı hatta okumadığı bir kanun tasarısını oylarken dahi genel başkanına ya da parti yönetimine göre hareket edecek; yani camide namaz kılmak için imamın direktiflerini bekleyen cemaat misali “uydum hazır olan genel başkana” diyecek. Aksi yönde hareket etmek istediği vakit bir sonraki seçimlerde Meclis’e sadece nostaljik duygularla bakacağını ya da partisinden dışlanabileceğini ya da ihraç edilebileceğini bilecek. Bu korku ve baskı altında, milletvekili seçilen kişi, kendisini o makama getiren ve kendisine kıyak emekliliği bahşeden iradeye nankörlük edemeyecek ve milletin değil genel merkezin milletvekili olmayı öğrenecek.
Yukarıdaki tablo uzun yıllardır devam etmekte. AKP ile gelmiş değil; ne yazık ki gitmiş de değil. Pek gidecek gibi de görünmüyor. Milyonlarca seçmenin nasıl bir fasit daire içinde zapt edildiğinin farkında mısınız? İradenizin nasıl bloke edildiğini görüyor musunuz? Bir seçim sistemi düşünün ki, dünyanın hiçbir yerinde olmayan %10’luk bir seçim barajı getirmiş. Yani, %10’un altında oy alacağı belli bir partiye oy vermek istediğinizde ansızın “oyunuz boşa gitmesin diye” çark edip; istemeye istemeye barajı aşması kesin olan partilere oy veriyorsunuz. Hatta, bugünkü başat siyasi partiler, oylarını biraz da bu baraj sayesinde muhafaza ediyor ya da artırıyorlar. Bu baraj, bir çok insanı bağımsız aday olmaya zorluyor ve bağımsızların aday olmaması ya da aday olmuşlarsa seçilmemeleri için de her tür maddi manevi güçlüğü getiriyorlar. Herkesi, başat siyasi partilerden birinden aday olmaya zorluyorlar. Şu an için barajı geçmesi kuvvetle muhtemel 3 siyasi parti var: AKP, CHP ve MHP. MHP’nin biraz baraj sıkıntısı olduğu söylense de; son tahlilde baraj sorunu olmayacak gibi. Ancak bu 3 siyasi aktör dışındaki hiçbir partinin barajı geçmesi mümkün değil. Dolayısıyla örneğin BDP, bağımsız adaylarla giriyor ve normalde %7 ve üzeri oy alıp bağımsız adaylarından daha fazla sayıda milletvekili ile Meclis’e girecekken bağımsızlarla hem oyu düşüyor; hem de milletvekili sayısı ancak grup kurmaya yetecek seviyede (20) gerçekleşiyor. Keza diğer irili ufaklı partiler de en azından 1-2 milletvekili çıkarabilecekken bu sistem yüzünden adeta değerlendirme dışı oluyorlar. Sistemin diğer bir garip tarafı, başta da ifade ettiğimiz gibi, milletvekili adaylarının gerek doğrudan gerekse görece demokratik olacak şekilde teamül yoklamalarıyla genel merkez tarafından belirlenip sıralandırılması. Daha da berbatı bu sıralamada sandığa gittiğiniz vakit herhangi bir adaya oy verememeniz. Yani; örneğin 10 milletvekili adayının olduğu bir seçim bölgesinde sizin parlamentoda görmek istediğiniz kişi 9. sıraya konulmuş. Siz, sadece siyasal partilere oy verebildiğiniz için söz konusu adayınızın partisine oy verseniz bile adayınızın seçilebilmesi için o partinin söz konusu bölgeden 9 milletvekili çıkarması gerekiyor. Dolayısıyla, kimse kusura bakmasın bu memlekette aslında kimse milletvekili seçmiyor. Bir istisna olarak bağımsızlar nispeten halk oyuyla seçiliyor diyebiliriz. Ancak en çok bağımsızı Meclis’e yollayan BDP’de de bağımsız adaylara onlara oy veren halk değil İmralı’dan Öcalan şekil veriyor.
Peki, biz bunca zamandır kime oy veriyoruz? Tabii ki AKP’ye ya da AKP’ye karşı CHP ya da MHP’ye. Çok azımız da baraja rağmen ufak tefek partilere oy veriyor; o partilerin listelerinden tercih yapamamakla beraber. 12 Haziran’da da benzer bir durum söz konusu. Türkiye’nin neresinde olursanız olun, AKP’den memnunsanız AKP’ye; değilseniz CHP’ye ve MHP’ye oy vereceksiniz. Siz iktidara göre oy kullanacaksınız; milletvekilleri oy verdiğiniz partiler tarafından belirlenecek. Ancak ironik bir şekilde bu seçimin adına daha önce olduğu gibi yine “Milletvekili Genel Seçimi” denilecek. Zira, bizde yerel bazda siyaset gelişmiş değil. Seçmene tercihini soran yok. Her bölgeden 1 milletvekilinin seçildiği; onun da o bölgenin en az %51’inin oyuyla seçildiği; tamamen yerel bazlı bir demokrasiye geçmediğimiz sürece de Başbakan’ın deyimiyle bu “ucube”yapı var olmaya ve mevcut siyasileri ve siyaseti muhafaza etmeye devam edecek. Edirne’nin milletvekili sadece Edirne’nin hatta Edirne içinden seçildiği yerin milletvekilidir. Aynı şey Ardahan ve Hakkâri için de geçerlidir. Edirne milletvekili tüm Türkiye’nin vekili olamaz. Edirne’nin milletvekili genel merkezin seçtiği vekil de olamaz. Olmamalıdır. Milletvekili, genel başkanına ya da merkezine göre değil; kendi seçim bölgesine göre hareket eden şahıs olmalıdır. Ancak bu sisteme geçilebilirse yapılacak seçim gerçek bir Milletvekili seçimi olabilir. O vakte kadar bir seçmen olarak benden, siyasi partilerin belirlediği listeyi oylamamın talep edilmesi sizce de abesle iştigal değil midir? Bir oldu bittiye getirme değil midir? Bu oldu bitti sırasında iktidar partisi memleketin ne kadar istikrarlı olduğunu ve bunun devamı için de kendi listesinin kabul edilmesini isteyecektir. Muhalefet ise iktidarın memleketi geriye götürdüğünü söyleyecek; laikliğe ve milliyetçiliğe vurgu yapacak ve bu kisve altında hazırladığı listeyi onaylamanızı bekleyecektir. Velhasıl kelam daha evvel olduğu gibi 12 Haziran’da da seçmenin görüşünü ya da tercihini soran ya da merak eden olmayacaktır. Ancak garip ve münasebetsiz bir şekilde bizden sandık başına gitmemiz istenmektedir. Peki, bu durumda soralım: 12 Haziran seçimi, milletvekili seçimi olmadığına göre; neyin seçimidir?
1 Yorum
Yazan:Hayrii Tarih: Mar 28, 2011 | Reply
İyi güzel de bu demokrasi ne menem şeydir ? bunu bir bilen açıklasın bana. Şair İsmet Özel’in dediği gibi lanet birşey midir ? yoksa bir kandırmaca bir oyun mu ?