Türk basını Hukuk’un Üstündedir(3): İç savaş çıkarabilir!
By Katrin Baskiotis on Mar 31, 2011 in Basın Özgürlüğü, Beyin Yıkama, medya, Psikolojik harp, Türk Basını
6 Eylül 1955 akşamı İstanbul Ekspres Gazetesi’nin “Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldı” şeklinde verdiği yalan haberle milliyetçi gruplar ellerinde taşlar ve sopalarla Beyoğlu gibi gayrimüslimlerin bulunduğu mahallelere geldiler.
İstanbul’daki Rum, Ermeni, Yahudi asıllıların ev, işyeri ve ibadet yerlerine yönelik bu saldırılarda emniyet pasif bir tutum sergiledi. Gayrimüslim vatandaşların adresleri hakkında önceden bilgi sahibi olan, 20-30 kişilik organize birliklerin kent içindeki ulaşımı özel arabalar, taksi ve kamyonların yanı sıra otobüs, vapur ve hatta askeri araçlar yardımıyla sağlandı.
Mezarlar tahrip edildi.
Kiliselerin içindeki kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşya tahrip edildiği ve yakıldığı gibi, bazı kiliselerin tamamı ateşe verildi.
Olaylar sırasında ikisi din adamı olmak üzere 13 ile 16 arası Rum ve bir Ermeni vatandaşı hayatını kaybetti, 32 Rum da ağır yaralandı.
Maddi zarar ise 4.348 ait işyeri, 110 otel, 27 eczane, 23 okul, 21 fabrika ve 73 kilise ve mezarlıklar ile 1000′in üzerinde evin tahrip edilmesi ya da yakılması şeklinde ortaya çıktı.
Olaylar sırasında bazıları komşularının dükkânlarına Türk bayrakları asarak yanmaktan kurtarırken kargaşayı fırsat bilen çok sayıda İstanbullu ortaya saçılan malları yağmalamaktan çekinmedi.
İstanbul’da sıkıyönetim ilan edildi. Bu olaylar 27 mayıs Darbesi’ni meşru göstermek için de kullanıldı..
Tavsiye okuma:
Devlet Kuranların Millet Kurgusu; 27 Mayıs 1960 Darbesi(2): Dayatılan Son, İhtilal!
Atatürk’ün evine bombayı MİT attırdı
Güz Sancısı ve 6-7 Eylül Olayları
… Bu konu ilginizi çektiyse…
Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?
İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.
“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız. “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin” demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*) İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.
Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu
Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.
4 Yorum
Yazan:özlem Tarih: Nis 1, 2011 | Reply
Bu seri yeni ilgimi çekti. Çok iyi, doğru bir çalışma yapıyorsunuz. tebrik ederim.
Yazan:izzettin Tarih: Nis 1, 2011 | Reply
bu kadar eskilere gitmeye gerek yok.411 el kaosa kalktı manşeti de bu meyandadır.Ahmet Kaya için ”şerefsiz” diye manşet de atı bu medya.maalesef menfaat için istenildiğinde laik,istenildiğinde milliyetçi,istenildiğinde faşist veya komünist olan bir medya söz konusu
Yazan:MY Tarih: Nis 1, 2011 | Reply
“maalesef menfaat için istenildiğinde laik,istenildiğinde milliyetçi,istenildiğinde faşist veya komünist olan bir medya söz konusu”
galiba bu hepsinden aci, yani harbiden fasist olsa… demek ki demokrat olduk deseler ona da inanamayacagiz 🙁
Yazan:azsc Tarih: Nis 2, 2011 | Reply
Şimdiki Zaman’la/ Samanyolu’nun bunlardan farkı ne? Uslup aynı, dil aynı, hedef göstermede akit’le, vakit’in çizgisindeler. Fetullah Hoca biz kavgadan yana eğiliz derken insan acaba kendi kanallarını izlemiyor mu diye düşünüyor.