Bu pazartesi Ali Bulaç Yobaz Laik Olmuş!
By Aisha Benghazi on Nis 4, 2011 in Başörtüsü Yasağı, Ulus-Devlet, Yobaz Laikler
[…] Sloganı şu: “Başörtülü aday yoksa oy da yok!” Kişisel olarak bu platforma pek sıcak bakmadığım gibi, bana ‘işin içine iyi saatte olsunlar’ karışmış gibi de geliyor, sebebini anlatmaya çalışacağım. TAMAMI
13 Yorum
Yazan:suzannur Tarih: Nis 4, 2011 | Reply
“Bu esef veren bakış açısı, yakın zamanlara kadar sadece kendisini Kemalist ve laik çizgi üzerinde konumlandırmış olan, başörtülü kadınları “çağdışı” gören kesimin militanlarında görülüyordu. Ne zaman ki, muhafazakâr demokratlar baskıcı rejime karşı demokratikleşmeyi savunarak belirli bir başarı kazandılar, yeni statülerini koruma çabası içine girdiler, başörtülü kadınlara karşı mesafe alma gereği duyanların da sayısı arttı, niteliği değişti. “Batılı modernist” kalıplardan devşirdikleri “ideal”ler tarikiyle başörtülü kadınları aşağı bir varlık düzeyi olarak konumlandıran bir dindar erkek tipi ortaya çıktı. Başı açık kadınlarla son derece arkadaşça ve eşit ilişki kurabilirken başörtülü kadınlarla aynı kareye girmekten kaçınmaya başlayan bir muhafazakâr tipi…
Çoğunu tenzih ediyorum, ama bugün “başörtüsü görünmeyen erkek” cenahında ciddi bir çarpıklık söz konusudur.
Hem başörtülü kadınlara karşı “klasik Batı modernleşmesine özgü” derin bir aşağılama hissi taşımaktadırlar, hem de başörtülü kadınların “hak taleplerini” feministleşme, modernistleşme, dünyevileşme gibi İslamcılığa özgü bir jargon yoluyla boğmaya çalışmaktadırlar.
Ali Bulaç “Başörtülü kadınlardan soğudum” demeden önce, bu “paradoks” üzerine biraz düşünseydi keşke; o zaman bizim nasıl buz kestiğimizi anlardı. Tabii içinde bir parça “adalet” duygusu kalmış olsaydı.”
NİHAL BENGİSU, başörtülü kadınlarla aynı kareye girmekten kaçınmaya başlayan bir muhafazakâr tipi…derken az bile söylemiş! Hakikaten buz kestim ve kendine dindar diyen bu İslamcı erkek yazarlar ve onların aşağılık komplekslerinden kaynaklanan çarpık tavırları ve davranışlarından. Dedikleri ve yaptıkları arasında 180 derece fark olan bu çiğ edimler artık beni tiksindirmeye başladı.
Yazan:cb Tarih: Nis 4, 2011 | Reply
bu da benden olsun;
http://www.demokrathaber.net/kirik-kanatlarimiz-ve-ali-bulac-makale,745.html
Kırık Kanatlarımız ve Ali Bulaç
“Piskopos senden beni istedi ve bu kırık kanatlı kuş için bir kafes hazırladı. İstediğin bu mu baba?” Halil Cibran/ Kırık Kanatlar
Birkaç ay evvel, Ali Bulaç’ın “pozitif ayrımcılığa” itiraz ederken, eksik ve kusurlu yorum düştüğü yazısını eleştiren “Ali Bulaç Hiç Melek Görmüş Müdür?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bulaç’ın “Başörtülü Aday” başlıklı yazısını okudum da, maalesef hala görememiş.
Bulaç, yazısında “Başörtülü Milletvekili İstiyoruz” insiyatifini eleştirmiş. Bir eylem elbet eleştirilir, eleştiri konusunda, bu insiyatife destek veren biri olarak sadece gereğince cevap verebilirim, zira eleştiriye açık bir çalışmadır. Ancak Bulaç, bir eleştiri yapmamış, yazısı bariz bir şekilde “iyi başörtülü ve kötü başörtülü” diyor. Bulaç’ın tanımına göre, işsiz, parasız, sosyal hayatından dışında kalan başörtülüler iyi, buna mukabil işi, parası, kariyeri olan başörtülüler kötü başörtülülermiş. Burada bir sorun yok mu? Bu ülkeye başörtüsü yasağını getirenler, canımızı yakanlar, bizi yasaklayanlar, totaliter laikler de bunun aynını istemiyor muydu? Başörtülü anneanne olur, hizmetçi olur, ev kadını olur ama öğretmen, avukat, doktor olamaz demiyorlar mıydı? Bu başörtülü bir kadın için arkadan bıçaklanma değil de nedir?
Bulaç’ı anlamak için gayret gösteriyorum… Hadi diyelim bunu iyi niyetlerle yazdı. Peki, o zaman başörtülü kadınlara iş vermeyen, burs vermeyen ve hatta onları evlenilecek değer de görmeyen, her fırsatta arkasını dönen “dindar erkeklere” söyleyecek bir sözü yok mu? Ali Bulaç, sosyal bir probleme ışık tutmak isteseydi, her kesimi konu edinirdi ancak Bulaç, maalesef sadece başörtülü kadınları konu ediniyor ve bunu çok büyük haksızlıkla yapıyor.
Bulaç’ın bu tür açıklamaları ilk değil zaten kendisi Merve Kavakçı’ya da “sine-i millete dön, köşene çekil” demiş biridir. Yani Kavakçı’yı o salonda yuhalayanların söylediğinin aynını yapmıştır. Ancak önemli bir fark vardır o da Ali Bulaç’ın Müslüman dindar bir erkek olması…
Sanırım bu tür bir düşünce, kadına hükmetme hakkının kendinde olduğunu sanıyor. Bu nedenle en iyi yönetim biçimi olan “böl-yöneti” taklide gidiyor, ortaya iyi başörtülü-kötü başörtülü tanımı yapıyor, birbirinden nefret etmesi gereken iki ayrı gurup başörtülü çiziyor. Buna açıkça “yalnızlaştırma politikası” denir. Buna; başörtülüler bugüne kadar bu kadar acı ve zulüm yaşadıysa, bunun müsebbibi sizin gibi mütedeyyin erkeklerdir diye cevap verilir.
Birileri biz başörtülü kadınlar için “kafes” hazırlıyor. O birilerinin ekmeğine yağ sürmekte pek mahir olan Ali Bulaç ise bizi o kafeslere tıkıştırmak için hazır ol da bekliyor. Sahi istediğiniz bu mu Ali Bey? Kanatlarımızı ellerinizle kırdıktan sonra, zaten uçamayacaksınız, o nedenle bu kafesler sizin mekânınız derken sahi hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? Acılarımızın üstünden pirim yaparken vicdanen hiç rahatsızlık duymuyor musunuz? Sizi Allah’a havale ediyorum. Rûz-i Mahşerde hesaplaşmak üzere bu bahsi burada kapatıyorum.
Yazan:izzettin Tarih: Nis 4, 2011 | Reply
Kendilerinin haklarının engellendiğini düşünen bayan arkadaşların bir yazısından dolayı Ali Bulaç’ı ”Yobaz laik” diyerek yaftalamaları hakikaten şık olmamış.Yıllarca sistem sizi fişlerken bundan yakınan bayan arkadaşlar,aynı şeyi niye bir başkasına yapıyorsunuz.Başörtülü aday yoksa oy da yok grubunun içinde herkesin sadece iyi niyetle o gruba katıldığını garanti edebilir misiniz.Başörtülüler eleştirilemez mi,başörtülüleri insaflıca eleştiren herkesi yaftalama yetkisini bu arkadaşlar nereden buluyor.
Ali Bulaç samimi hislerini ve şüphelerini dile getirmiş,bundan daha doğal ne olabilir.Bizi ötekileştirdiler diyenlerin başkalarını öteleştirmesi insaf sınırının bittiğini gösteriyor.Haklı davada haksız duruma düşmek budur işte.Düşünce özgürlüğü en az sizin özgürlüğünüz kadar önemlidir.Maalesef öyle bir hava estirmektesiniz ki size yönelecek yol gössterici haklı eleştirileri bile yobaz laiklikle suçluyorsunuz.Nasıl ki her partide menfaat peşinde koşanlar var,her dini grupta çıkar amaçlı bulunanlar var.Sizin içinizde olamaz mı?Ak Partiye komplo kurmaya çalışanlar aranıza sızamazlar mı?Yoksa grubunuzun içinde bulunan her kişi Cenab-ı Hak tarafından mı görevlendirildi de biz bilmiyoruz?Maalesef esefle görüyorum ki faşizmin tohumları başörtülüler arasına da gayet başarıyla ekilmiş.(Ali Bulaç’ın yazdıklarının bir çok yerine katılmıyorum;ama sizin tavrınıza da aynı şiddette katılmıyorum)
Yazan:özlem Tarih: Nis 4, 2011 | Reply
İzzettin bey, ali bulaç’a yobaz laik diyenler platform üyeleri değil. Bu derin düşüncedeki editör arkadaşın seçtiği bir başlıktır eleştirinizin muhatabı kampanyayı düzenleyen hanımlar değildir.
Sorunuza gelince evet bu kampanyaya katılan tüm arkadaşlar samimi hislerle katıldı. Velev ki başka türlü bir şeyler olsun insanları hiçbir deliliniz yokken, hakkında bilginiz olmadan beyaz casus, 5.kol faaliyeti yapıyorlar, iyi sıhatte olsunların oyununa geldiler, devşirmeler, vs. vs. gibi sözlerle yaftalamak onurlarıyla oynamak caiz midir. Hak mıdır? Düzgün bir ahlak mıdır? Beyaz casus diye kimi kast ediyor ali bulaç. Kimmiş devşirme. Kusura bakmayın ama bu tür bir yazıyı yazabilmek için bayağı bir insaf ve edep ölçüsünü yitirmek lazım. Ayıp etti. Yobaz laik lafı kötü müdür? Pek hoş olmadığını kabul edelim. Ama insanlara beyaz casus devşirmeler, iyi sıhatte olsunlar ile işbirliği yapan insanlar, ve onların kandırdığı saf kadınlar olarak yaftalamak çok daha kötüdür. Algıda seçicilik bu olsa gerek.
Yazan:MY Tarih: Nis 4, 2011 | Reply
Bulaç’in elestirmesi degil mesele, acayip niyet okumus, tipki kemalistler gibi: “Sizi gidi sizi, hakkinizi arama kisvesi altinda kim bilir neler yapacaksiniz simdiiii” havalarinda. Bilmiyorum yorumularin hepsi Bulaç’in o berbat yazisini okudu mu? Adeta yayalara ates açan bir keskin nisanci gibi.
Bulaç’in ciddi bir sorunu var, o da hemhal olma kabiliyetinin eksikligi. Meselâ bu kafaylla Kürtlere hitaben “Kürtçe TV mi istiyorsunuz? Himm, her kalde Türkiye’yi bölmek için istiyorsunuz bunu” diyebilir.
Tesettürlü hanimlar oy ile “tehdit” ediyorlar. Yani aslinda tehdit etmiyorlar. Sadece demokrasi dedigimiz sey bu.
Bulaç gibi islamator yazarlar önce insan, sonra Müslüman olmak gerektigini idrak ederlerse böyle islamatorluk yapmazlar. Biz de onlara YOBAZ LAiK demeyiz. 2011’deyiz. Fildisi kulelelerden inme vakti geldi.
Ellerine saglik Aisha. Daha da fazlasini hak etti Bulaç The Sniper ama neyse.
Yazan:nail Tarih: Nis 4, 2011 | Reply
Ben Ali Bulaç’ın öne sürdüğü argümanları mantıklı ve tutarlı buluyorum. Ali Bulaç’ın dikkat çektiği ergenekon savcısının seçim öncesi görevden alınmasını olur böyle şeyler diyerek geçmemek lazım. Bunun ergenekoncuların da planı dahilinde olabileceği lehlerine çevirmek isteyebilecekleri yabana atılacak bir iddia değil. Nitekim bir kaç hafta önce Kılıçdaroğlu bayram değil seyran değilken “CHP’den başörtülü aday olabilir” açıklaması yapmıştı. Biz bu filmin MHP’li versiyonunu benzerini izlemiştik! Hafızai beşer nisyanla maluldur demişler öyle değil mi?
Yazan:beytullah emrah Tarih: Nis 4, 2011 | Reply
ali bulaç’ın dikkati dağıttığı mesele hakkındadır:
“ergenekon savcısının seçim öncesi görevden alınmasını olur böyle şeyler diyerek geçmemek lazım.”
eh yani, HSYK’da Adalet Bakanı imzalamasaydı savcı öz’ün yeri nasıl değişecekti, bir açıklamanız var mı? referandum öncesinde HSYK’ya yaptırılmayanın önü şimdi açıldı, bilmem dikkat ettiniz mi?
bu arada hafta içi AYM de 4/C hakkında bir karar aldı, yeni üyeler tam da hükümet’in beklediği yönde oy çoğunluğunu sağladılar, buna da dikkat ettiniz mi?
Yazan:sq Tarih: Nis 4, 2011 | Reply
Ali Bulaç bunu zaten hep yapıyor.
“cinsiyetlerin eşit olmadığı ama birbirini tamamladığı”
üzerine kurulu ataerkil aldatma artık başörtülü kadınlar için de çuvala sığmayan bir mızrağa dönüştü.
Zira bu çıkarım, ister başörtülü olarak meclise girmek isteyen bir kadın olun ister “başıaçık” bir kamu görevlisi, pencere önü çiçekliğinden çıkıp hayata katılmak istediğiniz noktada “batı modernleşmesine öykünmek” ve daha da fenası nasıl bir had ise bu, sizi “kadın fıtratından” kopmakla suçluyor.
Açıkcası bu tarz adamlardan hiç umudum yok, patolojileri kolay kolay düzelmez. İslami kesimin erkeklerinin ve hatta öteki mahalle erkeklerinin başörtülü kadınların taleplerinden öğrenecek çok şeyi var.
Belli ki bu da ürkütüyor.
“Ak partiye komplo kurmaya çalışanlar, Ergenekon bağlantıları, beyaz casusluk” geçiniz efendim bunları.
Yazan:ç-z Tarih: Nis 4, 2011 | Reply
Kendilerinin haklarının engellendiğini düşünen bayan arkadaşların bir yazısından dolayı Ali Bulaç’ı ”Yobaz laik” diyerek yaftalamaları hakikaten şık olmamış.(izzettin)</blockquote
Kadın ve haklar söz konusu olduğunda bu Bulaç’ın samimi hisleriyle kaleme aldığı ilk ve tek “itham/şüphe” içeren yazısı değil ne yazık ki!
Bu satırlardan sonra söze gerek yok aslında.
Yine de Ali Bulaç’ın “kadın” yaklaşımını kafasında netleştirememiş olanlar varsa şayet;
🙂 kadın-porno-kadddafi üçlemesi de bana pek Şık görünmemişti. Ali Bulaç-kadın-hak üçlüsünde şık bulmadığınız yaftalama seyrine dikkat kesilelim o halde!
Kısacası Bulaç’ın bu kampanyaya ve mecliste başörtülü vekile itirazının sadece bu seçimle ve AKP ile ilgili olmadığı çok açık.Ya yazdıklarına samimiyetle inanıyor ya da itham ettiği gibi birileri de kendisini kadın-erkek eşitliği ve arızilik konusunda 5.kuvvet gibi yazması yönünde destekliyor.
Yazan:MY Tarih: Nis 4, 2011 | Reply
Öyle acimasiz, öyle paraya tapan bir dünyada yasiyoruz ki bir kadina “sen çalisma!” demek belki “sen kör ol, sen ayaksiz, elsiz ol” demekten daha beter. Hayati boyunca çalismadiktan sonra kocasi öldügü için veya bosanma sonrasi çalismak zorunda kalan kadinlar taniyorum. çok ezildiler.
romantik bir sözümona islamî toplum tasavvurunu halka dayattigi için islamator diyorum böyle yazarlara. Kendisi için istedigi gücü, mevkiyi kadinlara çok görmek… Burasi çok sakat 🙁
iyi saatte olsunlar, ergenekon filan bahane. Yesil soslu ulus devlet projesi bu. Kadinlara ragmen kadinlarin iyiligini(!) istiyor. Merkezî bir dayatma, resmî gerçekler(!)… “Ben bilirim sen sus, elinin hamuruyla mecliste ne isin var?” Makbul bir kadin vatandas tasavvuru üzerinden yaziyor da yaziyor. Kemalistlerden ne farki var?
Gerçekten çok yazik… Bulaç The Sniper yine baltayi tasa vurdun. Bu ilk degil, son da olmayacak.
Yazan:nail Tarih: Nis 5, 2011 | Reply
“HSYK’da Adalet Bakanı imzalamasaydı savcı öz’ün yeri nasıl değişecekti, bir açıklamanız var mı?”
Mevcut adalet bakanı bir bürokrat.Geçen yaz da HSYK toplantısına adalet bakanına vekalet ederken benzer bir falso yaşatmış ve korsan kararname sıkıntısı çekilmiş, sadullah Ergini zor durumda bırakmıştı. Bu seferki tavrı da süpriz değil benim için. Başörtüsü tartışmalarının ısıtılmasının darbeye zemin hazırlamak gibi tehlikeli bir misyonu olabileceğini 28 şubat sürecinde yaşadık. Yakın zamanda da AKP’nin kapatılması gibi bir yol açmıştı. Bu konu ne zaman eylem,kampanya vs. haline getirilse dindar insanların müktesep hakları gaspediliyor. Bu dikkat çekici değil mi? Şu sıralarda konu soğutulduğu için! ülke normalleşmeye başlamışken üniversiteledre okumakta problem çözülmeye başlamışken, toplumun genelinde “ille de meclis te başörtülü vekil olsun” diye bir talep gelmiyorken, bu şekilde ısrar etmek bana da bu seçim için! doğru gelmiyor. Seçim takvimi artık o kadar kısaldı ki 1,5 yılda bir seçim atmosferine giriyoruz. Genel seçimler, yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimi, referandum vs. Ben de Ali Bulaç gibi şu kritik süreçte değil önümüzdeki diğer seçimlerde başörtülü milletvekilleri, belediye başkanları, üst düzey bürokratlar görmek isterim. Ayrıca bu platformadakilerin kaçta kaçının önceki seçimlerde akp’ye oy verdiğini, bu platformun vermemekle tehdit ettikleri oy yüzdelerinin ne olduğunu merak ediyorum? Ben de Bulaç gibi bunun iyi saatte olsunların yararına bir seçim hamlesi olmasından kuşkulanıyorum.
Yazan:ç-z Tarih: Nis 9, 2011 | Reply
Olamaz ki! İnanıp yazdıklarına bakılınca kadının, başörtülü olduğu için gasp edilen haklarının peşine düştüğünde çık(arıl)an dertleri dert olarak görmüyor. Kısacası derdin bizatihi kendisi dert olduğunu nasıl bilebilsin de kendiyle hemhal olabilsin. 🙂
Onun derdi başörtülü kadınların “hakkımız” diyerek peşine düştükleri. Bulaç,”biz kadınlar, meclis dahil bulunduğumuz her yerde başımızı örtmek istiyoruz” demiş olsalardı şayet buna itiraz etmezdi sanırım! Çünkü onlara “başınızı örtebilmek için bir dahaki seçimlere kadar bekleyin” diyemezdi.
O, zaten bir dini vecibeyi yerine getirerek başlarını örtmüş olan kadınların siyaset yapmak için erkeğin de “vekili” olmak istemesine, lafı dolandırarak anlatıyor olsa da kadının fıtratının had’dini zorlayarak “yöneten” konumunda bulunmasına karşı. Bunu talep eden kadınları ve bu zihniyeti çürümeye sebebi olarak görüyor ve bunu da her vesileyle ikrar ediyor o kadar!
Sizin de yazdığınız sebepleri göz önünde bulundurarak bakınca başörtülü kadını gayet iyi niyetle bir güç savaşından(erkekleşmekten), değersizleşmekten korumaya çalışıyor. Romantik islami toplum tasavvuru olarak tanımlanan bu olsa gerek!
Haklı. Çünkü kadınlar güç savaşında acemiler/amatörler. Erkekler evin içine ait ilan ettikleri şefkati, merhameti kadınlara mal ettikleri gibi kadınlar da evin dışında gerçekleşen güç savaşını erkeklere mal etmişler. Her iki cinsin de fıtratlarına en uygun, ortak yaşam için gerekli olan bu paylaşımda itiraz edilebilecek bir yanlışlık yok.
Kimin tarafından ve hangi nedenle ezildiler?
Bu paylaşımı sorun haline getiren kadının ev içindeki hayatında yapıp ettiklerinin güc kazandıran (para,mevki,kariyer,ün…) bir “çalışma=koparmak!” olarak görülmemesi.(*) Fasulye kırmak, çarşafları değiştirmek, çalışmak olarak sayılabilir mi hiç! Pehhh! Romantik erkekler başlarda çalışmadıkları için “baş tacı” diyerek iltifat ettikleri kadınları dış dünyadaki savaştan yoruldukça “sırtımdaki ağır yük” olarak görmeye başlıyorlar. Kadın; “ yükü indir, daha az yorulman için savaşırken sana yardım edeyim” dediğinde de…malum kısır döngüye giriliyor ne yazık ki 🙁 Çalışmak isteyen kadın da eleştirip haksız ithamlarla karşılaşıyor, çalışmak istemeyen de!
Evet, sakat olan iki cinsin de birbirini alt edilmesi/savaşılması(!) gereken rakipler olarak görmesi!
Birinin inandığını yazıyor olması “dayatma” sayılmaz. A.B’ın inancına göre de ortada hemhal olunacak bir hak gaspı derdi yok; ona göre başörtülü kadınlar cumhuriyetle kadına lütfedilmiş(!) seçilme hakkının peşindeler(başörtülü kadın bu hakkı hangi hakla talep edebilir?) ve bu hak İslami olarak takdim edilip savunulamaz! Batı değerleriyle tanımlanmış Cumhuriyet kadınına(!) tanınmış seçilme hakkının peşine düşenlerse ya liberaller ya da iyi saatte olsunlar tarafından akılları, çelinerek kandırılmış saf kadınlardır. Kandırılabilir saf kadınlar milletin meclisine vekil diye gönderilebilir mi hiç! Liyakat! Hem ortada erkek vekil kıtlığı gibi arizi bir durum da yok.
Çalışan kadın, fasulye kıran kadınla kendini eşit görmezken erkek kendini kadınla eşit görebilir mi hiç.
(*)Evlilik süresince edinilmiş mal paylaşımıyla ilgili kanun değişikliği yapılırken neden bazı erkeklerimiz gürültü çıkardılar hatırlamak gerek!
Yazan:ç-z Tarih: Nis 9, 2011 | Reply