RSS Feed for This Post

Bu pazartesi Ali Bulaç Yobaz Laik Olmuş!

[…] Sloganı şu: “Başörtülü aday yoksa oy da yok!” Kişisel olarak bu platforma pek sıcak bakmadığım gibi, bana ‘işin içine iyi saatte olsunlar’ karışmış gibi de geliyor, sebebini anlatmaya çalışacağım. TAMAMI

Trackback URL

  1. 13 Yorum

  2. Yazan:suzannur Tarih: Nis 4, 2011 | Reply

    “Bu esef veren bakış açısı, yakın zamanlara kadar sadece kendisini Kemalist ve laik çizgi üzerinde konumlandırmış olan, başörtülü kadınları “çağdışı” gören kesimin militanlarında görülüyordu. Ne zaman ki, muhafazakâr demokratlar baskıcı rejime karşı demokratikleşmeyi savunarak belirli bir başarı kazandılar, yeni statülerini koruma çabası içine girdiler, başörtülü kadınlara karşı mesafe alma gereği duyanların da sayısı arttı, niteliği değişti. “Batılı modernist” kalıplardan devşirdikleri “ideal”ler tarikiyle başörtülü kadınları aşağı bir varlık düzeyi olarak konumlandıran bir dindar erkek tipi ortaya çıktı. Başı açık kadınlarla son derece arkadaşça ve eşit ilişki kurabilirken başörtülü kadınlarla aynı kareye girmekten kaçınmaya başlayan bir muhafazakâr tipi…

    Çoğunu tenzih ediyorum, ama bugün “başörtüsü görünmeyen erkek” cenahında ciddi bir çarpıklık söz konusudur.
    Hem başörtülü kadınlara karşı “klasik Batı modernleşmesine özgü” derin bir aşağılama hissi taşımaktadırlar, hem de başörtülü kadınların “hak taleplerini” feministleşme, modernistleşme, dünyevileşme gibi İslamcılığa özgü bir jargon yoluyla boğmaya çalışmaktadırlar.

    Ali Bulaç “Başörtülü kadınlardan soğudum” demeden önce, bu “paradoks” üzerine biraz düşünseydi keşke; o zaman bizim nasıl buz kestiğimizi anlardı. Tabii içinde bir parça “adalet” duygusu kalmış olsaydı.”

    NİHAL BENGİSU, başörtülü kadınlarla aynı kareye girmekten kaçınmaya başlayan bir muhafazakâr tipi…derken az bile söylemiş! Hakikaten buz kestim ve kendine dindar diyen bu İslamcı erkek yazarlar ve onların aşağılık komplekslerinden kaynaklanan çarpık tavırları ve davranışlarından. Dedikleri ve yaptıkları arasında 180 derece fark olan bu çiğ edimler artık beni tiksindirmeye başladı.

  3. Yazan:cb Tarih: Nis 4, 2011 | Reply

    bu da benden olsun;

    http://www.demokrathaber.net/kirik-kanatlarimiz-ve-ali-bulac-makale,745.html

    Kırık Kanatlarımız ve Ali Bulaç

    “Piskopos senden beni istedi ve bu kırık kanatlı kuş için bir kafes hazırladı. İstediğin bu mu baba?” Halil Cibran/ Kırık Kanatlar
    Birkaç ay evvel, Ali Bulaç’ın “pozitif ayrımcılığa” itiraz ederken, eksik ve kusurlu yorum düştüğü yazısını eleştiren “Ali Bulaç Hiç Melek Görmüş Müdür?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bulaç’ın “Başörtülü Aday” başlıklı yazısını okudum da, maalesef hala görememiş.

    Bulaç, yazısında “Başörtülü Milletvekili İstiyoruz” insiyatifini eleştirmiş. Bir eylem elbet eleştirilir, eleştiri konusunda, bu insiyatife destek veren biri olarak sadece gereğince cevap verebilirim, zira eleştiriye açık bir çalışmadır. Ancak Bulaç, bir eleştiri yapmamış, yazısı bariz bir şekilde “iyi başörtülü ve kötü başörtülü” diyor. Bulaç’ın tanımına göre, işsiz, parasız, sosyal hayatından dışında kalan başörtülüler iyi, buna mukabil işi, parası, kariyeri olan başörtülüler kötü başörtülülermiş. Burada bir sorun yok mu? Bu ülkeye başörtüsü yasağını getirenler, canımızı yakanlar, bizi yasaklayanlar, totaliter laikler de bunun aynını istemiyor muydu? Başörtülü anneanne olur, hizmetçi olur, ev kadını olur ama öğretmen, avukat, doktor olamaz demiyorlar mıydı? Bu başörtülü bir kadın için arkadan bıçaklanma değil de nedir?

    Bulaç’ı anlamak için gayret gösteriyorum… Hadi diyelim bunu iyi niyetlerle yazdı. Peki, o zaman başörtülü kadınlara iş vermeyen, burs vermeyen ve hatta onları evlenilecek değer de görmeyen, her fırsatta arkasını dönen “dindar erkeklere” söyleyecek bir sözü yok mu? Ali Bulaç, sosyal bir probleme ışık tutmak isteseydi, her kesimi konu edinirdi ancak Bulaç, maalesef sadece başörtülü kadınları konu ediniyor ve bunu çok büyük haksızlıkla yapıyor.

    Bulaç’ın bu tür açıklamaları ilk değil zaten kendisi Merve Kavakçı’ya da “sine-i millete dön, köşene çekil” demiş biridir. Yani Kavakçı’yı o salonda yuhalayanların söylediğinin aynını yapmıştır. Ancak önemli bir fark vardır o da Ali Bulaç’ın Müslüman dindar bir erkek olması…

    Sanırım bu tür bir düşünce, kadına hükmetme hakkının kendinde olduğunu sanıyor. Bu nedenle en iyi yönetim biçimi olan “böl-yöneti” taklide gidiyor, ortaya iyi başörtülü-kötü başörtülü tanımı yapıyor, birbirinden nefret etmesi gereken iki ayrı gurup başörtülü çiziyor. Buna açıkça “yalnızlaştırma politikası” denir. Buna; başörtülüler bugüne kadar bu kadar acı ve zulüm yaşadıysa, bunun müsebbibi sizin gibi mütedeyyin erkeklerdir diye cevap verilir.

    Birileri biz başörtülü kadınlar için “kafes” hazırlıyor. O birilerinin ekmeğine yağ sürmekte pek mahir olan Ali Bulaç ise bizi o kafeslere tıkıştırmak için hazır ol da bekliyor. Sahi istediğiniz bu mu Ali Bey? Kanatlarımızı ellerinizle kırdıktan sonra, zaten uçamayacaksınız, o nedenle bu kafesler sizin mekânınız derken sahi hiç Allah’tan korkmuyor musunuz? Acılarımızın üstünden pirim yaparken vicdanen hiç rahatsızlık duymuyor musunuz? Sizi Allah’a havale ediyorum. Rûz-i Mahşerde hesaplaşmak üzere bu bahsi burada kapatıyorum.

  4. Yazan:izzettin Tarih: Nis 4, 2011 | Reply

    Kendilerinin haklarının engellendiğini düşünen bayan arkadaşların bir yazısından dolayı Ali Bulaç’ı ”Yobaz laik” diyerek yaftalamaları hakikaten şık olmamış.Yıllarca sistem sizi fişlerken bundan yakınan bayan arkadaşlar,aynı şeyi niye bir başkasına yapıyorsunuz.Başörtülü aday yoksa oy da yok grubunun içinde herkesin sadece iyi niyetle o gruba katıldığını garanti edebilir misiniz.Başörtülüler eleştirilemez mi,başörtülüleri insaflıca eleştiren herkesi yaftalama yetkisini bu arkadaşlar nereden buluyor.
    Ali Bulaç samimi hislerini ve şüphelerini dile getirmiş,bundan daha doğal ne olabilir.Bizi ötekileştirdiler diyenlerin başkalarını öteleştirmesi insaf sınırının bittiğini gösteriyor.Haklı davada haksız duruma düşmek budur işte.Düşünce özgürlüğü en az sizin özgürlüğünüz kadar önemlidir.Maalesef öyle bir hava estirmektesiniz ki size yönelecek yol gössterici haklı eleştirileri bile yobaz laiklikle suçluyorsunuz.Nasıl ki her partide menfaat peşinde koşanlar var,her dini grupta çıkar amaçlı bulunanlar var.Sizin içinizde olamaz mı?Ak Partiye komplo kurmaya çalışanlar aranıza sızamazlar mı?Yoksa grubunuzun içinde bulunan her kişi Cenab-ı Hak tarafından mı görevlendirildi de biz bilmiyoruz?Maalesef esefle görüyorum ki faşizmin tohumları başörtülüler arasına da gayet başarıyla ekilmiş.(Ali Bulaç’ın yazdıklarının bir çok yerine katılmıyorum;ama sizin tavrınıza da aynı şiddette katılmıyorum)

  5. Yazan:özlem Tarih: Nis 4, 2011 | Reply

    İzzettin bey, ali bulaç’a yobaz laik diyenler platform üyeleri değil. Bu derin düşüncedeki editör arkadaşın seçtiği bir başlıktır eleştirinizin muhatabı kampanyayı düzenleyen hanımlar değildir.
    Sorunuza gelince evet bu kampanyaya katılan tüm arkadaşlar samimi hislerle katıldı. Velev ki başka türlü bir şeyler olsun insanları hiçbir deliliniz yokken, hakkında bilginiz olmadan beyaz casus, 5.kol faaliyeti yapıyorlar, iyi sıhatte olsunların oyununa geldiler, devşirmeler, vs. vs. gibi sözlerle yaftalamak onurlarıyla oynamak caiz midir. Hak mıdır? Düzgün bir ahlak mıdır? Beyaz casus diye kimi kast ediyor ali bulaç. Kimmiş devşirme. Kusura bakmayın ama bu tür bir yazıyı yazabilmek için bayağı bir insaf ve edep ölçüsünü yitirmek lazım. Ayıp etti. Yobaz laik lafı kötü müdür? Pek hoş olmadığını kabul edelim. Ama insanlara beyaz casus devşirmeler, iyi sıhatte olsunlar ile işbirliği yapan insanlar, ve onların kandırdığı saf kadınlar olarak yaftalamak çok daha kötüdür. Algıda seçicilik bu olsa gerek.

  6. Yazan:MY Tarih: Nis 4, 2011 | Reply

    Bulaç’in elestirmesi degil mesele, acayip niyet okumus, tipki kemalistler gibi: “Sizi gidi sizi, hakkinizi arama kisvesi altinda kim bilir neler yapacaksiniz simdiiii” havalarinda. Bilmiyorum yorumularin hepsi Bulaç’in o berbat yazisini okudu mu? Adeta yayalara ates açan bir keskin nisanci gibi.

    Bulaç’in ciddi bir sorunu var, o da hemhal olma kabiliyetinin eksikligi. Meselâ bu kafaylla Kürtlere hitaben “Kürtçe TV mi istiyorsunuz? Himm, her kalde Türkiye’yi bölmek için istiyorsunuz bunu” diyebilir.

    Tesettürlü hanimlar oy ile “tehdit” ediyorlar. Yani aslinda tehdit etmiyorlar. Sadece demokrasi dedigimiz sey bu.

    Bulaç gibi islamator yazarlar önce insan, sonra Müslüman olmak gerektigini idrak ederlerse böyle islamatorluk yapmazlar. Biz de onlara YOBAZ LAiK demeyiz. 2011’deyiz. Fildisi kulelelerden inme vakti geldi.

    Ellerine saglik Aisha. Daha da fazlasini hak etti Bulaç The Sniper ama neyse.

  7. Yazan:nail Tarih: Nis 4, 2011 | Reply

    Ben Ali Bulaç’ın öne sürdüğü argümanları mantıklı ve tutarlı buluyorum. Ali Bulaç’ın dikkat çektiği ergenekon savcısının seçim öncesi görevden alınmasını olur böyle şeyler diyerek geçmemek lazım. Bunun ergenekoncuların da planı dahilinde olabileceği lehlerine çevirmek isteyebilecekleri yabana atılacak bir iddia değil. Nitekim bir kaç hafta önce Kılıçdaroğlu bayram değil seyran değilken “CHP’den başörtülü aday olabilir” açıklaması yapmıştı. Biz bu filmin MHP’li versiyonunu benzerini izlemiştik! Hafızai beşer nisyanla maluldur demişler öyle değil mi?

  8. Yazan:beytullah emrah Tarih: Nis 4, 2011 | Reply

    ali bulaç’ın dikkati dağıttığı mesele hakkındadır:

    “ergenekon savcısının seçim öncesi görevden alınmasını olur böyle şeyler diyerek geçmemek lazım.”

    eh yani, HSYK’da Adalet Bakanı imzalamasaydı savcı öz’ün yeri nasıl değişecekti, bir açıklamanız var mı? referandum öncesinde HSYK’ya yaptırılmayanın önü şimdi açıldı, bilmem dikkat ettiniz mi?

    bu arada hafta içi AYM de 4/C hakkında bir karar aldı, yeni üyeler tam da hükümet’in beklediği yönde oy çoğunluğunu sağladılar, buna da dikkat ettiniz mi?

  9. Yazan:sq Tarih: Nis 4, 2011 | Reply

    Ali Bulaç bunu zaten hep yapıyor.

    “cinsiyetlerin eşit olmadığı ama birbirini tamamladığı”
    üzerine kurulu ataerkil aldatma artık başörtülü kadınlar için de çuvala sığmayan bir mızrağa dönüştü.

    Zira bu çıkarım, ister başörtülü olarak meclise girmek isteyen bir kadın olun ister “başıaçık” bir kamu görevlisi, pencere önü çiçekliğinden çıkıp hayata katılmak istediğiniz noktada “batı modernleşmesine öykünmek” ve daha da fenası nasıl bir had ise bu, sizi “kadın fıtratından” kopmakla suçluyor.

    Açıkcası bu tarz adamlardan hiç umudum yok, patolojileri kolay kolay düzelmez. İslami kesimin erkeklerinin ve hatta öteki mahalle erkeklerinin başörtülü kadınların taleplerinden öğrenecek çok şeyi var.
    Belli ki bu da ürkütüyor.

    “Ak partiye komplo kurmaya çalışanlar, Ergenekon bağlantıları, beyaz casusluk” geçiniz efendim bunları.

  10. Yazan:ç-z Tarih: Nis 4, 2011 | Reply

    Kendilerinin haklarının engellendiğini düşünen bayan arkadaşların bir yazısından dolayı Ali Bulaç’ı ”Yobaz laik” diyerek yaftalamaları hakikaten şık olmamış.(izzettin)</blockquote

    Kadın ve haklar söz konusu olduğunda bu Bulaç’ın samimi hisleriyle kaleme aldığı ilk ve tek “itham/şüphe” içeren yazısı değil ne yazık ki!

    Tabii ki hin-i hacette, kadın çalışsın; fıtri ilgilerine ve tabii yeteneklerine göre çeşitli alanlarda üretime katılsın, para kazansın. Ama bu “arızi” olmalı. “Zaruret” halinde kadın iki sorumluluğu üstlensin. … Genel ve yaygın bir politika olarak kadının iktisadi hayata, yani iş piyasasına katılması ile “arızi”, yani ihtiyaca binaen ve gerektiği kadar katılması arasında esaslı fark var. Arızilik prensibi kabul edildiğinde, işsizlik sorunu büyük ölçüde azalır….Maddi ve iktisadi hayatın etkin öznesi erkek, sivil ve medeni hayatın etkin öznesi kadın olmalıdır. Eşitlik ve pozitif ayrımcılık, kadının ve erkeğin fıtratı yanında hayatın asli dokusunu tahrip etmektedir..
    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=979060

    Bu satırlardan sonra söze gerek yok aslında.
    Yine de Ali Bulaç’ın “kadın” yaklaşımını kafasında netleştirememiş olanlar varsa şayet;

    Bizim gibi toplumlara “erkek-kadın eşitlik” ilkesini ve “pozitif ayrımcılığı” empoze edenler, bununla kendileri gibi toplumsal çözülmeye uğrayacağımızı biliyorlar. Biz de derin bir biçimde çözülüyoruz. Bu sürecin bizi nereye götüreceğini anlamak için verili toplumlara bakmak yeterlidir.
    Bizim siyasilerimizin eline tutuşturulan reform paketleri tercihimize bırakılmış değildir. Bu reformlara itiraz etmeye kalkışan bir siyasi hareket sahnede kalamaz; anında “radikal İslam” yaftasını alır; Batılı medyanın eşliğinde mahkemeler harekete geçer ve silinir.
    Fakat bir de içeride bu işin takipçileri yüzlerce dernek, vakıf ve STK vardır. Kadın hareketleri ve güçlü lobiler bu işin sıkı takipçileridir. Laik veya muhafazakâr-dindar yüzlerce ve binlerce kadın, sadece bu iş üzerinden para, şöhret, statü ve avantaj sağlamaktadır. AB ve ABD kaynaklı fonlar, bu STK’lara, dernek ve kuruluşlara cömertçe paralar pompalıyorlar.
    Kadın ve erkek arasındaki farkın mutlak değil, görece olduğunu biliyoruz. Görece fark korunduğu sürece nesil devam eder. Aynı zamanda idari, politik ve ekonomik sistem, yani sosyal hayat da ehliyet ve liyakat sahibi kimselerce sürdürülür. Elbette bazı erkeklerden çok daha liyakat ve ehliyet sahibi kadınlar vardır ve bunlar kendi tercihlerine göre bir yerde görev almayı hak etmektedirler. Ama bu düzenleme başka bir şey: Düşünün, bir göreve sadece “kadın” olduğu için birini getirdiğinizde -bizim kadın profesörümüz, kadın milletvekilimiz, kadın bakanımız, kadın genel müdürümüz, kadın askerimiz var demek için- ehliyet ve liyakat kalkar, görev ve statüler cinsiyete göre dağıtılmış olur. Eğitimden bürokrasiye, askeriyeden siyasete kadar liyakatsiz ve ehliyetsiz kadınların yönettiği bir toplum halini alırız. Pozitif ayrımcılık, bizi kalitesiz toplumlar seviyesinde tutmanın başka yöntemidir.?
    http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=978017

    🙂 kadın-porno-kadddafi üçlemesi de bana pek Şık görünmemişti. Ali Bulaç-kadın-hak üçlüsünde şık bulmadığınız yaftalama seyrine dikkat kesilelim o halde!

    Kısacası Bulaç’ın bu kampanyaya ve mecliste başörtülü vekile itirazının sadece bu seçimle ve AKP ile ilgili olmadığı çok açık.Ya yazdıklarına samimiyetle inanıyor ya da itham ettiği gibi birileri de kendisini kadın-erkek eşitliği ve arızilik konusunda 5.kuvvet gibi yazması yönünde destekliyor.

  11. Yazan:MY Tarih: Nis 4, 2011 | Reply

    Öyle acimasiz, öyle paraya tapan bir dünyada yasiyoruz ki bir kadina “sen çalisma!” demek belki “sen kör ol, sen ayaksiz, elsiz ol” demekten daha beter. Hayati boyunca çalismadiktan sonra kocasi öldügü için veya bosanma sonrasi çalismak zorunda kalan kadinlar taniyorum. çok ezildiler.

    romantik bir sözümona islamî toplum tasavvurunu halka dayattigi için islamator diyorum böyle yazarlara. Kendisi için istedigi gücü, mevkiyi kadinlara çok görmek… Burasi çok sakat 🙁

    iyi saatte olsunlar, ergenekon filan bahane. Yesil soslu ulus devlet projesi bu. Kadinlara ragmen kadinlarin iyiligini(!) istiyor. Merkezî bir dayatma, resmî gerçekler(!)… “Ben bilirim sen sus, elinin hamuruyla mecliste ne isin var?” Makbul bir kadin vatandas tasavvuru üzerinden yaziyor da yaziyor. Kemalistlerden ne farki var?

    Gerçekten çok yazik… Bulaç The Sniper yine baltayi tasa vurdun. Bu ilk degil, son da olmayacak.

  12. Yazan:nail Tarih: Nis 5, 2011 | Reply

    “HSYK’da Adalet Bakanı imzalamasaydı savcı öz’ün yeri nasıl değişecekti, bir açıklamanız var mı?”

    Mevcut adalet bakanı bir bürokrat.Geçen yaz da HSYK toplantısına adalet bakanına vekalet ederken benzer bir falso yaşatmış ve korsan kararname sıkıntısı çekilmiş, sadullah Ergini zor durumda bırakmıştı. Bu seferki tavrı da süpriz değil benim için. Başörtüsü tartışmalarının ısıtılmasının darbeye zemin hazırlamak gibi tehlikeli bir misyonu olabileceğini 28 şubat sürecinde yaşadık. Yakın zamanda da AKP’nin kapatılması gibi bir yol açmıştı. Bu konu ne zaman eylem,kampanya vs. haline getirilse dindar insanların müktesep hakları gaspediliyor. Bu dikkat çekici değil mi? Şu sıralarda konu soğutulduğu için! ülke normalleşmeye başlamışken üniversiteledre okumakta problem çözülmeye başlamışken, toplumun genelinde “ille de meclis te başörtülü vekil olsun” diye bir talep gelmiyorken, bu şekilde ısrar etmek bana da bu seçim için! doğru gelmiyor. Seçim takvimi artık o kadar kısaldı ki 1,5 yılda bir seçim atmosferine giriyoruz. Genel seçimler, yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimi, referandum vs. Ben de Ali Bulaç gibi şu kritik süreçte değil önümüzdeki diğer seçimlerde başörtülü milletvekilleri, belediye başkanları, üst düzey bürokratlar görmek isterim. Ayrıca bu platformadakilerin kaçta kaçının önceki seçimlerde akp’ye oy verdiğini, bu platformun vermemekle tehdit ettikleri oy yüzdelerinin ne olduğunu merak ediyorum? Ben de Bulaç gibi bunun iyi saatte olsunların yararına bir seçim hamlesi olmasından kuşkulanıyorum.

  13. Yazan:ç-z Tarih: Nis 9, 2011 | Reply

    Bulaç’in ciddi bir sorunu var, o da hemhal olma kabiliyetinin eksikligi.

    Olamaz ki! İnanıp yazdıklarına bakılınca kadının, başörtülü olduğu için gasp edilen haklarının peşine düştüğünde çık(arıl)an dertleri dert olarak görmüyor. Kısacası derdin bizatihi kendisi dert olduğunu nasıl bilebilsin de kendiyle hemhal olabilsin. 🙂
    Onun derdi başörtülü kadınların “hakkımız” diyerek peşine düştükleri. Bulaç,”biz kadınlar, meclis dahil bulunduğumuz her yerde başımızı örtmek istiyoruz” demiş olsalardı şayet buna itiraz etmezdi sanırım! Çünkü onlara “başınızı örtebilmek için bir dahaki seçimlere kadar bekleyin” diyemezdi.
    O, zaten bir dini vecibeyi yerine getirerek başlarını örtmüş olan kadınların siyaset yapmak için erkeğin de “vekili” olmak istemesine, lafı dolandırarak anlatıyor olsa da kadının fıtratının had’dini zorlayarak “yöneten” konumunda bulunmasına karşı. Bunu talep eden kadınları ve bu zihniyeti çürümeye sebebi olarak görüyor ve bunu da her vesileyle ikrar ediyor o kadar!

    Öyle acimasiz, öyle paraya tapan bir dünyada yasiyoruz ki bir kadina “sen çalisma!” demek belki “sen kör ol, sen ayaksiz, elsiz ol” demekten daha beter.

    Sizin de yazdığınız sebepleri göz önünde bulundurarak bakınca başörtülü kadını gayet iyi niyetle bir güç savaşından(erkekleşmekten), değersizleşmekten korumaya çalışıyor. Romantik islami toplum tasavvuru olarak tanımlanan bu olsa gerek!
    Haklı. Çünkü kadınlar güç savaşında acemiler/amatörler. Erkekler evin içine ait ilan ettikleri şefkati, merhameti kadınlara mal ettikleri gibi kadınlar da evin dışında gerçekleşen güç savaşını erkeklere mal etmişler. Her iki cinsin de fıtratlarına en uygun, ortak yaşam için gerekli olan bu paylaşımda itiraz edilebilecek bir yanlışlık yok.

    Hayati boyunca çalismadiktan sonra kocasi öldügü için veya bosanma sonrasi çalismak zorunda kalan kadinlar taniyorum. çok ezildiler.

    Kimin tarafından ve hangi nedenle ezildiler?
    Bu paylaşımı sorun haline getiren kadının ev içindeki hayatında yapıp ettiklerinin güc kazandıran (para,mevki,kariyer,ün…) bir “çalışma=koparmak!” olarak görülmemesi.(*) Fasulye kırmak, çarşafları değiştirmek, çalışmak olarak sayılabilir mi hiç! Pehhh! Romantik erkekler başlarda çalışmadıkları için “baş tacı” diyerek iltifat ettikleri kadınları dış dünyadaki savaştan yoruldukça “sırtımdaki ağır yük” olarak görmeye başlıyorlar. Kadın; “ yükü indir, daha az yorulman için savaşırken sana yardım edeyim” dediğinde de…malum kısır döngüye giriliyor ne yazık ki 🙁 Çalışmak isteyen kadın da eleştirip haksız ithamlarla karşılaşıyor, çalışmak istemeyen de!

    romantik bir sözümona islamî toplum tasavvurunu halka dayattigi için islamator diyorum böyle yazarlara. Kendisi için istedigi gücü, mevkiyi kadinlara çok görmek… Burasi çok sakat

    Evet, sakat olan iki cinsin de birbirini alt edilmesi/savaşılması(!) gereken rakipler olarak görmesi!
    Birinin inandığını yazıyor olması “dayatma” sayılmaz. A.B’ın inancına göre de ortada hemhal olunacak bir hak gaspı derdi yok; ona göre başörtülü kadınlar cumhuriyetle kadına lütfedilmiş(!) seçilme hakkının peşindeler(başörtülü kadın bu hakkı hangi hakla talep edebilir?) ve bu hak İslami olarak takdim edilip savunulamaz! Batı değerleriyle tanımlanmış Cumhuriyet kadınına(!) tanınmış seçilme hakkının peşine düşenlerse ya liberaller ya da iyi saatte olsunlar tarafından akılları, çelinerek kandırılmış saf kadınlardır. Kandırılabilir saf kadınlar milletin meclisine vekil diye gönderilebilir mi hiç! Liyakat! Hem ortada erkek vekil kıtlığı gibi arizi bir durum da yok.
    Çalışan kadın, fasulye kıran kadınla kendini eşit görmezken erkek kendini kadınla eşit görebilir mi hiç.

    (*)Evlilik süresince edinilmiş mal paylaşımıyla ilgili kanun değişikliği yapılırken neden bazı erkeklerimiz gürültü çıkardılar hatırlamak gerek!

  14. Yazan:ç-z Tarih: Nis 9, 2011 | Reply

    ……….
    Koca bir tarihi dönem boyunca ev dışı hayata katılması yasaklanan kadının; kendi varlığı ve bilgisi dışında üretilmiş olan o “dış” hayata ve o hayatın üzerinde yükselen kültüre, fikirlere, değer sistemlerine; o kültürün, o fikirlerin asıl yaratıcısı olan erkek kadar sorgulayıcı bakabilmesi kolay mı?

    Nasıl üretildiği sizin için meçhul olan bir şey, aynı zamanda sizin için dokunulmazdır. Onun karşısında hep bir ürkeklik duyarsınız. Onu evirip çevirmeye, orasını burasını kurcalamaya, hele hele değiştirmeye ödünüz kopar.

    Tıpkı bunun gibi, büyük bir tarihi gecikmeyle erkekler dünyasına girmiş ve onlarla birlikte siyaset yapmaya soyunmuş olan kadın da, çoktan pişirilip kendi önüne sürülen teorileri, siyasetleri “olduğu gibi” kabul etmeye erkeklere kıyasla daha yatkın oluyor. Kendi eleştirel aklını kolay kolay devreye sokamıyor; geri çekilmelere, esnekliklere kolay kolay uyum sağlayamıyor. Fikirlere “iman etmeye” çok daha istekli, otoriteye itaat etmeye çok daha meyyal oluyor. Nitekim bakıyoruz, CHP`deki en utanç verici, en bağnaz çıkışları hep bazı kadınlar yapıyor. Canan Arıtman, Nur Serter, Necla Arat gibi isimler başörtüsüne yönelik çıkışlarında erkek partililerin hiçbir zaman gidemeyeceği kadar ileri gidip onları bile “zor durumda” bırakıyorlar.

    Özetle söylemek istediğim şu ki; kadının politikaya atılmak için önüne dikilen politik, geleneksel ve psikolojik engellere karşı duralım; bu engelleri temizleyelim ama bunu yaparken, onun omuzlarına imkânsız misyonlar yüklemenin en başta o kadına haksızlık olduğunu, sonucun ise hem kadınlar hem de bütün toplum için kaçınılmaz bir hayal kırıklığı olacağını unutmayalım.
    http://www.birikimhaber.com/Haber/Kose-Yazilari/09042011/Kadin-politikaya-kurtarici-olarak-mi-geliyor.php

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin