Hasretinizdeyim Efendim (SAV) “İyi ki doğdunuz”
By Suzan Nur Basarslan on Nis 18, 2011 in Makale
Hasretinizdeyim Efendim, hasretinizdeyim; elimin üzerinde yed-i beyza’nızın izi duruyor Eylül’den beri. O günden beri beklemedeyim sizi. Siz ki dua dua, umut umut dilimdeyken ziyaret ettiniz beni. Öyle mesudum ki Efendim, öyle… Yine hasrette yüreğim, gözlerim nurunuzu beklemede. Doğum gününüz, doğum günüm, doğuşunuz, doğuşum. Nedenlerin en güzeli sizsiniz Efendim; aşk sizsiniz, özlem siz, nur siz…
Doğum gününüz geldi Efendim, doğum gününüz. Hasretinizdeyim.
Yağmur yağıyor Efendim, her yer yeşillenmekte. Dün sizin nurunuzu görmek istedim, gece dışarı çıktım, yüzünüzü gizlemiştiniz Efendim, gene de bekledim, ıslandım yağmurun altında. Melekler tek tek yüzüme dokundular Efendim, çok latiftiler… Sizin hayatınızı her okuduğumda Efendim, yazgınızın zorluklarına gözlerim/yüreğim değdiğinde, yazgınızı yazgımla karşılaştırdığımda, sessiz ve sözsüz kalıyorum; gene de aşamıyorum yazgıma ait bazı şeyleri, üzülüyorum. Siz zor’a doğmuşsunuz Efendim, kolay bana zor geliyor. Nasıl bir güzelliğiniz var ki Efendim, her seferinde yüzünüzü unutuyorum, bazen bakmaya dahi hâyâ ediyorum, utanıyorum; ama elleriniz, sağ eliniz, elinizi unutmadım Efendim, elime değen o nuru unutmadım, unutamadım.
Doğum gününüz geldi Efendim, doğum gününüz. Hasretinizdeyim.
Güneş doğduğunda, gökkuşağını görür müyüm Efendim, renk renk, nur nur… Altından geçer miyim? Sizi yeniden görür müyüm? Size yazarken içim kıpır kıpır Efendim, yüzüm mütebessim, utanmasam güleceğim, öyle mutluyum ki… Kalabalığın içinde ama sizinleyim, yüzüme bakıyorlar neden gülümsediğimi anlamak için, elimde kalem ve defterim, size yazıyorum Efendim, sizi yazıyorum Efendim. Sizi anlatmak mümkün değil, ben de size olan özlemimi yazıyorum. Neler neler yazmak istiyorum oysa… Hasretim izin vermiyor, ama sizden bahsediyorum ya, nasıl bir lütuf bu, ah bir bilseniz, saatlerdir sizinleyim. Nurumsunuz Efendim, nurumsunuz.
Doğum gününüz geldi Efendim, doğum gününüz. Hasretinizdeyim.
Size bir gül vermek istemiyorum Efendim, bu sefer değil. Size yazmak istiyorum doyana kadar, hediyem kelimeler olsun istiyorum. Anlatmak istiyorum yüreğimi. Son dönemde çok kırıldım Efendim, incindim, üzüldüm, hastalıklar atlattım. Sizin sevgiliniz(CC) yardım etti, iyileştirdi beni. Gören gözüm, yürüyen ayağım, kalem tutan elim oldu. Acı ruhu arıtıyormuş Efendim, bunu öğrendim bu yaşadıklarımdan. İyi bir öğrenci olduğumu sanırdım, değilmiş. Sizin de öğrenciliğiniz zordu değil mi? Siz de babasızdınız, sevdikleriniz tek tek ellerinizden kayıp gitmişti, ihanetler görmüştünüz, kaba sözler işitmiştiniz… ama hiç vazgeçmediniz değil mi Efendim, vazgeçmediniz. Siz, gitmeye çabaladığım, aslında tutulduğum bu yolda, ilk özelim’diniz/özelim’siniz. Sizinle başlamıştı yolculuğum, o zamanlar bana siz destek olmuştunuz, yalnız bırakmamıştınız beni, o günlerden sonra da hiç yalnız bırakmadınız aslında. Sizi düşünürdüm gece ve gündüz. Hele ilk zamanlar dünya ne de korkutucuydu Efendim. Herkes karanlıklara gittiğimi söylüyordu, oysa ben nur’a gidiyordum, dinlemiyorlardı, anlamıyorlardı, yargılıyorlardı… Eziyetler ettiler Efendim, çok az insana anlatabildim, anlatırsam sanki günah işliyormuşum gibi hissettim, diyemedim, dediğimde de pişman oldum, ama size de eziyet etmişlerdi değil mi? Dünya hiç değişmedi Efendim, hiç değişmedi. Hala kırılıyor, inciniyor, üzülüyor ve ağlıyoruz, hala… Kıran ve incitenler sadece eller değil, artık dostlar da incitiyor Efendim. Dosttun attığı gül, hakikaten, daha çok incitiyormuş insanı… Üzgün ve mahzunuz. Siz de mahzundunuz, değil mi?… Sizi üzdüm mü Efendim, böyle yazarak? Kırılmayınız lütfen, lütfen siz kırılmayınız. Sizi kırmıştım bir vakit, istemeden, ağzımdan çıkıvermişti kelimeler, ne büyük gaftı, ne büyük, bilemeden demiştim, incineceğinizi düşünememiştim, günlerce özür dilemiştim sizden ve sevgilinizden(CC), günlerce… Yeter ki siz kırılmayınız, yeter ki…
Doğum gününüz geldi Efendim, doğum gününüz. Hasretinizdeyim.
Hiç susmak istemiyor kalemim, yüreğim, kelimelerim… Doya doya sizinle konuşmak istiyorum. Ne çok özlemişim Efendim. Elleriniz geliyor aklıma, elleriniz. Nurumsunuz Efendim, nurumsunuz. Ben de sizin nurunuzum Efendim, nurlarınızdan bir nur.
Sizinle olduğum anlarda, yüreğimi ne kadar bahtiyar ettiniz. Teşekkür ederim.
Siz, iyi ki doğdunuz Efendim. Hoş geldiniz. Nur oldunuz. Aşk oldunuz.
İyi ki doğdunuz Efendim, iyi ki doğdunuz…
Nurunuz hasretinizdedir Efendim…
Nurunuz.
18.4.2011 // 12.10 // İstanbul
7 Yorum
Yazan:mrtnrn Tarih: Nis 20, 2011 | Reply
eline, diline, yüreğine sağlık…
Yazan:suzannur Tarih: Nis 20, 2011 | Reply
Teşekkür ederim, sizin de okuyan gözlerinize sağlık…
Yazan:Mustafa ESER Tarih: Nis 21, 2011 | Reply
Suzan hanım elinize dilinize gönlünüze sağlık.Alemlere Rahmet olan efendimiz için yazdıklarınız için teşekkür ediyorum.
Allah razı olsun.
Yazan:suzannur Tarih: Nis 21, 2011 | Reply
Sayın Eser, eyvallah, kaleminize sağlık…
Yazan:bilal habeş evran Tarih: May 2, 2011 | Reply
…Hiç susmak istemiyor kalemim, yüreğim, kelimelerim… Doya doya sizinle konuşmak istiyorum. Ne çok özlemişim Efendim. Elleriniz geliyor aklıma, elleriniz. Nurumsunuz Efendim, nurumsunuz. Ben de sizin nurunuzum Efendim, nurlarınızdan bir nur…
İnşallah, rüyalarına daha fazla şeref verir. Elini bir dahaki sefere yüreğine kor ve hafifletir kalbini.
Yazan:suzannur Tarih: May 2, 2011 | Reply
Bilal, sağolasın, amin diyorum duana, ama aklıma, yüreğime bile, Efendim, lafzı geldiğinde yüreğim tebessüm ediyor, buruk bir hüzün de ona eşlik ediyor. Ecmain diyorum duana aynı zamanda, dileyen herkese uzansın o el inşallah…
Yazan:MY Tarih: May 2, 2011 | Reply
amin, nasil bir Peygamber ki (SAV) düsüncesi, fikri, zikri dahi kalplere sifa. Hele ki mânâ aleminde…