RSS Feed for This Post

Annelerin iki kaşı arasından öperim…

 

Oğlunun zıbınını ören anne, sonra da küçük bir iğne taktı yeleğin iç yenine…

Suzen-i Mesih dendi İsa İbn Meryem’in oğluna hediye ettiği bu hatıraya…

Derler ki dördüncü kat göğe çıkarıldığında melekler sual eylemişler:

Dünya mülküyle göklere çıkılamayacağını bilmez misin ey İsa?

İsa dedi ki: Annemin hatırasıdır o Suzen. 

Beni yerden göğe işleyen…

Ruhül Kudüs’ün üfürdüğü kutlu nefesi de, anneme diken ilikleyen…

Melekler Mesih’in sözünü dinledi.

O andan itibaren Suzen-i İsa, göklerde takılı kaldı.[i]

 

Hazret-i İsa, annesini öyle severdi ki bazen onu iki kaşının arasından öper, başını dizine yaslardı… 

“Her kim annesini iki kaşı arasından öperse, ona ateşten koruyan bir örtü verilir.”

                          

                                                                                            Beyhaki, şu’abul iman[ii]

  Çocukluğumun anneler gününde annemize aldığımız hediyeyi onun kendi yatağı altında saklar, o gün, kahvaltıda, yer sofrasının çevresine kurulur, kahvaltı yapar ve hediyemizi verirdik ve ben anneme yazdığım şiiri okurdum. Şimdi şiir yazmıyor olsam da, her anneler günü benim için istisnasız önemli olmuştur. Bir şekilde anneme, ‘onu ne kadar sevdiğimi gösterebilme şansı’ anlamına gelmiştir.

 Bugün kapitalizmin bir dayatmasıymış da, şöyleymiş de, böyleymiş de, hiç umurumda olmadı nezdimde ‘anneler günü’ için söylenen bu sözler. Hele de bunu diyenlere baktığımda söylemlerinin içi boş tınıları, laklakları, söylediklerini yaşamayan bu insanların cümlelerini değersizleştirdi. Kendi doğum günlerine, sevgililer günlerine, evlilik yıldönümlerine, işçi bayramlarına, dini bayramlarına, her türlü bayramlarına, seyranlarına… gelince sorun yokken; kendileri için giydikleri ve seçtikleri kıyafetler en hasından olunca, kadın-erkek görüntülerine gösterdikleri önem ve bunu sergilemeleri kendilerine mubah; sosyal medya ortamlarında sabahlara kadar kapitalizmin tüm nimetlerinden yararlanırken hatta her satırlarında dünyalar kurup dünyalar yıkarken bu insanlar, kısaca kapitalizmin her türlü nimeti bir şekilde kendilerine hakken ve bu, kapitalizmin göstergesi bile kabul edilmiyorken, iş anneler gününe gelince aslan kesilenlere söyleyecek söz kalmıyor. Kutlamak istemiyor musunuz efendim, kutlamayın zaten, hediye de almayın, annenize ayrılmış bir günü kelimelerinize, bak ben ne  de kaliteli bir insanım gösterisine kurban edin.

 Geçen anneler gününde, anneme gül buketi yaptırmış, yanına pastasını hazırlamış, eve gittiğimde misafirlerle karşılaşmıştım. Ama annemdeki sevinci görünüz. Çocuğu ona hediyelerle gelmiş, kendimle nasıl gurur duydum anlatamam. Hala da duyuyorum. O bakışı yeniden ve yeniden görmek için, değil anneleri günü, başka her günde kendisine bunu yapabilirim, yeter ki, o gözleri bir kez daha öyle görebileyim.

 Şimdi sözüm kutlayanlara. Efendim, annenizi eğer yanınızdaysa, hala yanınızdaysa, gidin, ellerinden, yüzünden, kaşları arasından öpün. Onun gözlerine sevinci ve tebessümü yerleştirin, çocuksu mutluluğuna şahit olun. İlla bugüne has değil, bir güne ait olmasına mı karşıyım diyorsunuz, yılda bir gün, ama bir gün, mutlaka ona bunu yaşatın. Sonra, söyleyebiliyorken, hala, şunu söyleyin:

 Seni seviyorum.

 

Unutmayın, kaç yaşına gelirseniz gelin, siz onun için hala çocuksunuz; o kaç yaşına gelirse gelsin, sizin için anneniz, annedir… Bunu hiçbir gerçek değiştiremez. Ve sadece bir günü, daha şık görüneceksiniz diye insanların nezdinde, kurban etmeyin. O günü ya da yıl içinde sizin belirlediğiniz bir günü ona ayırın. Ben tek güne karşıyım, sadece bir gün mü annelere gösterilen değer vs. laflarına da kendinizi inandırmayın, hayatın temposu içinde böyle şanslar çıkmadıkça bunu gerçekleştiremiyoruz çünkü.

 Anneleri yanında olmayanlara da bir şekilde ona ulaşacaklarını düşündükleri bir hediyeyle mukabele etmeleri temennisindeyim. Sadece maddi hediyeler yok çünkü ona ulaşabilecek. Çok daha güzel hediyeler sunabilirsiniz. Hatta yaşayanlar için de geçerli bu hediyeler. Günlük dualarınızın arasına sadece gidenleri değil, sizinle kalanları da ekleyin, ulaştıkları yerde onların ellerine sunulan hediye olsunlar diye. Kim bilir?

 Efendim, tüm annelerin kaşları arasından öperim, anneler gününü kutlarım.

Sevdiklerinizle, bir ömür dileklerimle…

 

 

 

 

 


 

[i] Siret-i Meryem, Sibel Eraslan, s: 239-240.

 

[ii] Siret-i Meryem, Sibel Eraslan, s: 264.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin