Çukur
By Suzan Nur Basarslan on May 14, 2011 in edebiyat, İnsan, Öykü
Evinden hiç dışarı çıkmayan bir adam varmış, bahçesinde de kocaman bir çukur. Komşunun çocuğu, çukurun bir tarafından çukura bakıyormuş merakla, komşusu olan adam da çukurun diğer tarafında.
Adam demiş ki komşunun çocuğuna:
“Ne duruyorsun, atlasana karşıya.”
Çocuk merakla karşıdaki adama, çukurun diğer tarafına sonra da çukurun içine bakmış.
“Atlayamam ki, bu çukur çok büyük.”demiş.
Komşu:
“Atlamadan nereden bileceksin ne kadar büyük olduğunu? Hem ben, hiçbir çocuk görmedim ki denemeden vazgeçsin yapmak istediğinden. Bir çocuğu, bir büyükten ayıran tam da budur işte. Asla vazgeçmez çocuk istediği şeyi yapmaktan. Yapamazsa kalır içinde yumru gibi, yumru büyür de büyür çocuğun büyüyen bedeni gibi.”demiş.
Çocuk, komşusu olan adama bakmış ne demek istiyor acaba, der gibi.
“İyi de ya düşersem?”demiş kaygıyla.
“Düşmeden bilemezsin ki!”demiş komşu.
“Peki, sen çocukken hiç atladın mı bu çukurun üstünden?”demiş çocuk bilgiç bilgiç.
Komşu:
“Ben çocukken o çukur orada yoktu ki, onu ben kazdım. Kazdıktan sonra da üstünden hiç atlamadım.”demiş.
“Neden kazdın?”demiş çocuk. Bitmez ya çocukların neden’leri, o neden’lerden biriymiş bu neden de.
“Evimden uzaklaşmak istersem, döneceğim yerin burası olduğunu unutmayayım diye.” demiş adam.
Çocuk anlayamamış ama denemek istemiş, madem her çocuk denemeden vazgeçmez istediğini yapmaktan o da denemek istemiş, denemek isteyip istemediği aklına bile gelmeden. Atlamış çukurun diğer tarafına doğru. Olmamış. Düşüvermiş çukurun içine. Canının yanmasından çok, çukurun diğer tarafına geçemediğinin üzüntüsüyle başlamış ağlamaya.
Hani çocuklar vazgeçmezdi ya denemekten. Nasıl derdi ben vazgeçtim, denemek istemiyorum diye. Ya içinde büyümeye başlarsa bir yumru ve onunla birlikte o yumru da büyürse. Acaba neydi bu yumru. İyi bir şey olsa, der miydi komşusu olan adam denemekten vazgeçen çocukların içinde büyümeye başlar diye.
Komşusu olan adam, hemen çukura atlamış, çıkarmış komşusunun çocuğunu çukurun içinden. Onun ağlamaktan mahzunlaşmış gözlerine bakmış kederle:
“Bak, gördün mü, ne kadar uzağa atlamaya çalışırsan çalış, düşeceğin yer yine burası.”demiş.
“İşte bu yüzden ayrılmıyorum buradan.”
“Ya yumru?”demiş çocuk gözlerinden akan yaşlar dökülürken damla damla.
“Sen atlamayı denedin, oysa ben hiç denemedim. Yumru benim içimde, sen yine deneyeceksin, biraz daha büyüdüğünde ve başaracaksın atlamayı.”
Çocuk sevinçle adama bakmış, atlayabilmesi için biraz daha büyümesinin yeterli olacağını öğrendiği için.
“Sen yeterince büyüyemedin mi?”demiş ardından çocuk.
Adam çocuğun gözlerine bakmış,
“İçimdeki yumru o kadar büyüdü ki, şimdi o çukuru atlayamayacak kadar küçüğüm.”demiş ve eklemiş ardından kazdığı çukura bakarak:
“Artık döneceğim yerden ayrılamayacak kadar o yumrunun esiriyim.”
… Bu öykü ilginizi çektiyse…
Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var. Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.
Baudolino (Umberto Eco) Suzan Başarslan
Yazınsal bir yapıt, “basit bir obje değil, çok yönlü anlam ve ilişkilerle tabakalaşmış bir niteliğin çok yönlü organizasyonudur.”* Bu organizasyonun incelemesi de kendisi kadar zor bir organizasyonu gerektirir ki, bu yüzden bir yapıtın incelemesi adına günümüze değin, birçok kuram ve inceleme yöntemi geliştirilmiştir. Bu makalede Umberto Eco’nun yazdığı Baudolino adlı romanın incelemesi Gerard Genette’nin “Yapısal Metin İnceleme” yöntemine göre yapılacak ve yapıt, üç düzlemde incelenecektir. Bakış açısı, anlatıcı türü, ana düşünce, eserin yazılış tekniği, dil… gibi sorunlara da değinilecektir. İncelemede Şemsa Gezgin tarafından İtalyancadan Türkçeye 2003′te çevrilen Baudolino esas alınacak, tespit ve yorumlar çeviri yapıttan yola çıkılarak belirlenecek ve ifade edilecektir. İncelemeyi kitap halinde indirmek için buraya tıklayın
Roman nedir? Tarif dahi edilmesi zor bir kavram. Sanatçının İnsan’a bakışını, toplumla kurduğu ilişkiyi yansıtır sanat eserleri. Bu sebeple sanat her çağda yeniden icad edilir. Ünlü yazar Heinrich Mann’ın dediği gibi: “Bütün romanların ve hikâyelerin amacı kim olduğumuzu bilmektir, Edebiyatın önemli bir konuma sahip olmasının nedeni, sadece doğanın ve insanlar âleminin ayrıntılarını tek tek açıklaması değil, insanları hep yeni baştan keşfetmesidir.” Okuyacağınız bu eserle romanlarından da tanıdığınız değerli yazarımız Suzannur Başarslan Roman’ın derinliklerine giden bir seyahate davet ediyor sizi. Zaman’ın kullanımı, olay örgüsü, mekân, dil, üslup ve daha bir çok temel kavram edebiyatın dev isimlerinden örneklerle irdeleniyor. Buradan indirebilirsiniz.
3 Yorum
Yazan:bilal habeş evran Tarih: May 14, 2011 | Reply
yumrunun içimizde büyümemesi için çukurlardan atlamalı öyleyse, hâlâ çocuk kalan taraflarımızın hatrına.
Yazan:suzannur Tarih: May 14, 2011 | Reply
Atlayamıyoruz çoğunlukla, takılıp kalıyoruz kendimize malesef…
Yazan:bilal habeş evran Tarih: May 15, 2011 | Reply
o vakit kendimizdeki çukurları aşmalı. neyse kendimize engel olan, onu geçmeli öyleyse.