RSS Feed for This Post

CHP Değişiyor mu?

Okan Kemal

İyi bir müşteri, alıştığı dükkânı üç yılda değiştirmez; iyi bir dükkân da müşterilerini üç yılda değiştirmez”.

Çin Atasözü

 

KILIÇDAROĞLU DENEYİ

 

O meşhur hikâyeyi hepiniz bilirsiniz. Bir köyde yalancı bir çoban yaşarmış. Sürekli sürüye kurt girdi diyerek köylüleri galeyana getirir sonra da onların bu panik hallerine gülerek eğlenirmiş. Gel gelelim bir gün hakikaten sürüye kurt girmiş; çoban köylülerden medet ummuş, yardım dilemiş ancak çobanın daha evvel defalarca kendilerine yalan söylediğini bilen köylüler bunun yine çobanın yalanlarından biri olduğunu düşünerek çobana yardım etmemişler. Bu hikâye, özellikle geçmişte yaptığı yanlışlardan dolayı değiştiğini ya da bu kez doğruyu söylediğini belirten kişilere yönelik olarak anlatılır. Geçtiğimiz yıl büyük bir tezgâhla tam da kurultay öncesi lideri alaşağı edilen ve yeniden tasarlanan (resetlenen) Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) o günden bugüne geliştirdiği “Yeni CHP” söylemi altında getirdiği öneri ve geliştirdiği politikalar, yapılan son anketlerde CHP oylarını bir miktar artırmış olsa da, henüz ileriye matuf bir güven tesis etmiyor halkta. Zira geniş halk kitleleri, CHP’nin yeni söylemini tam manasıyla anlamış ya da bu söylenenlere samimiyetle inanmış olmadığı gibi; CHP’deki hareketlenme en azından kısa vadede bir iktidar alternatifi şeklinde algılanmıyor. Dolayısıyla, CHP’nin getirdiği yeni anlayışın tam manasıyla benimsenmesi için sanırım bundan sonraki yılları beklemek ve gelişmelere göre hareket etmek daha doğru olacaktır. Nitekim,  2011 Genel Seçimleri bunun için önemli bir gösterge olacaktır.

 

Sonucu baştan belli olan 2011 Genel Seçimleri, çok büyük olasılıkla (sürpriz olmazsa) AKP’nin oy kaybına uğramadığı (hatta 2007 sonucuna göre 1-2 puan yukarı da çıkabilir) ve dolayısıyla üçüncü bir dönem daha tek başına iktidarda kalacağı bir seçim olacaktır. 2011 Genel Seçimleri’nde en çok merak edilen CHP’nin ne kadar oy alacağıdır. Gerçekten de bu seçim “Yeni CHP”, daha doğrusu Kemal Kılıçdaroğlu için tam bir imtihan niteliği taşıyacaktır. Geçmişte sıklıkla dile getirilen “Baykal yerine temiz sicilli başka biri gelse kesin CHP oylarında artış olur” söylemi ve CHP’nin ilk defa yıllar sonra değişimi dile getiren; statükodan kaçan ve laiklik gerilimi üzerinden siyaset yapmadığı yeni yaklaşımları ya da açılımları, adeta bir deney şeklinde halka sunulacak ve 12 Haziran akşamı bu deneyin başarılı olup olmayacağı görülecektir. Peki; CHP için başarı nedir? Bu sorunun birçok cevabı olabilir. Kılıçdaroğlu’nun sözüne bakılırsa başarı 2007 seçimlerinin üzerinde oy almaktır. Yani, en az %21 oy almak başarı sayılabilir. Ancak; CHP, 2009 Yerel Seçimleri’nde il genel sonuçlarına göre %23.13 oy almış; hatta CHP’nin oyları, Baykal devrilmeden önce yapılan bazı anketlerde de %27 civarında görülmüştür. Dolayısıyla; Kemal Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP’nin başarısında hangi kriterin baz alınacağı net değildir. Ancak; önce yapılan Baykal operasyonu sonucunda CHP delegeleri üzerinde ciddi etkisi olan Önder Sav’ın açık desteğini alarak başa geçen, sonra Önder Sav ve ekibini evvela yönetimden uzaklaştıran, akabinde de milletvekili adayı yapmayarak tasfiye eden Kılıçdaroğlu şayet %30’a yakın bir oy alırsa hem 2007; hem de 2009 sonuçlarının çok ötesine geçebilecek ve bundan sonraki aşamada da partiye tam olarak hâkim olma sürecine girecektir. Ancak, CHP bu seçimden %25’in altında oy alırsa, çok büyük ihtimalle erken kurultay talepleri artacak ve Kılıçdaroğlu, halen Sav’ın etkisi altındaki delegeler karşısında varlık mücadelesi vermek durumunda kalacaktır. Dolayısıyla, bu seçim, Kılıçdaroğlu’nun ilk ve en asli sınavı olacak gibi görünmektedir. Benzer süreçler, daha önce birçok defa yaşanmıştır. Örneğin, 1960’larda Adalet Partisi’nde Saadettin Bilgiç’e rağmen genel başkan olan ve birçokları tarafından o dönemler mahkûm olan Celal Bayar’ın hapisten çıkana kadar ‘emanetçisi’ gözüyle bakılan Süleyman Demirel, zaman içerisinde elde ettiği seçim başarıları ile partiye hâkim olmaya başlamış; çoğu kişi tasfiye edilmiş ya da partiden uzaklaştırılmış ve doğal olarak bundan rahatsız olan bir kesim, dönemin Adalet Partisi’nden ayrılarak Demokratik Parti’yi kurmuşlardır. Keza, 1991 seçimlerinde dönemin Cumhurbaşkanı Özal’ın eşi vasıtasıyla verdiği aleni desteğe rağmen ancak 3. Turda genel başkan seçilebilen Mesut Yılmaz, derhal erken seçime giderek, ANAP içinde kendisine muhalif olan kesimleri tasfiye etmiş; partide sıkıntılar ve istifalar yaşanmış ve sonuçta Yılmaz, partiye hâkim olmayı başarmıştır. Şimdi bu süreç, CHP’de yaşanmaktadır. Kılıçdaroğlu, beklenenin üzerinde oy alırsa rüştünü ispat ederek; kalıcı olacağını gösterecektir. Kılıçdaroğlu için bundan sonra tasfiye edilecek kitle Önder Sav’a yakın delegeler ve geçmişin kalıntılarıdır. Bunlardan sadece Baykal, milletvekili aday listesinde de görüldüğü gibi, bir nevi nostaljik bir yaklaşımla eli kolu bağlı bir sabık lider şeklinde muhafaza edilmektedir. Dolayısıyla, CHP’de asıl deprem 12 Haziran 2011 sonrası yaşanacaktır. Kılıçdaroğlu, rüştünü ispat edebilirse; bundan sonra partisine hâkim olduğu gibi, yeni politikalar da geliştirebilir ve AKP’nin (özellikle Erdoğan sonrası dönemde) performansına göre daha geniş bir kitleye hitap edebilir. Buna karşılık, Parti içindeki eski Kemalist-Ulusalcı yaklaşımdakiler, ya geçmişteki örneklerde olduğu gibi istifa ederek yeni bir oluşum içine girebilirler ya da Parti yönetimini zamanı gelince yeniden ele geçirmek amacıyla pusuda bekleyebilirler. Aksi yönde; Kılıçdaroğlu’nun seçimlerde beklenileni vermemesi ya da %25’in altında kalması, Kemalist-Ulusalcı kesimin yeniden Parti’ye hâkim olması ve Kılıçdaroğluvari deneylerin bundan sonra pek mümkün olmaması anlamına gelir ki, bu durumda CHP, %20’den öteye geçemeyen ve laiklik psikozu içinde siyaset yapan kapalı bir parti olarak kalır.  

 

Peki, Kılıçdaroğlu’nun sağlık sigortasından, gençliğin sorunlarına; askerlik süresinden, özelleştirmelere ve en nihayetinde Kürt sorununa getirdiği; geçmişle aksi yönde ilerleyen yeni yaklaşımı, özellikle AKP’ye alternatif bir iktidar arayışı içindeki (AKP dışı) seçmen tarafından anlaşılıp; benimsenecek midir? Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız “Kılıçdaroğlu Deneyi”nin başarılı olup olmaması aslında bu algılamaya bağlıdır.  Yani, seçmenin bu yeni politikaları anlayıp, benimsemesine; daha doğrusu inandırıcı bulmasına bağlıdır. Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin kronik ve ciddi bir sorunu haline gelen ve seçim sonrası daha fazla gündemi işgal etmesi kuvvetle muhtemel “Kürt sorunu” konusunda Diyarbakır’da söyledikleri ve Avrupa Birliği sözleşmeleri çerçevesinde bir tür ademimerkeziyetçi yapı teklifi getirmesi, son seçimlerde Güney Doğu’da ve Diyarbakır’da marjinal bir parti konumuna giren CHP’nin Kürt seçmen tarafından benimsenerek 1970’li yıllardaki gibi bölgeden yüksek oy almasını sağlayacak mıdır? CHP, özellikle 1960’ların ortasından başlayarak İsmet Paşa döneminde bölgede etkinliğini yitirmiş; örneğin Diyarbakır’da 1954’teki % 35 oy düzeyinden (%60’lardaki Demokrat Parti’ye göre çok düşük oy almıştır), 1969’da %7’ye gerilemiştir. Buna karşılık Ecevit ile birlikte sağlanan yükseliş trendi, CHP’yi 1977 yılında Diyarbakır’da %34 oy oranıyla bu kez birinci parti konumuna getirmiştir. Bu trend, CHP’nin kapalı olduğu dönemde etkin bir siyasi aktör olarak özellikle CHP’nin eski seçmeninden oy alan SHP ile önce %25; sonra da o dönemki Halkın Emek Partisi (HEP) (Bugünkü BDP’nin öncülü olan ilk Kürt partisi) ile yapılan işbirliği ile %49’a ulaşmış; ancak Baykal’lı CHP ile ironik bir şekilde 1995’te %1’e düşmüştür. Ulusalcı bir tavır takınan CHP’nin Güney Doğu’da hızla marjinalleşmesi, 1999 ve 2002 seçimlerinde de Parti’nin %3-4 oy alması sonucunu doğurmuştur. Nitekim laiklik geriliminin hat safhada olduğu 2007 seçimlerinde de düşme eğilimi değişmemiş; Diyarbakır’da CHP, %1.92 gibi son derece düşük bir oy almıştır. Kılıçdaroğlu’nun 9 sene sonra Diyarbakır’da miting yapması manidardır; bir değişimi yansıtmaktadır. En son 9 sene önce yani 2002’de Diyarbakır’da miting yapmış olan CHP ancak %4 oy almış, bu oran, daha sonra da iyice azalmış. Şimdi, Kılıçdaroğlu’nun yeni CHP’si ve yeni söylemleri, Kürt seçmeni ikna edecek midir; ya da bu söylemlerin, kadar kısa sürede, hem de seçmenin başta BDP (Bağımsızlar) ve sonrasında AKP gibi öncelikli oy verdiği partiler dururken bir anda 1970’lerin yüzü suyu hürmetine ya da bir değişim rüzgârıyla yeniden CHP’yi hem Diyarbakır’da hem de bölgede etkin bir noktaya getirmesi mümkün müdür? İşte, seçimde denenen aslında bu olacaktır. Sadece Güney Doğu’da değil Türkiye’nin tamamında Yeni CHP söylemi ve Kılıçdaroğlu Deneyi bu seçimde denenecektir.

 

Burada unutmamak gereken bir nokta vardır. CHP’nin geçmişten gelen kötü imajı ve daha ziyade statükoyu ve İttihat ve Terakki’den bu yana gelen asker-sivil bürokrat elitini (1970’li yılların cunta yanlılarına göre “Zinde Güçleri”) temsil eden devletçi tavrı, uzun yıllar içinde şekillenmiştir; dolayısıyla birkaç ayda ya da bir seçim öncesinde bunun değişmesi mümkün değildir. Kılıçdaroğlu’nun bu seçimde yapabileceği tek şey; gerek kendi bekasını sağlamak; gerekse görece Demokrat olan “Yeni CHP” söylemini somutlaştırıp, pekiştirmek için beklenenin üzerinde oy alarak; kısa vadede kendi deneyini başarılı kılmak ve kendisinden arzu edilen değişimi orta ve uzun vadede gerçekleştirebilmesidir. Kılıçdaroğlu ve CHP için esas değişim ve imtihan, Haziran 2011 sonrasında başlamaktadır. Evet, CHP’de, muhtemelen oylara da tesir edecek bir kıpırdanma başlamıştır; ancak zaman kısıtlıdır ve AKP hala çok güçlü bir desteğe sahiptir ve daha da önemlisi CHP’nin, silmesi gereken geçmişten gelen bir imajı vardır. Bu imajın kısa vadede halkın belleğinden silinmesi ise hayli zordur.  Eski bir Çin Atasözü’nde söylendiği gibi “İyi bir müşteri, alıştığı dükkânı üç yılda değiştirmez; iyi bir dükkân da müşterilerini üç yılda değiştirmez”. Beklemek lazım.  

… Bu konu ilginizi çekiyorsa…

 Kadın hakları ve Kemalizm

 “Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık  şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi.  Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ?  “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak”  Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış:  “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

  Türk Solu 

Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün.  Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Kitapta ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:ufuk tan Tarih: Haz 2, 2011 | Reply

    Chp tabiiki değişiyor.Konjoktör gereği,chp neo liberal politikaları uygulayacak Ab tipi bir sosyal demokrat partiye dönüştürülüyor.İngiliz işçi partisi,Alman sosyal demokrat parti,ispanya sosyalist parti ve en önemlisi Brezilya işçi partisi gibi.Lula’yı hatırlayın.Kitleler akp nin yalanlarından bıktığı zaman,yada akp kitleleri yönetemez olduğu zaman yerine aynı politikaları savunacak sosyal demokrat bir parti lazım.

  3. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Haz 3, 2011 | Reply

    Ab tipi bir sosyal demokrat partiye dönüştürülüyor.İngiliz işçi partisi,Alman sosyal demokrat parti,ispanya sosyalist parti ve en önemlisi Brezilya işçi partisi gibi.

    Hayir..katilmiyorum. CHP, EU tipi Sosyaldemokrat parti olamaz cünkü ortada taban meselesi var.
    EU Sosyaldemoktarlarin tabani cogunlukla isci sinifindan. CHP tabani orta ve yüksek gelirli Ulusal düsünceli Kemalistlerden olusuyor.

    CHP’de herhangi bir degisim yok.Bunu üzülerek yaziyorum.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin