Kılıçdaroğlu’nun CHP ile imtihanı
By Konuk Yazar on Haz 28, 2011 in atatürkçülük, CHP, Kemalizm
Ramazan Akkır
Kurultaylar partisi olan CHP’nin kaptan köşküne oturan Kemal Kılıçdaroğlu, bir taraftan “Baba” darbesi, bir taraftan da Baykal ve avenesinden yükselen çatlak sesler nedeniyle sancılı günler geçiriyor… Daha şimdiden, “Meclisin içindeki ve dışındaki yeniçeriler” kazan kaldırmaya ve “Kurultay isterük” demeye başladı.
22 Temmuz seçimlerinde yüzde 19,4 oranında oy alan “devrik lider”in, anket verilerinden hareketle, yüzde 25,9 oranında oy alan altı aylık çiçeği burnunda genel başkanı başarısız olarak yargılaması, geri dönüş stratejisinin bir parçasıdır, siyasi kurnazlıktır. Devlet partisi olan CHP’nin; özgürlük, adalet, eşitlik bağlamındaki sosyal demokrasi ile “bağlantısız“lığını eleştiren; ancak kaptan köşküne oturunca devletçi/statükocu/özgürlük karşıtı söylemin şövalyeliğine soyunan eski genel başkan, artık siyasi hırslarından ya da kaptan köşküne yeniden oturma hayallerinden arınma erdemini gösterebilmelidir. CHP ve Türkiye solundaki siyasi tıkanıklığın mimarlarından birisi, hiç şüphesiz Deniz Baykal’ın, “rejim elden gidiyor”, irtica gibi “siyaseti hapseden”, devleti kutsayan söylemidir. Artık yeni şeyler söyleme zamanı…
Türkiye’nin, hala, özgürlüklerin, adaletin ve eşitliğin bayraktarlığını yapacak sol ya da sosyal demokrat bir muhalefete ihtiyacı var. Ancak kendini bir türlü yenileyemeyen, küresel değişimin hızını yakalayamayan, iktidar umudunu ve iddialarını her geçen gün kaybeden bir parti, ana muhalefet partisi ile karşı karşıyayız… Bu kötü gidişe acilen dur denmezse, CHP’yi müze yapma tekliflerini ciddi olarak düşünmek zorunda kalabiliriz.
Her ne kadar istenilen düzeyde olmasa da Kılıçdaroğlu’nun başarısı görmezden gelinemez. Hiç şüphesiz, Kılıçdaroğlu’nun “makro ya da mikro iktidarı”nın önündeki en ciddi engel, devletçi/statükocu olan CHP’li seçmenin bizatihi kendisidir. Bundan dolayı, sıklıkla, Kılıçdaroğlu ile geleneksel CHP seçmeni arasında doku uyuşmazlığı yaşanıyor… Kılıçdaroğlu’nun liderliğini zora sokan, inandırıcılılığını zedeleyen söylem değişikliğinin de nedeni, geleneksel seçmen ile genel başkanın bir türlü “ortak bir gelecek hayali”nde buluşamaması değil midir?
Böylesine karamsar bir tablo karşısında, Kılıçdaroğlu’nun yol haritası ne olmalıdır? Yeni/den CHP diyebilmek nasıl mümkün olacaktır? Halka yeni/den CHP dedirtmenin yolu, solun bizatihi özünde olan değişimin ve yenileşmenin bayraktarlığını yapabilmekten geçiyor. Özgürlükler, demokrasi, Alevilik, yeni Anayasa ve Kürt meselesi gibi ülkenin en hayati sorunlarında “siyasal tutarlılık” göstererek sosyal demokrat perspektifi canlandırmak, Kılıçdaroğlu’nu iktidara taşıyacak olan pusuladır. Hızla değişen ve insanımızın önüne yeni imkânlar sunan bir dünyada, CHP’li bir Türkiye yaratmanın yolu, halka iktidar umudunu aşılamaktan, zamanı doğru okumaktan, değişim sürecine dâhil olmaktan, değişime katkıda bulunmaktan geçiyor…
2 Yorum
Yazan:A.MERT Tarih: Haz 28, 2011 | Reply
Nüfusunun %80’e yakını Sünni,%50’ye yakını tutucu-dindar-değişime kapalı olan , Diyanet işleri başkanlığı gibi asıl görevi halkına gerçek dini,gerçek müslümanlığı ögretmek olan bir kuruluş , bütün performansını halkını örgütlemeye ayırıyorsa ve hala bu ülkede anne ve babasının ALEVİLER MUMSÖDÜ YAPIYOR—ALEVİLERİN PİŞİRDİĞİ YENMEZ karalamalarına inanan nesiller yetişiyorsa….KILIÇTAROĞLU’nun başkanlığında bir partinin alacağı oy %26’yı geçmez ve CHP iktidara gelemez….
Yazan:Tuğrul Paşa Tarih: Haz 29, 2011 | Reply
Ana muhalefet partisinin muhatabı kabul etse de etmese de,sevse hoşlanmasa da siyaseten iktidardır,yani Akp’dir. Chp’nin yemin etmeme cihetinde almış (daha doğrusu telkin edilmiş) olduğu bu karar yargının verdiği karara karşı yapılmış çok basit ve ucuz bir eylemdir. Doğal olarak da Chp yargıyı kendisine muhatap almış sayılır. Ki zaten doğal müttefiki de Yargı değilmiydi zaten…??!
Halbuk ki, Chp vekilleri milletin kendilerine yetkisel olarak vermiş olduğu Milletin vekillik görevini yeni yasama döneminde yerine getireceğine dair üzerlerine düşen sorumluluğu uygulayıp yemin etmeleri gerekirdi. Yemin sonrası TBMM’ne bu vb mevzularda verilecek yasa değişikliği önerisiyle iktidarı siyaseten hem sorumlu davranmaya hem de muhatapları olmaya zorunlu kılacak bir girişimde bulunabilirlerdi.Ama olmadı bu malesef…
Şahsen Chp son derece riskli ve yanlış bir karar almıştır.Vekilleri de çok büyük veabl altında bırakmıştır. Olası Yasa değişikliklerinde kendilerinin aktif olarak bil fiil içinde olamayacağı görüş ve hararetli çalışmalardan olumlu sonuçlar çıkmasını nasıl sağlayabilir?
Yada böyle bir şeyin mümkün olacağını mı sanmaktadırlar?
Sorumlu oldukları Seçmenine ve parti tabanına yakın zamandaki gelecekte mümkün gözükebilecek parti aleyhine gelişebilecek her türlü olumsuz etkilerden dolayı gelinen bu olumsuz noktayı nasıl kabul ettirebilecek ve anlatacak?
Milli iradenin üzerine ipotek konamayacağı demokrasiye inanan her kesimin ortak fikri olmakla birlikte Chp’de bu ana fikrin dışında kimler yetki haizine sahiptir? Bu vb oluşumlara,görüşlere ,engellemelere mani teşkil eden yasaların değişebilmesi mümkün iken, bu süreci boykot ederek haklıyken haksız duruma düşülmesi Chp yönetiminin asla altından kalkamayacağı bir durumu her an ortaya çıkartabilir…
Cumhurbaşkanlığı seçiminde boykot ve 367 engellemeleri ,komisyonlardan istifa, yeni anayasa için meclis’e dahil olmama,her yasayı Anayasa Mahkemesine taşıma vs gibi sayabileceğimiz bir sürü Milletin kahir ekseriyetinin olumlamadığı bu tür hal ve hareketler de Chp’yi azınlık ve bir kısım Statükocu parti haline getirmektedir,getirmeye de devam ediyor..Gerçek bir Ana muhalefet partisine yakışan eylemler ve tasarruflar değildir…
Diğer yandan, bir çok icraatini beğenmediğim Mhp yönetimini de (tıpkı başörtü serbestliğinde olduğu gibi) Meclis oturumunda Yemin merasimine katılarak gösterdiği ali cenaplıktan dolayı tebrik ediyorum.Minnet ve sevgilerimi sade bir vatandaş olarak (her ne kadar oy vermesem dahi) Mhp yönetimi nevi şahsında tüm Ülkücü kardeşlerime yolluyorum…