RSS Feed for This Post

Yeni Anayasa Köklü sorunlarımız ve Milli Eğitim

Türkiye’de öğrenciler, özgürlüğün, demokrasinin ve ortak yaşam kültürünün verildiği özgür okul ortamlarından geçmediklerinden ötürü olsa gerek en ufak bir toplumsal kırılmada bilinçli, tutarlı ve özgürlükçü bir tavır ortaya koyamamaktadırlar. Dahası ülkesinde yaşayan farklılıklara karşı ciddi bir önyargı beslemektedirler. Farklı olana karşı oluşan nefretlerin, düşmanlıkların, yersiz kaygı ve endişelerin kökeninde eğitim sisteminin militarist bir yapıda işlev görmesi yatmaktadır. Çünkü Türkiye’de eğitim bir ideolojik endoktrinasyon ve entrojeksiyon kurumu olarak sürdürülmektedir. Okullar, en az 50 yıl öncesinin yasa ve yönetmelikleriyle farklı kimliklerin, inançların, mezheplerin, dillerin ve ırkların dışlandığı, yok sayıldığı, darbelerinde etkisiyle resmi ideolojinin ve dar bir milliyetçilik anlayışının içselleştirildiği birer ideolojik aygıtlara dönüştürüldü. Eğitimin temel amacında da ifade edildiği gibi bireylerin daha çok eğitimle remi ideolojiye bağlı ve bağımlı, aldıkları milliyetçi terbiye ile de farklılıklara kapalı tek-tip diyebileceğimiz türden uysal birer vatandaş olmaları istendi.

İyi okul eğitimi almış bir bireyin hâkim ideolojinin ve bürokratik kesimin menfaatine olacak türden düşünce alışkanlıkları geliştirmesinin bir nedeni de eğitimin katı bir ideolojik formasyona dayanmasıdır. Bu yüzden devletler eğitime maddi- manevi ciddi destek verirler. Bunun bir başka nedeni de devletin güçlü ve etkili bir mekanizma olarak varlığının devam ettirilmek istenmesidir. Çünkü toplumlar ancak okullar aracılığıyla ıslah edilebilir. Kısacası devletler önlemini eğitim ve eğitim kurumlarıyla alırlar.

Eğitim sorunlarımıza dâhil edilmeli

Türkiye hiç şüphe yok ki köklü sorunları olan bir ülkedir. Son yıllarda sorunlarımızla ilgili olumlu adımlar atılmıyor değil ancak buna rağmen daha henüz hiçbir sorunumuzu tam manasıyla çözemedik.  Ülkemizde uzun zamandır militarizmle bir hesaplaşma yaşanıyor. Ne var ki bu hesaplaşma sürecini ürettiği militarizmle ciddi manada engel olan eğitim sistemiyle henüz yüzleşilmedi. Oysa bugünTürkiye’nin insan hakları, demokrasi, hukuk ve özgürlükler anlamında ciddi bir düzelme gösterememesinin en önemli nedenlerinden birisi de, eğitim sisteminin özgürlükçü bir temele yaslanmamasından dolayıdır. Hâlbuki eğitim, insan haklarına, demokrasiye, özgürlüğe, en önemlisi de insanın kendisini gerçekleştirmesine gerekli katkıyı sunmak üzere işlev görmelidir. Okullar askeri disiplinin kavratılacağı birer kışla değil özgürlüğün, adaletin, insan haklarının, bilimin, sanatın ve felsefenin kazandırılacağı ve üretileceği ortamlar olmalıdır. Bu bakımdan eğitim sorunlu bir alandır ve mutlaka köklü sorunlarımızla birlikte ele alınması gerekmektedir.

Eğitim ve ordu ilişkisi

Türkiye’de neredeyse hiçbir kurum eğitim ve ordu kurumlarında olduğu kadar birbirleriyle özdeşleştirilmez. Bilindiği gibi eğitim ordusunun askeri ordudan daha önemli olduğu da sıklıkla vurgulan bir şeydir. Örneğin sadece bu iki kurumda nöbet tutturulur ve rahat hazırol komutları çektirilir. Okullarda nasılsınız sorusuna dahi öğrencilerin “sağol” şeklinde cevap vermeleri öğretilir. Kuşkusuz ordu kurumu askerliğin gerektirdiği tüm düsturları disiplinli bir biçimde askerlerine öğretmelidir. Bununla ilgili bir sorunumuz yok. Sorun militarist uygulamaların eğitim kurumlarında çocuklara daha küçük yaşlarda verilmek istenmesidir.

Bugün birçok okulda anaokulundaki çocuklara bile silahlı müsamere yaptırılması buna verilebilecek vahim bir örnektir. Çocukların küçük yaşlarda oyuncak silahlarla tanıştırılmaları doğrusu eğitim adına bir faciadır. Uzmanlar küçük çocukların oyuncak silahlarla oynamasını doğal olarak iyi bulmazlar. Masum bir kelime olan oyuncak ile insan öldürmeye yarayan silahın yan yana telaffuz edilmesini bile sakıncalı bulurlar. Keza Milli Güvenlik dersleri kapsamında düzenlenen gezilerde de durum bundan pek farklı değildir. Bu gezilerde de gençlere bu sefer gerçek silahlar tanıtılmaktadır. Bugün gerek ders kitaplarına gerekse eğitim- öğretimin tüm unsurlarına varana kadar sirayet etmiş olan tüm militarist öğeler üzerinde ciddi manada durulmalıdır. Eğitim özgür pedagojik yönü, aklın ve iradenin özgürce kullanımına dönük bir anlayışla yeniden dizayn edilmelidir. Çocuklar ve gençler ülkelerini bilim, sanat ve teknoloji alanlarında kalkındırmalarının yollarını aramalıdırlar.

Eğitimin özgürlükçü işlevi olmalı

Eğitimin nihai amacı tek-tip insan üretmek değil birbirleriyle iyi ilişkiler kuran, kendine ait bir dünyası olan ve bu dünyasını kendisi için koyduğu ilkeleriyle zenginleştiren özgür bireyler üretmektir. Bunun da başlıca yolu; insanın en tabii haklarına, özelliklerini en verimli şekilde kullanmasına imkân tanımaktan geçmektedir. Başka bir deyişle insanın doğuştan getirdiği kabiliyetlerini geliştirebilmesinin yolu, kuşkusuz insanı insana bırakmaktan geçmektedir. Sürekli insanın kısıtlandığı, en temel gereksinimlerinin bile yasa ve yönetmeliklerle belirlendiği bir ortamda doğal olarak insanın bireysel yaratıcılığı körelecektir. Humboldt’un da ifade ettiği gibi “bir şeyi emir üzerine üreten bir insan artık kendi itki ve arzularıyla davranan bir insan değildir.” Chomsky “Demokrasi ve Eğitim ” adlı bir çalışmada Russell’in eğitimle ilgili fikirlerine yer verir. Buna göre Russell eğitimin birincil amacının, insanın sahip olabileceği yaratıcı itkinin açığa çıkartılması ve güçlendirilmesi olduğunu ifade eder. Ayrıca eğitimin insanın doğasına dayanması gerektiğini söyler. Bu düşünceye göre bir çocuk, tıpkı bir bahçıvanın genç bir ağaca baktığı gibi yani içsel bir doğaya sahip olan ve uygun toprak, hava ve ışık sağlandığında takdire değer bir biçim geliştirecek olan bir şey olarak ele alır. Her gün 6 yaşındaki bir çocuğun rahat hazırol komutlarıyla “varlığını Türk varlığına armağan etmesi” bu anlamda ele alındığında bunun insanın doğasına ne kadar aykırı bir uyguluma olduğu da kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

 Balkon konuşması ve 74 Milyonun anayasası vurgusu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 12 Haziran’da seçim sonuçların belli olmasının hemen ardından AK Parti Genel Merkezi’nde tarihe geçecek bir konuşma yaptı ve konuşmasının büyük bir bölümünü de yeni anayasaya ayırmıştı. Başbakan yeni anayasa ile ilgili olarak;” Yeni anayasa milletin her bir ferdini birinci sınıf olarak görecek. Her kimlik, her değer, herkesin özgürlük demokrasi barış ve adalet talebine bu anayasa karşılık verecek. Bu anayasa Türk’ün, Kürt’ün, Zaza’nın, Arap’ın Çerkez’in, Roman’ın, Alevi’nin Sünni’nin, azınlıkların yani 74 milyonun anayasası olacak” dedi.

Bu ifadeler gerçekten sivil, özgür ve demokrat bir ülkenin ayak sesleridir. Ancak yeni anayasa için telaffuz edilen bu ifadelerin hayata geçmesi için işe önce eğitim sisteminden başlanmalıdır. En az elli yıl öncesinin yasa ve yönetmelikleriyle sürdürülmeye çalışılan örneğin zorunlu ve parasız eğitim ne yazık ki çağın ihtiyaçlarına cevap verememektedir. Diğer taraftan gerek andımız ve Milli Güvenlik dersleri ve gerekse müfredatta yer alan dar milliyetçilik vurgusu da farklı kimlikleri dışlamakta ve yok saymaktadır.

Kısacası Türkiye bu yeni dönemde mutlaka eğitim felsefesiyle hesaplaşmak durumundadır.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin