Yeni Meclis kurucu iktidar yetkisi kullanmalı!
By Sevinc Gul on Tem 1, 2011 in AKP, BDP, CHP, MHP, TBMM
Osman Can: YSK’nın verdiği Hatip Dicle kararı bazılarının dediği gibi bir yol kazası değil. Türkiye’de ‘Kriz’ tek partici düzenin, demokratikleşme yönünde atılan her adım karşısında gösterdiği olağan tepkinin adıdır. TAMAMI
5 Yorum
Yazan:bsm Tarih: Tem 2, 2011 | Reply
Yargı kararlarını işine geldiği zaman “yargı bağımsızlığı”ndan,”hukukun üstünlüğü”nden dem vurup,ancak işine gelmediğinde “yargı siyasallaşıyor”diye feryat figan eden kendine demokratların bu notu iyi okumaları gerekir.
Fehat Sarıkaya gibi vicdani kanaatininden ödün vermeyen Savcıların görevden men edildiği,Ergenekon bağlantıları ayyuka çıkan yargı mensuplarının(!) ise daha üst makamlara terfi ettirildiği bir ülkede yaşıyoruz maalesef.Osman Can da-“kral çıplak”dediğinden olsa gerek-tekelci vesayet kurumlarının despot yaptırımlarından nasibini almış bir hukukçudur.Zira düşünce namusundan ve gerçek adaletten ödün verilmemesi dışlanma için yeterli bir nedendir.Gerici vesayet kurumlarına karşı tarihi sorumluluklarını yerine getiren hukukçu,akademisyen ve bilim insanlarının sonu hep aynı olmuştur.Vesayet kurumlarına işine geldiğinde sımsıkı sarılan sahte özgürlük havariliği zihniyeti aşılmadıkça bu sistem daha çoook Ferhat Sarıkaya’yı,İsmail Beşikçi’yi,Osman Can’ı yutmaya devam edecek.
Bereket ki Engizisyon mantığını “hukuk devleti”yalanıyla sürdüren adalet düşmanlarına karşı onurluca direnen Osman Can’larımız var.Adalet,eşitlik,özgürlük gibi değerleri sonuna kadar savunmaya kararlı bu insanlığın yüz akı güzel insanların varlığı geleceğin hukuk devleti Türkiyesi adına bana umut veriyor.
Adaletten,haktan hukuktan,vicdandan yana olan;zorbalığa karşı başını eğmeyerek dik duran adalet ve barış gönüllüsü tüm güzel insanlara SELAM OLSUN.
Yazan:a.gürkan Tarih: Tem 5, 2011 | Reply
Osman Can demiş ki;
“Bu meclis asli kurucu iktidardır. Kurucu iktidar olarak onu bağlayan hiçbir hukuksal sistem veya kural yoktur. 330 veya 367 rakamlarını tartışmanın gereği yoktur. Bu meclis önceki Anayasal düzenle bağlı olmaksızın, yeni Anayasal düzenin yol haritasını çizer…”
Sayın Can bu tespiti neye göre yapmış belli değil. Asli kurucu iktidar sıfatı için yuvarlama söylenen %75 halk desteği farazidir ve ne hukuki ne de vicdani hiçbir karşılığı yoktur. Ki bu şahıs geçen sene de Hükümete yargı kararlarını yok saymasını tavsiye etmişti…
Anayasa diğer demokratik ülkelerde olduğu gibi uzlaşma ile yapılırsa yapılır. Dayatmacılıksa istenen, zaten mevcut bir dayatma anayasamız vardır. Ki kevgire dönmüştür, biraz daha eğilip bükülüverir, referanduma gidilir, hallolur. 10-15 Yıl sonra silbaştan yazılacak bir anayasa hazırlamanın, bunun için toplumu, ülkeyi germenin bir gereği yok…
Bir hukukçunun hukuku böyle ayaklar altına alan sözler söylemesi doğru olmadığı gibi insanın aklına başka şeyleri de getirmektedir.
Yazan:parrhes Tarih: Tem 6, 2011 | Reply
Amacı özgürlük olmayan mevcut anayasamızın yıllardır meşrulaşamamış vaziyeti ve tahakkümü altına aldığı memleketim vicdan erbabını kuşatmışlığından kurtarmak için çeşitli alternatifleri dillendirdirmek gerektir.. ancak yeni normlar sistemini kurgulama aşamasında mevcut normlar sistemini tanımamazlık-takmamazlık kargaşadan başka şey getirmeyecektir. Kargaşa ise mevcut durumu sürdürmek isteyenlere, statükoculara savunulabilir bir alan doğuracaktır..
Yazan:ayşenur narin Tarih: Tem 6, 2011 | Reply
Merhaba Arkadaşlar;
Ben öncelikle Osman Can ‘ın ‘Bu meclis asli kurucu iktidardır. Kurucu iktidar olarak onu bağlayan hiçbir hukuksal sistem veya kural yoktur. 330 veya 367 rakamlarını tartışmanın gereği yoktur.’ ifadelerinin çok anlamlı olduğu ifade etmek istiyorum.
Evet anayasa yapımı konusunda önceden belirlenmiş yetkili bir kişi-kurum-meclis.. yoktur. Ancak Fransa örneğinde de gördüğümüz ‘kurucu meclis’ modeli hem olağan yasama işlerini hem de ‘
yeni anayasa'
yı yapabilmektedir. Bu nedenle 24. dönem TBMM nin ‘kurucu meclis’ yetkisini kullanabilmesinin muşru olduğunu düşünüyorum.Öte yandan yeni anayasa yapımının’anayasa değişikliği‘ gibi addedilip bu sınırlar içinde yapılmaya çalışıldığı takdirde çözüm değil pek çok problemle neticeleneceği kanaatindeyim.Çünkü 1982 Anayasası temelli bir ‘yeni anayasa’ 330 sağlanamadığı takdirde başka baharlara kalacaktır ki kimsenin buna sabrı kalmamıştır.Öte yandan mevcut anayasa değişikliği gibi muamele gören yeni metin değiştirilemeyecek maddeler engeline takılacaktır. Bu da bu maddeleri koyan insanların iradeleri ile bağlı olmamızı gerektirir ki eşitliğe aykırıdır. Hem de darbe yapanların iktidarını halk irdesine üstün saymayı gerektirir ki çağcıl demokrasi ile bağdaşmaz.
Şunu da belirtmek isterim ki kanaatimce; gerek toplumun huzurunun sağlanması gerekse demokratik anayasa özleminin dinmesi için 330-367 sayılarını tartışmaya gerek olmasa da, meclis temsil oranındaki başarısını anayasa yapımında da göstermeli ve ne olursa olsun referandum ile sonuçlanan bir süreç izlenmelidir.
Saygılar
Yazan:durhat Tarih: Tem 6, 2011 | Reply
Dikkat çekilmeye çalışılan nokta,anayasa değişikliğine dair yaşanan tıkanmadır.Tıkanmayı yaratan aktörlerin statüko yanlıları olduğundan da kimsenin kuşkusu yoktur.Aslında yeni bir anayasadan ürküntü duyan statüko yanlılarının 1982 Anayasası ve öncüllerini can siparena savunmaları o kadar da anlaşılmaz bir durum değil.Zira statüko yanlılarının egemenliği ve bu egemenliğin sürdürebilirliği mevcut anayasa tarafından güvenvce altındadır.Dolayısıyla “hukuk devleti”,”anayasal değerler”vs. savsatalarıyla yeni bir anayasaya direnen otoriter güçler,pekala iktidarlarını her daim hakim kılacak ayrıcalık ve imtiyazlarının mevcut anayasada güvence altında olduğunun bilincindedir.Budur yeni sivil anayasa dendiğinde bir takım çevelerin tüylerini diken diken eden.
Bu anlamda,”hayır söz bir avuç egemen elitin değil milletindir” diyebilenleri ucuzundan hükümet yanlısı,onun bunun sözcüsü gibi göstermek en hafif deyimle statüko yanlılığıdır,”egemenlerin hukukuna”biat etmektir.
Anayasa değişikliğinin ülke gündemine yerleşmesiyle beraber yok efendim ortalık geriliyor,uzlaşmadan kaçınıyor gibi tesbitler gerçeği yansıtmıyor.Gerilimden kasıt eğer suya sabuna dokunmamaksa evet doğru,bir avuç jakoben elitin hükümranlığına dokunulmadığı,85 yıllık resmi ideoloji ve totaliter rejim sorgulanmadığı sürece belki ne tartışma ne de gerilim yaşanmayacak.İyi de daha ne kadar bu dinazorların buyurganlığıyla yaşamaya devam edeceğiz?
Ayrıca uzlaşma ve diyalog laflarını diline dolayanların unuttuğu bir şey var:Bugün anayasanın değişmesine takoz olanlar kimlerdir?Halkın %60’ı değişimden yana iradesini ortaya koymuşken,mevcut anayasayı, otritesinin güvencesi olarak düşünen Kemalist azınlık,statükocu Chp,Milliyetçi Mhp ve diğer ulusalcılarla acaba nasıl bir uzlaşma içine girilebiir?Bu takım,”değiştirilmesi dahi teklif edilemez”makamından var güçleriyle demokratik dönüşümün önünde bariyer oluştuturken kiminle hangi ortak müştereklerde buluşulabilir merak ediyorum doğrusu.
Kısaca,mevcut anayasayı can siparena savunmaya çalışan,her demokratik reform karşısında telaşa kapılarak sabote etmek isteyen statükocu güçlerdir asıl gerilime yol açan.Ama bu millet artık bu gerçeğin bilincindedir;birileri ideolojik körlükle bu gerçeğin henüz farkına varmamış olsa bile.