Yaşar’ın Namaz problemi, Ayşe’nin Kur’an problemi
By Mehmet Yılmaz on Eyl 8, 2011 in Akıl, Alimler ve alimcikler, Türk Basını
90’lı senelerin öldüren reklamlarından biri “Neşe’nin kepek problemi” idi. Neşe adlı bir kızcağız gelirdi, suratında tarifsiz bir hüzün, neredeyse depresyon geçiriyor:
- Ne yapacağımı bilmiyorum!
- Hayrola kızım, Somali’de ölen bebeklere mi üzüldün?
- Yok, değil.
- Eşinden şiddet mi gördün? Yoksa doğanın tahrip edilmesi midir seni bu hale getiren?
Değil. Hiç biri değil. Neşe’nin kafasında topak topak kepek var. Budur mesele. Sonra “bilge” bir teyze geliyor, Neşe’nin kafasını Clear şampuan ile yıkıyor. Neşe’nin müşkülü halloldu bile. Ama bilge teyze baştan itibaren çok rahattı. Çünkü neticeyi biliyordu. HAZIR Çareye göre problem üretmenin rahatlığı bu!
Alimler cemiyetin gerçek sorunlarına çare üreten insanlardır. Alimcikler ise kendilerine uygun, portföylerindeki HAZIR çarelere göre sorun üretirler. “Böyle bir sorun olsaydı ben şöyle çözerdim” derler. Gündemi doldururlar, kitap vs satarlar bu yolla.
Türkiye artık alim yetiştiremiyor. Ama alimcik bol. Alimcik öyle ırkçılıkla, militarizm ile, terör ile kafa yoramaz. İslâm aleminin ve insanlığın sıkıntıları onu bağlamaz. Ona eğlence lâzım. Kafa karıştırmak lâzım. Sonra şapkadan tavşan çıkaran sihirbaz gibi “hooop, bakın bende çaresi var” diyecek, alkış alacak.
Yaşar Amca geçenlerde namazı sorun haline getirdi. Biz namazı “kılınan” şekliyle bilirdik. “Dinin direği, mü’minin miracı” diye öğrenmiştik. Yaşar Amca sayesinde artık bir namaz problemimiz var:
- Oğlum yürü camiye gidelim, namaz vakti geldi.
- Olmaz baba, problem çıkabilir!
Yaşar Amca neden bizi namazdan soğutma istedi peygambercilik oynayarak? Yani memlekette aşırı bir namaz bağımlılığı var da biz mi bilmiyoruz? Gençler işi gücü bırakıp namaza koşuyor da diskolar, birahaneler işlemez hale mi geliyor? Sigara, içki tüketimi ülke ekonomisini sarsacak derecede düştü de Yaşar Amca bunlara yardım olsun diye çabaladı?
Tam Yaşar Amca susmuştu ki Ayşe Teyze başladı bu sefer. “Hangi Kur’an esas alınacak?” . Ne için esas alınacak? Taraf gazetesi Kur’an’a ve Sünnet’e uygun yazılar mı yazmak istiyor? Yoksa Yeni anayasa için referans mı arıyoruz? Teyzem kendine göre bir ortak zemin bulsa neye yarayacak? Kur’an’ı standardize eden ilk insan mı olmak istiyor?
Ayşe Teyze insanların canını alan gerçek meselelere baksa? TBMM seçilmiş. Meclise gelmeyen milletvekilleri var. Milyonlarca seçmen temsil edilmiyor. Terör tırmanıyor. Ama Ayşe Teyze bunlara çare arayamaz. Evden getirdiği HAZIR çarelere problem arıyor kadıncağız. Küçük Ayşe’yi okul sıralarında hayal ediyorum:
- Ayşecim, gel tahtaya, Niğbolu savaşını anlat.
- Örtmenim ben Niğbolu savaşını çalışmadim, 2ci Viyana kuşatmasını çalışmıştım, isterseniz onu anlatiim.
Kötülük bir nokta imiş, cahiller onu çoğaltmışlar. Kimseden çekmedik alimciklerden çektiğimiz kadar. Kendilerini ALLAH’a havale ediyorum.
12 Yorum
Yazan:MehmetSalihDemir Tarih: Eyl 8, 2011 | Reply
Yüzlerce yıllık kesintisiz bir gelenek ve yüz binlere varan koca bir külliyat ortada dururken her zaman gidip en marjinal olana referansla çalışmalar yürütmek “alimciklerin” işidir. Bizim ülkenin “aydıncıkları” kafası karışık olma halini pek bir seviyorlar. Onların derdi sorun çözüp toplumun önünü açmak değil, kendilerince entelektüel bir haz yaşamak. Onların ilimciği, parçalıyor, eritiyor, buharlaştırıyor; hakiki âlimin çabası ise toplumu topluyor, aydınlatıyor, sorunlarını çözüyor, sağlamlaştırıyor.
Yazan:İlhan Aydın Tarih: Eyl 8, 2011 | Reply
Taraf’ı sürekli takip eden ve kendini dindar olarak tanımlamayan,Ayşe Hür’ün yazılarını zevkle okuyan biri olarak; insanların kutsalına böyle bir yaklaşımı onaylamıyorum.
Yazan:Sinan (Nice) Tarih: Eyl 8, 2011 | Reply
Ya aslinda Yasar Nuri Öztürk ilahiyatci ama bilmiyorum. Yani içinde insanin birseyleri hissetmesi okumakla olmuyor. istersem degil ( vakit, 15 vakit kilarim. “Kulum nafile ibadet ile bana yaklasir” demistir Allah Teala. Gercekten türkiyenin baska derdi yokmus gibi boyle uyduruk kaydirik tartismalarla niye vakit kaybettiriyorlar ummetimize?
Yazan:Prof. Dr. Z. Tamer Tarih: Eyl 8, 2011 | Reply
Yine Derin Düşünce sayfalarında TARAF hakkında çıkan bir uyarı geldi aklıma: “Taraf’ın “Arapça bez parçası”
Yerinde bir uyarı. Yazınızı her iki muhataba mail ile yolladım. Üye olduğum forumlarda da paylaştım. Artık birilerinin hoşlarına gitmezse kendi bilecekleri iş 🙂
Ayşe Hür’ün yazıları hakkında genel bir fikir beyan etmek istiyorum. Bir ifadenin ya da inancın metafor boyutu vardır. Yani meselâ bir kutsal kitap “günahlarınızdan soyunun” derse burada bir teşbih vardır. Kıyafetlerini çıkarmaya kalkacak kadar ahmak ya da koyu pozitivist bir insanla oturup çay içmek dahi zevksiz olur. Nerede kaldı Kur’an’ın tarihinden bahsedelim.
Ayşe Hür’ü ilmî konuda eleştirmekle vakit kaybetmeye gerek yok. Bu hanım ne yazık ki Kur’an’ı gözle okuyarak anlama gayreti içinde. Biz Müslümanlar olarak kendisinden böyle bir talepte bulunmadık. Yani “aman sen tarihçisin, bu işleri bilirsin” diye kapısına gitmedik. Kendi kendine gelin güvey oldu. İlmine hakim olmadığı bir konuda kendisini rezil etti.
Taraf’a emek veren insanların içinde yazıştığım köşe yazarları var. Samimi, iyi insanlar . Ama dinî konularda belli bir zayıflık var.
Saygılarımla
Prof. Dr. Zeki Tamer
Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply
Sanırım sorun artık kaynakları zahmet edip araştıracak alimlerimiz olmadığından kaynaklanıyor. Google’llayıp on dakikada ‘bilimsel soslu’ bir köşe yazısı çıkartmak mümkün.
Ayşe Hür, bilmediği ve yeterince ‘araştırmadığı’ bir konuda, google marifetiyle bir tercüme yazı aparmış. Kendini iyice rezil etmiş.
Hala özür dilemek yerine yanlışlarının üzerine yanlış eklemeye devam ediyor. Çok yazık.
Yazan:MY Tarih: Eyl 9, 2011 | Reply
Galiba Taraf’in yazar kadrosu fazla AKP’li ya da “irtica” gorunmekten korkuyor. Gereksiz cikislar, dindarlari, islam’i elestirmeye donuk cabalar bunu gosteriyor.oncenden hazirlik yapmadan yazilmis yazilar iste boyle sabun kopugu gibi patliyor.
Yazan:MY Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply
Bir seyin ne derecede sasirtici ya da akli aCiZ birakan bir muCiZe oldugunu anlamak için de akil ve ilim gerekir. Mesela normalden 1000 kere daha hizli hesap yapan bir bilgisayar gören siradan insanlar burun kiviracaktir. Oysa bilgisayar mühendisleri hayret edeceklerdir.
Biz “Cahiliye dönemi” diye hor görüyoruz ama adamlar Kur’an’i görünce mucize oldugunu anlayacak kadar ileri bir toplummus yine de. Ufacik çocuklar uzun siirler ezberlermis. Cok önemli bir sözlü kültür var o asirda.
Mesela müsriklerin içinde “Neden bu ilahî kitap bana gönderilmedi” diye isyan eden var.
Yani Kur’an’i okuyunca, duyunca “bu bir insan eseri olamaz” diyen çok. Ama asgarî bir kültür gerekiyor.
Ve ne acidir ki o Cahiliyye insanlari “haram” aylarda savasmaz iken bugün ehl-i kitap halklar ne Ramazan dinliyor, ne Noel ne baska bir sey!
Bizim devrimize echelü cühelanin tecehhül etmis cahilleri hakim 🙁
Yazan:Ahmet Somut Tarih: Eyl 10, 2011 | Reply
Zaten Kuran’ın kendisi bizzat mislini getirmeye çağırmıyor mu müşrikleri? Uzunca bir süre, hatta kısa süre, hatta 10 ayetinin mislini getirin bu iddiadan vaz geçelim diyor.
Karşılarında hiçbir yamuğunu görmedikleri Hz Muhammed (SAV) var. Siz hayatınızda hiçbir yamuğunu görmediğiniz bir insan tanıdınız mı? Güzel karınızı, kızınızı, altınlarınızı gözü kapalı emanet edebileceğiniz birini gördünüz mü? Ben kendi babam da dahil bulamıyorum kimse.
Bu adam diyor ki “Bana Allah vahiy gönderdi”. Diyor ki “bu bana gelenin az bir kısmının mislini getirebilirseniz, yani şiir, nesir ne olursa olsun benzerini yazabilirseniz ben bu işten vazgeçeceğim”. Bunu da kime diyor şairlerin, hatiplerin güzel sözlerine, eserlerine ölümüne önem veren bir topluma söylüyor. Şair sözüyle savaş başlatıp savaş bitiren insanlara söylüyor.
Ve ne oluyor. Birkaç kayda değmeyecek deneme dışında adamlar benzerini yazamıyor/üretemiyor/YARATAMIYOR. Sayfalarla karşılık veremeyince kılıçlar çekiliyor. Zaten bakarsanız Kuranın Allah kelamı olduğunu İNKAR edeni de az. Kimi ona değil bana gelmeliydi diyor. Kimi Yahudilere gelmeliydi diyor. Kimi bu sihirdir diyor vs vs. Yani olay 3 sene matematik 2 sene Arapça okuyup Kuranda 19lar 29lar 383ler aramanın çok ötesinde.
Bu meydan okuma hala devam ediyor. Gelen ayetler neshedilmemiş hala mevcut. Müslümanlar hala diyor ki 10 ayetin edebi, icazi, i’cazi vs olarak mislini getirin, biz de paydos edelim diyorlar hala.
Yazan:zekeriya beyaz'i unutmayin Tarih: Eyl 14, 2011 | Reply
“Alimcik” denince akla ilk gelen bu hokkabaz degil mi? zekeriya beyaz’a ozel bir sayfa acabilir misiniz rica etsem?
Yazan:Abdulkerim Bülbül Tarih: Eyl 14, 2011 | Reply
Klavuzu karga olanın…
Yazan:A.Gürkan Tarih: Eyl 30, 2011 | Reply
Yüz yıllardır birikmiş şeylerin doğru olduğuna dair bir delil yoktur dinde. Hele hele en eski olan en doğrudur diye hiç yok.
Hatta tam tersi var:
(Bakara suresi 170. ayet)
Hem Öztürk hem de bir kaç kişi televizyonlarda dolaşıp ısrarla bu konuya ait hadisleri ortaya koydular. Ama dinin özü değil şekli, içteki değil dıştaki, nasıl göündüğü bugün daha değerli olduğu için anlaşılamadı. Eminim hadis kaynaklarına bakan da pek azdır. Ezber neyimize yetmiyor.
Yani Kur’an’da yazmayan Rasul’ün sünnetinde olmayan bir şey için (teravihin cemaatle kılınması) neden bu kadar mücadele edildiği de ayrı bir tartışma konusu sanırım. Bence bunun “el alem oruç tuttuğumuzu, namaz kıldığımız bilsin” showuyla alakası çok. nitekim jet imamlar da bize sembille inmedi; talep ettik, arz olundu…
Öztürk’ün vurguladığı gibi; “işi ehline vermek” buyurulmuşken bunu göz ardı ederek eşe dosta dağıtılmasını tartışan da yok nedense. Oysa Öztürk bunları da söyledi…
Yazan:sKaya Tarih: Eki 1, 2011 | Reply
Yaşar Nuri Hoca’yı nerede konumlamam gerektiği konusunda hep tereddüt yaşamışımdır. Bu yazı vesilesiyle de duygularımı ifade etmek isterim.
Yaşar Nuri Hoca, klasik İslam anlayışına karşı söylemleriyle kamuoyunda yer buldu çoğunlukla. İslami çevrelerden (en azından kendini öyle tanımlayanlardan diyelim) tepki alırken, İslam dinini hayatının merkezine almayanlardan hep övgü almıştır. Bu algıdan dolayıdır ki, İslami çevrelerce görüşleri üzerinde ciddi olarak tartışılmaz. Oysa haklılık payı olan bir çok tespiti vardır Hoca’nın.
Evet, Sn. A.Gürkan’ın da dediği gibi;
Hiç sorgulamadan uyguladığım/uyguladığımız ibadet ve dini amellerin kaynağından araştırılıp sorgulanmasına vesile olmuştur kendisi. İslam adına dinimize sokuşturulan bid’atlar konusunda da zaman zaman bizleri uyarmış ve uyandırmıştır.
Benim İslam anlayışıma göre, İslam dini hiç kimsenin tekelinde değildir. Aslolan tevhid inancıdır. Kur’an’a uygun olduğu sürece Allah’a ulaşmak üzere tutulan “tarik”in muteber olup olmadığına karar verecek olan yalnız ve yalnız “O”dur. Bir kişi diliyle “Rabbim Allah Mürşidim Kur’an” diyorsa, kendimi “O”nun yerine koyup yargıda bulunmaktan Yüce Yaradan’a sığınırım.
Eğer tek bir kişi bile Yaşar Nuri Hoca vesilesiyle hidayete ermiş ise, imanını artırmış, Yaradan’ına yaklaşmışsa, bize düşen “Allah Yaşar Nuri Hoca’dan razı olsun” demektir.
Biz Müslümanlara düşen, müslüman kardeşi hakkında olumlu düşünmektir. Biliriz ki; “Ameller niyetlere göredir” Yaşar Nuri Hoca’nın niyeti iyiyse (öyle olduğuna cani gönülden inanıyorum) Allah da onu mahçup etmez inşallah.
Biz mi kendi imanımızdan şüpheliyiz, yoksa başkalarının imanından mı şüpheleniyoruz bilmiyorum. Ancak İslami çevrelerde diğer İslami yaşam tarzlarını kendine benzetme konusunda yoğun bir çabaya şahit oluyorum. Bırakın başka dinden olanları, farklı tarikat,cemaat,çevreden olan Müslümanlara dahi hoşgörülü olmada cimri davranıyoruz.
Oysa Yüce Allah bize her daim yol gösteriyor. Cemel vak’asında, savaşan her iki tarafta da “aşere-i mübeşşere”den muhterem zatlar bulunuyor. Ama bizim mantığımız bunu anlamakta zorlanıyor. Çünkü biz hayatı siyah ve beyaz olarak öğrendik. Tıpkı bilgisayarlar gibi hayata 1 ve 0’larla baktık. Oysa herşey Aristo mantığından ibaret değil. Aynı anda birden fazla doğru olabilir, herkes hedefe aynı yoldan gitmek zorunda değil. Takdir ancak ve ancak Yüce Allah’ındır.
Peygamber Efendimiz Usame’ye “Kalbini mi yardın?” diye hiddetlendiğinde, asırlara ışık tutacak bir misal verir bizlere. Bizler kalpleri yarmaya, inançları tartmaya, Allah’ın bildiği sırrı bilmeye memur değiliz.
Bu düşünceler ışığında Yaşar Nuri Hoca’ya bir de bu gözle bakılmasını öneririm.
Ancaaaak, Yaşar Hoca’nında şu konuda kendisini tartmasını haddim olmayarak tavsiye ederim. Nedense Yaşar Nuri Hoca’nın en büyük savunucuları ve ona ön saflarda yer verenler maalesef dini hakkıyla yaşamayı kendisine düstur edinenler değil. Birileri İslami çevrelerle olan polemiklerinde, Yaşar Nuri Hoca’nın arkasına sığınıp “Bak gördünüz mü, sizin yolunuz yol değil” diye karşı kaleye gol atma peşinde.
Başı secdeye değmeyenler Yaşar Nuri Hocayı ön plana çıkarıp namazı tartışıp duruyor. Sanırsınız ki, amaçları doğru yolu bulup bundan sonraki ibadetlerini ona göre şekillendirmek.
Hasılı Yaşar Hocam, niyetiniz iyi olabilir, ancak ”birileri sizi imanını kuvvetlendirmek adına mı dinliyor/dinletiyor, yoksa başkasının imanını törpülemek adına mı?” sorusunu kendinize sormanızda fayda olduğu düşüncesindeyim.
Bazen bir Rock şarkıcısı şarkılarıyla dinleyene ilahi bir mesaj verip bir tefekkür vesilesi olurken, bazen de bir cami imamı eylem ve söylemleriyle muhatabını dinden soğutabilir. Niyet esas olmakla birlikte, İlahi takdire mazhar olabilmek için “Attığımız taşın, nehrin hangi yakasındaki kurbağayı ürküttüğüne de” dikkat etmekte fayda olduğu düşüncesindeyim.
Şüphesiz doğrusunu Allah bilir.