RSS Feed for This Post

Remember Me: Bir “11 Eylül’ü Unutmayalım” Filmi

11 Eylül saldırıları hiç şüphesiz Amerikan toplumuna bir travma yaşatmıştır. Kendi güvenli adalarında, savaşı hep uzaklarından tutmayı başaran Amerikalar o gün kalbinden vuruldu. Mağrur ve kendinden emin caddede yürüyen uzun şapkalı Sam Amca, ara sokaktan aniden karşısına çıkan bir “serseriden” okkalı bir yumruk yemiştir. Sarsılmış, ancak devrilmemiştir. Neye uğradığını şaşıran toplumun kimyası bozulmuş, ilk darbenin sebep olduğu şaşkınlık atlatılır atlatılmaz, yöneticiler dikkatini “olağan şüphelilerin” üzerine çevirmiştir. O tarihten sonra bu olağan şüphelilere neler yapıldığını, ülkelerinin nasıl işgal edildiğini gün be gün öfke ve nefretle izledik. İşgallerin kesin bilançonun ortaya dökülmesi ise yıllar alacaktır.

Son on yılda 11 Eylül’ü konu alan birkaç film çekildi. Uzun yıllar boyunca Vietnam Savaşı üzerine filmler üreten Hollywood sinemasının, 9/11 hakkında da yakın gelecekte bolca film yapacağını tahmin etmek zor değil. Hâlihazırda elimizdeki filmlerden bir tanesi, yönetmenliğini Allen Coulter’in üstlendiği 2010 yapımı “Remember Me” adlı yapıttır.

Seyirci bunun politik temalı bir 11 Eylül filmi olduğunu kabul etmek istemeyebilir. Zira film, hikâyesiyle, akışıyla, durağanlığıyla baştan sona romantik-dram kategorisine sokulacak türden. Ana karakter Tyler Hawkins (Robert Pattinson), yazmaya ilgili, bohem bir hayat yaşayan, okula ilgisiz vurdumduymaz bir üniversite öğrencisidir. İntihar eden kardeşinin ölümünden ve ailesinin parçalanmışlığından babasının zorlayıcılığını, ilgisizliğini ve işkolikliğini sorumlu tutmaktadır. Abisine sıkı bir bağlılık duyan Tyler, onun ruhuyla monolog şeklinde defterine tuttuğu notlarla konuşur. Bir gün arkadaşının zorlamasıyla önce bir oyun, bir iddia gibi başlayan Ally Craig ( Emilie de Ravin) ile tanışmaları aşka dönüşür ve film bu minval üzere sürer gider.

İzleyici, dram tarzında ilerleyen filmin son sahnelerini gereksiz bir 11 Eylül mesajı gibi görebilir; sonradan yapılmış zorlama bir eklenti gibi. Ancak filmin zaten baştan itibaren bir 11 Eylül filmi olarak kurgulandığını söylememiz mümkün. Aksi takdirde film, “Remember Me” ( Beni Hatırla ) adının verilmesini gerektirecek bir öyküye sahip değil. Eğer başından sonuna kadar 11 Eylül temalı bir film olsaydı bu kadar etkili olmayabilirdi. Nasıl ki terör saldırıları Amerikan halkının hayatının olağan akışını bir anda bozmuşsa; film de, parçalanmış bir ailenin yaşadığı dramı ağır ağır anlatırken, hatta bir parça toparlanıyor gibi de olurken, şimdi ne olacak diye bekleyen seyircinin duygularının olağan akışını darmadağın eden bir sonla bağlanmış. Ve bu sayede mesaj çok daha etkili olmuş. Yönetmen durup durup darbeyi son sahnede indirmiş ve duygu aktarımını sağlayarak amacına ulaşmış, izleyici hüzünlendirebilmiştir. Tabi hemen belirtmek gerekir ki, buradaki seyirci biz değiliz, Amerikan halkı. Filmi sıkıcı bulanlara ya da alakasız bir sonu var diyenlere şu söylenebilir: Film zaten Amerikan toplumuna hitap eden, onların hislerinde ve toplumsal hafızasında karşılık bulan bir film. Muhatabı doğrudan Amerikan halkı, bir başkası değil.

Yönetmen zekice bir yaklaşımla, son sahnenin etkisini çarpma anını göstererek değil, aksine göstermeyerek yapmış. Böylece tek bir sahne değil, o ana dair halkın hafızasında ne kadar görüntü varsa, hepsini hatırlamalarını sağlayarak mesajının gücünü arttırmayı başarabilmiştir. 11 Eylül sabahı uçakların dalış yaptığı İkiz Kulelerden birinin pencere kenarında bekleyen Tyler,  lisan-ı hal ile tüm terör kurbanlarının feryadını seslendirmektedir. Onun şahsında mağdurlar enkaz altından konuşturuluyor ve “Beni hatırlayın”, “Bizi hatırlayın ey Amerikalılar!” diye haykırıyorlar. O sabah halkın yüreğinde açılan yaralar bir kez daha deşiliyor, kanatılıyor.

Diğer taraftan ise, acıları tazelenen Amerikalıların Afganistan ve Irak işgallerinde yitip giden yaşamları, parçalanan ve dağılan aileleri, yok olan umutları unutması, görmezden gelinmesi kolaylaştırılmış oluyor. Kendi iki sembol binasının yıkımlarına ve can verenlere odaklanıp ağıtlar yakarken, tüm şehri harap olmuş insanların feryatları unutuluyor, unutturuluyor…

 

 … Bu makale ilginizi çektiyse…

İnsan’sız Sinema Olur mu?

Elinizdeki bu kitabı Sinema’nın programlanmış ölümüne karşı bir direniş olarak görebilirsiniz. İnsan’dan vaz geçmeye yeltenen, Güzel’i, Sanat’ı,İnsan’ı kâr-zarar tablolarına sıkıştırmaya çalışan endüstriye “Hayır!” demenin nazik bir yolu. Sinema bütün “teknik” karmaşıklığına rağmen insansız olmaz. Sinema insanlar tarafından yine insanlar için yapılan bir sanattır.

Derin Düşünce yazarları izledikleri 28 filmi anlattılar. İnsanca bir perspektiften, günlük hayatlarındaki, iç dünyalarındaki yansımalara yer vererek… İran’dan Arjantin’e, Fransa’dan Afganistan’a, Rusya’dan Türkiye’ye uzanan bir yolculukta, İnsan’dan İnsan’a… Umulur ki bu kitap Andrei Tarkovsky, Semih Kaplanoğlu, Mecid Mecidi, Nuri Bilge Ceylan ile buluşmanın farklı bir yolu olsun… Buradan indirebilirsiniz.

 

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

 Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
 Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz. ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin