Samsun`dan dünyaya seslenmek!
By Editorden on Eyl 27, 2011 in Sitede Yaşam
“…Cemile Bayraktar Türkiye ve dünya önemli kırılma noktalarından geçerken olanlara yazarak cevap vermeye çalışan, sistemli okumalar yapan, genç çalışkan bir yazar. […] yazma macerası(yazmak daima maceradır)istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Yine aynı sitede e-kitap şeklinde yayınlanan “Kendi Ülkesini İşgal Eden Ordu” adlı bir kitabı var.
Rize kökenli olup üç kuşaktır Samsun’da yaşayan bir ailenin kızı ve yaşadığı şehirden bu dünyanın acılarına müdahil olmayı, hakkaniyeti arayan yazıları ve internet üzerinden eylemlere verdiği destekle haksızlıklara, eşitsizliklere karşı durmayı başarıyor Cemile. Daha çocuk yaşta annesinin de dahil olduğu bir gurup kadının Bosna Çeçenistan Filistin gibi yaralara melhem olmak, direnişe güç vermek için yaptıkları çalışmaların, tefsir derslerinin, Kur’an eğitiminin içinde büyümüş, direnmeyi bu kadınların arasında öğrenmiş.
Cemile 28 Şubat sürecinde 19 Mayıs Üniversitesi Mimari Dekoratif Sanatlar bölümünde okurken yasakları duymuş fakat ‘yok olmaz, benim okulumda olmaz’ diye düşündü. Ancak bir gün öğrenci işlerinde çalışan memurun peşinden koşup bir kağıt uzatmasıyla gerçekle yüz yüze geldi. Halk otobüsleri bile durdurulup genç kızların başları açtırılmaya başlanınca…” TAMAMI
… Bu makale ilginizi çektiyse…
Kendi ülkesini işgal eden ordu
Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.
3 Yorum
Yazan:Muzaffer Kazim Tarih: Eyl 28, 2011 | Reply
“Insanlara tasidigi akademik titr hic bir sey kazandirmiyor” denemez elbette. Ancak belli bir mucadelenin geregini yapmis ve dik durmus insanlar devletin verdigi diplomayi alamadik diye de üzülmemeli. Ne diplomali cahiller var.
Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Eyl 28, 2011 | Reply
Yanlis hatirlamiyorsam Sartre ünlü eseri VARLIK VE Hiç’i 2ci dünya savasi sirasinda yazmisti. Uygar(?) Bati’nin önce içindeki INSAN’i öldürdügü yillar… sonra da on milyonlarca insani. Eserler ve yazarlar dogup büyüdükleri “asirlar” içinde degerlendirilirse mânâ kazanir. Sarte ayni kitabi bugün yazsaydi sebep ve sonuçlari bambaska olurdu.
çünkü YazaR demek “yazaN” demek degildir. Önce aglayan, haykiran, daha sonra olaylar ve insanlar ile kendi arasina mesafe koyabilen demektir. Yazar acilarin üzerine bir seyler insa edebilen demektir. çekilen acilar, hasretler, yokluklar ve pismanliklar insanlara sekil verir. Mermere vurulan çekiç darbeleridir bunlar. acitir. kirar. koparir…
Yildiz Ramazanoglu ile Özlem’in sayesinde tanismistim. Istanbul’da Galata köprüsünün altindaki bir çayhanede uzun uzun sohbet ettik. Yildiz Hanim yukarida anlatmaya çalistigim gibi bir YAZAR. iyi, dogru ve güzel adina yazdigi için bu kadar güzel yazdiklari. Bagdat Fragmani adli kitabini okuyanlar ne demek istedigimi daha iyi anlayacaklardir.
Ayni derdin ehli olan insanlarin birbirine yaklasmasindan daha dogal ne olabilir? Cemile ile bulusmalarina sasirmadim… ama sevindim 🙂
Yazan:MehmetSalihDemir Tarih: Eyl 29, 2011 | Reply
Bir lise talebesi iken 28 Şubat’ın postallı tekmesini böğründen yiyenlerden biri olarak Cemile Hanım’ın acılarını aynen paylaşıyorum. Kıvrandık, iki büklüm olduk ama tekrar ayağa kalktık, fiziksel açısı geçti tekmenin; fakat bağrımızda bıraktığı acı hala taze, hala canlı. İçimizde nasıl büyük bir öfke biriktiğini, acılarımızı çaresizce nasıl yüreğimize gömmek zorunda kaldığımızı ancak o günlerini yaşayanlar bilir. Militarist sistemin dipçiği vücudumuzda onulmaz yaralar açtı. Hayal ettiğimiz, umduğumuz hayattan çok başka bir hayata evirildi (aslında devrildi) hayatlarımız. Sürekli gizlenme gereği, hak ettiğin üniversiteye gidememe, istediğin bölümü okuyamama, dini vecibelerini korkarak yerine getirmeler… daha neler neler… müthiş bir psikolojik baskı… sadece imanımızdı bizi ayakta tutan.
O yıllarda hissettiğim çaresizliği düşündükçe hala bir kâbusun içindeymişim gibi oluyorum. Evet, hiç şüphesiz başörtülüler, erkeklerden çok daha fazla zulüm gördü ve ezildi. O günlerde, hadiselere bir de hikmet nazarından bakmaya çalışarak âcizane şöyle bir yorum yapmıştım: Her şerde göremediğimiz bir hayır vardır. İnşallah, bu zulümlerin altından çok daha şuurlanmış ve olgunlaşmış olarak çıkacağız. Eğitim hakkı engellenenler daha nitelikli insanlara dönüşecek. Nitekim öyle de oldu kanaatimce. Kimisi gayretini arttırıp barikatları aştı ve istediği üniversiteye daha bilinçli olarak girdi, kimisi yurt dışında eğitimine devam etti, kimisi de arzu ettiği eğitimi alamasa da kendi imkânlarıyla yükseltti kendini. Cemile Hanım da bu neferlerden biri anladığım kadarıyla.
Ama şunu da kabul ediyorum: Kendisinin dediği gibi bazıları için 28 Şubat bin yıl sürecek. Aynen katılıyorum; bir nesil için 28 Şubat’ın sızıları hiç geçmeyecek…