RSS Feed for This Post

İnsan Öldürenler (de) Sevilmeye Muhtaçtır

Murat Karayılan’ın Taraf’ta yayınlanan mektubunda en çok ilgimi çeken satırlar şunlardı:

“Hiçbir bireysel çıkar gütmeden dervişane bir mücadele yaşamıyla halkların kardeşliği ve barışı yolunda bir hizmetçiyim.”

İnsan garip bir yaratıktır. Emrinde binlerce silahlı adam olsa bile konuşmaya, yazmaya, anlaşılmaya muhtaçtır. İster resim yapsın isterse savaş fark etmez, yaptıklarının bir mânası olsun ister. Bu da yetmez, bu mânâyı “ötekilerin” kabul etmesini ister. Murat Karayılan bile anlaşılmaya (=sevilmeye) muhtaçmış… Zaten şüphemiz yoktu Karayılan’ın da bir insan olduğundan.

“Ömrümün en güzel yıllarını harcadım insanları mutlu etmek için. Ne karşılık aldım? Hakaret ve sürgün hayatından başka?”

Bu sözler ise yüzlerce insanın katili ünlü Chicago’lu gangster Al Capone’a ait. Silah kullanarak siyaset(?) yapanlar ve rakiplerini öldürerek ticaret(?) yapanlar ne kadar benziyorlar birbirlerine. Peki intihar eden insanlar? Kendi canlarına kıyacak kadar toplumdan kopmuş(?) bu insanlar neden bir mektup bırakırlar? Kimi zaman kendilerini, kimi zaman cemiyeti suçlayan satırlar yazarlar? Ama hiç bir şey yazmasalar bile canlarına kıyma teşebbüsü ile bir MESAJ vermezler mi “ötekilere”?  Cana kıyma teşebbüsleri genelde yarım kalır. Dünya Sağlık Örgütü’nün istatistiklerine bakın. İntihar girişimlerinin çoğunun “başarısız” olduğunu görürsünüz. İnsanlar çoğu kez “kaza” ile yanlış yeri keserler, yeterince zehir yutmazlar, yeterince yüksek değildir atladıkları yer, kameralar gelene kadar atla(ya)mazlar. Neden? İntihar dahi bir mesajdır da ondan. Bir imdat çağrısıdır. Türlü acılar içinde kıvranan insanların “ötekilere” hitab eden, yazılmamış mektuplarıdır.

Bugün tanıtmak istediğim kitap insan nefsini yakından tanımanın kolay bir yolunu gösteriyor. Üstelik de iş hayatınızda, ailenizde işinizi kolaylaştıracak pratik bilgilerle dolu. Yazarı Dale Carnegie, kitabın ismi ise “Dost Kazanmak ve İnsanlar Üzerinde Tesir Yapmak Sanatı”. Bu tuhaf isimli kitabın baş tarafından bir alıntıyla devam edelim:

“7 mayıs 1931’de New York şehrinde korkunç bir insan avına tanık oluyordu. Haftalar süren takipten sonra Çift Tabanca Crowley sevgilisinin evinde kıstırılmıştı.  150 polis binayı çevirmiş, çatıyı delmiş içeri göz yaşartıcı bomba atıyorlardı. Crowley kendisine siper ettiği koltuktan istifade ederek polise kurşun yağdırıyordu. New York’un bu şık mahallesinde, binlerce kişinin gözleri önünde çatışma sürüp gitti. Gangsteri yakalayan polis şefi Mulrooney o güne kadar gördüğü en tehlikeli kişilerden bir olduğunu söyledi, Crowley sebepsiz yere öldürüyordu. Peki Crowley kendisini nasıl görüyordu? Gangser çatışma sürerken bir mektup yazmıştı. Yolun sonunda olduğunun farkındaydı. Şöyle diyordu:

‘Ceketimin içinde yorgun ve iyi bir yürek var. Kimseyi incitmeyecek bir yürek’

Polisle silahlı çatışmaya girmeden az bir zaman önce Long Island’dan geçiyordu Crowley. Bir trafik polisi arabasını durdu, ehliyetini kontrol etmek istedi. Çift Tabanca Crowley silahındaki bütün mermileri trafik polisinin göğsüne boşalttı. Sonra hızını alamadı. Arabasından indi, polisin silahını aldı, cansız bedenine bir el daha ateş etti. ‘kimseyi incitmeyecek bir kalbi‘ olan Çift Tabanca böyle bir adamdı işte. Crowley eletrikli sandalyeye mahkûm edildi. […] İdam edileceği odaya geldiğinde şunları söyledi :

‘işte kendimi savunmanın cezası!’

Crowley kendisini bir suçlu gibi görmüyordu…”

Murat Karayılan, Kenan Evren, Ogün Samast, onunla hatıra fotoğrafı çektiren polisler kendilerini “suçlu” sayıyorlar mı? Sanmıyorum. Hamile annelere, basket maçı seyreden kadınlara ateş eden PKK militanları kendilerini suçlu sayıyorlar mı? PKK için adam toplayan “silahsız” KCK elemanları kendilerini “suçlu” sayıyorlar mı? Sanmıyorum. Evet… Dale Garnegie’nin “Dost Kazanmak ve İnsanlar Üzerinde Tesir Yapmak Sanatı“ isimli eserini okumak gerek.

 

Resim: Al Capone’un ticarî rakiplerini “yendiği” bir gün; Amerikan tarihinde ünlü Sevgililer Günü Katliamı

 

 

İnsan nefsi ve suç üzerine tavsiye makaleler:

 Mevzuyu derinleştirmek için tavsiye iki kitap :

  • Ruh üzerine, (Peri Psykhes / de Anima) Aristoteles
  • İbn Rüşd’ün Aristoteles’e yazdığı şerh : Telhîsu Kitâbi’n-Nefs (çok iyi bir tercüme)

 

…Bu makale ilginizi çektiyse…

 

Kitap Tanıtan Kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

Kitap Tanıtan Kitap 2

Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 5 Yorum

  2. Yazan:Karayılan o mektubunda yalan söylüyor Tarih: Eki 12, 2011 | Reply

    Bense burada mektubun içeriğine ilişkin değerlendirmeler yapacağım. Karayılan’ın gerçek diye anlattığı uzun hikâyenin çoğu kısmı yalan. Örneğin “KCK bir örgüt değil bir sistem, özerklik kabul edilirse gelecekte uygulanacak bir sistem” demiş ama bizzat Öcalan’dan gelen bilgiler Karayılan’ı yalancı çıkarıyor. Öcalan, “KCK illegal bir yapılanma. KCK’nin ayrı bir yapılanması vardır, işte başı Kandil’dedir. KCK’nin bir sürü yerde örgütlenmeleri vardır, yapılanmaları vardır, Türkiye içinde de yapılanmaları vardır” demişti. Yani yapının bizzat örgüt olduğunu ve yapılarının mevcut olduğunu Öcalan kabul ederken, Karayılan’ın reddetmeye çalışması düpedüz aklımızla alay etmektir.

    Karayılan mektubunda 27 eylülde yazdığım “Aysel Tuğluk’a cevabımdır” başlıklı yazımda açıkladığım bir gerçeği, PKK’nın aslında savaşı başlatmaya 12 Haziran seçimlerinden önce karar verdiğini Duran Kalkan’ın anlatımlarıyla ispat etmiştim. Karayılan işte bu yazıya cevap veriyor. “Yazarınızın referans verdiği değerlendirmeler barış görüşmeleri çökerse PKK’nın alacağı tedbirlere yönelik değerlendirmeler, savaşın başlatılmasına yönelik değil” şeklinde bir açıklama getiriyor.

    Karayılan burada da doğruyu söylemiyor. Zira son KCK operasyonlarında ortaya dökülen ses kayıtlarındaki konuşmalar ile Duran Kalkan’ın anlattıkları öyle tedbir amaçlı planlar gibi görünmüyor. Kalkan şöyle demişti: “Hazırlık düzeyi bakımından hiçbir stratejik hamleye bu kadar güçlü ve hazırlıklı olmadık.

    Kaynak: Emre Uslu
    http://taraf.com.tr/emre-uslu/makale-karayilan-beyaz-bayrak-salladi.htm

  3. Yazan:Betigul Tarih: Eki 12, 2011 | Reply

    eksik olmus!
    asker ve polislerin isledikleri cinayetleri onlar 657 ye bagli diye mesrumu gosteriyorsunuz yoksa?

    devlet adam oldurur ve mesrudur demek ne kadar dogru birde bu tarafindan dusunun derim!

    saygilar,
    betigul

  4. Yazan:insan Tarih: Eki 12, 2011 | Reply

    “eksik olmus!
    asker ve polislerin isledikleri cinayetleri onlar 657 ye bagli diye mesrumu gosteriyorsunuz yoksa?

    devlet adam oldurur ve mesrudur demek ne kadar dogru birde bu tarafindan dusunun derim!

    Gerçekten öyle mi ? Kenan Evren ve Ogün Samast’ın suç arkadaşlarının da “hatırlanmış” olması bence yeterli. Yazıyı objektif buldum. Çünkü Kenan Evren devlet adına öldürmüştü Erdal Eren’i ve Evren’in yandaşları devlet adına işkence yapmıştı binlerce insana. Hırant Dink’i öldüren Ogün Samast ile fotoğraf çektiren devletin polisleri idi. MY’nin deyimi ile “insan olmadan Türk olmaya çalışırken” suç üstü yakalanmışlardı. Gerçekten güzel bir yazı. Teşekkürler.

  5. Yazan:çuvaldız Tarih: Eki 12, 2011 | Reply

    İnsan öldürenler sevilmeye muhtaçtır.(MY)

    İntihar dahi bir mesajdır da ondan. Bir imdat çağrısıdır. Türlü acılar içinde kıvranan insanların “ötekilere” hitab eden, yazılmamış mektuplarıdır.(MY)

    Öldürmek(intihar da dahil) kurtuluş için yazılmamış bir imdat çağrısı mı yoksa muhataplarını ebedi bir mahrumiyete mahkum ederek cezalandırma mı?

    İntihar etmek/öldürmek bir imdat çağrısı/mesaj değil. Eğer öldürmeye bir tür “çağrı” gibi bakarsak çözüm kapısının kilidini açabilecek en uygun anahtar olduğunu da söylemiş oluruz; son çare ölüm.Meşru cinayet!

    Bu yazınızı okuduğumda silsile halinde aklıma üşüşen kelimeler sırsıyla; meşru=>müdafaa=>tahrik=>taciz=>huzur
    Bu sıralama sondan başa doğru yapıldığında benim anahtar kelime olarak bu yazı başlığında sevgi kelimesiyle yer değiştirerek kullanacağım kelime huzur olurdu.

    Murat Karayılan, Kenan Evren, Ogün Samast, onunla hatıra fotoğrafı çektiren polisler kendilerini “suçlu” sayıyorlar mı?(MY)

    Hayır. Çünkü hepsi kendilerince tanımını yaptıkları bir huzur=düzen arayışındalar.Yaptıkları her eylemi mübah ve elzem olarak gördükleri muhakkak.

    “Hiçbir bireysel çıkar gütmeden dervişane bir mücadele yaşamıyla halkların kardeşliği ve barışı yolunda bir hizmetçiyim.”(MY)

    Bireysel çıkar: kardeşliğe, barışa adanmış ulvi bir hayat sürdüğüne inanmak; Öl/dür emri veren birine oldukça huzur veren bir düşünce olmalı!

    Kürt olduğu için kendisini sevmediğine inandıklarının öldürülmelerini(imha edilmelerini) emretretmek bireysel çıkarla nasıl ilişkilendirilebilir ki zaten!!!Kendim için yapıyosam namerdim hepsini Kürt kardeşlerim için yapıyorum. Minareyi çalan kılıfı hazırlar.; gasp edilen Kürlerin hakkı…vs..

  6. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Eki 13, 2011 | Reply

    Şiddeti yeniden sorgulatan objektif bir yazı olmuş gerçekten. Zira yazının en önemli özelliği, şiddet üzerine çokça tartışılmasına karşın, dikkatleri bu tartışmaların henüz konuşulmayan boyutuna, yüzeyin altında saklı kalmış gerçeklere çekmesidir. Kısaca politik açmazların tuzağına düşmeden şiddet ile varlık olarak İnsan’ın ilişkisi irdelenmiş. Ki her geçen gün birey/insan olarak kendimizi şiddet sarmalının içinde bulduğumuz bu kritik süreçte tam da bu sorgulamaya ihtiyaç vardır.

    Kıymetli Mehmet bey,
    Biz okurları yeniden düşünmeye sevk eden bu güzel çalışma için teşekkür ediyorum. Konuya dair görüşlerimi kısmet olursa daha geniş biçimde paylaşmaya çalışacağım.

    Saygı ve selamlarımla

  1. 4 Trackback(s)

  2. Kas 7, 2011: Son 30 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce
  3. Ara 7, 2011: Son 90 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce
  4. Eki 30, 2016: Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!
  5. Mar 10, 2017: İyi Psikolog / Noam Shpancer | Ne Mutlu "İnsan'ım" Diyene!

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin