RSS Feed for This Post

KCK Davası, Profesörler ve Eşşekler

 1990’lı yılların başı. Kanada’nın başkenti Ottawa’dayız. Ömrünü teleskop başında geçirmiş, yıldızların, gök taşlarının, gezegenlerin hareketleri üzerine keşifler yapmış bir “profesörün” tutuklanması gazete manşetlerinde. Kız öğrencilerinden biri cinsel tacize uğradığını iddia ediyor. Profesörün yakın dostları ve ailesi ise çılgına dönmüş:

“Nasıl olur da ülkemizin gurur kaynağı olan bu bilim adamını tutuklarsınız?”

Yerel gazeteler de öfkeli. Mahkemeyi Ortaçağ Avrupasının Engizisyonu ile karşılaştırmakla yetinmiyorlar:

“Bluğ çağı krizindeki sivilceli kızların saygın bir bilim adamını lekelemesi bu kadar kolay olmamalı!”

 Dava görülmeye başlıyor. Kızcağız profesörün notla şantaj yaptığı telefon görüşmelerini kayda almış. Hocasının “bedensel artıklarının” bulaştığı kıyafetlerin analizi şüpheye yer bırakmıyor. Bu arada medyanın yoğunlaşan baskısı altında eziliyor kızın ailesi. Babası profesör değil, “sadece” orta okul mezunu bir otobüs şoförü, anne ise ev kadını. Genç kız mahkemenin sonucunu bekleyemeden intihar ediyor. Profesör cezaevine yollanıyor… Yanında staj yaptığım “bilim adamı” da bir profesör. Öğle yemeğinde konuyu açıyorum ve ne düşündüğünü soruyorum. Kısacık cevabı meselenin özeti gibi:

“Tahsil cahilliği yok eder, eşşekliği değil!”

 Evet, meslekî bilgi insanı erdemli yapmaz. İyi – Kötü ayrımı yapmak, İyi’den yana davranacak gücü ve cesareti kendinde bulmak meslekî tahsille olmaz. Profesörler, generaller, doktorlar, gazeteciler ve imamlar da herkes gibi suç işleyebilirler. Master ve doktora yapmış olmak, yabancı dil bilmek insanı kötülükten uzaklaştırmıyor. Ama bir musluk tamircisi ya da bakkal tutuklanırsa Türkiye’nin gazetecileri rahatsız olmuyorlar. “Bir bakkal tutuklanmış, bu ne rezalet? Bu ne biçim demokrasi?” diye bir manşet görmedim hiç. Oysa Ergenekon davasında basının bir kısmı vatansever(?) generallerin tutuklanmasına çok bozulmuştu. Şimdi KCK davasıyla birlikte tutuklanan profesörler var. Bizim(?) basın yine teyakkuzda. Taraf, Radikal… Nereye baksam “saygın bir profesörün” tutuklanmasına bozuk atan köşe yazarları. 

Devlet Bahçeli’nin de “profesör” olduğunu biliyor muydunuz? Van depreminde ırkçılığa karşı tavır koyan “cici” Bahçeli. Aynı Bahçeli yine Doğu Anadolu’da yaptığı bir seçim mitinginde halkın üzerine yağlı urgan atmıştı. (Bkz. Psikopatlık ve Karizma) Aynı Bahçeli Can Dündar’ın kendisiyle yaptığı bir röportajda arabasının bagajında meyve sandıkları içinde silah taşıdığını anlatmıştı! Evet… Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde iktisat doktorası yapmış ve aynı üniversitenin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Politikası Ana Bilim Dalı’nda 1987 yılına kadar öğretim üyeliğini sürdürmüş. Bir üniversite hocası düşünün. Amfide ders veriyor. Kitap yazıyor. Ekonomiden bahsediyor, siyaset felsefesinden, Smith, Locke, Arendt, Tocqueville, Marx… İmtihan kâğıtlarını okuyor. Öğrencilerle şakalaşıyor. Park yerindeki arabasının bagajında makineli tüfek var. İnsan öldürmeye yarayan bir “alet” var. Üniversite öğrencilerinin birbirlerini solcu/sağcı diye takır takır vurduğu seneler.

 Düşünen gazeteci olur mu?

Gaztecilik zor meslek. Hem ciddi olacaksın hem şaklaban. Hem bilgilendireceksin hem de “reyting” yapmak için tellal gibi bağıracaksın “skandaaaal, rezaleeeet, flaş … flaş … flaş … şok … şok … şok” diye. Eh ancak bu kadar oluyor. Sadece Türkiye’nin gazetecileri değil. Dünya basını da böyle savruluyor bir saçmalıktan diğerine. Meselâ ünlü yönetmen Roman Polanski‘nin mahkemesi geliyor aklıma. Ve tabi sanatçı olduğu için nasıl da korunduğu, bir ilâh gibi “hata etmez, hesap vermez” ilân edildiği:

 “…Roman Polanski Jack Nicholson’a ait bir villada 13 yaşındaki bir insan olan Samantha Geimer ile fotoğraf çekimi yapıyor. Çekim bitince şampanya ve uyuşturucu teklif ediyor. Kızın itirazlarına rağmen cinsel ilişkiye giriyorlar. Mahkemede Polanski ilişkiyi kabul ediyor ama tecavüz suçlamasını reddediyor. Alkol içmeye zorladığı ve uyku ilacı verdiği suçlamalarını da. ABD’den kaçıyor Polanski.

Dönemin Fransa kültür bakanı Frédéric Mittérand Polanski’yi destekliyor. “Eski dosya” vs diyerek sulandırmaya çalışıyor. İktidar partisi UMP’nin sözcüsü Frédéric Lefebvre de destek oluyor. SACD (Senaryo Yazarları Derneği) Polanski’ye destek için bir imza kampanyası başlatıyor. Sanatçılardan Costa-Gavras, Monica Bellucci, Fanny Ardant, Bertrand Tavernier kampanyaya imza ile destek veriyorlar. Siyasetçilerden Jack Lang ve Bernard Kouchner de destekçiler arasında…” (Gazeteci ve Sanatçı Hukuk’un Üstünde midir?)

 Derin Düşünce’de yazar olmak isteyen gençlere söylediğim ilk şeylerden biri “köşe yazısı okumayın, düşünme kabiliyetiniz azalır”. Çünkü düşünmek için insanda bir kaç şey bulunması gerekir:

  • Düşünme arzusu,
  • Eleştirel bakış,
  • Zaman.

Ne yazık ki Türkiye’nin köşe yazarları içinde bu üçüne birden sahip olan çok az.

 Aaa? Bilim adamı suç işler mi?

Okumayı, öğrenmeyi hep sevmişimdir. Kalın gözlüklü, beyaz gömlekli o insanları görünce içimde hep bir saygı uyanır. Yıllarını bir konuya vermiş, yıldızları, insan vücudunu ya da kuşların sindirimini incelemiş o dağınık saçlı, pipolu insanları severim, elimde değil. Bu sevginin gözlerimi (biraz) kör ettiğini de gençlik yıllarımda fark etmiştim: Bir üniversitede iki profesör arasındaki kişisel takışmaya tanık olduğumda çok şaşırmıştım. Gözümde bu kadar büyüttüğüm bu “bilim insanları” nasıl olur da kibir, kıskançlık, öfke, para sevgisi gibi nefsanî hastalıklardan muzdarip olabilirlerdi?

 Sorumluluğu ister kendi saflığıma yükleyeyim isterse bana verilen pozitivist eğitime, ortada bir hata vardı. Evet, “bilim insanı” da herkes kadar … insandı. Bilim insanı da karısına bir tokat atabilir, vergi kaçırabilir, alkollü araba kullanabilirdi. Bizim bilim insanlarını gözümüzde bu kadar büyütmemiz ise basbayağı bir körlükten ibaretti.

 İnsanlık tarihine bakın, “bilim insanları” sadece adi suçlar işlemekle de yetinmiyorlar. Soykırımlara, teröristlere, kanlı diktatörlere bile hizmet edebiliyorlar:

 Geride bıraktığımız eylül ayında İngiltere ve Almanya’da tutuklanan Arap kökenli El-Kaideci teröristlerin doktor olmaları, tıp ve kimya alanındaki bilgilerini sivilleri öldürmek için kullanmaya çalışmaları herkesi şaşırttı. Fransız Le Figaro gazetesi hayretle “hayat kurtarmak için okumuş bir doktor nasıl olur da bilgilerini öldürmek için kullanır?” diye soruyordu.

Aslında söz konusu Fransız gazeteci Avrupa’nın yakın tarihini bilseydi bu kadar şaşırmazdı. Zira o zaman Alman doktor Josef Mengele’nin ve Avusturyalı doktor Aribert Heim’ın Auschwitz-Birkenau toplama kampında insanları anestezi kullanmadan kestiklerini ve beyinlerine zehirli maddeler zerk ettiklerini bilebilirdi. Bilimi insanlara zarar vermek için kullanan doktorlar arasında Heinrich Himmler’in emriyle Çingeneler gibi “aşağılık ırkları” kısırlaştırmak için bilimsel araştırmalar yapan Karl Clauberg de anılabilir.

Fakat bilim ile zulüm yapmak Nazilerin tekelinde değil elbette. Rus bilim adamları tıp, kimya ve psikoloji alanlarındaki bilgilerini Sovyet Rusya’nın gizli servisi KGB’nin (Комитет Государственной безопасности) sorguları için kullandılar soğuk savaş yıllarında. Ama bundan daha da çarpıcı olanı psikyatristlerin yardımıyla politik muhalefetin bir akıl hastalığı olarak ilânı ve kabulü oldu. Öyle ya, komünizme karşı çıkmak için insanın deli olması gerekirdi(!) Bu şekilde mahkeme gibi masraflı bürokratik detaylardan kurtulan komünist idare binlerce insanı hızla tımarhanelere gönderdi. Tabi gene doktorların yardımıyla verilen “kimyasal eğitim” sırasında “yanlışlıkla” ölenler de oluyordu!

Bosna Savaşı sırasında işlediği soykırım ve savaş suçlarından dolayı hâlâ aranan Radovan Karadziç de doktor değil miydi? Kaçak nakil organ piyasasında Komünist Çin’deki idam mahkûmlarından alınan organların bolluğu da Çinli cerrahların irşada ihtiyacı olduğunu göstermiyor mu?

Bilim adamları acaba sadece savaş gibi istisnaî durumlarda mı vicdanlarını askıya alıyorlar? Bu o kadar da kesin değil. ABD’deki Vanderbilt Üniversitesi bünyesinde fakirlere ücretsiz sağlık hizmeti veren bir bölümde 751 hamile kadına radioaktif madde vererek çocuklar üzerindeki etkisini 20 yıl boyunca test eden araştırmacılar bunun en güzel örneği. Elbette bazı çocuklarda tümör oluştuğunu söylemeye gerek yok. » (Evrimcilerin iç hastalıkları)

Sonuç

KCK’nın siyaset okulunda “ders veren” bazı profesörler tutuklanmış. Vakti ve düşünme arzusu olMAyan köşe yazarları ayaküstü bir şeyler karalamışlar: “Ders vermek suç mu? Bir profesör tutuklanabilir mi? Bu ne biçim demokrasi?”

 Hayatımın son 20 senesini Batı’da geçirdim. Türkiye’nin çeyrek aydınlarının hayran oldukları demokratik ülkelerde: İngiltere, Fransa, ABD ve Kanada. Bu ülkelerin hiç birinde bir terör örgütünün, meselâ El Kaide’nin “siyaset okulunda” ders veren profesörlerin rahat bırakılacağını sanmıyorum.

 KCK’nın ne olduğunu bizzat KCK ekibi tarafından kaleme alınan dokümanı okuyarak öğrenmenizi tavsiye ederim: “KCK Sözleşmesi”.  Tabi vakti, düşünme arzusu olan okurlar için söylüyorum bunu.

 

 

… Makaleye “komşu” konularda okumak için…

 

 Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizm Demokrasiyi Susturunca

Halkın iradesi liberalizm ile çatışırsa ne olur? 2008′de başlayan ekonomik kriz sürmekte. Eğitim, sağlık ve güvenlik hizmetlerine ayrılan bütçeler kırpılırken batan bankaları kurtarmak için yüz milyarlarca dolar harcanıyor. Alın terinin finans kurumlarına peşkeş çekilmesini istemeyenler protesto ediyor. Ama batılı devletler polis copuyla finans sektörünü savunmaktalar. Ne oldu? Bütün nüfusun binde birini bile temsil etmeyen bankacıların çıkarları geri kalan %99.99′un önüne nasıl geçti? Alıp satma, üretip tüketme özgürlüğü nasıl oldu da halkı finans sektörünün kölesi yaptı? Mal, hizmet ve sermayenin serbest dolaşımı uğruna halkın iradesi çiğnenebilir mi? Okuyacağınız kitap demokrasi ile  liberalizmin savaşı üzerinedir. Buradan indirebilirsiniz.

Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler

Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor. Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon  ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.

Derin MAЯҖ

Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden? 

 Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok.  Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 52 Yorum

  2. Yazan:burak Tarih: Kas 4, 2011 | Reply

    Evet, “bilim insanı” da herkes kadar … insandı. Bilim insanı da karısına bir tokat atabilir, vergi kaçırabilir, alkollü araba kullanabilirdi. Bizim bilim insanlarını gözümüzde bu kadar büyütmemiz ise basbayağı bir körlükten ibaretti.

    Elbette. Bu kısmına hiçbir itirazım yok. Yalnız yargı yoluyla hukuksuzluk yapıldığına şüphe duyulduğunda ne olacak? Bizim savcılarımız, polislerimiz, yargıçlarımız “asssla hata yapmaz” mı diyeceğiz? Böyle dediğimizde bir başka körlüğe savrulmuş olmayacak mıyız? Neticede bunlar da insan. Aha N.Ç davasındaki karar rezaleti ortada. 13 yaşındaki çocuğa tecavüz eden 26 zanlıya hafifletici nedenlerle ceza indirimi yapılmış, karar, yargıtayca da onanmış. Peki N.Ç davasındaki hukuki süreçte görev alan hukuk insanlarının N.Ç’yi mağdur eden bu yanlış kararın benzerinin/aynısının, eşşek diye tanımladığınız insanlara uygulanamayacağının/yargının siyasallaş(a)madığının bir garantisi var mı?

    Sayın Yılmaz, yazar adaylarınızı köşe yazılarından uzak tutma tembihiniz çok yerinde. Yılmaz Özdil okuyan birinin sağlıklı düşünme kabiliyetini yitirme riski yok diyemem:)
    Ancak üzgünüm, medyadaki yazar çizer kadrosunun olur olmaz korusunu eleştireceğim derken, sanki düşünmeye davet etmekten çok düşünmemeyi teşvik etmişiniz gibi geliyor bana.

  3. Yazan:Vedat Tarih: Kas 4, 2011 | Reply

    Sayın Mehmet Yılmaz, yazılarınızı bir yıla yakın bir süreden beri takip ediyorum. Bir bütün olarak Derin Düşünce sitesini çok önemsiyorum. Çok önemli düşünceler üretiliyor sitenizde. Bunun için tüm Derin Düşünce mensuplarını tebrik ediyorum.
    Kürt Sorunu konusundaki düşüncelerinizi de izliyorum. Bu konuda da çok farklı düşündüğümü söyleyemem. Sol gelenekten gelen bir insan olmama rağmen BDP’yi kendime hiç yakın da bulmam. Demokrasi mücadelesi içindeki tavırlarının hiç birini doğru bulmam. Ama yüz binlerce insanın oyunu alarak mecliste gurup kurmuş bir partinin bir etkinilğini (siyaset okulu) KCK nın bir faaliyeti olarak değerlendirmek hangi mantıkla izah edilebilir. Tamam BDP ve KCK nın akrabalığı inkar edilemez. Ama bu demek değildir ki ikisi aynı şeydir. Eğer ikisini aynı şey sayacaksak parti kapatmaya çalışan mercileri eleştirmeyelim,kapatmalarını salık verelim. Saygılarımla

  4. Yazan:beytullah emrah Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    Büşra Ersanlı’nın tutukluluğuna gösterilen tepkilerin profesör olmasından ziyade sürecin keyfiliğine ilişkin olduğunu düşünüyorum. nitekim savcılığın sorduğu sorular da aslında hukuki değil siyasi bir karar olduğuna işaret ediyor:

    PROF. ERSANLI’NIN SAVCILIKTA YANITLADIĞI SORULAR…

    NOT 1: ‘KENDİ KADERİNİ BELİRLEME HAKKI’

    Soru: Notlarınızda ‘kendi kaderini belirleme hakkı’ yazılı. Bunu niçin yazdınız?

    Cevap: Burada yazılı olan ‘Türkiye’nin imzalayıp onayladığı BM sözleşmelerinde ‘Halkların kendi kaderini belirleme hakkıdır. Burada o vurgulanmaktadır.

    NOT 2 : ‘YEREL YÖNETİMLERİN ÖZERKLİĞİ’

    Soru: Notlarınızda ‘yerel yönetimlerin özerkliği’ yazmaktadır. Bunu niçin yazdınız?

    Cevap: Avrupa yerel yönetimler özerklik şartını imzaladı. Ayrıca şu an ki genel siyasi eğilimi de katı merkeziyetçi yönetimden, yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi yönündedir. Bu sorunun ‘silahlı terör örgütü ile’ en ufak bir ilgisi yok.

    NOT 3: ‘İSPANYA ÖRNEĞİ’

    Soru: Notlarınızda ‘İspanya örneği’ yazmaktadır. Bunu ne demek?

    Cevap: Bizzat değişik dönemlerde hükümetler ve mevcut hükümette İspanya, İngiltere örneklerinde etnik sorunun çözülmesiyle ilgili incelemeler, araştırmalar yapmadılar mı? Halen de yapılmıyor mu?Bu sorununda iddia edilen suçla delil olarak en ufak ilgisi yok.

    NOT 4: ”TÜRKİYE VATANDAŞLIĞI’

    Soru: Notlarınızda ‘Türkiye vatandaşlığı’ yazmaktadır. Niçin böyle yazdınız? Niçin Türk vatandaşlığı değil?

    Cevap: Bu sorunun suçlama ile ne ilgisi var. 1921 Anayasası dahi Türkiye vatandaşlığı kavramı yer almıştır. Sonra değiştirilmiştir. Şu anda yaygın eğilim yine Anayasal olarak Türkiye vatandaşlığı kavramına dönülmesi yönündedir.

    ‘ROJ TV NİÇİN SİZİ PROGRAMA ÇAĞIRDI’ SORUSU

    Öte yandan savcılık sorgusunda sorulan sorular ile Ersanlı’nın telefonlarının dinlenildiği de ortaya çıktı. Savcılık sorgusunda Ersanlı’ya “Yapılan dinlemelerde terör örgütünün propagandasını yapan Roj TV de programa çağrıldığınız tespit edildi. Roj TV neden size programa çağırdı?” diye soruldu.

    Ersanlı’nın bu soruya, “Bu programa katılmadım ve gitmedim. Kaldı ki, geçmişte AKP ve diğer partilerde milletvekilliği hatta bakanlık yapmış şahsiyetler zaman zaman Roj TV’ye programlara katıldı” dediği öğrenildi.

  5. Yazan:MY Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    Vedat Bey Selam,

    itiraz ettiginiz yer çok mühim gerçekten de:

    “Tamam BDP ve KCK nın akrabalığı inkar edilemez. Ama bu demek değildir ki ikisi aynı şeydir. Eğer ikisini aynı şey sayacaksak parti kapatmaya çalışan mercileri eleştirmeyelim, kapatmalarını salık verelim. “

    Gerçek su ki PKK, KCK ve BDP organik olarak bagli. Ancak bu durum büyük ölçüde T.C.’nin hatali politikalarinin bir sonucu.

    Yani ESKiDEN terör eylemlerine katilmis insanlarin BDP veya baska siyasi partiler içinde yer almasini KABUL ETMEK ZORUNDAYIZ. “eskiden terörist idi, niyeti bozuk bunun” dersek niyet okumus oluruz, %100 haklisiniz.

    Ama dikkat ederseniz “ESKiDEN ” diyorum. Yani eger PKK siyasallasma yolunu seçtiyse ve bunu KCK/BDP üzerinde yapacaksa bu tercih fiiliyata dökülmeli. Aksi takdirde BDP ile AKP, CHP, vs bir meseleyi görüsürken PAT bir bomba patlar, 3 polis ölür, iki bebek ölür, filan partinin eli zayiflar, falan partinin eli güçlenir. Yani hem siyasal yol isteyip hem de terörü terk etMEmek sakat.

    Yoksa ESKi PKK’lilari mecliste görmeyi kabul etmek zorundayiz. Dersim katliamindan OHAL’e uzanan dönemin bedeli bu.

  6. Yazan:KowaRaman Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    “Tahsil cahilliği yok eder, eşşekliği değil!”

    Çok doğru bir sözmüş. Bundan 90 yıl önce yapılmaya çalışılanları,bu gün sözde herkese özgürlük,LAİKLİK,demokratlık,İSLAM kardeşliği ve bilimum insani vasıflara atfederek icra edilmesi ve mevcut statükonun yok edilmesi yerine sadece el değiştirdiğini anlamak için tahsile hiç gerek yok sanırım…

  7. Yazan:MY Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    Selam Beytullah,

    Müsadenle iki soru sorarak baslayayim:

    1) Sakarya’da bir islamî gençlik dernegi toplanti yapsa ve seni konusmaci olarak çagirsa gider misin? ( “evet” dedigini farz ediyorum)

    2) Sakarya’da bombali saldirilar, sivil ölümleriyle adi duyulmus bir “islamî” örgüt olsa ve örgüt bir fikir atölyesine seni davet etse gider misin? Neden?

    Ne yazik ki bizim basin son derecede seçkinci. KCK kapsaminda tutuklananlarin içinde bir tane bile “göbek kasiyan” adamin hakkini savunan yok degil mi? Oysa bir sürü belediye çöpçüsü, issiz vb tutuklanmistir degil mi? Neden profesörler öne çikti birden bire?

    Sahsen basinda tutuklanlar sirf “profesör” oldugu için tepki veren bir sürü yazi okudum, TV’de de dir dir eden çok. Tipki gazeteci ve profesörlerin Ergenekon’dan tutuklanmasi sirasindaki itirazlar gibi.

    tutukluluk süresinin uzunlugu ve gerekçelerin gizli tutulmasi gibi “usül” konusundaki itirazlara katiliyorum. 50 kisinin katili de olsa neden tutuklandigi derhal bildirilmeli.

    Tabi bu noktada hukukî degil ama vicdanî bir itirazim da var: 28 subat’tan sonra ney çaldigi, hat veya osmanlica kursuna gittigi için, TESETTÜRLÜ karisi oldugu için tutuklanan / fislenen arkadaslarim vardi. Daha dogrusu bu “gerekçeler” yazili degildi, sorgu sirasinda yüzlerine tükürükle beraber servis edildi. Bu insanlarin akademik kariyerleri yok edildi. Ünvanlari, maaslari ellerinden alindi… Peki, benim vicdanimin oltasina takilan nedir?

    Gerek Ergenekon gerekse KCK profesörlerinin 28 subat darbesinden sonra takindigi tavir neydi? Müslüman meslektaslarini nasil ve ne kadar savundular?

    Hadisenin bu boyutunu da unutMAmak gerek degil mi?

  8. Yazan:Konyalı Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    “nitekim savcılığın sorduğu sorular da aslında hukuki değil siyasi bir karar olduğuna işaret ediyor”

    Beytullah Bey, iddianame açıklandı mı? Sorulan sorular tamam da, gerçek tutuklama sebebi nedir?

  9. Yazan:Sinan Topçu Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    Eger öyle seckinleri korumaya girersek kimseyi mahkeme önüne koyamayizki!!!! Alin iste, bu da eski bakan:

    “Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin, Mehmet Ağar’a, ”Susurluk davası” kapsamında, ”cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturduğu ve yönettiği” gerekçesiyle verdiği 5 yıllık hapis cezasının gerekçeli kararı açıklandı.Mahkemenin gerekçeli kararında, ”Ağar’ın, cürüm işlemek amacıyla kurulan silahlı örgütün yöneticisi olduğu” kaydedildi.”

  10. Yazan:KowaRaman Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    “Gerek Ergenekon gerekse KCK profesörlerinin 28 subat darbesinden sonra takindigi tavir neydi? Müslüman meslektaslarini nasil ve ne kadar savundular?”

    Sayın Mehmet Yılmaz, 2 tane sorum olacak bu sözünüzle ilgili.
    1.Kimse bilmediği şeyleri mi biliyorsunuz? Yani,ergenekon ve kck davalarından alınan sanıkların suçlu olduğunu idda etmişsiniz gibi bir sonuç ortaya çıkıyor? Sanırım bu davalar hala devam ediyor. Hiçbir hüküm yok diye biliyorum ben,yanlış mı biliyorum acaba?
    2.İdda ettiğiniz gibi ise, haksızlık yapana haksızlıkla cevap vermek İslam da var mı?

    “Ne yazik ki bizim basin son derecede seçkinci. KCK kapsaminda tutuklananlarin içinde bir tane bile “göbek kasiyan” adamin hakkini savunan yok degil mi? Oysa bir sürü belediye çöpçüsü, issiz vb tutuklanmistir degil mi? Neden profesörler öne çikti birden bire?”

    Sizce neden profesörler öne çıkmıştır birden bire. Yoksa idda ettiğiniz gibi bu profesörler kck lı ve kck nın kafa takımı olduğu için mi ve devlet artık kafasını kesip bu terör örgütünü kökten bitirmek için mi? benim aklıma bu cevap geldi…

  11. Yazan:Nurullah Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    “Ama yüz binlerce insanın oyunu alarak mecliste gurup kurmuş bir partinin bir etkinilğini (siyaset okulu) KCK nın bir faaliyeti olarak değerlendirmek hangi mantıkla izah edilebilir?” (Vedat)

    PKK’ya yakın bilinen Fırat Haber Ajansı diyor ki :

    KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, bir açıklamasında, “Bağımsız Kürdistan’ın Devrimci Halk Savaşı ile kurulabileceğini, Siyaset Akademileri‘nde yetiştirilen örgüt mensuplarının da bu savaşta etkin bir şekilde yer alacağını” söyledi.

  12. Yazan:Sümeyye Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    Beytullah Emrah Bey, soru ve cevapları cımbızlarken öyle bir savrulmuşsunuz ki, sizi tanımasam PKK yanlısı olduğunuzu düşüneceğim.
    1) Profesör Büşra Hanım PKK’nın içinde kullanılan kod adlarıyla hitab ediyor çalışma arkadaşlarına. Yani hanımefendi sadece BDP’li değil, PKKlı da.
    2) Sivillerin öldürülmesinden rahatsızlık duymuyor, KCK ve PKK’nın kadın kolu gibi yapıların statülerini, sözleşmelerini yazıyor.
    3) Bebekleri öldüren PKK’nın Amerika terörist listesinden çıkarılmasını istiyor.
    4) Büşra Hanım üstelik ırkçı ! Kürtlerin dışında Arapların, Türklerin ve daha bir çok etnik ve dini grubun yaşadığı « Kürdistan » bölgesini bir tek Kürtlerin yönetmesini istiyor.

    Irkçı ve marxist fikirleri, kanlı yöntemleri destekleyen Büşra Hanım’ı savunmanıza çok şaşırdım Beytullah Emrah Bey. Sizi tesettür ile ilgili mücadelenizden tanıyorum. Bir Müslümanın böyle bir kadını savunmasına gerçekten hayret ettim

  13. Yazan:KowaRaman Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    aha. bu ne ya. burada fikir üreten insanlar mı var.yoksa kafalarına sokulan bir fikrin peşinden giden fikir ayakları mı var? Bir insanı bir yorumundan dolayı pkk lı yapmak? ALLAHTAN sn. sümeyye tanıyormuş beytullah beyi. beni tanımıyor. yorumlarıma baksa bu yorumları kandilden yazdığıma şahitlik edecek sanırım.

    “1) Profesör Büşra Hanım PKK’nın içinde kullanılan kod adlarıyla hitab ediyor çalışma arkadaşlarına. Yani hanımefendi sadece BDP’li değil, PKKlı da.”
    kod ad filan yok ortada. sanırım başbakın akademilere terörist ismi verilmiş sözünden bahsediyorsunuz. ama o isimler teröristlere değil,polis kurşunuyla öldürülen 2 tane üniversite öğrencisine ait. aya da bu kast ettiğiniz şeyi ispatlayın lütfen. Ayrıca bdp li olmak suçsa,bu partiye oy veren milyonlar da suçlu olmuyor mu?
    Diğer yazdıklarınız da “sözde” kalan ifadeler. Bunların da ispatı yokturdur sanırım.
    Ayrıca istenilen şey,ortak bir şekilde bu toprakları yönetmek. bunun yolu da eyalet sistemi yapılardan geçiyor. adına ne derseniz deyin.ama devletimiz buna karşı çıkıyor. yoksa bizim devletimiz hala faşist mi?
    Bu yazdıklarınız iddanamede yoktur.yoksa şimdiye çoktan bu insnalar müebbet yerdi sanırım. varsa da ispatı zaman alacak.yanlış da olsa işleyen bir adalet sistemimiz var çok şükür…

  14. Yazan:MY Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    Kimse bilmediği şeyleri mi biliyorsunuz? Yani,ergenekon ve kck davalarından alınan sanıkların suçlu olduğunu idda etmişsiniz gibi bir sonuç ortaya çıkıyor? Sanırım bu davalar hala devam ediyor. Hiçbir hüküm yok diye biliyorum ben,yanlış mı biliyorum acaba?(KowaRaman)

    Darbecilerin suçlu oldugunu BiLMEK için Ergenekon davasinin bitmesini beklemem gerekmiyor. 12 Eylül oldugunda 10 yasimda idim. Hatirladigim çok sey var. “Ordu göreve” veya “asker rahatsiz” diye manset atan postal yalayici gasteci müsveddelerinin de silivri’de olmasi uykumu kaçirmiyor, kusura bakmayin.

    “…Yoksa idda ettiğiniz gibi bu profesörler kck lı ve kck nın kafa takımı olduğu için mi …” (KowaRaman)

    Bildigim kadariyla ne Pol Pot, ne Mao ne de Stalin elleriyle kimseyi öldürmediler. Ama savunduklari ideoloji (=marxizm) amaç ugruna (=sinifsiz toplum) araçlari (=insanlari) öldürmeyi mesru görüyordu. Modern çagin TOTALiTER rejimleri böyle isliyor. Suç var ama suçlu yok. Daha dogrusu ufalaniyor, bürokrasi ya da Piyasa denen mekanizmalar suçu herkese dagitiyor. Tipki “emir kulu” erlerin diyarbakir 5 nolu askeri cezaevinde Kürtlere iskence yaparken suçlu olmagidi(!) gibi. Eger Büsra Hanim da gelecegin Stalin’i veya Pol Pot’u olmaya heveslendi ise çok geç olmadan durdurulmasinda fayda var.

    Genelde PKK / KCK ekibine baktigimda da ilke ve yöntem olarak halk iradesine degil silah gücüne dayanan bu anlayisi görüyorum. Arzu eden okurlar bu kitaptan Marxizm’in teorisi ve pratigi detayli bilgi ve çok sayida kaynak, referans vs bulabilirler. (Marxizmi totaliter ve tehlikeli yapan unsurlarin kismen kapitalizme ve Islamciliga da sirayet edebilecegini yine bu kitapta ele aldik):

    Derin MAЯҖ

    Etrafınızda “ben solcuyum” diyen kaç kişi var? Birgün Ya da Cumhuriyet Gazetesi, Türk Solu Dergisi okuyan? Yürüyüşlerde Marx, Lenin, Deniz Gezmiş ve Atatürk posterlerini yanyana taşıyan kişileri tanıyor musunuz? İşçi sendikalarında aktif rol oynayan dostlarınız var mı? Bu insanlar hasretle beklediğimiz sol muhalefeti kuramadılar bir türlü. Neden?

    Marxist ve Marxçı (Marx’a dair ama marxist olmayan) miras ile yüzleşmedi Türk solcuları. Oysa Marx anlaşılmadan hiç bir sol projenin anlaşılmasına da imkân yok. Leninist, Stalinist, Maoist… Hatta Kuzey Avrupa’nın sosyal demokrat modellerini de çözemezsiniz. Marx’ın bıraktığı yerden devam edenleri anlamak için de gerekli bu okuma; dünya soluna bugünkü şeklini veren düşünürleri anlamak için: Rosa Luxemburg, Ernst Thälmann, Georg Lukács, Max Adler, Karl Renner, Otto Bauer, Walter Benjamin, Jürgen Habermas,… Buradan indirebilirsiniz.

    Evet, Kürt veya Türk, bebeklerin hayati benim nazarimda marxizm/leninizm ile Kürt irkçiligini bagdastiran bir laboratuar ülkeden daha kiymetli. Basindaki haberleri, KCK sözlesmesini, PKK deklarasyonlarini ve yukaridaki yorumlari sentezlersek Kürt Irkçisi pseudo-Marxist bir örgüt Kürtler de dahil herkesi öldürerek bir devlet kurmaya çalisiyor. Bu çilginligin engellenmesi Türkiye’nin hakki degil ÖDEViDiR!

  15. Yazan:KowaRaman Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    (MY) Ergenekon sadece 12 eylülle ilişkili değil. Ben ve benim gibi 8 yaşındayken,gözleri önünde tüm aile fertlerini toplayıp babasına türlü işkenceler yapıldığını görmek zorunda bırakılan binlerce insan da var. Görmekle birlikte suçluların ERGENEKON kalıbına sığdırılmaya çalışılan insanlar olduğunu da biliyorlar. PKK nın bir ergenekon misali yapıdan ötürü terör yaptığını da biliyorlar. Burada bu siteyi takip etmemin sebebi böyle bir ortak noktamızın olması. Ve maksadım ayrıştırmadan ziyade daha çok birleştirecek fikirlerin ortaya çıkması.
    Kitabı da okudum,benzeri burada önermediğiniz kitapları da. Maodan,Stalinden bahsediyorsunuz. Ama Marx ve Lenindne değil. Çünkü bunların teoriğinde mao ve stalinin yaptığı saçmalıkların olmadığını sizde biliyorsunuz KİTAPTAN anladığım kadarıyla. Ayrıca bazı şeyleri yanlış biliyorsunuz. PKK sadece ve sadece marksist leninist ideolojiyle yola çıkmıştır. Maoist ya da stalinist fikireri benimsemiyor
    Şu anki hareket ise tamamen yeni bir ideoloji üzerinden yürütülmektedir. Demokratik modernite üzerinden! Şimdi yapılan terörün sorumlusunun ise sadece dağlardaki insanlar değil,kendi içimizdeki bir çok insan olduğunu da biliyorsunuz! Nasıl 90 lı yılarda devlet pkk yı tümden yok sayma ve bitirme uğraşına giriştiğinde her yer her kesimin terörüyle vahşete uğramışken,şimdiki durum neyin nesidir sizce? daha düne kadar kan dursun diyorduk hala da diyoruz,bunu 90 ların yöntemleriyle mi bitireceksiniz?2007 deki yazınızda özel harekatcılardan bahsetmişsiniz. Şimdi de oldu ne kadar güzel. Ama 90 larda da vardı bu birimler!
    Siz müslüman marx tan bahsediyoruz. Dünyanın bu kadar belaya(!) uğramasına sebep olan bu insana bu kadar iyimser bakabiliyorsunuz da,daha düne kadar kurtuluş mücadelesi verdiğiniz insanlara mı iyimser bakmak zor geliyor. Mevcut sistemin normlarından kurtulmanızı öneririm size. aksi taktirde aynı hatalar yapılmaya devam eder. Ve suçsuzlar bazılarının KİBRİ yüzünden ölmeye devam eder!

    Arada dinden ve halk iradesinden bahsediyorsunuz. NEyin iradesinden bahsediyorsunuz? İlama göre ALLAH ın iradesidışında bir şey mümkün mü İSLAMDA?(Bu konuya cevap vermeyin.Kastımı ifade etmek istemiyorum)

    Ayrıca bu profesörleri direk olarak pkk militanı ya da fikir adamı olarak itham etmek nederece hakperestliktir ki? 28 şubatta size yapılanları siz de onlara yapn mantığının İslamda olup olmadığını da sormuştum!

    Gerçekten hayal kırıklığına uğramaya başladım. Karşınızda 3-5 tane çabulsuz var evet bu doğru. Bu terörün sebebi Bu insanlar. Ama görmek zorundasınız ki,bu cabulsuzlar en azından yüzbinleri kandırıyor! 3-5 cabulcuyu sırrı süreyyanın tekrarıyla, denenmiş ‘ahmakça’ yöntemlerle yok etmeye kaltığınızda,daha öncekinden farklı bir sonuç olmayacağını siz de bilmiyor musunuz!

  16. Yazan:beytullah emrah Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    mehmet hocam, ben her iki soruna da evet anlamına gelebilecek bir pratiğin içindeyim zaten, yani siyasalı çözüm görüp şiddetten siyasala geçiş aşamasında çaba harcadığını düşünüyorsam, çıkış yolunu birlikte bulmak amacıyla mesai harcamanın kendisini suç bulmuyorum. belki bu sebepten dolayı da tedirginlik duyuyorumdur. yani hukukun tamamen siyasallaşması. savcıların sorduğu sorulara ben de kamuya açık tartışma ortamlarında bazen benzer cevapları vermişimdir. hatta bu sebepten görüşlerimizi ifade ettiğimiz bazı ortamlar “resmi” mahiyet taşıdığı için aynı etkinliklere orada izin de verilmemiş, hatta “yukarı”dan baskı da yapılabilmiştir. neden? sadece kürt meselesini resmi tezlerin ya da akp tezlerinin dışında da tartışmak gerektiğini söylediğimiz için. bakın şimdi bunları buraya da yazıyorum. gizli kapaklı bir durum yok yani. ama yarın öbürsü gün organik ya da inorganik, direk yada dolaylı hiç ama hiç bir bağım olmadığı halde aynı durum pekala benim başıma da gelebilir demek ki. insanları aynı görüşleri paylaştıklarıyla aynı sepete atıp toptan idamına karar vermenin adil bir dutum/tavır olmadığını savunuyorum. ersanlı’nın da böyle doğrudan örgüt üyesi gibi suçlanacağı bir pozisyonu olduğuna inanmıyorum. en azından kürt hareketi içindeki halkaları birbirine bu kadar iç içe geçirmiyor.

    seçkincilik meselesine gelince. ben ersanlı-zarakolu tutukluluğuna yüksek perdeden itiraz eden ve aslında başbakan erdoğan’ın da eleştirilerinin hedefinde olan asıl kesimin/kişilerin zaten davanın kendisine de en başından beri itiraz ettiğini biliyorum. yani davanın sürece zarar verdiğini düşünenler yine itiraz etti, yarar vereceğine inananlar da yine savundu. istisnaları var mı bilmiyorum.

    şimdi bugünkü haber de deniyor ki:

    Başbakan, açıklamasında Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu’nun tutuklanmasını eleştirenlere de tepkili. Bunda da Ersanlı ve Zarakolu’nun Ümraniye Siyaset Akademisi’nin açılışına katılmalarının etkisi var. Dosyadaki delil fotoğrafta Ersanlı ve Zarakolu sarı-kırmızı-yeşil kurdeleyi keserken görülüyor.

    haberde bahsi geçen fotoğraf da verilmiş. dikkat edin, erdoğan’ın tepkisiyle davanın haklılığı arasında bir paralellik kurulurken, “sarı-kırmızı-yeşil kurdele” kesmek suç haline dönüştürülüyor. ve medya üzerinden insanların kafasında peşin hüküm oluşturuluyor.

    tüm bu süreçlere, yargısız infazlara, medyatik operasyonlara 28 Şubat’ta itiraz etmiş biri olarak aynı ilkesel tavrın sürdürülmesini şahsen gerekli görüyorum. muhabbetle.

  17. Yazan:MY Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    @Beytullah,

    Ben de senin gibi düsünüyordum bundan 3-4 sene öncesine kadar. “Eski PKK’li” oldugunu iddia eden 40 yaslarinda 5 kisi benimle baglanti kurmak istedi. Blöf yaptiklarini zannettim. Ama Türk-Kürt diyaloguna katkisi olur, barisa katkisi olur diye bulusmayi kabul ettim. Bir kaç röportaj yapmayi, sitede yayinlamayi düsündüm.

    Paris’te bir yerde bulustuk. PKK’da geçen günlerinden bahsettiler. Silahli çatismalardan bahsederken yüzlerinin aldiklari sekil beni çok rahatsiz etti. insan öldürmeye alistiklarini hissettim. Levinas’in tabiriyle öteki insanlari ödürmek için önce kendi içlerindeki “INSAN’i” öldürmüslerdi.

    PKK’nin yönetimi, yozlasma süreci vb hakkinda öyle detayli bilgiler verdiler ki örgütte uzun bir geçmisleri olduklari konusunda süphem kalmadi. Bu bilgileri sonradan ögrendiklerim de teyid etti.

    Bu eski PKK’lilar yeni bir siyasi olusum pesindeydiler. Öcalan’dan nefret ediyorlardi. Bazilari hakkinda PKK’nin “vur” emri de varmis. Fakat fikren bir kopma yoktu. Ulusalci Kürtler olduklarini, kemalistlere benzediklerini yüzlerine karsi söyledim.

    Onlar ise darbeye karsi direnen islamci/dindar kesimle diyalog kurmak, ortak toplanti, seminer vb yapmak istiyorlardi. DD’ye yaklasma sebepleri buymus. Neyse. Görüsmenin sonunda birlikte resim çektirmek istediler. Bunu reddettim. Böyle bir fotografin nerede ne kosulda SU YÜZÜNE çikabilecegini bilemezdim. Ne kendimi ne de DD’de yazan arkadaslari riske atmak istemedim. bu risk PKK tarafindan gelebilecegi gibi T.C. mahkemelerinden veya artik Fransa’nin terörle mücadele birimlerinden de gelebilir.

    Özetle senin diyalog çabani saygiyla karsiliyorum. Hatta benden daha toleransli ve sabirli oldugun için seni selamliyorum, ALLAH yardimcin olsun. Ama birileri tarafindan kullanilma riski var.

    Eski teröristlerle diyalog kurulmasina karsi degilim. Ama “Diyalog” yanlisi insanlarin iyi niyeti daha “büyük” tezgâhlara meze yapilMAsin diyorum. Bugün seninle görüsen bir BDP’li foto çektirip “bakin islamcilarla diyalog var ama AKP baris istemiyor” diyorsa, 3 gün sonra gidip Diyarbakir’da molotof kokteyli atiyorsa buna (bence) dialog denmez, duygu sömürüsü denir 🙁

  18. Yazan:burak Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    http://www.taraf.com.tr/ahmet-altan/makale-biz-biliyoruz-da.htm

  19. Yazan:MY Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    @KowaRaman,

    hemfikir oldugumuz konular bence ayrildigimiz konulardan daha mühim. Agar’in yargilanmasi mesela çok güzel bir gelisme. 90’li yillarda böyle bir sey söylense kimse inanmazdi, ben de dahil 🙂

    Ayrıca bu profesörleri direk olarak pkk militanı ya da fikir adamı olarak itham etmek nederece hakperestliktir ki? 28 şubatta size yapılanları siz de onlara yapn mantığının İslamda olup olmadığını da sormuştum!

    intikam hissiyle, “oh olsun” demek amaciyla hatirlatMAdim 28 subati. PKK/KCK diyalog istiyor çünkü buna mecbur. Yoksa demokrat veya diyalog seven insanlar olduklari için degil. Geçmiste Türk veya Kürt, Müslümanlari hedef alan devlet terörüne karsi ulusalci Kürtler sessiz kalmistir. çünkü baskasina yapilan zulüm onlari rahatsiz etmez.

    AKP’nin sahinlestigi konusunda fikirlerimiz ayriliyor. Marx konusunda da. Bunlari tekrar tekrar açip tartisacak firsatlar olur ileride. Sahsen Marx’in yanlis anlasilmis bir insan oldugunu düsünürdüm. Nutuklarini, kitaplarini, özel mektuplarini okudukça tersi fikir edindim. Takipçileri tarafindan FAZLA iYi anlasilmis ve fikirleri uygulanmis olduguna kanaat getirdim.

    Tabi Marx ve Engels’in komünist manifesto’da dile getirdikleri özel mülkiyet kavrami ile Lenin’nin uyguladigi kamulastirma politikasi arasinda çeliski var. Buna benzer farklar Komünist dünyada çok. bu baglamda “her komünist marxist degildir” denebilir.

    Ama bunlarin ötesinde bir “Derin Marx” var. Demokrat degil. Hedefine ulasmak için onun gibi düsünmeyenleri öldürmeyi bile göze alan, megaloman bir adam. Marx çok zeki. Ama bu zekâ kibirli olmasina engel degil. Kitapta anlattigim gibi Prusya’nin dindar/konformist burjuvasina karsi bir hinci var. Sadece vicdan degil. Yani isçilerin sömürülmesine elbette üzülüyor. Ama kisisel bir intikam arzusu da var. Prudhon gibi yakin dostlari MArx’i sürekli nefsanî dürtülerine karsi uyarmak istiyor. Ama Marx kendi gibi olmayanlari “örgütten” uzaklastiriyor. Yillarca kardes gibi oldugu adamlari bir gün muhalefet ettiler diye bozuk para gibi harciyor.

    Bu yönüyle gerek Stalin gerekse Abdullah Öcalan ve Karayilan Karl Marx’a çok benziyorlar. “Gelin, konusalim, diyalog yapalim, neden? benim fikirlerimi kabul etmeniz için!”

  20. Yazan:Ozan Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    öncelikle selam bütün yorumculara,

    yakın zamana kadar tayyip erdoğan “analar ağlamasın” filan diyordu, o zaman ulusalcı kürdler “açılım bitti, savaşalım” diyorlardı. şimdi kandil bombalanıyor, PKK’nın para kaynakları baskı altında, karayılan kovalanıyor. A? Birden bire ulusalcı kürdler diyalog yanlısı
    olup çıkmış. “analar ağlamasın, barış olsun, silahlar sussun” felan. Sanırsın 2 sene önceki AKP konuşuyor.

    bundan benim anladığım şu: ulusalcı kürdler şakaklarına bir tabanca dayanınca “diyalog yanlısı ve demokrat” oluveriyorlar 🙂

    yarın askerî tehdit kalkarsa yeniden yeni anayasayı baltalayacaklar. bizim köyde buna demokrat diil riyakâr denir.

  21. Yazan:Sümeyye Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    bana itiraz edenlerin takıldığı detaylara bakarsak özde itiraz edecek yer bulamadıklarını da anlarız.
    ALLAH korusun, bir KCK devleti kurulursa Büşra Hanım rejim karşıtlarını tımarhaneye tıkacak bir “bilim insanı” olarak KCK’ya hizmet edecek. (MY’nin üstte KGB üzerine söylediklerini okuyun) Bunun adı zulümdür. PKK veya KCK her ne ise engellenmeli. Savaş iyi bir şey değil ama şu an bundan başka bir çare yok. Katil sürüsü bebebkleri bile öldürecek kadar cinnet içindeler 🙁

  22. Yazan:burak Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    Ama özetle, son haftalara kadar ancak yarı deli, dolayısıyla yarı yarıya da “normal”dik, bir çeşit. Ne ki, seçimler, Meclis boykotu, Silvan, Çukurca, Kazan vadisi, KCK 1-2-3 derken, bir kere daha toptan çıldırdık. Devletin şiddetini arkalayan ve körükleyenler (muazzam bir koro). Her çeşit Türk milliyetçisi ve Türk-İslâm sentezcisi. Atatürkçüler, ulusalcılar, Baasçılar, devletçi-cemaatçi, ırkçı-otoriter Müslümanlar. Karşılarında, PKK’nin “haklı savaş”ını savunan (daha az), ya da savunmasa bile şu veya bu şekilde apolojisini yapan, mazur gösteren, aralarına mesafe koymayan bir kesim (daha kalabalık ama gene de azınlık, eski teorik ve duygusal takıntılarının esiri sol demokratlar).

    Genç Türk askerlerinin cesetleri karşısında intikam diye bağıranlar ve Kürt gerillalarının cesetleri karşısında intikam diye bağıranlar. (Bir de benim gibi, ikisine de baka kalanlar.)

    Bir sonraki kertede, KCK tutuklamalarına karşı çıkmak ile KCK’ya sahip çıkmanın farkını “sol”dan gözetmeyenler. Ve döngünün bu kıvrımında, KCK operasyonunu sonuna kadar savunmak uğruna, tutuklanması kamuoyunda ciddî bir haksızlık ve aşırılık hissi uyandırmış aydınları karalamaya girişmek. İşte, özellikle Büşra Ersanlı’ya karşı Yeni Akit’te, Bugün’de ve başka yerlerde yazılan pespayelikler; işin içine Nazi tipi bir anti-semitizmi de sokan, bu yazının başlığında değindiğim “iğrenç şeyler.”

    Böyle bir bataklığa sürüklendik sonunda. Her taraftan kuşatıldık; hızla daralıyor, özgür entellektüel faaliyetin, bağımsız eleştirelliğin zemini. Şahsen beni çok etkiliyor. Sâkin ve uzun vâdeli düşünmek, güncelliğin dışında yazmak, savrulmamak, haftalar boyu tek bir fikri işlemek, çok daha zor artık. Hepsi, ara zeminin tekrar küçülmesi ve zayıflamasının türevleri. Devletin ve AKP’nin de hatâları var tabii. Ama ben bu sonuçtan, gayet açık, hiç lâfımı sakınmaksızın, esas olarak PKK’yı ve PKK/KCK’nın vesayetinden sıyrılıp ayrı bir şahsiyet gösteremeyen, gösterebileceğini de artık ummadığım BDP’yi sorumlu tutuyorum.

    İsrail karşısında aslen mağdur olmalarına karşın, yıllar yılı Filistinliler için söylenmiştir : “Her barış fırsatını kaçırmak için hiçbir fırsatı kaçırmadılar.” Herhangi bir uyuşmazlıkta, tarafların barış umuduyla birbirine yaklaştığı, görüşmeye başladığı, bunun da az buçuk hissedildiği ve herkesin kendini biraz olsun frenlediği “moment”lerin kendine has bir dinamiği vardır. Geçmiş mağduriyetler ve haklılık iddiaları (ya da haksızlık suçlamaları) geride kalmıştır artık. Barış şartlarını bu tür acılı tarihçelerden psikolojik özerkliği içinde ele almak gerekir.

    Filistin halkını temsil iddiasındaki çeşitli örgütler ise böyle yapmadılar, yapamadılar, zurnanın zırt dediği yerde. Böyle her “barış momenti”nden, bütün teklifleri reddederken mağduriyetlerini maksimalizmlerine gerekçe yaparak çıktılar. Ve durumları her seferinde ağırlaştı, daha kötüye gitti. Korkarım şimdi de aynı şeyi radikal Kürt milliyetçiliği hakkında söylemeye başlıyoruz, başlayacağız. Onlar da mağduriyetlerini maksimalizmlerine gerekçe yaptıkları için, “barış fırsatını kaçırma fırsatını kaçırmamak” eğilimindeler. Devlet ve Türk milliyetçiliği karşısında mazlum konumunda olagelmişlikleri, onları da kurtarmayacak bu vicdanî yargıdan.

    Çünkü 12 Haziran 2011 seçimlerinin birkaç ay öncesinden biraz sonrasına uzanan, elle tutulur, hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir “barış momenti”nden, yerel örgüt iktidarı uğruna kaçan, barışı sabote eden, öncelikle onlar oldu. Yanlışlarının bedelini ise sırf onlar değil; umursamadıkları, değer vermedikleri, dert edinmedikleri Türkiye demokrasisi içinde yer alan hepimiz ödüyoruz.

    http://www.taraf.com.tr/halil-berktay/makale-igrenc-seyler.htm

  23. Yazan:MY Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    Farkli pencerelerden bakip ayni seyi görmek?

    “bundan benim anladığım şu: ulusalcı kürdler şakaklarına bir tabanca dayanınca “diyalog yanlısı ve demokrat” oluveriyorlar” (Ozan)

    Demek ki aklin (=gözün) yolu bir…

    Halil Berktay: “Çünkü 12 Haziran 2011 seçimlerinin birkaç ay öncesinden biraz sonrasına uzanan, elle tutulur, hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir “barış momenti”nden, yerel örgüt iktidarı uğruna kaçan, barışı sabote eden, öncelikle onlar oldu. Yanlışlarının bedelini ise sırf onlar değil; umursamadıkları, değer vermedikleri, dert edinmedikleri Türkiye demokrasisi içinde yer alan hepimiz ödüyoruz.”(Burak)

  24. Yazan:şivan Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    ben de kürdüm ama kimseye zulmetmek istemiyorum, bu habere bir bak 🙁

    Soruşturmayı yürüten özel yetkili savcının talimatıyla KCK siyaset okulunda eğitim gören dönemin BDP İl Başkanı Yusuf Kaya, Kürdi-Der Şube Başkanı Bayram Kubilay ile BDP’nin il ve ilçe yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 30 kişinin ifadesine başvuruldu. Kadın avukat E.Y.’nin de KCK’nın okulunda sözde hukuk dersi verdiği gerekçesiyle savcılığa çağrılarak ifadesinin alındığı öğrenildi. İl Başkanı ve yöneticilerin, KCK okulunda aralarındaki hiyerarşide kendilerinden üstün olan KCK üyelerinden ders aldığı, bu derslerde üniversite öğrencisi M.D. tarafından teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın “peygamber” gibi gösterildiği, kurulması hedeflenen Kürt devletinin ardından Kürt gençlerinin zulmetmeye başlayacağı, gerekenin bu olduğu, devletin zulmetmekle aynı paralelde olduğu, Türklere veya Ermenilere ama birilerine zulmetmek zorunda olduklarının anlatıldığı ileri sürüldü. İfadesine başvurulan kişilerin gözaltına alınmadığı, savcılık talimatıyla serbest bırakıldıkları kaydedildi.

  25. Yazan:mrtnrn Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    MY’nin yazısını okuyunca aklıma şöyle bir benzetme geldi. Ne kadar doğru siz karar verin… Bir kavganın içerisindeyiz, kimin kime vurduğu, kimin kimi tekmelediği belli değil, herkes birbirini faşist olmakla suçluyor ve ben herkesten demokratım diye bağırarak bir taraflarını yırtıyor. Bu sahne sırasında MY aradan çıkmış (belki de oraya hiç girmemiştir, kendi bilir:)) çok basit ve anlamlı noktaya değiniyor: suç işleyene göre suçun vasfının değişmesi… ancak devamında yine politik yorumlar gırla devam etmiş gidiyor… bu birinci perde…

    ardından yine MY’nin örneklendirdiği KCK’nin aslında masum olduğundan,barışçıl siyaset yaptğından dem vuran köşe yazıları ve yorumlar geliyor.

    Bu noktada kendi çapımda ben de bir soru sorayım ve bir hatırlatma yapayım:
    Acaba büyük aydın Ersanlı “Siyaset Akademisi”nde verdiği derslerde sizce Apo hakkında zerre kadar yanlış bir söz söyleyebilir miydi? bu bir….

    İkincisi o kadar köşe yazısı yazanlar ve burada KCK’yı destekleyenler MY’nin yazının sonunda hatırlattığı gibi KCK Sözleşmesi’ni bir okudunuz mu?
    (Merak etmeyin okuyan birisi olarak yazıyorum…)

    Biraz duygularım karıştığı için amiyane bir yorum olabilir, kusuruma bakmayın….

  26. Yazan:MY Tarih: Kas 5, 2011 | Reply

    ya alin bir “komiklik” de Şahin Alpay’dan (Zaman) sanki Alpay bütün arkadaslarini MOBESE kamera ile takip ediyor. Alpay’in dostu isen tamam, alkollü araba kullanmazsin, küfür etmezsin, hiç bir konuda yanlis yapmazsin. Alpay’in dostu isen polis seni göz altina alamaz. Biraz kibir, biraz naiflik, biraz seçkincilik. (hem profesör hem de Alpay’in 40 yillik dostu olan 2 kisi tutuklanmis, Monşer! OH LA LA! Dünya nereye gidiyor? iste Alpay huzurlarinizda:

    “… Cumartesi gecesi BDP Parti Meclisi ve Anayasa Hazırlık Komisyonu üyesi, Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın KCK davası kapsamında Datça’daki evinde gözaltına alınarak İstanbul’a getirildiğini öğrendim.

    Pazar günü de, yayıncı Ragıp Zarakol’un aynı kapsamda gözaltına alındığı haberini aldım. Bu haberler beni fazlasıyla şaşırttı ve kaygılandırdı.

    Büşra Ersanlı benim yaklaşık kırk yıllık, yakın dostumdur. İşlerimizin yoğunluğu nedeniyle sık görüşemiyoruz. […]

    Büşra Ersanlı’nın, yine eski bir dostum olan Ragıp Zarakol’un KCK davasından gözaltına alınmaları beni fazlasıyla kaygılandırıyor, çünkü şiddetle en küçük bir ilgisi olmayan, olamayacağını adım gibi bildiğim kimselerin…”

  27. Yazan:Humey Tarih: Kas 7, 2011 | Reply

    bu da nabi yagci’dan bir inci. yine elitler savunulmus, gariban kck tutuklularindan haber yok!

    “Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu’nun da KCK operasyonları kapsamında gözaltına alındığı haberini okudum. Can sıkıcı. Bu operasyonlarda birçok kişi gözaltına alındı ama insan adını bildiği veya yakından tanıdığı isimlerle karşılaşınca daha çok dikkat kesiliyor. Ragıp Zarakolu’nu gençlik yıllarımdan beri iyi tanırım. Sevdiğim bir dostumdur. Kendini yetiştirmiş iyi bir entelektüeldir. Kalemini tarihî gerçeklerle yüzleşmek için, halkların özgürlüğü için kullandı hep. Ermeni meselesinin aydınlanması, Kürt sorunu en yoğun ilgi konularıydı. Gözaltına alınma gerekçesi “terör” ise, terörle uzaktan yakından ilgisi olmadığına hiç kuşkum yok.

  28. Yazan:burak Tarih: Kas 7, 2011 | Reply

    Bu ne tahammülsüzlük ya! Sizlerle aynı koroya katılmayanlara karşı neden bu kadar acımasız ve önyargılısınız? Yok komiklikmiş, yok inciler döküyorlarmış! Derdiniz ne sizin, bir kişi yakından tanıdığı bir insana dair yargılarını söyleyemez mi? Siz olsanız aynı şeyi yapmaz mısınız? Misal, hakikatten suç işlemeyeceğine dair derin inanç taşıdığınız birinin suçlanıp tutuklanması durumunda ne yaparsınız? Neler oluyor diye kuşkulanmak neden bu kadar asap bozucu geliyor size? Biliyor musunuz aynı durum Fethullah Gülen’in başına gelse kendinizi yırtardınız. Hani devletçi mantığınızı öyle hepimiz insanız suç işleyebiliriz felsefesiyle örtmenin anlamı yok. Kimse yemiyor bu bayat mavalları. Daha üç-beş sene öncesine kadar aynı taraflı yargı AKP’lilere, islamcılara zulüm yaparken yargının ne taraflılığını bıraktınız ne de Kemalistliğini, ki yerden göğe kadar haklıydınız. Ancak bugün ne hikmetse espriyle “betmen kılıklı” adam diye nitelediğiniz yargı mensuplarını neredeyse Hz. Ömer adaleti mertebesinde alkışlayacak hale gelmişsiniz. Neden? Çünkü düne kadar karşı çıktığınız devlet Kemalistlerin devletiydi, bugün ise AKP devleti var! Gerçekten dd’nin günün birinde ilkelerinden taviz verecek bir değişim geçireceğini aklımın ucundan bile geçirmiyordum. Bu eksen kayması demokrasi adına büyük bir kayıp bence. Çünkü insan hakları, adalet ve eşitlik adına değerli bir çabası vardı bu sitenin. Hala da var ve geç kalınmış değil. Umarım siyasi kaygılar aşılır. Ve umarım ilk tanıdığım o sıcak, samimi,insan merkezli ender site olarak yayın hayatına devam eder.

  29. Yazan:MY Tarih: Kas 7, 2011 | Reply

    Burak Bey sizi duyan da KCK’yi pamuk prenses ve yedi cüceler zanneder. Adamlarin “baris çadirindan” çikan el bombalarini, molotof kokteyllerini ne çabuk unuttunuz da burada bize had bildirmeye kalkiyorsunuz. 4 senedir (AKP iktiarinda) terör, irkçilik, milliyetçilik, militarizm konusunda yazdigimiz yüzlerce elestiriyi görmezlikten geliyorsunuz da bize akil ögretiyorsunuz.

    Türk Kürt demeden bebekleri öldüren, evleri dükkanlari yakan bir örgüte gidip neyin siyaset dersi veriliyor? Porfesör hanim suçlu degilse bile kendini böyle kullandirdigi için biraz saf. Elbette savci çagirabilir. Kadini çarmiha mi gerdiler? Tutuklanmis. El Kaide’nin, Dev sol’un veya her hangib bir terör örgütünün “siyaset okulunda” ders veren, bulasik yikayan ya da “kokteyl” hazirlayanlar elbette hukuk önünde hesap vermeye çagirilabilir. Bu suçlu olduklarini göstermez.

    Üstelik “komiklik” yapmakla elestirdigimiz Sahin Alpay Zaman yazari. Herhalde Gülen ekibine çok uzak bir yer degil elestirdigimiz kurum degil mi?

    Lütfen toptanciligi, anarsist körlügü birakin, PKK da TC kadar bir otoritedir. Siz “Devlete/ Orduya / Tayyip Erdogan’a kafa tutacam” derken bir baska otoritenin türbülansina kapildiginizi fark etmiyorsunuz. PKK /KCK ekibi de insanlari tutukluyor, SIKI DURUN: Boykot günü dükkân açma suçundan(!). KCK ekibinin iskence yaptigi Kürtler adam degil mi sizin gözünüzde? BDP’ye oy verMEyen Kürtler saygi hak etmiyorlar mi?

    Burak Bey… Aklinizi kullanmadiginiz için KÜRT IRKçILARI ile ayni yere savuruluyorsunuz. AKP’ye veya Gülen’e taparcasina bagli olanlar kadar bunlardan nefret eden sizin gibi insanlar da aklî körlük içindeler.

    Yukaridaki seviyesiz yorumunuzu aynen iade ediyorum. Burada yorum yapan hiç kimse sizin ithamlariniza muhatab olmak zorunda degildir.

    Eger bundan sonra yorum yazacaksaniz Kürt irkçiligini terk edin, insanlari degil tartisilan fikirleri hedef alin.

  30. Yazan:Sakin Tarih: Kas 7, 2011 | Reply

    Elde ne var bir bakalım,
    A) PKK ve KCK adlı iki örgüt var. Yöneticileri ortak, kendileri söylüyor.
    B) Her iki örgüt “Kürtlük” vurgusu yapıyor ama PKK Kürtleri de öldürüyor.
    C) Prof. Dr. Büşra Hanım KCK’nın “siyaset okulu” dediği toplantılara katılıyor.
    D) Zaman Gazetesi yazarına göre Büşra Hanım kadın haklarının ilerlemesi için de BDP’ye güveniyor.
    E) PKK Avrupa’da uyuşturucu ticareti ve (af buyrun) pezevenklik yoluyla para topluyor (1)

    Bu bilgiler ışığında Büşra Hanım en azından “ahmakça” davranmış. Benim fikrim bu. Kadın ticareti yapan bir PKK, aynı kişilerin yönettiği bir KCK, ikisi arasında kadın haklarını savunan bir garip Büşra … Enteresan 🙂

    (1) Besides terrorist attacks and paramilitary training, the PKK has developed an extensive network of fundraising across Europe, most of which relies on illegal activities. According to figures presented at a NATO meeting in November 2007, the illicit narcotics industry is the PKK’s most profitable criminal activity. Drug revenues from Europe include street sales and “taxation” of non-PKK-produced drugs. Other illegal activities include money laundering, human-trafficking and the prostitution racket. (Europol, TE-SAT 2008 – EU Terrorism Situation and Trend Report, April 2008.)

  31. Yazan:kemal aydin Tarih: Kas 7, 2011 | Reply

    mehmet yılmaz, akp’nin tetikçi kalemleri gibisiniz. bilim adamı suç işler tabi, sokaktaki karınca bile suç işler, suçu siz tanımlarsanız.

  32. Yazan:MY Tarih: Kas 7, 2011 | Reply

    Kemal Bey,

    “akp’nin tetikçi kalemleri gibisiniz. bilim adamı suç işler tabi, sokaktaki karınca bile suç işler, suçu siz tanımlarsanız.”

    ee? suçu biz tanimlaMAZsak ne olur? Profesörler suç islemez mi? Orgeneraller suç islemez mi? Bir meslekten olan insanlari adaletin üstünde tutabilir misiniz?

  33. Yazan:Suna (USA) Tarih: Kas 7, 2011 | Reply

    “Biliyor musunuz aynı durum Fethullah Gülen’in başına gelse kendinizi yırtardınız”(burak)
    F.G. “pozitivizme karsi” olmakla suçlandi. daha dogrusu bu suc icad edildi. bildigim kadariyla turk ceza yasasinda boyle bir suc yoktu.

    TR’de bir cok insan boyle kanunda olmayan seylerle suclanir. akademik kariyerim engellendi. zor kosullarda yurt disinda gitmek zorunda kaldim. agabeyimin “sucu” da namaz kilmasiydi. ordudan atildi. butun bunlar olurken kemalist ve/veya solcu aydinlar cok sessiz idi. bunlarin simdi “hukuk” veya “adalet” gibi kelimeleri telaffuz etme hakki yok.

    “Hani devletçi mantığınızı öyle hepimiz insanız suç işleyebiliriz felsefesiyle örtmenin anlamı yok”(burak)

    niyet okuyorsunuz. kalbimize X isinlariyla mi baktiniz?

    “Daha üç-beş sene öncesine kadar aynı taraflı yargı AKP’lilere, islamcılara zulüm yaparken yargının ne taraflılığını bıraktınız ne de Kemalistliğini, ki yerden göğe kadar haklıydınız”(burak)
    korkunc bir kavram karmasasi. “dindar” olma sucundan ki yapay bir suctur, cinayet isleyen bir KCK’nin yaptigi zulume sicradiniz. Adalet ve siyaset kelimelerinin anlamini bilmeyen bir yorumcunun bu sitede isi nedir?

    “Çünkü insan hakları, adalet ve eşitlik adına değerli bir çabası vardı bu sitenin. Hala da var ve geç kalınmış değil. Umarım siyasi kaygılar aşılır. Ve umarım ilk tanıdığım o sıcak, samimi,insan merkezli ender site olarak yayın hayatına devam eder.” (burak)

    ha? sinir kriziniz gecti mi? keske eski yazdiklarinizi silip yukaridaki makaleyi okusaydniz. kalbimizi kirmaz cahilliginizi torpulerdiniz bir miktar.

    Selametle

  34. Yazan:KowaRaman Tarih: Kas 7, 2011 | Reply

    Neler olmuş burada… Her yorumcu zeki ve onun fikirlerinin aksini söyleyen geri zekalı olmuş açık kelimelerle…

    MY ve onunla hem fikir olan arkadaşlara şunu söylemek istiyorum: Bu şu anki mantaliteyle Türkiye hiç bir yere varamaz! Kürtler uluslar arası ve vicdanı tüm haklarına elbet birgün kavuşacaktır. bunu ister pkk pezevenkleri isterse fuhuşu resmi kurumlarında yasal olarak yaptıran bu pezevenkler(Sakin’e) yapsın!

    Hakikat elbet vuku bulacaktır. Anlamadığınız ve anlamak istemediğiniz mevzu şu: Bazılarının FG nin asrın mücedditi hatta Mehdi olduğunu ifade edip itaat etmeleri gibi bu teröre de bu şekilde biat eden insanlar var. Ve bu insanlar değil 5 bin hatta 50 bin olsun(!) bu güçlü (orduyla) katledilemez. Çünkü en sonda söylenen sözleri en başta söylenmesi gerekirdi FG nin son konuşmasında(Söylediklerimi anlamak için son konuşmasını dinleyin)

    Burada şu anda başta MY olmak herkesin yeniden düşünmesi gereken şeyler var. Burası siyaset akademisi değil! Fikir akademisi!(sanırım)

    Tayyip baba gibi,daha önceden şunu şunu da dedim ama bunu şimdi bunu diyorum ve yapıyorum gibi bir siyaset gütmesin kimse! Kürt meselesi hala çözülmemiştir! Bu yüzden de tayyip baba gibi kimse terör sorununa eğilmesin sadece.Çünkü hala bu 2 mesele pratikte ayrılabilmiş değil ki bu kafayla ayrılamaz da!Tayyip bey teorikte ayırmış olabilir ama kürdistana gittiğinizde (ki MY şu sıralar hiç gitmemiştir sanırım) bunu gayet net bir şekilde görebilirsiniz!

    Ve şunu herkes biliyor ki bu topraklarda Kürt sorunu hal olduktan sonra terör sorunu da kendiliğinden hal olacaktır! Terörü bir propaganda malzemesi olarak kullanan siyasilerin propagandalarını burada yapmayı herkesin bırakmasını gerekiyor!

    Kürt meselesinin çözümüyle ilgili fikirler üretin! Üretirken de kimi muhatab almanız gerektiğini bilin! Herkese terörist yaftası vurduktan sonra Kürt sorunu kiminle çözmeyi amaçlıyor bu devlet? Oraya atadıkları valiler mi? Yoksa emniyet müdürü ve komutanlarla beraber mi çözecek bu devlet? Bunun üzerine çok detaylı bir yazı belki vardır. Yoksa da şu anda MY’nin ilk yapması gereken şey budur! Sorunu kabul edip sonra da bu sorunun mağdurlarından hiç kimseyi muhatap kabul etmemek hatta seçilmişlerini dahi terörist olmakla suçlamak nasıl bir zekanın ürünüdür? Buna yoğunlaşmak gerektiğini düşünüyorum herkese terörist yaftası vurmak yerine!!!

  35. Yazan:çuvaldız Tarih: Kas 7, 2011 | Reply

    ……
    Hangi sert çekirdekli kadro örgütü, kendi ana ilkeleri ve temel çizgisini kendi parti okulunda eleştiriye açar, açtırır ? Marksizm-Leninizmin ve ondan türeyen bütün diğer “devrimci şiddet” akımlarının teorisi hazırdır, bu konuda. “Burjuva demokrasisi” diye de horlanan legalite, “istismar” edilmek için vardır. Asıl “çelik çekirdek” doğası gereği illegaldir ama kitleselleşebilmek için “legal nefes alma boruları”na muhtaçtır. Onun için etrafına, “maalesef” bir yere kadar ihtiyacı olan saygın “yol arkadaşları” toplayabilmelidir. Ama tabii, bu “yol arkadaşları”ndan çok da çizmeyi aşmamaları beklenir.

    Ben yokum bu işte

    Toptan unutmuş olabilir miyiz, kendi kendimize bile itiraf etmekten çekindiğimiz iç realitemizi ? Ya da, pekâlâ biliyoruz da, aslında her türlü şiddete çok da karşı olmadığımız; “devrimcilik” ve/ya her zaman (sırf) devlete karşı olmak uğruna bazı biçimlerine içten içe sempati duymaya devam ettiğimiz için mi, yukarıda verdiğim Cihadçı Siyaset Akademisi örneğine sahip çıkmak aklımızdan geçmeyeceği halde, BDP Siyaset Akademisi’nde ders veririz diye ortaya atlayabiliyoruz ?

    Bilemeyeceğim, buna başkaları cevap versin. Ama özür dilerim, ben biraz fazla yaşlanmış, biraz fazla şey görmüş, hissetmiş, okumuş, düşünmüş olabilirim bu bahislerde. Özetle, böyle kafaya alınamam. Silâhlı bir örgütün gölgesinde, vesayeti altında siyaset yapmaya devam eden bir “ikinci kademe” partisinin vitrinindeki süs, entellektüel yol arkadaşı olmayı kabul edemem.

    http://www.ilkehaber.com/haber/halil-berktay-ben-bdpde-ders-vermek-istemiyorum-19446.htm

  36. Yazan:MY Tarih: Kas 8, 2011 | Reply

    Selam Cuvaldiz,

    link verdiginiz Berktay yazisi çok ilginç, KCK davasindan tedirgin olan arkadaslara mutlaka tavsiye ediyorum. çok uygun bir dille anlatmis Berktay “motora nereden kum kaçtigini”.

    kim neyi savundugunu bilsin diyorum öncelikle.
    1990’li senelerdeki devlet terörü ile KCK davasini bir tutan arkadaslarin yanildigini bir kez daha belirteyim.

    Her konuya FG’yi karistiran komplo-perver okurlarin da bu tür saplantilari terk etmeleri için dua ediyorum. Türk adalet sistemi düzeltilmelidir. FG bir tanri degil. uçmuyor, gözlerinden lazer fiskirmiyor. Bir insandir. Eger yaptiklarini begenmiyorsaniz örgütlenin, siz daha güzelini /kuvvetlisini yapin.

    Vatandasi oldugunuz ülkeye sahip çikin. KCK sözlesmesini okuyun, Marx’in Kapital’ini (hiç olmazsa birinci cildi) okuyun, Che’nin, Mao’nun ve Lenin’in gerilla taktikleri/asimetrik savas üzerine yazdiklarini okuyun. PKK’nin yöntemlerini ve KCK’nin teorik zeminini bu okuduklarinizla karsilastirin.

    Mesela gayri nizamî harp hakkinda bir kitaptan bahsetmistik eskiden:
    Terör ne zaman duracak? Giap ve Clausewitz

    20081001_derin_dusunce_org_giap_clausewitz.jpg

    “22 Aralık 1944’te genç bir Vietnamlı komünist Vo Nguyen Giap partisi tarafından bağımsızlık hareketinin askerî kolunun başına atandı : 31 erkek, 3 kadın, 2 tabanca, bir kaç tüfek ve bir makinalı tüfek.

    Sadece 10 yıl sonra, 7 mayıs 1954’te Giap’ın ordusu 55 bin savaşçısıyla Fransız ordusunu çekilmeye zorlayan kalıcı bir zafer elde etmişti : 5400 ölü, 10 bin esir. Bu esirlerin 1749’u subaydı: Bir general, 16 albay, … Bu yıkıcı mağlubiyet Fransa’nın Vietnam’daki askerî varlığının sonuydu. Arkasından gelen Amerikan işgali de aynı biçimde bir hezimetle sonuçlanacaktı.

    Acaba Fransız ve Amerikalı subaylar 1ci ve 2ci Dünya savaşlarının nizamî harp taktiklerini uygularken Vietnamlı Giap onları gayrı nizamî harp taktikleriyle nasıl yendi? Sineğin aslanı yendiği bu mücadeleden Türkiye nasıl bir ders çıkarabilir?” TAMAMI

    Modern çagin asimetrik savasi küresellesti. Bu küresellesen gayri nizami harp taktikleri 1950’lere kadar süren ve soguk savas modundakilerden farkli. Türk ordusunun onca zaafina ragmen PKK’nin muzaffer olMAyisinin sebebi biraz da bu yüzden. Meseleyi incelemeye buradan baslayabilirsiniz:

    “Neden bu kitap? Terör hakkında yazılmış binlerce kitap varken neden bu?

    Bir kaç sebebi var. Birincisi “Counterinsurgency Field Manual” terör konusunda okuduğum en “teknik” ve en “soğuk” kitap. Bu soğukluğa, bu tekniğe ihtiyacımız var zira Türkiye’de basılan kitaplar ister istemez resmî ideolojinin gölgesinde. Bazen de şimdilerde moda olan Kürt Milliyetçiliğini eski moda(!) Türk Milliyetçiliği karşısına koyma gayretindeler.

    Batı ülkelerinde basılan kitaplar ise terör deyince genellikle İslâmcı(!) terörü anlıyorlar. El-Kaide vs derken konunun özü güme gidiyor. Bask, Kuzey İrlanda bölgelerdeki ayrılıkçı terörü de sağlıklı biçimde analiz etmek kolay değil zira konuyu en iyi bilenler ister istemez “içeriden” insanlar. Tarafsız kalamıyorlar. Ahlâkî zeminde bir tartışma başlıyor: Terör mü yoksa bağımsızlık savaşı mı? Hayatı tehlikede olan bir azınlık meşru müdafa yapamaz mı? Birleşmiş Milletler kriterleri, insan hakları beyannamesi derken siyasî kaygılar, yazarın tutkuları, korkuları, düş kırıklıkları yansıyor yazdıklarına.” TAMAMI

    Bu bilgi birikimine sahip olMAdiginiz müddetçe size karsi çikan herkesi komploculukla suçlamaktan, niyet okumaktan öteye gidemezsiniz.

    Bakin burada çok mühim bir kitaptan bahsettik:

    Türk ordusu neden (artık) darbe yapamıyor? (Darbe Tekniği – Curzio Malaparte)

    Avrupanin yakin tarihini ve ulus-devletin sahneye çikisini anlamaniz gerek. Kimse kusura bakmasin. “Ögren de gel” makamindan çalmak için söylemiyorum bunlari. 1789’dan günümüze uzayan büyük bir fikrî dalga var. Bu büyük dalganin köpüklerini birakin. Ulus-Devlet, liberalizm, totalitarizm ve komünizm hakkinda bilgi toplayin. Köse yazarlarinin (ki çogu köse amigosudur) size dayattigi ufka mahkum olmayin.

    Buraya kadar okuyan sabirli ve tevazu sahibi okurlara ufak bir hediye 🙂

    Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor. Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin

  37. Yazan:MY Tarih: Kas 8, 2011 | Reply

    son olarak bizi kürt düsmani, AKP tetikçisi, tahammülsüz, devletçi, türk milliyetçisi vb zannedecek kadar hamakat içinde olanlara bir çift lafim olacak. Derin Düsünce’nin genelde Kürtleri ve özelde PKK’lilari anlamak, o gençleri ölümden kurtarmak için harcadigimiz çabanin 40’ta birini dahi harcamis degilsiniz. “Bu böyle biline” diyen kemalist agizli KCK yandaslarina söylemis olalim.

    daha önce de gerilla savaşı ve daha özel olarak PKK ile mücadele konularında bir çok yazı yayınladik. Terörü stratejik, ahlâkî, dinî, psikolojik açılardan değerlendiren bu yazılardan sadece bir kaçı:

    Güneydoğu’da ölüm ve Medya Dili

    Bu ülkenin çocukları cephane midir?

    Terörist evlatlarımız ve Anzak leşlerimiz(!)

    Vatanın bütünlüğü silahla mı korunur?

    PKK’lıları affetmek

    Ax! Welate min – Ah! vatanım

  38. Yazan:KowaRaman Tarih: Kas 8, 2011 | Reply

    Sayın MY. Dikkat ettiyseniz ben size bu sorunu çözmek için kimin muhatap alınması manasında bir soru sormuştum. Bu söylediklerinizi burayı takip ettiğimiz için zaten biliyoruz çoğunu. Ve siizn neler yaptığınızı da bu sorun için. Ama bizim neler yaptığımızı bilmeden sizin yaptığınızın 40 da birini yaptığımızı belirtmişsiniz. Çok mütevazisiniz. Ben olsam size 100 de birini yapmamışsınız derdim.

    “insan”ın daha çözülemediği,dünyanın meytana geliş sebebi konusunda sadece big bang teorsini bilecek kadar ilerlemişiz. bu ‘teori’ teori olarak kalmıştır.
    İnsanlık bu kadar ileriyken(!) nasıl insanlara; sen dur ben senin sorunu yaratanım ama senin sorununu yine ben çözeceğim sen dur şurada,karışma,hiçbir şeye söyleme hiçbirşey ya da yok ol ve beni anlayışla karşıla diyebiliyorsunuz!!!!

    Sizden ricam bu psikolojiyi düşünmeniz ve sırf bu psikolojiden dolayı şu anda akp nin yaptıklarının başarısız olacağını anlamanızdır. Olan da yine ‘ümmetine’olacaktır!

  39. Yazan:çuvaldız Tarih: Kas 8, 2011 | Reply

    Derin Düsünce’nin genelde Kürtleri ve özelde PKK’lilari anlamak, o gençleri ölümden kurtarmak için harcadigimiz çabanin 40′ta birini dahi harcamis degilsiniz.(MY)

    Şahidim.

    Bu Salih Tuna’nın nimet kabul ettiği asistanının şahitliği gibi bir takip şahitliği değil gayet “vicdani” 🙂

    Bayramınız mubarek olsun.

  40. Yazan:MY Tarih: Kas 8, 2011 | Reply

    “Sizden ricam bu psikolojiyi düşünmeniz ve sırf bu psikolojiden dolayı şu anda akp nin yaptıklarının başarısız olacağını anlamanızdır” (KowaRaman)

    PKK binlerce insanin gezindigi bir çarsida bomba patlatiyor. Kadinlar ve çocuklar ölüyor. Ve suç AKP’nin oluyor öyle mi? Hangi ümmetten bahsediyorsunuz? Ayni ümmetten oldugumuzdan min misiniz? Yanlis bilmiyorsam Islâm’da davul ve tokmak ayri ayri kisilere verilmez. ALLAH (hasa) zulmetmez. Kâfirler Cehennem’e kendileri tasir odunlarini.

  41. Yazan:mrtnrn Tarih: Kas 8, 2011 | Reply

    kimsenin ‘ben Kürt Sorunu’na bu kadar hizmet ettim’ diye bir yarışın içerisine girmesine gerek yok… ancak herkes resmi ideoloji ile PKK arasında savrulurken DD’nin bu zamana kadarki sağlam ve tutarlı duruşuna da bir laf söylemeye hakkı yok… Ha ben şahsen DD’de her görüşe katılıyor muyum?.. Hayır… Ama bu zamana kadar buranın düşünce manasında bir arayış içerisinde olduğunu ve ortaya somut bir şeyler koyduğunu (51 kitap) da göz ardı etmeyelim… Kısacası tartıştığımız konuyu kullanarak bel altında DD’ye vurmaya çalışmayalım…
    İkincisi Türkiye’de her şeyi FG’ye bağlayan bir aymaz güruh ortaya çıktı… Bunda da ayn durum geçerli… Bir çıkmazın içine girince, cevap bulamayınca rahatlamak maksadıyla bir sebep, bir suçlu bulmak için ilk başvuru makamı nedense FG ve saz arkadaşları oluyor… Kardeşim bırakın adamları, becerebiliyorsanız bir araya gelebiliyor, fedakarlığı gözünüz kesiyorsa siz de daha iyisini yapın…
    bu konuyu şu aymayan örnekle kapatmak istiyorum:

    Bazılarının FG nin asrın mücedditi hatta Mehdi olduğunu ifade edip itaat etmeleri gibi bu teröre de bu şekilde biat eden insanlar var.

    bu ne demek yaaa!…

    buraya kadar yazılanlara başlık olarak ‘BEL ALTINA VURMAYALIM!’ diyelim ve bahsi kapatalım…

    Diğer mevzu… Üstad Cemil Meriç’in herkesin bildiği bir tanımlaması var: ideolojiler birer deli gömleği…
    Nedense KCK operasyonları eleştiren arkadaşlar nedense hep ideoloji kapısından yola çıkıyorlar… Söylenen sözlerde bana göre biraz ideoloji kokuyor… İdeoloji koktuğu gibi biraz da laflar havada kalıyor… Sonuç olarak DD’de devam eden bu tartışma kahvehane tartışmasına dönme pozisyonunda…
    Ama aslında ‘lafla peynir gemisi yürümez’ kuralından hareketle artık ideoloji kokmayan fikir teatilerinden yola çıkarak somut projeler üzerine çalışma vakti…
    Mesela bayramın 1. günü D.bakır’dan Antalya’ya uçarken yanımda Kimse Yok mu Derneği’nden 6 kişi oturmuştu… Kurbanların Güneydoğu’da kesilip dağıtılmasını organize etmişler, evlerine dönüyorlardı… Bayramın 1. günü… İşte beğenmediğiniz FG’ciler somut birşeyler yapıyorlardı… Soruna insan açısında bakıp kendilerince çözüme bir katkı çabası içerisindeler…
    Diğer taraftan KCK operasyonları da yine icra edilen somut bir projedir, benim gözümde… Ortada ‘siyaset’ adı altında ayrı bir devlet kurma çalışması var… Hadi kursunlar ona da bir şey demiyorum… KCK adı altında sokakları savaş alanına çevirme planları ile mücadele… İşte benim gözümde bunlar ideolojiden uzak birer somut çözüm çabası haberiniz olsun… Bu yüzden tüm bunlara yine söylüyorum ideoloji ile cevap vermek biraz havada kalıyor kusura bakmayın… Ki azçok dünya üzerindeki çatışma durumlarına kafa yormuş bir şeyler okumuş birisi olarak çözülen hiçbir sorun bu hak ve özgürlük ‘muhabbeti’ ile çözülmemiş bilginiz olsun… Önce silahlar ve şiddet sona erecek sonra bunları konuşacağız… KCK operasyonları ile amaçlanan budur bana göre… Ha daha iyi bir yolu yok mu o da var… O da şiddet olmadan hak talep etmek ama o da bu sorunun içerisinde yok…

    KowaRaman MY için Hiç o bölgeye gitmemiş demiş… Gidip gitmemiş MY bilir ama o bölgede yaşayan birisi olarak söylüyorum KCK’nin bölgede bir şiddet, bir rant kapısı olduğunu, gayrimeşru ihale, suç örgütü yolu ile zenginleşmenin bir yöntemi olduğunu çoğu kişi biliyor…
    Bölgeyi bilmeyenler için KCK’nin ne menem bir şey olduğunu algılamak için KCK operasyonları sonrası sokak eylemlerinin durumunu, sıklığını, şiddetini daha dikkatli izleyin derim… Nasıl bir anda azaldığını göreceksiniz…

  42. Yazan:Yasin Tarih: Kas 8, 2011 | Reply

    “İnsanlık bu kadar ileriyken(!) nasıl insanlara; sen dur ben senin sorunu yaratanım ama senin sorununu yine ben çözeceğim sen dur şurada,karışma,hiçbir şeye söyleme hiçbirşey ya da yok ol ve beni anlayışla karşıla diyebiliyorsunuz” (kowaraman)

    Haydaa. kim demis bunu? Nerede demis?

    koyulttugum yerlerde cok buyuk risk var sayin kowamaran, sucu, sorumlulugu bireyden alip irklara aktardiniz. ustelik PKK adina molotof kokteyli atan kurt(?) gencler Tansu ciller’in basbakanligi zamaninda daha dogmamisti ki. 1980 darbesi sirasinda diyarbakir’da kurtlere iskence yapan adamlarla DD yorumcularini ayni kefeye mi koyuyorsunuz? dedelerin ve babalarin magduriyetini cocuklara aktardiniz. BUNUN ADI KAN DAVASIDIR. Orly hava alaninda turk iscilerini olduren ermeni teroristleri de hakli cikarirsiniz bu tavirla.

    Size göre “sorunu yaratan” bizim soyumuz ve irkimiz, haliyle cozum uretemeyiz oyle mi? Magdur irktan olanlar mi uretecek cozumu? turk irkciligina karsi cikarken kurt irkcisi oldunuz, kusura bakmayin 🙁

    turk irkciliginin caresi adalet ve akli selimdir, kurt irkciligi degildir.

  43. Yazan:KowaRaman Tarih: Kas 8, 2011 | Reply

    O kadar şey yazdım ve yeniden sildim.
    Kime diyorum ki ben. Benim kalbimdeki imanın olmadığını gören gözlere parmağımı da soksam yine de göremezler sanırım gösterdiğimi.

    Amenna,birileri iyi birileri kötü şeyler yapıyor. Ama ben buradaki insanlara, kötü siz olmayın diyorum. KCK diye tutturmuşsunuz gidiyorsunuz. Sürekli KCK anlatmaşını okuyun diyorsunuz. KCK da yanlış olan ne? Buraya koyun da tartışalım. Ben okumadım(!). Okumam da. Ama siz buraya koyun da hep beraber görelim sizi neyin korkuttuğunu ve bizi neyin korkutması gerektiğini?

    Daha da burada(bu sitede) farkında olmadan yapılan bu propagandalara alet olmayacağım. İnsanları bilinçli ve düşünceli İNSANLAR yapma uğraşı daha çekici geliyor bana…

    Herkes saygılar…

  44. Yazan:MY Tarih: Kas 8, 2011 | Reply

    KowaRaman, biz sanat tarihi ya da felsefe konusacaz deyip lafi KCK’ya getirmedik ki!

    yazinin konusu KCK, basligi KCK, tartisma da ister istemez KCK üzerine yapiliyor. Neyin “propagandasi” yahu? KCK konusunda tartismak istemiyorsaniz Ingmar Bergman’in altina yorum yazsaydiniz. Sag kolonda konu listesi var. Olmadi baska siteler var. internet böyle. girmek bedava. çikmak bedava.

    kimse size “illa kötü olun” filan da demedi. Sizin bizi iyilik yapmaya cagirmissiniz, bunu da anlamadim, gözümden kaçmis her halde. Neyse, selamtle gidin, ALLAH’in izniyle gidin tabi.

  45. Yazan:çuvaldız Tarih: Kas 8, 2011 | Reply

    Bu başlık altına yazılan son yorumlar Amerikan filmlerinde sıkça kullanılan sanık koruma programını hatırlattı. Hani içerden bir adam sahip olduğu bilgilerle bağlı olduğu suç örgütünün çökertilmesine yardım eder ardından da çetenin kesilemeyen kökleriyle uzamaya devam eden dallarında sallandırılarak kendisinden intikam alınmaması için adı, yaşadığı şehir, işi ve hatta bazen estetik operasyonla yüzü değiştirilip, ilişkileri dondurularak bir başka kimlikle hayatı korumaya çalışılır.

    Sahneye sürülen ve tartışmaların merkezine oturtulan KCK, bu yüz/kimliği değiştirilmiş adama benziyor. Tek bir farkla; onca suça bir faili olarak da şahitlik etmesine rağmen ifşa ettiği hiçbir şey yok. Buna rağmen demokrasi, eşitlik, özgürlük dediğim için suçlanıyorum diye feryat ediyor.

    BDP seçimlerin ardından demokratik görüşmelerini yapabileceği meclise girmemeyi sonraki adıma destek vermek adına tercih etti. PKK şiddet eylemlerini tırmandırdı. Kürtlerin hakları için Kürtler adına eylem yaptığını iddia eden PKK bu son eylemleri ile artık Kürtlerin bir kısmı tarafından bile arkasında durulamayacak, kukuletası çekilip yüzü ifşa olmuş bir cellat gibi yaptıkları hiçbir şekilde aklanamayacak bir şiddet örgütü olduğunu gösterdi. Piyonlar tükendi.

    “Devlet ölümleri durdurmak istiyorsa PKK’yı muhatap alıp, barış için onunla masaya otursun.”

    BDP’nin protestosuna ve PKK’ nın dozu arttırılmış eylemleriyle masaya elleri kuvvetli bir şekilde oturacaklarını düşünenlerin bu talebi boşa düştü, anlamını yitirdi. Şiddeti var eden ve şiddetle var olabilen PKK için şiddet artık kendi kendini imha ettiği bir yöntem. Tetiğe her bastığında kurşun kendisine isabet ediyor. Naklen ve her yüzüyle yayınlanabilen, fısıltılarla efsaneleşemeyen ölümlerle devam edip, yol alabilmeleri imkansız artık.

    Şimdi sanki şiddetle ilişkisi hiç olmamış, oldukça barışçıl ve demokratik bir oluşummuş gibi KCK’ya yapılan operasyonlar medya aracılığıyla atlar, filler oyuna sürülerek kullanılıyor. Oysa ki daha düne kadar sahne gerisinde faaliyetlerini sürdüren ve genellikle tam çözüm noktasında gerçekleştirdikleri saldırılarla açılan barış yolunu tıkayan şahin kanat olarak eylemlerin sorumluluğunu yüklenen KCK idi. Siyaset akademisi gibi oluşumlar ve Prof.Büşra Ersanlı gibi isim yapmışlar üzerinden başlatılan tartışmalarla hedeflenen, yitirdiği kitle desteğine ulaşabilmek için aynen H.Berktay’ın ifade ettiği gibi illegal olana legal nefes boruları üretmek, vitrin siyaseti yapmak; yükü kafaya aldığı katırlara taşıtıp, kısa zamanda uzunca bir mesafe kat etmek.

    Asıl “çelik çekirdek” doğası gereği illegaldir ama kitleselleşebilmek için “legal nefes alma boruları”na muhtaçtır. Onun için etrafına, “maalesef” bir yere kadar ihtiyacı olan saygın “yol arkadaşları” toplayabilmelidir.(H.B)

  46. Yazan:şivan Tarih: Kas 9, 2011 | Reply

    Eski solcu, yeni liberal olmuş yarı aydınlar bunu anlamıyorlar: Neredeyse %50si BDP’ye oy vermiş, nüfusun belki %80 Kürt olan bir şehire bomba atıyorsun. Ölenlerin çoğunun Kürt olacağı kesin. Bunların içinde BDP seçmeni de olacak, bu da kesin. Buna rağmen sivillere saldırıyor PKK. Neden yapıyor bunu? Bir sorsanıza kendinize. Neden? Neden? Neden?

  47. Yazan:çuvaldız Tarih: Kas 9, 2011 | Reply

    Bunların içinde BDP seçmeni de olacak, bu da kesin. Buna rağmen sivillere saldırıyor PKK. Neden yapıyor bunu? Bir sorsanıza kendinize. Neden? Neden? Neden?(Şivan)

    El cevap;

    Evet KCK, PKK, BDP çizgisi, Kürt vatandaşlarımızı, onlara rağmen diktatörlükle yönetmek için 23 ilimizi içine alan toprak istiyor. Dağ kadrolarını “öz savunma gücü” adı altında, vatandaşın tepesine silahlı milisler olarak dikmek hesabındalar. Bunu demokrasi içinde yapamayacaklarını görüyorlar. Artan şiddetin, saldırıların, katliamların sebebi budur. “Arap baharı” gibi bir “Kürt baharı” peşindeler. Demokratik bir yarışa girmeye hiç niyetleri yok. Kürt vatandaşlarımızı, bu diktatörlüğe ikna edemedikleri için onları da korkutuyor, sindiriyorlar… Kürtleri de öldürüyorlar. Kadınları canlı bomba yapıp, kadın-çocuk demeden katlediyorlar. Silahlı başkaldırıdan başka yol görmüyorlar. Kürt meselesini siyasetle çözeceklerin önünü kesiyorlar…

    http://www.gazeteoku.com/koseyazisi/huseyin-gulerce/234/kck:-cozum-degil,-toprak-istiyorlar

  48. Yazan:Berivan Tarih: Kas 10, 2011 | Reply

    Yarginin iyisi kotusu olmaz. AKP kapatilirken OHHHH diyenler KCK yargilaninca AHHHH diyor. Bu ulkenin adalet sisteminde bir sorun var. bu ulkenin halkinin vicdaninda da bir sorun var. Hirant Dink yargilanirken takindigimiz tavir ile Kenan Evren yargilanirken takinacagimiz tavir bir olabilir mi? her otoriteye, her devlete, her mahkemeye ezbere kafa tutmayin. Allah Teala akil vermis. kullanin biraz.

  49. Yazan:Bari ölüleri rahat bırakın Tarih: Kas 10, 2011 | Reply

    Öldürülen teröristlerin ailelerinin milletvekilleri aracılığıyla ikna edilmesi ve cenazelerin şehir merkezlerinde dolaştırılması için büyük çaba gösteriliyor. Teröristlerin aileleri ise tepkili. Edinilen bilgilere göre kızlarının cenazesini almak için morga giren bir aile, güvenlik görevlilerine dışarıda bekleyen BDP’lileri gösterdi. “Kızımızın cenazesini onlara vermeyin. Bize baskı yapıyorlar. Cenazemize bile sahip çıkartmıyorlar.” diye yalvardı. Antalya’da ölen canlı bombanın cenazesi Muş’a götürülürken de benzer bir gelişme yaşandı. BDP’li Emine Ayna ve bir grup partili, Silvan yolu üzerinde durdurdukları cenaze aracının Diyarbakır’a geri dönmesini istedi. Ancak aileyi ikna edemediler.

  50. Yazan:sevim Tarih: Kas 10, 2011 | Reply

    Yarginin iyisi kotusu olmaz. AKP kapatilirken OHHHH diyenler KCK yargilaninca AHHHH diyor.

    Çok doğru. Yalnız akp kapatılırken AHHHH diyenlerin bugün bdp’nin kapatılmak istenmesi durumunda OHHHH diyemeyeceklerine de pek kefil değilim, bilmem yanılıyor muyum?

  51. Yazan:Selami Çetin Tarih: Kas 11, 2011 | Reply

    Elde somut delil olmadan, herhangi bir terör olayına karışmamış AKP’nin uyduruktan şeriat söylemleriyle kapatılmaya çalışılması ile eli kanlı, yüzü kanlı, beyninde kandan başka birşey olmayan, PKK ile göbekten bağlı, ülkeyi halk ayaklanmasıyla bölmeyi hedefleyen bir yasadışı yapılanma olan KCK tutuklamalarını aynı kefeye koymak!.. Herhalde siz KCK’nın yaptığı şiddetle irtibatlandıracak birşey bulamadınız, AKP’ye yamamaya çalışıyorsunuz. Aklımızı elimizden geldiğince kullanmaya çalışıyoruz biz. Ama siz de aklınızı biraz özgür düşünmek için kullanın. Sadece uyduruk davanızı millete yutturmaya çalışmak için değil.

  52. Yazan:sevim Tarih: Kas 11, 2011 | Reply

    Beyefendi siz öfkeden yazılanları da tam okumuyorsunuz galiba. Nereden uydurdunuz bunca şeyi hayret. Asabınızı bozan karşılaştırmalar yapmış değilim bir kere, dahası yorumumda kck lafı bile geçmiyor.
    Şimdi öfke nöbetinden kurtulup sakinleşmişseniz tekrar edeyim. Bu ülkede adalet anlayışı genelde yandaşlığa göredir. İstisnalar vardır mutlaka ama, çoğunluk tarafı olduğu parti, kişi vs. için adalet ister. Eşitlik özgürlük için de durum böyledir. Misal akp için kapatılma davası başladığında ben chp’li olup da vah vah diyen görmedim. Aynı şekilde Ergenekondan yargılanlar için de “acaba” diyebilecek bir akp’liye rastlamadım. Her neyse, alıntı yaptığım yorumda da bu tuhaf adalet anlayışına atıf var. Tabi biraz tek taraflı biçimiyle aktarılmış bu, ben de tamamladım, bu kadar basit. Ha, yazdıklarımla alakalı söyleyecekleriniz varsa ne ala, yoksa niyet okuyarak yazmadıklarımdan elli çeşit hikaye uydurmanın manası yok.

  53. Yazan:talip Tarih: Ara 24, 2011 | Reply

    aslında olaya bakıldıgında ne kadar sahte yaşıyoruz ortaya çıkıyor . bazen saçma yaşamak neden insana normal gelir hiç anlamam . olduğu gibi yaşanmıyor bu hayat bazen insanlar ne yaptıklarının ne zaman nerede yaptıklarının hiç farkında değiller . ve buda çok saçma eger birşey yapılacaksa olduğu gibi kabul edilmelidir yaşanan olayın en kötü ve en doğru demek isterim yanlarını ele almak ne bir proföser diye ne bir başbakan diye önemsenipte bir çıraktan ayrım konusu olmamalıdır.evet arada belki büyük bir fark vardır ama şunu unutmamalıyız adalet herkez için eşittir . ve her suçlu bir gün hesap öder TALİP USTAOĞLU

  1. 2 Trackback(s)

  2. Ara 1, 2011: Son 30 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce
  3. Oca 14, 2012: Son 90 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin