İslamofobi mi anti-islamizm mi?
By Editorden on Ara 1, 2011 in Irkçılık, islamcilik, şiddet, Toplum
“…Antisemitizm yani Yahudi karşıtlığı bir suç, zaten suç da sayılmalı. Ancak İslam karşıtlığı henüz suç olarak tanımlanmıyor (yaygınlaştırılmadı) bunun yerine son derece oryantalist ve suni bir tanım olan İslamofobi yani “İslam korkusu” kullanılıyor. 11 Eylül Olayları’ndan sonraki süreçte İslam karşıtı çevrelerin yaratmaya çalıştığı şey İslamofobiydı ve başardılar. Ancak bir nefretin sonucu olarak İslamofobiyi yaratanların, İslam karşıtı tutumları-buna Anti-islamizm de diyebiliriz- henüz itiraf edilmedi yani hepimizin bildiği ama mağduriyeti gideremediği bir durum mevcut. Bir Müslüman’ın dünya ölçeğinde “korkulası, tehlikeli varlık” olarak tanımlanması…” STAR GAZETE
… Biraz daha okumak…
İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında
Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Müslüman’ın Zaman’la imtihanı
Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.
1 Yorum
Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Ara 1, 2011 | Reply
Islama ve Müslümanlar karsi olan latent önyargi herzaman vardi. Yeni bir gelisme degil. Fark sadece bu önyargilara yeni iletisim imkanlariyle daha fazla görmemiz.
Nefretin cezalandirilmasi kolay bir is degil. Nefret siddet bile getirse. Nefret uygulayan ucuza kurtuluyor. Örnek Icvecli Breivik.