Kürd yine başrolü Türk’e kaptırdı…
By Mehmet Yılmaz on Şub 23, 2012 in Derin Devlet, Devlet Terörü, KCK, Kürtler, PKK, şiddet, Ulusalcılık
“…PKK destekçisi Kürtler adeta hızla koşan bir adamın bir cam panele çarpıp yere yığılma duygusunu tekrar tekrar yaşayacaklar. Camın öbür tarafını görecekler ve camın öbür tarafında akan hayatı gözlemleyebilecekler, belki bedenen o hayatın içinde olacaklar ama ruhen hiçbir zaman o camın öbür tarafına geçemeyecekler. Hiçbir zaman kendilerini camın öbür tarafına akan hayatın parçası hissedemeyecekler…”
Böyle diyordu Emre Uslu. Gerçekten de Türk’ün Türk’ü korkutma tarihi öcülerle dolu: Tesettürlü kızlar Türkiye’yi İran yapacaktı, solcular ise Moskova’ya satacaktı bizi. Ermeniler vatanımızı bölecekti. Misyonerler yüzünden hepimiz Hristiyan olacaktık. Yahudi iş adamları Hatay’da arazi alarak “Büyük İsrail’i” kuruyordu. Kahraman(?) Türk milleti korkudan tir tir titredi onyıllarca.
Bu korku tünelinde Kürd’e de bir öcü rolü düştü. Ama tehdit oluşturmak şöyle dursun tehdit ve eziyetin menzilinde kaldı o. Ana dili yasaklandı. İşkence gördü. Bir yanda PKK bir yanda devlet. MİT’in KCK’ya soktuğu ajanlar, JİTEM ve PKK’nın idam ettiği genç hayatlar… Kürd’e dair ne varsa hep “ötekilerin” hep Kürd olmayanların konuştuğu acımasız bir dünya. Türk’ün Türk’ü korkutma filminde diğer figüranların arasında bir figüran oldu Kürd. Esas rolü hep başkalarına kaptırdı. Bugün güya Kürd adına siyaset yapan vekiller bile Kürd’ün isteklerini, ihtiyaçlarını hesaba katmıyorlar. Kürd onlar için kullanılıp atılacak bir yakıt, partinin balonunu yükseltmek için feda edilebilecek bir kum torbası…
Devletin PKK’yı ve KCK’yı kullanmasıyla ilgili gerçekler, PKK’nın kıydığı hayatlar ortaya çıktıkça akıllara hep aynı soru geliyor: Kürd ne zaman kendi hayatının baş rolünü oynayacak? Ne zaman Kürd’ü araç değil amaç olarak gören siyasetçilerle tanışacağız? İlginç görünen iki haberi paylaşmak istiyorum bu sabah. (MY)
“…1974’ten itibaren 10 bin kişi PKK tarafından infaz edildi. Hâlen KCK/PKK’nın sözde mahkemelerinde yargılanıp infaz edilenler var […] İlginç olan; teröristlerden 8’inin kendi el bombalarını patlatarak ölmesiydi. Çünkü güvenlik güçlerine teslim olmak istemeleri üzerine PKK’nın Erzurum sorumlusu ‘Peri-Mahir’ kod adlı Haşim Kaya (çatışmada öldü) kendilerini silahla tehdit etmiş ve el bombalarını patlattırarak intihar etmelerini sağlamıştı […] Örneğin 1997 kışında Cemil Bayık’ın sorumlu olduğu Zap ve Garı kamplarında 20 kişi infaz edildi. Örgüt 1999’da Apo’nun idamına karşı çıkarken bile iç bünyede pek çok idam kararları verdi ve infaz yaptı…” TAMAMI
“…Bölgedeki aşiretlere göre, Türkiye ile sorunlar yaşayan Beşşar Esed yönetimi, PKK ile anlaştı. Çünkü, Kürtleri etkisizleştirerek toplumsal muhalefetin gücünü kırmayı hedefliyor. Terör örgütü de, bunun üzerine çok sayıda militanını Kandil’den Suriye’ye kaydırdı. Aynı kaynaklar, Geleceğin Hareketi Partisi’nin lideri Meşal Fazıl Temo’nun öldürülmesinin ardından, bölgenin en büyük aşiret liderlerinden Abdullah Bedro’nun da geçen ay evinde saldırıya uğradığını hatırlatıyor. Eylemi önce üstlenmeyen PKK, saldırı sırasında örgütün üst düzey yöneticisi Xebat Derik’in öldüğü anlaşılınca geri adım atmıştı…” TAMAMI
… Bu konuda okumak için…
Dikkat Kitap: Asimilasyon ile Şiddet Kıskacında Ulusalcı Kürtler
Süleyman Nazif (1870-1927) Batarya ile Ateş adlı kitabında şöyle diyordu:
“Benim dinim kinimdir… Irkına, vatanına, tarihine ihanet etmiş olan insanların ve milletlerin hiçbirini unutma Türkoğlu! Unutma ve affetme!”
Büyük travmalar, katliamlar ve yok edilme korkusu yaşayan toplumlar geçmişten ders çıkarırken affetmek ile acıları unutmak arasında fark göremiyorlar. (Bkz. PKK’lıları affetmek)
Etnik kökenimiz benliğimizin bir parçası, rengarenk insanlığımızın gerçek bir rengi. Ancak bu renk üzerinden yapılan bir baskı, bu renk “yüzünden” çekilen büyük bir acı sonucu diğer bütün renkler silinebiliyor. Bir başka deyişle IZDIRAPLAR ÜZERİNE YAPAY BİR KİMLİK İNŞA EDİLİYOR. Bir halka yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de. Sadece Türk ya da sadece Kürt olmaya mahkûm edilen insanlar giderek insanlıklarını perdeliyorlar. Böylesi halklar ırkçılığa, her türlü şiddet çağrısına kucak açıyorlar. Zira duydukları kin ve nefret onları bıçak gibi bilerken bir yandan da tektipleşiyor, şeyleşiyor.
Bu korkunç dönüşümü Yahudilerde ve Avrupalı Ermenilerde görmek mümkün. Balkanlarda, Kafkaslarda Türk ya da Çerkes olma “suçundan” dolayı bizden önceki kuşaklar da bu şekilde eziyet gördüler. Ölenler bir kez ölürken hayatta kalanlar aşağılanma duygusuyla hergün öldü. Peki ya Kürtler?
Sadece Kürt olmak istedikçe Kürtlüğünü kaybeden bir kuşak yetişiyor. Tıpkı Türk ulusalcıları gibi geçmişten, gelecekten hatta kendi gölgesinden bile korkan bu insanlar şiddet için şiddet isteyen örgütlerin, partilerin elinde istenen her şekli almaya hazırlar.
Kürt aydınları kadar Türk aydınlarına da büyük iş düşüyor. İnsan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmak. Okuyacağınız bu kitap aydınların dikkatini tam da bu noktaya çekmek için hazırlandı: Asimilasyon ile şiddet kıskacı içindeki Kürt halkına… Buradan indirebilirsiniz.