Baharın istiğfarı
By Fatma Sancak on Nis 24, 2012 in Sanat, şiir
Çok bekledim baharı
sana yazabilmek umuduyla.
Kan çiçekleri açtı avuçlarımda
parmaklarıma dikenli sarmaşıklar dolaştı
kan çiçekleri…
Kan çiçekleri var ya
bileklerime doğru…
Öyle
sırılsıklam bir gece vakti miydi yoksa sabaha doğru mu…
Öyle
kan çiçekleri bileklerime doğruyken
kiraz çiçekleri
tomurcuk karanfiller
arasında gittim gittim geldim
sırılsıklam bir gece vakti miydi yoksa sabaha doğru mu…
Bahara doğru,
kiraz çiçekleri ve tomurcuk karanfiller arasında gittim gittim geldim
en sonunda seni seçtim
oldukça tereddütsüz.
Bir siyah inciden bir beyaz inciye dökülüyordu kirpiklerin
bir de gamzelerin vardı tabi
bak o bahse hiç mi hiç giremedim.
Sırılsıklam
bir gece vakti miydi
sabaha doğru muydu
bahara doğru mu
seçemedim.
Bir siyah inciden bir beyaz inciye dökülüyorken kirpiklerin
parmaklarının arasında tütün ufaladığın bir geceyi seçtim
çünkü yoktun
dayanamadım;
geceyi kusursuzca ikiye böldüm:
bir yanına sen uzandın, diğerini bana ayırdım.
Geceyi kusursuzca ikiye böldüm:
bir yanına yağmur yağdı, diğerine sen
ben ıslandım.
Vapurun güvertesinde bir bardak çayla avuçlarını ısıttığın geceyi seçtim
çünkü yoktum
ve üşüyordun
dayanamadım;
geceyi kusursuzca ikiye böldüm:
bir yanında sen açtın diğerinde kiraz çiçekleri.
Geceyi kusursuzca ikiye böldüm:
bir yanını toprak örttü diğerini sen
ben öldüm.
Kan çiçekleri açtı mezarımda
kan çiçekleri var ya
cesedime doğru…
İçimde sen
içim zehir;
kan çiçekleri!
Kan çiçekleri var ya
gırlağıma doğru…
Ben kan çiçekleriyle sarmaş dolaş;
yoksun.
Sırılsıklam
gece yarısı mı
sabaha doğru mu
seçemiyorum
içime içime baktığın bir fotoğrafın…
parmaklarımı gamzelerinde gezdiriyorum
irkilirsin diye bekliyorum
kıpırdamıyorsun
parmaklarıma dolanmış dikenler ilişmiyor sana
içimde kök salmış kan çiçeklerini besliyorsun;
acıyorum.
Karanfillerden şifa umuyorum.
İncilerin döküldüğü kirpiklerinin saklısında gözyaşların var mıdır?
Parmaklarını aşırılmış bir fotoğrafım üzerinde dolaşır mı?
Gizliden bakar mısın, sen de bana?
Ya da içimden söküp alır mısın kan çiçeklerini aşikâr…
Bilir misin en çok karanfilleri sevdiğimi…
Bilir misin
vakti
mevsimi
kendimi
şaşırdığım zamanların sebebinin kim olduğunu?
Gece yarısı
sabaha doğru
bahardı
seni zikrediyordum
bahar adıma istiğfar ediyorken
bir vapur iskelesinde bir bardak çayla avuçlarını ısıtıyordun
kan çiçekleri var ya
kan çiçeklerimi suluyordum.
Hiç olmadığın kadar yoktun
yine de bir beyaz inciden bir siyah inciye dökülebiliyordu kirpiklerin
bir de gamzelerin vardı tabi
ben var ya ben
o bahse hiç giremedim.
İçimde senden büyük dert oldu da kaldı
benim o bahse hiç girememişliğim.
… E-Kitap okumak için…
Şiirlerim, Öykülerim / Cemile Bayraktar
İnsan ya zevkten yazar ya dertten yazar. Ama insan bazen dertli olduğunu kendi bile bilmez, derdini ve zevkini kendi yazar ama farkında değildir, derdini de, şevkini de bazen kendi yazmamışçasına, yazdığından okur, insanın kendinde bilmediği yansımıştır yazıya, insan dertten yahut zevkten yazarken herkes kadar kendini okur. İnsan önce kendi için yazar. O vakit yazdığı aynası olur. Buradan indirebilirsiniz.
İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
İncitmeden söylemek istersin ama söz incitir bazen. Ağlatmak istersin bazen ama söz ağlatmaz. Bazen sesini sözle duyurmak istersin ama duyulmaz. Bazen birsindir, bin olmak istersin söz yetmez. Sözün söz; kelimenin kelime olarak kaldığı anlar bazen yetmez, bazen tam aksine düşer, öyle zamanların sihri sadece şiirdir… Tahran’dan, Washington’a; Beyrut’tan, Tokyo’ya; İstanbul’dan Şam’a; Paris’ten Kazablanka’ya; Filistin’den Keşmir’e kadar uzatabilir kollarımızı şiir, tel örgülere, mayınlı topraklara, kırmızı çizgilere mahkûm etmeden beşeri, uzanır uzanabildiğince…Buradan indirebilirsiniz.
Elinizdeki bu kitabı Sinema’nın programlanmış ölümüne karşı bir direniş olarak görebilirsiniz. İnsan’dan vaz geçmeye yeltenen, Güzel’i, Sanat’ı,İnsan’ı kâr-zarar tablolarına sıkıştırmaya çalışan endüstriye “Hayır!” demenin nazik bir yolu. Sinema bütün “teknik” karmaşıklığına rağmen insansız olmaz. Sinema insanlar tarafından yine insanlar için yapılan bir sanattır.
Derin Düşünce yazarları izledikleri 28 filmi anlattılar. İnsanca bir perspektiften, günlük hayatlarındaki, iç dünyalarındaki yansımalara yer vererek… İran’dan Arjantin’e, Fransa’dan Afganistan’a, Rusya’dan Türkiye’ye uzanan bir yolculukta, İnsan’dan İnsan’a… Umulur ki bu kitap Andrei Tarkovsky, Semih Kaplanoğlu, Mecid Mecidi, Nuri Bilge Ceylan ile buluşmanın farklı bir yolu olsun… Buradan indirebilirsiniz.
“…Benim öyküm bir rivayetten ibaret, bu yüzden benden miş’lerle bahsediyor diğerleri. Beni, yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılıyorlar. Sorsalardı bana, derdim ki, beni yaşamadığım sandıkları kocaman bir hayatı geri çevirmekle yargılayanlara, evinden ayrılmayan/ayrılamayan, öyküsünü değil, hayallerini anlatır elbet, ya da masalları. Oysa bilmek yaşamak değildir her zaman, yaşamanın bilmek anlamına gelmeyeceği gibi her daim. Gözlerimde; bir şeyler yaşamış olanların, yaşamadıklarını sandıklarına olan o kendini beğenmiş, o her şeyi bilen bakışına rastlayamazsınız bu yüzden…”
Son romanı Bela’dan da tanıdığınız DD yazarı Suzan Nur Başarslan’ın öykülerini derlediği bu kitabını ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
Kadınlar… Günümüzün Don Kişotları
Suzan Başarslan’ın dediği gibi “kadına dair söylenmesi gereken ne kadar söz varsa erkeğin söylediği” bir dünya bu. Sadece söz mü? Yaşama hakkı bile. Bugün Çin’de ve Hindistan’da yüzbinlerce kız bebek daha doğmadan ultrason ile ana karnında görülüp yok ediliyor. Erkeklerin güç mücadelesinde kadınlar eziliyor. Cumartesi anası oluyor, cezaevlerinin önünde sıra bekleyen, şehit tabutlarının üzerinde ağlayan oluyor. Şampuan veya otomobil satarken bedenini kullandıran, arka planda, silik, soyunan, tüketen, “figüran”… Kadınlara özne olma hakkını vermeyen erkekler mi yoksa bu hakkı alamayan kadınlar mı? Kadınlıklarını kaybetmeden, erkekleşmeden var olabilecek mi birgün kadınlar? 96 sayfalık bu kitapta Kadın’a ait kavgaları ve Kadın’ın kimlik arayışını sorguluyoruz. Buradan indirebilirsiniz.
“Ötekilere” bakarken (Çeviriler)
“Ötekilerin” gözüyle dünyaya bakabilenler ilerliyor uygarlık yolunda. Geçmişte Bağdat’ı, Kurtuba’yı inşa eden, bugün ise Paris’i, New York’u, yaşatan “öteki” değil mi? Bugün içine kapanan ülkeler yine geriliyor. Dışa açılan, “ötekilerin” bilgisini, birikimini kendine katabilenler ilerliyor. Bu kitabın amacı da “ötekilere” küçük bir pencere açmak. “Almanlar, Amerikalılar, İranlılar, Filistinliler ve İsrailliler dünyada olup bitenlere nasıl bakıyor?” diye sormak. Çeviri metinlere adadığımız 125 sayfalık bu kitapta Ermenistan’dan tasavvufa, İran sinemasından Ateizme, Şeriat’tan Türkiye’deki Hristiyanlara uzanan çok değişik konularda çeviri metinler bulacaksınız. Buradan indirin.
Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…
”…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…”
Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin.
1 Yorum
Yazan:zehra Tarih: Nis 24, 2012 | Reply
şiirinizi okudum, imgeler güçlü fakat çok fazla tekrar var benden söylemesi. kelamınız zeval bulmasın