Futbol ve Beyaz Kadın Ticareti
By Mehmet Yılmaz on Tem 3, 2012 in Akıl, AKP, Futbol, Şike, TBMM, Türk Adaleti
Bir kaç ay oluyor, Bosna, Çeçenistan, Irak ve Arnavutluk’taki kız çocuklarını eğitim/iş vaadiyle kandırıp Almanya’ya getiren ve fuhuşa zorlayan bir çete yakalandı. Haberi radyodan duymuştum. Üzücü ama buraya kadar şaşılacak bir şey yok zira savaşla alt üst olan İslâm coğrafyasında fuhuş ve organ mafyasının cirit attığını zaten biliyoruz. IHH’da görev yapan okurlarımızdan duyuyoruz. Interpol raporlarından okuyoruz.
Türkiye açısından dikkat çeken nokta şu: Çetenin “yöneticileri” yakalanmadan önce Belçika ikinci liginde oynayan 2 futbol takımı satın almışlar. Neden? Prestij? Vitrin? Yoksa futbol fuhuştan daha mı kârlı? İşin sırrı biraz … “yatırımın” ikinci lige yapılmış olmasında. Açalım:
2000’li yıllardan itibaren suç “sektörü” üzerinde iki rüzgâr esiyor:
Birincisi Küreselleşme:
İnternet, Avro ve Schengen ile ulusal sınırların zayıflaması. Yasal iş kolları ve ihracat için elbette kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı faktörler bunlar. Yasa dışı faaliyetler için de aynı şey söz konusu. Çünkü ulusal polis ve ulusal savcının boşalttığı yeri dolduracak bir küresel adalet sistemi yok. Bundan dolayı suç işleyerek kazanılan paranın birikimi hızlandı. Bu parayı yasal sahaya geçirmek için ise aklamak gerek.
İkinci Rüzgâr ise ters yönden esiyor, eski usülle para aklamak zorlaştı:
Eskiden nispeten kolaydı bu iş. Anonim bir şekilde vergi cennetindeki bir bankaya koymak, sonra o parayı paravan bir firmaya aktarmak yetiyordu. Bu kap kaç oyununun değişik versiyonları vardı tabi. Vergiden muaf kumarhaneler, uyduruk bir açık arttırmada satılan sanat eserleri(!) veya yüzde bin kazandıran emlâk vurgunları…
11 Eylül hadisesinden sonra ABD’nin baskısıyla dünyadaki para hareketleri kontrol altına alındı. “Vergi cenneti” denen küçük ülkelerde, uzak adalarda para aklamak zorlaştı. Maksat El Kaide’nin para kaynaklarını kurutmaktı. Tabi burada anlattığım küçük ve orta boy mafyalar. ABD’nin baskısı ile yapılan mevcut örümcek ağlarının sağlamlaştırılmasıdır. Boynuzlu öküzler yakalanmaz o ağlar ile.
Geçelim… Bu iki faktörü alt alta koyup topladığınız zaman çıkan manzara ne? Bir yanda suç işleyerek kazanılan para artıyor. Dahadoğrusu daha hızlı birikiyor. Diğer yanda o parayı aklamak için kullanılan yollar tıkanıyor. Sizce ne olabilir? Yani Küresel Mafya yeni “kirli yollara” ihtiyaç duyduğu zaman?
Sonucu önceden kararlaştırılan spor karşılaşmaları ve İnternet üzerinden oynanan bahisleri yan yana koyarsanız Mafya’nın çözümünü de bulmuş olursunuz. Zira bu sistem büyük miktarlardaki paraları küçük parçalara bölerek polisin çabaşını boşa çıkartıyor. Daha doğrusu ufacık bir “yakalama” için koca bir ekibin günlerce uğraşmasını gerektiriyor. Çünkü Los Angeles’tan Tokyo’ya kadar uzanan bir sahada on binlerce bahis oynandığında bunların izini sürmek zor. Gerçek aboneler mi oynuyor yoksa mafyanın bilgisayar programı mı? Bulmak hemen hemen imkânsız. Üstelik “beklenmedik” bir skoru “şike var” diye damgalamak da zor. Golcü o gün gerçekten yorgun ya da isteksiz olabilir. Bu konuda da polisin şüpheye yer bırakamayacak şekilde delil bulması zor. Ancak “beklenmedik skor” ile büyük para hareketleri çakışırsa bir soruşturma açmanın anlamı var.
AKP, Muhalefet ve TBMM
Terörle mücadele eden bir ülke olarak Türkiye bu konuda büyük bir zafiyet gösterdi ve göstermekte. PKK’ya gelir sağlayan uyuşturucu ve silah ticareti de dahil olmak üzere bütün yasadışı faaliyetlerin işini kolaylaştıran kara para aklama sistemleri konusunda büyük bir atalet var. Kimileri bunu sporun içindeki bir disiplin meselesi gibi görüyor. Kimileri, yine gaflet içinde, şike meselesini bahis oynayanların katlanacağı bir risk ile sınırlı sanıyor.
Sporun yasal olarak kazandırdığı paranın bazen 100 bazen 1000 katı bahislerde dönüyor. Dünyada bir çok yerde uyuşturucu ve çocuk pornosundan para kazananlar futbol ve kriket takımı satın almaya başladı. Maçlarda şike yapmayı reddeden futbolcular ve hakemler dayak yiyor. Aileleri tehdit ediliyor. Kolombiya’dan Çin’e, Tayland’dan Belçika’ya, Kuveyt’ten İstanbul’a uzanan bir sahada her spor karşılaşması için bahis oynatan siteler var. Bunlardan sadece %10’u yasal olarak kayıtlı. Yasal olarak dönen para 200 milyar dolar, yasa dışı meblağ ise 2500 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Neden bir Belçikalı Kuveyt’teki futbol maçları için bahse girer? Oradaki oyuncular ve takımlar hakkında ne bilir?
Türk ekonomisinin yaklaşık 5 misli büyüklüğündeki şike sektörü gelecek yıllarda dünyanın başına belâ olacak gibi görünüyor. Meclis uykuda. “Uykuda” diyorum. Yoksa “suç ortağı” demem gerekirdi.
Başka mevzularda birbirinin gırtlağını sıkacak duruma gelen siyasî partilerin şike konusunda bu kadar iyi anlaşması ise sadece gaflet ile açıklanAmayacak kadar korkutucu. Emniyet teşkilatında görev yapan bir okurumuzun özelden yazdığı gibi:
“tabii türkiye’deki siyasi yapı da yine rant ve menfaat ağırlıklı kurulduğu için her şey içiçe geçmiş durumda. böyle bir “pislikle” mücadele ise yine siyasi bir temizlik ile başlar. belki son dönemde türkiye bu temizlik konusunda bir şeyler yaptı ama yeterli mi, değil… özellikle spor ayağına gelince önemli bir tökezleme yaşandı. şike yasası sürecine bakın başbakan’ın bir sözüyle herşey tersine döndü. ardından ne oldu? Aziz yıldırım ilk kongrede Başbakan’ın iki yakınını kongrede yönetime aldı.. yani mücadele değil bir anlamda anlaşma ile sonuçlandı…
ne yapılabilir konusuna gelince aslında bu konu beni aşan, medya takibi dışında çok hakim olamadığım bir alan… ama bir “taraftar”, bir “futbolsever” olarak bu konuda görüşüm ilk başta mali denetim yönünde adım atılması gerektiği şeklinde. şöyle ki transferler kara para aklama için bulunmaz fırsatlar. hem denetimi zor olması, hem de meblağların yüksek olması bu alanı karapara için cazip kılar.. mesela demirören’in beşiktaş milyonlarca dolar borç vermesi akılla değil, -bana göre- kara para ile açıklanacak bir durumdur…
diğer taraftan türkiye’de futbol ne yazık ki ideolojiden de öte bir “din” gibi algılanıyor. bir taraftar ideolojisini değiştirebilirken takımını asla değiştirmiyor. dinine küfredilince ses çıkarmayan, takımına küfredilince ortalığı yakıp yıkabiliyor. bu yüzden hem kulüpler hem de siyasi çevre maddi menfaatlerin yanı sıra bu bağnazlıktan çekindiği için ses çıkaramıyor.
kısacası sorunun çözümü için can yakan uzun zaman dilimini kapsayan ve kimseye ve hiçbir cenaha eyvallah etmeyen bir irade lazım.. yine bu sorunun çözümü için ilk taşı günahsızın atması lazım, hatta taş atması yetmiyor bunun yerine altına elini koyması lazım…”
Futbol ve şike konulu sayfalar
7 Yorum
Yazan:Ali Rebel Tarih: Tem 3, 2012 | Reply
Herşeyin bu kadar ayyuka çıktığı bir ortamda,onlarca delil-belge var iken hala daha bu işin üstünü nasıl örterizin derdindeler.
Üstelik suçlanan kimselerin mahkeme tarafından ŞİKE suçu ile cezalandırılmalarına rağmen.Kişilerle kurumları ayıralımmı dediniz pardon ????? Zaten şikeyle alınmış kupada,ceza alan muhterem büyüklerimizin evine götürülmüştü takım müzesine değil(!)…..
27 mayıs,12 mart,12 eylül,28 şubat,27 nisan…ben ne yaşadığım nede yaşamayıp okuyarak bilgi edindiğim hiç bir dönemde bugünki gibi göz göregöre hak edenin hakkının çatır çatır yendiğini ve insanların bu denli pervasız ve yüzsüz olduğunu görmemiştim.
Yazan:isyan Tarih: Tem 3, 2012 | Reply
salam sucukta domuz eti var diye kiyameti koparan bu muslumanlar peze.nklerin, cocuk fahiselerin parasiyla kirlenmis T.C. ekonomisinden ekmek yiyor. kimi kandirdiginizi saniyorsunuz? Allah’i mi?
Yazan:Galatasaray lobby activity detected Tarih: Tem 10, 2012 | Reply
Galatasaray lobisi yine is basinda, FB’yi kamuoyu onunde itibarsizlastirmak icin 10 bilinmeyenli, hicbir delile dayanmayan, iftira kokan iddialar ortaya atiliyor. Nedense birileri de Galatasarayin bu islerde adinin gecmemesi icin elinden geleni yapiyor. Kamuoyunda yarginin adil oldugunu gostermek icin ise guya eski GS baskani aleyhinde dava aciliyor, ilk durusmada beraat ediyor o da.
Hersey GS cetesinin, lobisinin istedigi gibi gidiyor. Ama devran doner. Bugun sikeci damgasi yiyenler yarin kahraman olur, cikarlari ugruna ahlak bekciligi yapanlarin da yargiyla yaptiklari sike ortaya cikar. Aynen “rejim dusmani, terorist” damgasi yiyen kisinin halk kahramani olmasi gibi. Hatirlatirim, Tayyip Erdogan da hapiste yatmisti.
Yazan:Sadece FB değil bütün spor klüpleri kara para aklayabilir Tarih: Tem 11, 2012 | Reply
TAHİR GÜROĞLU / Tarihçi-Yazar
Vatanseverliğin en müfritine komitacılık denir, diyen ve Milli Mücadele’de büyük hizmetleri olan Fuat Balkan’ın Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün 1 numaralı üyesi ve başkanı olması, devlet ricalinin sorulduğunda çoğunlukla “Beşiktaşlıyım” cevabı vermesinin sebebi olmalıdır. Galatasaray bir Cemiyet, Fenerbahçe özellikle son 30-40 senedir müteahhit işadamları kulübü gibidir. Trabzonspor’un dördüncü büyük olmasında, Karadenizli işadamlarının ve “Laz mafyasının” bir rolü olmalıdır. Futbolun, kutsaldan arındırılmaya gayret edilen dünyanın seküler ayinlerinden biri olması, onun modern dünyadaki yerinin ve oynadığı rolün, en kısa ve açık izahıdır. Şike ise bir spor müsabakasının, bir değer karşılığında, önceden kurgulanan şekilde sonuçlanmasının sağlanmasıdır. Fenerbahçe merkezli şike operasyonu dolayısıyla olan biteni anlamak için, son yirmi senedir dünyada ve paralel olarak Türkiye’de olanlara bakmak gerekir.
Mafya ile mücadele
Spor kulüpleri kurulması ve işletilmesi suretiyle karapara aklanmasına tüm dünyada rastlanılmaktadır. Avrupa Konseyi’ne üye devletlerde karapara aklanmasının önlenmesine dönük, 27 Haziran 1980 tarihli Tavsiye Kararı, karaparanın aklanmasının önlenmesi konusunda yapılan ilk uluslararası girişimlerdendir. 12.12.1988’de Basle’da toplanan G-10 ülkelerinin, Benelux (Belçika-Hollanda-Lüksemburg), Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, İsveç, İsviçre, İngiltere ve ABD, bankacılık ve merkez bankaları temsilcilerinin oluşturduğu Basle Komitesinin amacı, karapara aklanmasının önlenmesidir. 20.12.1988’de Viyana’da imzalanan sözleşme de aynı kapsamdadır. Nihayet karapara aklamaya ilişkin Sözleşme -Strazburg Konvansiyonu- Avrupa Konseyi’nde 08.11.1990’de imzaya açılır yaklaşık üç yıl sonra yürürlüğe girer. Strazburg Konvansiyonu karapara aklama ile mücadele konusunda Viyana Konvansiyonundan daha ileri bir aşamaya işaret eder. Bu kapsamda, gelirin tespiti, takibini ve alakalı delillerin toplanmasını kolaylaştıran özel soruşturma yöntemlerini kullanmak için gerekli önlemlerin alınması istenilir. Banka havalelerinin izlenmesi, haberleşmenin takibi ve haberleşmeye el konulması, bilgisayar sistemlerine girilmesi, özel belgelerin araştırılması, uygulamaya konulabilecek tedbirler arasındadır. Sözleşme, banka hesaplarının gizliliği gerekçesine sığınılamayacağını belirterek, aklama suçu ile mücadele konusunda kararlılığı ortaya koyar. Strazburg Konvansiyonu, Türkiye tarafından 2001’de imzalanır. 2004’te 5191 sayılı kanunla onaylanması uygun bulunur ve 30.07.2004 tarih ve 2004/7712 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanır. Avrupa Topluluğu’nda karapara ile mücadelenin temelini oluşturan, 1/308/EEC sayılı “Mali sistemin karaparanın aklanması amacıyla kullanılmasının önlenmesi hakkındaki konsey direktifi” 10 Haziran 1991 tarihinde kabul edilir. Direktifin amacı, Avrupa Topluluğu’na üye devletlerde karaparanın aklanmasının yasaklanması ve karapara aklamak isteyenlerin araştırılması ve takip edilmesi için üye devletlerarasındaki işbirliğinin arttırılmasıdır. 1989 yılında G-7 ülkeleri tarafından, karapara aklama ile mücadele amacıyla, OECD bünyesinde ‘Mali Eylem Görev Grubu’ (FATF) kurulur. Bunun için 1990 yılında 40 tavsiye hazırlanır. Aynı zamanda tüm OECD ve finansal merkez özelliğindeki ülkelerin bu oluşuma üye olabilecekleri yönünde mutabakata varılır. Bu karar sonrasında içinde Türkiye’nin de bulunduğu diğer 8 OECD ülkesi ile Hong Kong ve Körfez İşbirliği Konseyi de üye listesine eklenir. Türkiye’nin üyelik tarihi 24 Eylül 1991’dir. FATF 2007 yılı itibarıyla, 31 ülke ve 2 uluslararası örgütten oluşmaktadır. FATF üyelerinin gerekli tedbirleri alıp almadıklarını gözlemler. 2004’te görülen lüzum üzerine, FATF’ın görev süresi 2012 yılına kadar uzatılır.
Küresel ölçekli operasyonlar
Bu gelişmelere ve alınan kararlar paralelinde; küresel ölçekte mahya operasyonları gündeme gelir. Kolombiyalı kokain baronu Medellin Karteli’nin şefi Pablo Escobar 2 Aralık 1993’te, Kolombiya ve Amerika’nın birlikte yürüttüğü operasyon ile “Medellín’in orta sınıfının yaşadığı bölgede öldürülür. Ve İtalya’da, 1990’lı yılların başında Savcı Antonio Di Pietro “temiz eller” operasyonunu başlatır. Di Pietro politikacı-işadamı-mafya-askeri ve sivil bürokrat ağını hedef alır. Suikast dâhil bir dizi engelleme ile karşılaşır. Di Pietro’nun başlattığı “temiz eller” sürecinde 5 başbakan hâkim karşısına çıkar, biri hapse diğeri ise sürgüne gönderilir. Bu süreçte 30 da bakan yargılanır. Di Pietro hakkında 1995 yılında 27 dava açılır. Ve görevinden istifa eder. Türkiye’de 90’lı yıllarda yaşanan mafya hesaplaşmalarının ve kimi mafya gruplarının tasfiyesinin bir sebebi bu olmalıdır. Bunun bir diğer sebebi Afganistan’dan başlayan Türkiye üzerinden geçen eroin trafiğinin, eski Sovyet bloğu ülkelerinden geçmesi için girişilen mücadeledir. Tüm bunlar AK-Parti iktidarında yaşanan “Ergenekon” operasyonlarının uluslararası işaretleridir-mesnetleridir. Bir diğer istinat noktası ise; Temiz Eller Operasyonu’dur. ‘Temiz Eller Operasyonu’nun asıl önemli hedefi ve neticesi, Gladio’nun tasfiyesidir. ‘Gladio’ NATO’nun, özellikle CIA ve MI-6 destekli ‘stay behind’ olarak bilinen gizli bir operasyonun İtalya ayağıdır. Bu örgütlerin İngiltere’deki adı Stay Behind, Avusturya’da Schwert, Fransa’da Rüzgâr Gülü, İspanya’da Anti-Terör Kurtarma Grubu (GAL), Batı Almanya’da Gehlen Harekâtı olarak geçer. Türkiye ayağının adı ise Ergenekon’dur. Doğal olarak Türkiye’deki Ergenekon operasyonu bir yönü ile ‘küresel sistemin’ bir talebidir. Karapara (Temiz Eller) operasyonunun Türkiye ayağında, “nereden buldun” yasası ile Zekeriya Temizel, Gladio operasyonlarının paraleli olan Ergenekon operasyonları savcısının ise Zekeriya Öz olması ilginç bir isim benzerliğidir. Temiz Eller operasyonu paralelinde; ‘Temiz Kramponlar Operasyonu” gündeme gelir.
Temiz kramponlar…
İtalya’da 2006 Mayıs’ında Juventus’un küme düşürülmesi ve diğer birçok takımın puanlarının silinmesi ile neticelenen “Temiz Kramponlar Operasyonu” gerçekleşir. Bizdeki son şike soruşturması, bir yönü ile Temiz Kramponlar Operasyonuna benzemektedir. Tıpkı karapara-Gladio operasyonlarındaki paralellik gibi. Ayrıca 2010’da Almanya Bochum Savcılığı`nın yürüttüğü yasadışı bahis soruşturmasını da hatırlamak gerekir. Futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen`in de adını karıştığı ve ifade verdiği soruşturma, Türkiye dâhil, 9 ayrı ülkede gerçekleşir. Tüm bunlar şike soruşturmasının küresel ve ulusal sebepleri arasındadır. Ancak şike suçları geriye doğru 20 sene gidiyor ise, Türkiye’de bu tür teşebbüs ve tertiplerin dışında çok az takımın kalacağını herkes bilir. Dolayısıyla şike soruşturması geriye doğru da yapılmalı ve lige sıfırdan mı, başlanılmalıdır? Yoksa bugün olduğu gibi, tedrici bir soğutma süreci ile hadisenin üstü mü, örtülmelidir? Herhalde yaşanan ikincisidir. Ayrıca Merhum Sakıp Sabancı’nın ‘benden çok nakit parası var’ dediği Aziz Yıldırım’ın dayısı merhum Faruk Yalçın’ın hayatta olmaması Aziz Yıldırım için bir handikap mıdır? Aziz Yıldırım Faruk Yalçın’ın güç ilişkilerine nüfuz edebilmekte midir? Bunlar cevabını bilmediğimiz sorulardır…(Star)
Yazan:Ali Rebel Tarih: Tem 11, 2012 | Reply
hangi gs lobisi arkadaşım ne anlatıyorsun sen? Mahkemeden kapı gibi karar çıkmış malum kişilerin HIRSIZLIĞI onaylanmış hala daha yok fettullahçı polisler bize komplo kurdu yok derin devlet başkanımızı nato ihalelerinden dolayı cezalandırdı v.s. gibi kendin çal kendin oyna türünden şeylerle milletide kandırmaya çalışıyorsunuz.Size taraf olan medyanın gücünden,suçları malum yönetiminizin yalanlarla sömürdüğü taraftarınızın cebinden tırtıkladığı gelirlerden başka arkasına geçebileceğiniz ne kaldı?
Süreç başladığından beri hem kupamızın çalınmış olmasından hemde bunun yarattığı tali sonuçların oluşturduğu zararlardan ötürü zaten bahsi geçen camia ile ilgili ”yandaş” yayın yapan herşeyden uzak duruyordum(öfke ve nefretimden).Ama bu kadar ortada aleni işlenen suç+kanıtlar var iken hala daha böylesine gözükapalı cansiperane savunmalar hangi ruh haliyle yapılıyor diye sözü geçen klübün internetteki taraftar gruplarından birinin forumuna girip konuyla ilgili 3 temmuzdan beri yapılmış yazışmaları okuyunca ”toplumsal cinnet” denen şeyin ne olduğunu daha da iyi kavramış oldum.
Bİr de demezler mi Tayyip Erdoğanda hapis yatmıştı diye ! Şiir okuyup derin devletin nasrına basmakla, kaz gelecek yerden(kupa alınınca elde edilecek 100 milyon dolarlık gelirden bahsediyorum) tavuk esirgenmez mantığıyla(şike sürecinde dağıtıldığı tespit edilen paraların miktarı) hem kendi oynacağı takımları hem de rakibinin oynayacağı takımları ayartıp onursuzca ve haysiyetsizce emek hırsızlığı yapmayı ayırtedemeyen zihniyetin acınası hali insanı Allah’a dahada yakınlaştırıyor(Ey yüce Rabbim! Gözgöre göre yapılan onca kepazeliğe rağmen bizlerin ferasetine ve vicdanına mukayyet olduğun için sana sonsuz şükürler olsun)
İstenildiği kadar kara propaganda yapılsın yalanlar söylensin adalet tecelli edecek bundan kaçamaz kimse çünküTAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ!
Yazan:Ali Rebel Tarih: Tem 11, 2012 | Reply
Bu arada başka arkadaş ta(herhalde beğendiği) bir yazardan yaptığı alıntıda Trabzonspor’un yükselişini LAZ MAFYASINA bağlamış(!????!) Buraya bu yazıyı sözde biryerlere mesaj gönderme kaygısıyla asmış olan kişi bana 3 adet mafya babası saysın Trabzonspor’un şampiyonluklarının arkasında olan veyahut parasal destek veren ben buraları terk edeceğim.
Trabzonspor mafya takımı,devlet takımı,şunlar kollar bunlar yardım eder,arkasında şunlar var…. ama ne hikmetse bu takım 30 yıldır da başarısız! Bir de bu durumu izah edecek elbette bu ufku geniş(!) arkadaşımız.
Merakla bekliyorum.
Yazan:Murat ÇEVİK Tarih: Mar 20, 2018 | Reply
Yazınızı okudum güzel bir konuya temas etmişsiniz.Lakin paylaştığınız bayan resmi yazınızla çelişmiş Şöyle ki böyle bir resim paylaşmanız hem dinen HARAM (resmi her görenin aldığı günahın aynısını sizde alırsınız) hemde böyle bir resim paylaşarak bahsini ettiğiniz basit ifadeyle AHLAKSIZLIĞIN REKLAMINI yapmış olursunuz. HAYSİYETLİ VE ŞEREFLİ GÜNLER DİLİYORUM…