Gazetecilik ve sorumluluk
By Katrin Baskiotis on Tem 5, 2012 in Aydınlanma, medya, Toplum, Türk Basını
“… New York’ta bir gün kızım okuldan elinde bir formla geldi. Doldurup imzalamamı istedi. Bir televizyon kanalı sınıflarında çekim yapacakmış, veli olarak benim onayım gerekiyormuş. Doğrusu bir medya organının gösterdiği bu özen bir veli olarak beni çok memnun etti. Gazeteci olarak ise kendi ülkemdeki uygulamaları düşündüm. Amerikan medyası ile ilgili gözlemlerim bu olayla sınırlı kalmadı. Irak’tan Amerikan askerlerinin ölüm haberleri geliyordu her gün; ancak çatışma, ölü ve yaralı görüntüleri hiç yayımlanmıyordu. Cenaze törenleri medyada çok az yer buluyordu. Kaza ve cinayet haberlerinde aynı hassasiyet söz konusuydu. Müstehcen fotoğraf ve görüntü ise magazin basınının dışında yoktu.
Türkiye’de medya olağanüstü dönemlerde hep roller üstlendi. Dejenformasyon ve yalan haber yapan gazeteciler gündemden hiç düşmedi. 28 Şubat sürecinde andıçlara imza atanlar kariyerlerinden hiçbir şey kaybetmedi! Geçen hafta başlayan Odatv davası ile bazı gazetecilerin terör örgütleri ile ilişkisi ciddi olarak tartışılmaya başladı. Bazı meslek örgütleri ve gazeteciler, bütün bu gerçekleri ısrarla görmekten yana değil. Meslek dayanışması ile “basın özgürlüğü kısıtlanıyor’ fırtınası koparıyorlar. Son zamanlarda Türk basını terör başta olmak üzere, şiddet ve felaket haberlerinin veriliş tarzını tartışıyor …” (İdris Gürsoy-Howard Schneider / Aksiyon)
… Bu konuda e-kitap okumak için…
Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…
Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası
Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen, fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.